Başbuğ Çok Haklı, AB Bir Araçtır
AB bizim için bir amaç değil araçtır. Bakışımız budur. Ancak AB ile ilişkilerimizde koşullarımız var; ulus devlet ve üniter devlet konularında talepte bulunamazlar, ödün vermeyiz. Türkiyeyi diğer AB üyelerinden ve adaylarından farklı değerlendirmelerini kabul edemeyiz.
İlker Başbuğun TSK adına AB ile ilgili değerlendirmesi özetle bu. Bu değerlendirme doğru, tutarlı ve Türkiye ile AB arasında ilişkilerin normalleştirilmesini isteyen bir politikanın savunulmasıdır.
İlker Başbuğun AB ile ilgili değerlendirmesini biraz açalım:
1) "AB amaç değil araçtır ifadesi çok önemli bir tespittir. Atatürk ilke ve devrimleriyle, Cumhuriyetin felsefesiyle bütünleşen bir yaklaşımdır.
AB amaç değil araçtır yaklaşımı şu anlama gelir;
- Bizim için, Her ne pahasına olursa olsun, ABnin bir parçası olmamız gerekir diyemeyiz, bu yanlıştır.
- Cumhuriyetin kuruluş felsefesinden, Atatürk devrim ve ilkelerinden; Türkiyenin stratejik çıkarlarından saptırma yönündeki ilişki düzeni bizim için kabul edilemez.
- AB bizim için bir aidiyet meselesi değildir. Sadece çağdaş ve uygar değerlere ulaşmak için bir araçtır.
2) Biz ABye karşı değiliz; AB ile normal ilişkiler kurulmasını isteriz.
- ABnin Türkiyeden ulus devlet kimliğimiz ve üniter yapımızla uyuşmayan taleplerine karşı çıkarız.
- Türkiyeyi ABnin diğer üyelerinden ayıran, bize farklı gözle bakan politikalarını kabul edemeyiz.
İlker Başbuğun TSK adına ortaya koyduğu görüşler özetle bunlardır.
AB kimler için amaç?
AB, Polonya için, Yunanistan ya da Bulgaristan için hem amaç hem de araçtır. ABnin amaç olabilmesi için;
- Onun, her ne pahasına, stratejik bir amaç olması gerekir.
- Hedefte bir aidiyet, bütünün parçası olmak gibi öğeler vardır.
- Hedef olabilmesi için Hıristiyan dünyasının içinde bulunmak gerekir. Sadece çağdaş uygarlık değerlerinde değil, din gibi, onun dışındaki öğelerde de aidiyet zorunluluğu vardır.
Daha 1994 Essen Doruğunda bu nedenle AB yayımladığı deklarasyonda, henüz demokrasinin uğramadığı Slovakya gibi ülkeleri bile 26 ülke adı arasında saymıştı. Slovakya, aidiyet olarak, kabullenilmişti, Hıristiyan dünyasının parçasıydı.
Ayni şekilde, Slovakya için AB içinde olmak bir hedefti, sadece bir araç değildi.
İlker Başbuğun öngördüğü koşullar bugün Türkiye-AB ilişkilerinde geçerli değildir.
- AB Türkiyede, ulus devlet kimliğinden hoşlanmıyor. Üniter yapımızı bozacak taleplerde bulunuyor, Avrupa Parlamentosundan kararlar çıkartıyor:
- 2004 ve 2005 yıllarında AKPye imzalattığı çerçeve anlaşmaları ile Türkiyeyi normal üyelik yerine, apayrı bir özel statüye götürüyor.
- AB, ABD ile birlikte, Türkiyede ılımlı İslam devletini, Türkiye Cumhuriyetinin yerine koymaya çalışıyor.
İlker Başbuğ yaptığı açıklama ile TSKnin bunlara karşı olduğunu, haklı olarak ortaya koyuyor.
AKP için asimetrik araç...
AB, AKP için de bir amaç değil, araçtır. Ancak İlker Başbuğun yaklaşımından çok farklı bir özellik gösterir. Bu köşede defalarca yazdım AKP ile AB arasında bir alışveriş söz konusudur.
- AKP, ABnin taleplerini yerine getirir.
- Bunun karşılığında Brüksel, AKPnin arkasında durur. AKP, Türkiye içindeki İslamcı yeniden yapılandırmasını, bu sayede sürdürür.
İlker Başbuğun söylediği, bunun 180 derece zıttıdır. Avrupanın çağdaş uygarlıkla ilgili nesnel uygulamalarını kullanmak, Cumhuriyetin değerleri ve Atatürk devrimleriyle çatışmaz.
- Buna karşılık dinci yapılanma için AByi bir araç olarak kullananlar, çağdaş uygarlık değerleri ve Cumhuriyetin kuruluş felsefesi ile çatışırlar.
Başbuğ, Türkiye-AB ilişkileriyle ilgili olarak doğru bir değerlendirme yapmıştır. TSK duruşunu net bir biçimde ortaya koymuştur.
Erol Manisalı, 20 Eylül 2008