Görev süresi dolan ABDnin Ankara Büyükelçisi Wilson, yeni dönemde ABDnin Türkiyeye bakışını yorumladı
Görev süresi bitip ülkesine dönmesine 10 gün kadar kalan ABDnin Ankara Büyükelçisi Ross Wilsonla konuşuyoruz. Bebekteki ABD Başkonsolosluğu konutunun salonundayız. Wilson, üç yıldan birkaç hafta önce ABDye dönmesiyle ilgili spekülasyonlar konusunda, Bunun ABDde yönetimin değişmesiyle ilgili herhangi bir bağlantısı yok. Başkan Bushun kendisi yeni Ankara büyükelçisi Jim Jeffreyi atadı dedi.
Üç yıl önce Ankaraya atanması onayının ABD Senatosunda çıktığı oturumda kendisine Türkiyede karşınıza çıkacak en önemli sorun ne olacak? sorusuna Wilson şu ilginç yanıtı verdiğini söyledi: ABD ve Türkiye tek bir sorunla karşı karşıya kalmayacak. Pek çok sorunla baş etmek zorunda olacaklar. Ben orada bir jonglör gibi elimdeki bir sürü topu yere düşürmeden atıp tutmaya çalışacağım. İki ülke için de bu topları havada tutmak önemli. Tek bir topu havada tutarken öbürlerini yere düşürmemeliyiz. Bunun ardından da şunları ekledi: Benim işimi yapan herkesin sorunu işte budur. Türk meslektaşlarım da aynı sorunlarla baş etmek zorunda. Türkiye ve ABD bütün bu sorunlarla baş edebilmek için birlikte, becerileri ve yeteneklerini azami biçimde kullanmalıdır. Özetle, ortak çıkarlarımızı ilgilendiren hiçbir konuda başarısızlığa uğramamalıyız.
Wilson, Barack Obamanın ABD Başkanlığı koltuğuna oturmasından sonra Türk-ABD ilişkilerinde ne gibi gelişmeler olabileceği konusunda şunları söyledi: ABDde iktidardaki partiler değişebilir. Ama geriye dönüp baktığınızda var olan politikaların yüzde 95inin değişmeden sürdürüldüğünü görürsünüz. Öncelikler zaman zaman değişebilir. Yani gündemin bir numaralı konusu o günün koşullarına göre ikinci sıraya düşebilir. Hedeflerde yeni düzenlemeler yapılabilir. Ama genelde fazla bir sapma olmaz. Çünkü ülkelerin dış politikaları ulusal çıkarlara dayanır. Bazen seçim kampanyalarında söylemler kullanılabilir. Ama dediğim gibi pek çok konu, bunun içinde Türkiyeyle ilgili konular da konsensüse dayanır.

Obamanın Türkiyeye hiç gitmediğini belirten Wilson, Türk-ABD ilişkilerinde özellikle üzerinde çalışılan konulardan Obamanın haberi olup olmadığı konusunda da bilgisinin bulunmadığına işaret etti. Wilson, Ancak Senatör Obamanın kendisinin ve çevresinin bu bölgenin ABDnin çıkarları için ne kadar önemli olduğuna dair güçlü inançları olduğunu biliyorum. Türkiyenin ABDyle birlikte bir dost, ortak ve müttefik olarak çok zor konularda birlikte çalışıp nasıl önemli bir rol oynadığının bilinci içindedirler diye konuştu.
Obama Yönetiminin göreve başlamasıyla birlikte üç dört konunun ön planda olacağını belirten Wilson şöyle devam etti: Bunlardan birisi Iraktır. Oradaki ABD askerlerinin geleceği ne olacaktır? ABD orada nasıl bir rol oynamalıdır? Ben de burada üç yıl görev yapan bir büyükelçi olarak Türkiyenin komşusu olan Irakla ilgili hassasiyetlerini anlıyorum.
Bu konuda beni ilgilendiren, yaptığımız çalışmaların birlikte sürdürülmesidir. Türkiyeyle ABD bu konuda pek çok üst düzey fikir alışverişlerinde bulunduk. Birbirimize pek çok kez danıştık. Obama Yönetiminin de bu çalışmaları sürdüreceğine inanıyorum.
Üç önemli konu
İkinci konu Afganistan. Oradaki durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapılacaktır. Afganistan da Irak gibi sadece askeri yöntemlerle çözülecek bir konu değildir. Orada da ekonomik, sosyal, siyasi önlemler alınması gerekecektir. Afganistanla ilgili de Ankarayla yakın fikir alışverişi devam etmek zorundadır. Kısa süre önce Dışişleri Bakanınız Ali Babacan Afganistana gitti.
Üçüncü öncelikli konu da dünyadaki finans ve ekonomi krizi. Basına yansıdığı kadarıyla Senatör Obamanın ekonomi konusuna öncelik tanıyacağı anlaşılıyor. Ama burada şunu vurgulamak istiyorum: Bu alanda da Türkiyeyle çok yakın çalışma içinde olmamız gerektiğine inanıyorum. Türkiyeyle yakın çalışma içinde olmamız gereken başka alanlar da Kafkaslar, Ortadoğu, Balkanlar, enerji, Kıbrıstır.

Türkiyenin yıllardır stratejik rolünün önem kartını oynadığı, ama Obama döneminde ABD Kongresinde bekleyen sözde Ermeni soykırımı tasarısı gündeme gelirse bu stratejik önem kartının Washingtonda hâlâ geçerli olup olmayacağı sorusuna Wilson bir süre susup düşünerek yanıt verdi:
Ben Obama adına konuşamam. Önündeki konularla ilgili ne yapmayı tercih ettiğini zaman gösterecek. Kampanyası sırasında söyledikleri vardır. Ama işbaşına gelince farklı davranabilir. Geçmiş başkanların yaptıklarına bakarsanız ne dediğimi anlarsınız. Türkiyenin bölgesel bir kart oynaması deyiminden pek de memnunluk duymuyorum. Washingtonun bakış açısından söylemem gerekirse Türkiye son yıllarda bölgede daha aktif oldu. Bu etkinliği bizim bu bölgedeki çıkarlarımızı destekliyor.
Dünyanın her yerinde Türkiye ve ABDnin hedefleri aynı ve aynı şeyleri istiyorlar. Türkiye bu konularda ne kadar aktif olursa bizim çıkarlarımıza yarar. Ben Türkiyenin bu aktivitelerini ABD Kongresindeki konuları dengelemek açısından kullandığı görüşlerine katılmıyorum. Türkiye bunları kendi ulusal çıkarları için yapıyor.
Ermeni soykırımı tasarısı konusunda ise Wilson şu görüşlere yer verdi:
Bu da tabii kısmen Türk yetkililerin önümüzdeki aylarda neler yapacağına bağlıdır. Demin söylediğim gibi bu önemli konularda pek çok fikir alışverişinde bulunulması gerekir. Yetkililerinizle son yaptığım görüşmelerde en erken zamanda yeni ABD yönetimiyle görüşmeler başlatılmasının önemine dikkat çektim. Yeni ABD yönetim takımıyla ortak bir amaç oluşturulması için çalışılmalıdır. Ancak böylelikle ortak amaçlar oluşur. Bu zaten müttefik olduğumuz elli yıldan beri sürüyor.
Eski CIA ajanlarından Graham Fullerin, Türkiyenin artık ABDnin müttefiki olmadığı ve giderek bölgesinde bağımsız bir güç haline geldiği yolundaki sözleri üzerine Wilson şunları söyledi:
Bu naklettiğiniz tahlil biraz çarpık. Bu sözler konuşmacının kendisini bağlar. Türkiye ABDnin müttefikidir. NATOnun bir üyesidir. Bu da zaten müttefiklik anlamına geliyor. Birlikte ortak çıkarlarımız için çalışıyoruz. Zaten iki yıl kadar önce de o zaman Dışişleri Bakanınız olan Abdullah Gülle Dışişleri Bakanımız Rice bu amaçla ortak çıkarlar belgesi imzalamışlardı.
Müttefiklerimizin hepsi bağımsız ülkelerdir. Kendilerinin bağımsız dış politikaları vardır. Bu durum da hiçbir şekilde bizim müttefiklik ilişkilerimizle ters düşmez.
Rusyanın Azerbaycanla Ermenistan liderlerini bir araya getirip bir uzlaşma çabası içine girerek Washingtondan rol mü çalmak istediği sorusuna Wilson şu net yanıtı verdi:
Rusya Devlet Başkanı Medvedevin girişimi çok önemlidir. ABD bunu desteklemektedir. Zaten MİNSK Grubu çerçevesinde yapılan bir toplantı olduğu için ABD de oradaydı. Bu buluşma MİNSK Grubunun geçmiş çalışmalarıyla son derece uyumludur. Bu konuda MİNSK Grubunun ortaya koyduğu ilkeler bellidir. Dağlık Karabağ sorunu müzakereler yoluyla çözülmelidir. Azerbaycan ve Ermenistan liderleri de sorunun çözülmesine yardımcı olacak konuşmalar yapmışlardır. Taraflar bir anlaşmanın çerçevesini oluşturacak temel ilkelerde ilerleme sağlamışlardır. Ermenistan ve Azerbaycandaki seçimlerin ardından şimdi bir anlaşmaya varmanın iyi bir zemini vardır. Biz bu girişime çok olumlu bakıyor ve desteklemek istiyoruz. Biz zaten rolümüz nedeniyle bu çalışmanın bir parçasıyız.
Müttefik olmak için çalışmak lazım
Wilson PKK konusunda da şöyle konuştu:ABD ve Türkiye birbirinden ayrı değil, birlikte çalışmalıdır. Bu kaçınılmazdır. Müttefik olmak kaçınılmaz değildir. Müttefik olmak için çalışmak lazımdır. Bölgede ortak sorunlarımızın çözümünde birlikte çalışmalıyız.
PKKye karşı ortak çalışmalarımız son derece olumlu sonuçlar vermektedir. PKKnin gücü belirgin biçimde kırılmıştır. Ama bundan, tehlikeli olmadıkları anlamını çıkarmayın. Tehlikeliler. Kuzey Iraktaki sınır bölgelerindeki güvenli cennetleri artık kalmadı. Kuzey Irakta ya da başka yerlerde PKKnin varlığıyla Türkiye kararlılıkla mücadele etmelidir.
Sayın Orgeneral İlker Başbuğun da terörün belini kırmada birden çok enstrüman kullanılması gerektiği görüşüne tamamıyla katılıyorum. Teröristlerle, teröristlere sempatiyle bakanları birbirinden ayırabilmek PKKnin yeni insanları bünyesine çekmesini engelleyebilir. Bu amaçla Kuzey Irak ve Iraktaki liderlerle de daha yakın işbirliği kurulmasında çok yarar vardır.
Kürt sorununun çözümü konusunda da Wilson şu görüşlere yer verdi: Ben ABD büyükelçisi olarak ülkenin içişlerini ilgilendiren konulara girmek istemem.. ama daha fazla demokrasi, haklar ve fırsatlar yararlı olacaktır. Biliyorum. Zor bir iş. Çok çalışmak ve çok sabırlı olmak gerekiyor.
Wilson, Obama Yönetimine Türkiyeyle ilgili ne mesaj vermek istediği sorusuna da şu yanıtı verdi: Türkiyeyle hep konuşun. Aynı mesajı Bush Yönetimine de vermiştim. Başkan Bushla Başbakan Erdoğan arasında kararlar alındı. Bu nasıl oldu sanıyorsunuz? Pek çok kişi çok uzun çalışmalar yaptılar ve sonucu aldılar. Ancak sürekli birbirimizle konuşarak, ortak hedeflerimiz için çalışarak sadece kâğıt üzerinde değil ama gerçek hayatta da müttefik oluruz.
Türkiyenin AB üyeliği konusunda Wilsonın görüşleri şöyle: ABD yıllardır Türkiyenin ABye tam üyeliğini desteklemiştir. Türkiye AB müktesebatına uyum sağlama becerisini kararlılıkla göstermelidir. Ve hızlı davranmalıdır.
Cumhuriyet, 8 Kasım 2008