Başkan değişir politika kalır

Tartışma Alanı

Başkan değişir politika kalır

İletigönderen Türk-Kan » Cmt Kas 08, 2008 21:14

Başkan değişir politika kalır

Görev süresi dolan ABD’nin Ankara Büyükelçisi Wilson, yeni dönemde ABD’nin Türkiye’ye bakışını yorumladı


Görev süresi bitip ülkesine dönmesine 10 gün kadar kalan ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson’la konuşuyoruz. Bebek’teki ABD Başkonsolosluğu konutunun salonundayız. Wilson, üç yıldan birkaç hafta önce ABD’ye dönmesiyle ilgili spekülasyonlar konusunda, “Bunun ABD’de yönetimin değişmesiyle ilgili herhangi bir bağlantısı yok. Başkan Bush’un kendisi yeni Ankara büyükelçisi Jim Jeffrey’i atadı” dedi.

Üç yıl önce Ankara’ya atanması onayının ABD Senatosu’nda çıktığı oturumda kendisine “Türkiye’de karşınıza çıkacak en önemli sorun ne olacak?” sorusuna Wilson şu ilginç yanıtı verdiğini söyledi: “ABD ve Türkiye tek bir sorunla karşı karşıya kalmayacak. Pek çok sorunla baş etmek zorunda olacaklar. Ben orada bir jonglör gibi elimdeki bir sürü topu yere düşürmeden atıp tutmaya çalışacağım. İki ülke için de bu topları havada tutmak önemli. Tek bir topu havada tutarken öbürlerini yere düşürmemeliyiz.” Bunun ardından da şunları ekledi: “Benim işimi yapan herkesin sorunu işte budur. Türk meslektaşlarım da aynı sorunlarla baş etmek zorunda. Türkiye ve ABD bütün bu sorunlarla baş edebilmek için birlikte, becerileri ve yeteneklerini azami biçimde kullanmalıdır. Özetle, ortak çıkarlarımızı ilgilendiren hiçbir konuda başarısızlığa uğramamalıyız.”

Wilson, Barack Obama’nın ABD Başkanlığı koltuğuna oturmasından sonra Türk-ABD ilişkilerinde ne gibi gelişmeler olabileceği konusunda şunları söyledi: “ABD’de iktidardaki partiler değişebilir. Ama geriye dönüp baktığınızda var olan politikaların yüzde 95’inin değişmeden sürdürüldüğünü görürsünüz. Öncelikler zaman zaman değişebilir. Yani gündemin bir numaralı konusu o günün koşullarına göre ikinci sıraya düşebilir. Hedeflerde yeni düzenlemeler yapılabilir. Ama genelde fazla bir sapma olmaz. Çünkü ülkelerin dış politikaları ulusal çıkarlara dayanır. Bazen seçim kampanyalarında söylemler kullanılabilir. Ama dediğim gibi pek çok konu, bunun içinde Türkiye’yle ilgili konular da konsensüse dayanır.”

Obama Türkiye’ye gelmedi

Obama’nın Türkiye’ye hiç gitmediğini belirten Wilson, Türk-ABD ilişkilerinde özellikle üzerinde çalışılan konulardan Obama’nın haberi olup olmadığı konusunda da bilgisinin bulunmadığına işaret etti. Wilson, “Ancak Senatör Obama’nın kendisinin ve çevresinin bu bölgenin ABD’nin çıkarları için ne kadar önemli olduğuna dair güçlü inançları olduğunu biliyorum. Türkiye’nin ABD’yle birlikte bir dost, ortak ve müttefik olarak çok zor konularda birlikte çalışıp nasıl önemli bir rol oynadığının bilinci içindedirler” diye konuştu.

Obama Yönetimi’nin göreve başlamasıyla birlikte üç dört konunun ön planda olacağını belirten Wilson şöyle devam etti: “Bunlardan birisi Irak’tır. Oradaki ABD askerlerinin geleceği ne olacaktır? ABD orada nasıl bir rol oynamalıdır? Ben de burada üç yıl görev yapan bir büyükelçi olarak Türkiye’nin komşusu olan Irak’la ilgili hassasiyetlerini anlıyorum.

Bu konuda beni ilgilendiren, yaptığımız çalışmaların birlikte sürdürülmesidir. Türkiye’yle ABD bu konuda pek çok üst düzey fikir alışverişlerinde bulunduk. Birbirimize pek çok kez danıştık. Obama Yönetimi’nin de bu çalışmaları sürdüreceğine inanıyorum.

Üç önemli konu

İkinci konu Afganistan. Oradaki durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapılacaktır. Afganistan da Irak gibi sadece askeri yöntemlerle çözülecek bir konu değildir. Orada da ekonomik, sosyal, siyasi önlemler alınması gerekecektir. Afganistan’la ilgili de Ankara’yla yakın fikir alışverişi devam etmek zorundadır. Kısa süre önce Dışişleri Bakanınız Ali Babacan Afganistan’a gitti.

Üçüncü öncelikli konu da dünyadaki finans ve ekonomi krizi. Basına yansıdığı kadarıyla Senatör Obama’nın ekonomi konusuna öncelik tanıyacağı anlaşılıyor. Ama burada şunu vurgulamak istiyorum: Bu alanda da Türkiye’yle çok yakın çalışma içinde olmamız gerektiğine inanıyorum. Türkiye’yle yakın çalışma içinde olmamız gereken başka alanlar da Kafkaslar, Ortadoğu, Balkanlar, enerji, Kıbrıs’tır.”

Ermeni tasarısı Obama’ya bağlı

Türkiye’nin yıllardır stratejik rolünün önem kartını oynadığı, ama Obama döneminde ABD Kongresi’nde bekleyen sözde Ermeni soykırımı tasarısı gündeme gelirse bu stratejik önem kartının Washington’da hâlâ geçerli olup olmayacağı sorusuna Wilson bir süre susup düşünerek yanıt verdi:

“Ben Obama adına konuşamam. Önündeki konularla ilgili ne yapmayı tercih ettiğini zaman gösterecek. Kampanyası sırasında söyledikleri vardır. Ama işbaşına gelince farklı davranabilir. Geçmiş başkanların yaptıklarına bakarsanız ne dediğimi anlarsınız. Türkiye’nin bölgesel bir kart oynaması deyiminden pek de memnunluk duymuyorum. Washington’un bakış açısından söylemem gerekirse Türkiye son yıllarda bölgede daha aktif oldu. Bu etkinliği bizim bu bölgedeki çıkarlarımızı destekliyor.

Dünyanın her yerinde Türkiye ve ABD’nin hedefleri aynı ve aynı şeyleri istiyorlar. Türkiye bu konularda ne kadar aktif olursa bizim çıkarlarımıza yarar.
Ben Türkiye’nin bu aktivitelerini ABD Kongresi’ndeki konuları dengelemek açısından kullandığı görüşlerine katılmıyorum. Türkiye bunları kendi ulusal çıkarları için yapıyor.”

Ermeni soykırımı tasarısı konusunda ise Wilson şu görüşlere yer verdi:

“Bu da tabii kısmen Türk yetkililerin önümüzdeki aylarda neler yapacağına bağlıdır. Demin söylediğim gibi bu önemli konularda pek çok fikir alışverişinde bulunulması gerekir. Yetkililerinizle son yaptığım görüşmelerde en erken zamanda yeni ABD yönetimiyle görüşmeler başlatılmasının önemine dikkat çektim. Yeni ABD yönetim takımıyla ortak bir amaç oluşturulması için çalışılmalıdır. Ancak böylelikle ortak amaçlar oluşur. Bu zaten müttefik olduğumuz elli yıldan beri sürüyor.”

Eski CIA ajanlarından Graham Fuller’in, Türkiye’nin artık ABD’nin müttefiki olmadığı ve giderek bölgesinde bağımsız bir güç haline geldiği yolundaki sözleri üzerine Wilson şunları söyledi:

“Bu naklettiğiniz tahlil biraz çarpık. Bu sözler konuşmacının kendisini bağlar. Türkiye ABD’nin müttefikidir. NATO’nun bir üyesidir. Bu da zaten müttefiklik anlamına geliyor. Birlikte ortak çıkarlarımız için çalışıyoruz. Zaten iki yıl kadar önce de o zaman Dışişleri Bakanınız olan Abdullah Gül’le Dışişleri Bakanımız Rice bu amaçla ortak çıkarlar belgesi imzalamışlardı.

Müttefiklerimizin hepsi bağımsız ülkelerdir. Kendilerinin bağımsız dış politikaları vardır. Bu durum da hiçbir şekilde bizim müttefiklik ilişkilerimizle ters düşmez.”

Rusya’nın Azerbaycan’la Ermenistan liderlerini bir araya getirip bir uzlaşma çabası içine girerek Washington’dan rol mü çalmak istediği sorusuna Wilson şu net yanıtı verdi:

“Rusya Devlet Başkanı Medvedev’in girişimi çok önemlidir. ABD bunu desteklemektedir. Zaten MİNSK Grubu çerçevesinde yapılan bir toplantı olduğu için ABD de oradaydı. Bu buluşma MİNSK Grubu’nun geçmiş çalışmalarıyla son derece uyumludur. Bu konuda MİNSK Grubu’nun ortaya koyduğu ilkeler bellidir. Dağlık Karabağ sorunu müzakereler yoluyla çözülmelidir. Azerbaycan ve Ermenistan liderleri de sorunun çözülmesine yardımcı olacak konuşmalar yapmışlardır. Taraflar bir anlaşmanın çerçevesini oluşturacak temel ilkelerde ilerleme sağlamışlardır. Ermenistan ve Azerbaycan’daki seçimlerin ardından şimdi bir anlaşmaya varmanın iyi bir zemini vardır. Biz bu girişime çok olumlu bakıyor ve desteklemek istiyoruz. Biz zaten rolümüz nedeniyle bu çalışmanın bir parçasıyız.”


‘Müttefik olmak için çalışmak lazım’

Wilson PKK konusunda da şöyle konuştu:“ABD ve Türkiye birbirinden ayrı değil, birlikte çalışmalıdır. Bu kaçınılmazdır. Müttefik olmak kaçınılmaz değildir. Müttefik olmak için çalışmak lazımdır. Bölgede ortak sorunlarımızın çözümünde birlikte çalışmalıyız.

PKK’ye karşı ortak çalışmalarımız son derece olumlu sonuçlar vermektedir. PKK’nin gücü belirgin biçimde kırılmıştır. Ama bundan, tehlikeli olmadıkları anlamını çıkarmayın. Tehlikeliler. Kuzey Irak’taki sınır bölgelerindeki güvenli cennetleri artık kalmadı. Kuzey Irak’ta ya da başka yerlerde PKK’nin varlığıyla Türkiye kararlılıkla mücadele etmelidir.

Sayın Orgeneral İlker Başbuğ’un da terörün belini kırmada birden çok enstrüman kullanılması gerektiği görüşüne tamamıyla katılıyorum. Teröristlerle, teröristlere sempatiyle bakanları birbirinden ayırabilmek PKK’nin yeni insanları bünyesine çekmesini engelleyebilir. Bu amaçla Kuzey Irak ve Irak’taki liderlerle de daha yakın işbirliği kurulmasında çok yarar vardır.”

Kürt sorununun çözümü konusunda da Wilson şu görüşlere yer verdi: “Ben ABD büyükelçisi olarak ülkenin içişlerini ilgilendiren konulara girmek istemem.. ama daha fazla demokrasi, haklar ve fırsatlar yararlı olacaktır. Biliyorum. Zor bir iş. Çok çalışmak ve çok sabırlı olmak gerekiyor.”

Wilson, Obama Yönetimi’ne Türkiye’yle ilgili ne mesaj vermek istediği sorusuna da şu yanıtı verdi: “Türkiye’yle hep konuşun. Aynı mesajı Bush Yönetimi’ne de vermiştim. Başkan Bush’la Başbakan Erdoğan arasında kararlar alındı. Bu nasıl oldu sanıyorsunuz? Pek çok kişi çok uzun çalışmalar yaptılar ve sonucu aldılar. Ancak sürekli birbirimizle konuşarak, ortak hedeflerimiz için çalışarak sadece kâğıt üzerinde değil ama gerçek hayatta da müttefik oluruz.”

Türkiye’nin AB üyeliği konusunda Wilson’ın görüşleri şöyle: “ABD yıllardır Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğini desteklemiştir. Türkiye AB müktesebatına uyum sağlama becerisini kararlılıkla göstermelidir. Ve hızlı davranmalıdır.”



Cumhuriyet, 8 Kasım 2008
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 6 konuk

x