‘Başka Alternatif mi Var?’ Diyenlere... / Banu AVAR

Banu AVAR haftalık yazıları ile yaşanan gelişmelere, gündeme ışık tutuyor.

‘Başka Alternatif mi Var?’ Diyenlere... / Banu AVAR

İletigönderen Türk-Kan » Prş Kas 25, 2010 20:07

‘Başka Alternatif mi Var?’ Diyenlere...

İnönü 1965’de ‘Ortanın Solu’ terimini ortaya atarak, gerçek sol’u dışlamış, tanınmaz hale getirmiş, halka ‘sol’ olarak tatlı su solcularının gölgesi sunulmuştu. Onlar halkın SOL’dan nefret etmesi için gerekli tüm aksesuarlara sahiptiler.Meclise 15 milletvekili sokan, iktidar yolunda yürüyen 1965’in Türkiye İşçi partisi, ‘Ortanın solu’ projesiyle örselenmiş, sonrasında bölük pörçük bir kenarda kalmıştı.

Bu oyun uzun yıllardır küresel elitin uyguladığı bir oyun… Gerçek olanı perde gerisinde tutup, ‘MIŞ GİBİ’ yapanları sahneye sürmek. Halkı tiksindiren icraatlarla, ‘GERÇEK OLANI’ gözden düşürmek… SOL’un sahtesini, Türkçülüğün sahtesini, Dindarların sahtesini meydana sürmek ve gerçeklerine karşı sahteleri tepe tepe kullanmak!

Aklınıza gelen her konuda ‘HALK İÇİN’ olanı alıp içini boşaltıp kuklasını sahnelemek…Hayati çözüm bu taktiğin iyi anlaşılması… Bu taktik bir batı senaryosu…

En iyi örnek ‘Sosyalist Enternasyonal’…

Türkiye’den CHP ve BDP’nin katıldığı ‘Sosyalist Enternasyonal’ 2. Dünya savaşından sonra, tamamen Washington Brüksel denetimine girmiş, CFR’ci, NATO’cu ‘sol’cuların topluluğudur. Böylece iktidarları olduğu kadar muhalefetleri de denetleyen küresel elit ‘Sosyalist’ adını kalkan yaparak çeşitli ülkelerden kendisine ‘yararlı’ partileri uluslar arası bir örgütte birleştirmiş, SİSTEM’e sokmuştur.

19. yüzyıl sosyalistlerinin kurduğu Enternasyonal, bugünün sosyal soslu kapitalistlerinin buluşma noktası olmuştur.

Sosyal demokrat gibi anlaşılmaz bir terimle taçlanan bu partiler, asla devrimci olmayan, reformlarla SİSTEM’i ‘düzeltmeyi’ savunan, ‘sol’ maskeli partilerdir. Üstlerine biçilen elbise, devrimci olanı unutturmak, silmek, engellemektir. Bu anlamda, yüzüne taktığı maske nedeniyle, devrimci sol için liberal partilerden bile daha tehlikelidir.

Çünkü yüzüne taktığı maskeyle, şu çok hayati, olmazsa olmaz gerçeklerin üzerini kapatır:

‘Bir ülkedeki sosyalist hareketler işçi tabanına oturmadıkça havagazı demektir.

İşçi tabanı, sendikalar konfederasyonlar demektir.’

‘Batılı toplumlara bir bakın: Bir kısmında, işçi tabanı ‘sosyal demokrat’ dediğimiz, tatlısu solcuları tarafından DENETLENMEKTEDİR! Bir kısmında işçi tabanı Sosyalist partilerle eleledir.

  • ….Bir ülkede işçi tabanı sosyal demokratlar tarafından denetleniyorsa, o ülkede ‘solcu sosyalizm de, devrimci sosyalizm de gelişemez, GÜDÜK kalır.
    (Sosyalizm Asıl Şimdi. A. İlhan)

1977 seçimi ve SOL

Attilâ İlhan ‘Sosyalizm Asıl Şimdi’ adlı kitabını Türkiye’nin ‘tüm zamanları’ için yazmış olmalı…

O, bugün bazılarımızın şaşkınlıkla izlediği durumu ameliyat masasına 30 küsur yıl önce yatırmıştı.

Yıl 1977. Türkiye seçime gidiyor. Attilâ İlhan, yükselen faşizme karşı sosyal demokratlarla gerçek sol’un güçbirliği macerasına neşter atıyor: Özetle şöyle diyor:

1977 Türkiyesi’nde ortada iki işçi konfederasyonu var. DİSK ve Türk-İş.

Bir Sosyal Demokrat parti var: CHP.

Sol partiler bölük pörçük: Türkiye İşçi Partisi ve Sosyalist Devrim Partisi. Ve birkaç tane daha…

Karşısında Milliyetçi Cephe.

Seçime 5 kala, CHP ‘sol’a da yüz verir gibi görünüyor. Derken Genel-İş Sendikası vasıtasıyla DİSK’e bir operasyon düzenleniyor! DİSK CHP denetimine giriyor, büyük bir işçi sendikasının güvencesini alan CHP, daha solundaki partilerle diyaloğunu hemen kesiyor…

Artık arkasında koca bir Konfederasyon var. Soldan gelen seslere ihtiyaç kalmıyor..

Soldaki iki partiden Aybar’ın partisi SDP, seçimler için yurt sathında örgütlenmeye girişiyor, Boran’ın Türkiye İşçi Partisi, daha önceki 3 seçimde yaptığı gibi, Ecevit’in CHP’sine destek veriyor, seçimlerde güçbirliği teklif ediyor..

DİSK’in oyunu garantileyen Ecevit, Boran’ın güçbirliği teklifine RET cevabı verince Behice Boran, ‘Sosyalist partilerin ilk amacı seçime girmektir’ beyanatı ile tutumunu ‘güncelliyor’. .

Ne zaman akıllanacağız?

1977 seçimlerinde, CHP, kendisine payanda olan solun şaşkın bakışları arasında, Süleyman Demirel’in Adalet partisine koalisyon teklif etmiştir.

Bugün de uygun ortamlarda CHP, AKP ile de BDP ile de ortaklığa girişmekte beis görmeyecektir. BDP tüm ekranlarda bağıra çağıra ‘Sol bir araya gelse, ‘demokratik blok’ oluşsa!’ söylemini dillendirmektedir. Yine BDP içinden APO’cu grup, ‘AKP ile ittifak’ arzusunu dile getirmektedir. Aslında tüm cephelerde ayrışma ve çatlamalar vardır.

Ve bu ülkenin gerçek milliyetçileri, gerçek solcuları ve gerçek dindarları bu durumu değerlendirmelidir.

Taban hangi partiye yönelmiş olursa olsun, tabanın kendisi ‘fakir’ Türk halkıdır. Kimse bu ‘sanal’ partilerden, söylemlerinden icraattan memnun değildir.

Türk siyasi hayatında yeralan partilerin tümü ‘Üstyapısal bir çağdaşlaşma modelini, altyapısal bir dönüşüme yeğlemektedir’’ temel bir değişim isteyen sadece küresellerin kurdurduğu bölücü, şeriatçı partilerdir. Onlar Türkiye Cumhuriyeti’ni hedeflemişlerdir. Yokoluşu! Bu anlamda YENİ’dirler.

Eski’lere bakarsak… Uzun yıllardır eğitim ve sağlık bursları veren, sadaka ve türban projeleri üreten, sanayileşmeye ilgisiz, solcu görünüp sağ vuran, ‘büyük sermayeye karşı çıkarmış gibi yapıp, işbirlikçi zevata güvence veren’, batı kültürünü TEK EVRENSEL DEĞER kabul eden, tam da bu nedenle batının çıkarları ne ise onları savunan, moda ‘kürtçülükse’ o tarafa meyleden, Avrupa’dan başka kuş tanımayan bir ‘demokrasi’ ve ‘çağdaşlık’ anlayışı güden partiler, seçmenin karşısındadır.

Küresel sermaye bu kokuşmuş yapının karşısına bugün ‘geleceğin aktörü’ (!) BDP’yi çıkarmıştır.

Sol olduğunu iddia eden, ‘enternasyonalist’ ırkçı bir parti. Bir terör örgütünün siyasi sesi.. Bugünlerde İmralı’dan bağımsızlığını ilan etmeye çalışıyor…

‘Başka alternatif mi var? ’

SOL’a meyyal TABAN yani küresel sermayeye karşı toplumculuğu, emeğin tarafını savunan taraf, yıllardır burun kıvırarak da olsa, ‘Başka alternatif mi var! CHP gelmezse öbürü gelir!’ söylemiyle KERHEN CHP’ye destek verdi.

Bu fikriyat ve hissiyat, İnönü tarafından ‘ORTANIN SOLU’na itilmiş, marjinalleştirilmiş Türkiye sol’unu uzun bir süre parçalanmışlığa mahkum etti.

Bugün, Batının dayattığı yeni bir Anayasa ve bölünmüş bir coğrafya tasarımıyla karşı karşıya bırakılan, oldu bittiyle bağrına Patriot füzeleri saplanan Türkiye’de , sol hala küçük hesaplar peşinde paramparça ve merhemi CHP’de arıyor. Tarih bilinci yoksunluğu bu olsa gerek! Yaşadığı günden gerisini hatırlamıyor…

Demokrasi söylemlerini tekrarlarken, iliklerine işlemiş olması gereken ESASı unutuyor.

Esas şu:

Gerçek olmayan bir demokrasi de, YANİ, emekçi halkın örgütlenme özgürlüğüne el konmuş bir ülkede, demokrasi işlemez. Bir kukla tiyatrosunun izleyicisi olunur. 4 yılda bir gidip oy atılır, eve gelinir, televizyonda sonuçlara bakılır…

‘HİÇBİR ŞEYİN DEĞİŞMEMESİ İÇİN BİR ŞEYLER DEĞİŞTİRİLİR’!

O gider bu gelir. Bağlı oldukları merkezler nasılsa BİRDİR: Kemal Derviş iktidara da muhalefete de muktedirdir. Rasmussen her ikisine emir verir. Ban ki Moon her iki tarafla da ilgilidir. Avrupa Birliği’nin Fule’si, CIA’nin Edelman’ı ya da Fuller’i iktidar ve muhalefet cepheleriyle ilişkilidir.

Onlarca uluslar arası konferansta, her cepheden parti mensubu küresel çeteyle bir araya gelir.

Gerçeğe yakın demokrasilerde, Sol partiler işçi tabanının desteğine sahiptirler. Bu nedenle SOSYAL DEMOKRAT partiler, zorunlu olarak onları yanlarında isterler..

Sermayenin her yanı sarmış örgütlü gücüne karşı, sol ve sosyal demokratlar , tarihin belli dönemlerinde arkalarında emekçi kesimin sağlam oyuyla, büyük başarı elde etmişlerdir.

Büyülü kelime olarak Demokrasi’yi önünüze koyanlara, işin ABC’siyle cevap verilmelidir. Demokrasi ancak Tam bağımsız ülkelerde tesis edilebilir.

Yaşadığımız ülkede demokrasi değil, gerçek anlamda ondan sözedenler bile SİLİVRİ esiridir.

  • ‘Demokrasi ancak MÜDAFAA-İ HUKUK RUHU ve KUVAY_I MİLLİYE TUTUMU ile mümkündür. Yani emperyalizme sonuna kadar direnerek!’
    (Attilâ İlhan, Sosyalizm Asıl Şimdi!’)

Türkiye kendine ve gerçek/doğal müttefiklerine karşı çevrilmiş füzelerle açıkça tehdit ediliyor ve son noktayı koyacak bir dönem bağıra çağıra üzerimize geliyorsa, her zamankinden daha cevval bir şekilde, tuzaklara düşmeden, ‘ortaklaşa bir eylem tutumu’ benimsemek, ve tüm vatanseverlerle bir araya gelip güçbirliği yapmanın yollarını belirlemektir! Füze kalkanına HAYIR! platformu bu güçbirliği için doğal zemindir.


Banu AVAR, 25 Kasım 2010

http://www.banuavar.com.tr/?pg=articles&id=78

Elmek: banuavar@superonline.com



Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Şu dizine dön: Banu AVAR

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x