Başbakan Erdoğan, Feyzioğlu'nun Dedesini Neden İşe Karıştırdı?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’na "edepsiz" demesiyle başlayan tartışma devam ediyor.
Sayın Erdoğan hızını alamadı, saldırısını sürdürdü: Afyon'daki AKP kampında yaptığı konuşmada işin içine Feyzioğlu’nun dedesini de kattı; böylece hatalı düşünmenin parlak bir örneğini vermiş oldu, şöyle diyerek: Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan'ın idamlarına "evet" oyu kararını verenler kim? Bu konuşanın dedesi de bu imzayı atanların içinde. O üç tane idamla ilgili Turan Feyzioğlu’nun da orada ismi var. O zaman ki heyetin içinde o da var. Sen önce bunun hesabını ver ya. Türkiye’ye bu acıları yaşatan, genel başkanlığına özendiğin parti işte CHP’dir. Bu CHP zihniyetidir, pişkinliktir."
RTE ne yapıyor? Yakınlarından birinin, dedesinin bir davranışını ileri sürerek, Feyzioğlu’nu yenmeye, mat etmeye çalışıyor!
***
İnsana bahşedilen birçok iç organ kendiliğinden çalışır; beyin müstesna… Beynin çalışması önemli ölçüde insanın irade ve yeteneğine bırakılmıştır. Öyle görünüyor ki, bu alanda insanoğlu oldukça başarısız. İnsan düşünür, muhakeme yapar, bir sonuca ulaşır. Ancak çoğu zaman yanlış yapar, dolayısıyla yanlış, çürük sonuçlara ulaşır. Çünkü düşünmenin yolu, muhakeme etmenin yolu engellerle doludur. Bir kitap var, Rolf Dobelli’nin; adı: Hatasız Düşünme Sanatı - Yapmamanız Gereken 52 Düşünme Hatası... Görüyorsunuz yazar 50’den fazla düşünme hatasından bahsediyor ve bütün hataların da bunlardan ibaret olmadığını kaydediyor!
İşte, bu hatalardan biri de başbakanın yaptığı “kişiliğe yönelik muhakeme”… Genellikle, insanın, fikir tartışmasında çaresiz kalınca başvurduğu bir kanıtlama yolu. Bu konuyu fakültede öğrencilerime verdiğim araştırma yöntemleri dersinde anlatırdım, kitabımda da var. Keşke bizim siyasetçilere de o dersi verebilseydim; en azından kitabımı okumuş olsalardı, bir faydası olurdu belki.
***
Peki, nedir “kişiliğe yönelik muhakeme” adlı yanlış düşünme şekli? Aşağıda açıklıyorum.
Önce Montaigne’in şu sözüne dikkatinizi çekmek isterim: Çatabilirsen, önce fikirlerime çat; sonra bana! Adını hatırlayamadığım bir filozof da “vur fakat dinle” demiş.
Bu güzel sözlerle neyi anlatmak istiyor bu tarihî şahsiyetler acaba?
“Kişiye yönelik muhakeme”yi!
“Kişiye yönelik muhakeme”de insanların kişiliği, şahsiyeti işe karıştırılır. Latince terimi Argumentum ad hominem’dir, Türkçesi “insana yöneltilmiş muhakeme”. “Birinin kanıtını, o kişi hakkında elverişsiz yorumlar yaparak çürütmeye çalışmak” demektir. Muhatabın fikirleri, kanıtları çürütülecek yerde; onun namusu, şahsi âdetleri, kökeni, sağlığı, zihnî durumu, geçmişi, ailesi, yakınları gibi hususlar sözde “kanıt” olarak ileriye sürülür.
Türkiye’de çok yaygındır bu tür muhakeme ve bence kaynağı cehalet, sathî bilgi ve ahlak zayıflığıdır. Karşısındakinin görüşünü çürütemeyeceğini anlayan taraf, bu tür muhakemeye cankurtaran simidi gibi sarılabilir; yetersiz kaldığı için, açık yenilgiden sıyrılmak için, dürüst olmadığı için.
Holding medyamızda yer alan haberlere, yorumlara, manşetlere bir göz atın, her gün belki yüzlerce örnek bulacaksınız, yurttaşlarımızı kandırmak, uyutmak amacıyla başvurulan “kişiye yönelik muhakeme”lere. Siyasetçilerimiz de onlardan hiç geri kalmaz ha…
Yukarda başbakanımızın literatüre kazandırdığı örneği gördük. Bir örnek daha veriyorum, şu sözler de bir politikacıya ait:
"Denizli'de yaklaşık 1000-1500 kişinin katıldığı toplantıda Maliye Bakanı'nın Yeşil Kart sahibi kız kardeşi olduğunu söyledim. Sayın Maliye Bakanı da, 'Bir bakanın kız kardeşi de yoksul olabilir' dedi, haklıydı. Ben orada hata yaptım, o sözlerimden pişmanım”.
Yanlışını kabul edip böyle özür dileyenlerse, ne yazık ki son derecede azdır.
***
Bir hukukçu ve bilim adamı olarak, Sayın Metin Feyzioğlu “kişiye yönelik muhakeme” hatasını büyük olasılıkla biliyordur. Ancak başbakanımızın bilmediği âşikâr... “İşine geldiği için bilmezden geliyor” da denebilir ama, hiç ihtimal vermiyorum.
Özür dilemeye gelince… Lûgatinde hiç yer alabilir mi o sözcük, yere göğe sığmayan o gurur âbidesinin!...
Prof. Dr. Cihan DURA, 13 Mayıs 2014