Başbakan Tayyip Erdoğan hafta başından itibaren üslubunu arazi vitesine attı. Sert konuşmalar yapıyor. Bundan da ziyadesiyle hoşnut!
Kendisini şöyle takdir ediyor:
-Öfke hitabet sanatıdır!
Bu sanat dalı ülkemizin cadde ve sokaklarında günün her saatinde özgürce icra ediliyor:
-Önüne baksana ulan!
-Yürü git ulan keriz, senden mi öğreneceğiz?
Sözlü başlayan bu öfke sanatı değişik biçimlere bürünerek devam ediyor.
Karşılıklı ana-avrat selamlanın ardından, tornavidalar, lövyeler çekilip kafa göz Allah ne verdiyse gidiliyor.
Bu sanatı daha nitelikli biçimde icra edenler, bıçak ve tabancayı da gösteriye dahil ederek, öfke sanatını zenginleştiriyorlar.
Böylesi durumlarda sanatçılardan biri imama, öbürü polise doğru savruluyor. Oyunun son perdesi cezaevi ve mezarlıkta bitiyor.
Başbakanımız Kasımpaşalı olduğundan onun öfkeyi hitabet sanatı içinde değerlendirmesini normal karşılamak gerekiyor.
Ama işin aslı öyle mi?
Bildiğimiz kadarıyla Erdoğan şeker hastası.
Şeker çok tatlı bir hastalıktır!
İnsanı bedenine karşı disipline eder. Ölçülü yemek yemeyi öğretir. Sağlıklı beslenmeyi mecburi hale getirir. Hasta düzenli beslenmenin ödülü alır. Göbekten muaf hale gelir. İncelir, gençlik günlerindeki kilolarına döner.
Bu mutlu çizgi doktor sözü dinleyen akıllı, tedaviye uyumlu hastalar için geçerlidir.
Şeker hastalığının dengesi, Türkiye"nin politik istikrarına benzer. En ufak bir yalpalamada her şey alt üst olabilir.
Vücuttaki şeker oranın çok hızlı biçimde yükselmesi yani hiperglisemi için tıp sitelerinde şunlar yazıyor:
Hiperglisemi aklı başında bir insanı bir anda deliye çevirebilir. Gösterdiği tepkileri kavramakta güçlük çekersiniz, tanınmaz hale gelir.
Böyle bir şeye gıda beslenmesi de sebep olabilir ama en fazla psikolojik faktörler rol oynar. Stres şekeri tetikliyor.
Öfke durumlarında vücut kortizon salgılıyor. Kortizonun da tamamı şekere yazılıyor!
Artık şeker hastasının kendisini zaptetmesi mümkün olamıyor.
Atasözümüz ne diyor?
Öfke baldan tatlıdır!
Çünkü öfkenin içi kortizonla doluyor.
Peki Erdoğan gibi ülkenin sükunet içinde yönetilmesinden birinci derece sorumlu olan şeker hastaları ne yapmalı?
Günün 15 saatini şeker hastalarının iyileştirmeye ayıran Uzman Dr. Neslihan Aydın, kendi hastalarına anti-depresan ilaç vererek onların lüzumsuz öfkelenmelerini önlüyor. Böylece öfke ile kortizon arasındaki bağları kesiyor. Şeker de yükselemiyor. Hastaları da ağzına geldiği gibi konuştuktan sonra kendini şöyle takdir etmiyorlar:
-Öfke hitabet sanatıdır!
Başbakan İstanbul"a geldiğinde Dr. Neslihan Hanım"a kendini gösterirse, hem şekeri düşer hem de ülkenin siyasi tansiyonu
Öfke bir sanat değil, doğrudan hastalık belirtisidir!
Nazım ALPMAN