
İlk elde aklımıza gelen 15 Temmuz ve öncesinde Türkiye'nin içeride ve dışarıda yaşadığı mevcut durum. 15 Temmuz işgal ve iç savaş girişimini besleyen dinamikler ortadan kalkmadan, referandum sürecine gitmek, toplumda daha keskin saflaşmalar oluşmasına neden olacaktır.
Türk ulusu, yanlış yürütülen dış politikanın sonucu olarak 2011'den bu yana örtülü operasyonların bir türü olan, kent merkezlerinde patlayan bombalarla "terörize" edilmeye, sindirilmeye çalışılıyor. Suriye iç savaşının yansıması olarak Türkiye bir "cephe" ülkesi haline getirilmiştir.
Bunlarla beraber, geçen yıldan itibaren Doğu ve Güneydoğu illerinde gerçekleştirilen iç güvenlik operasyonlarından hemen sonra 15 Temmuz işgal ve iç savaş girişiminin gerçekleşmesi ve hali hazırda Suriye'de TSK'nın bir savaş hali içerisinde olması, CİA güdümlü cemaat yapılanmasının henüz tam olarak etkisiz hale getirilemediği bir süreçte, referanduma giden süreç toplumu derin kamplaşmalara itecektir.
Sorun, hangi partinin başkanlığı desteklediği ya da başkanlığa karşı çıktığı değil. Sorun iç güvenliğini ve sınır güvenliğini henüz tam olarak sağlayamamış Türkiye'nin, bir referandum süreciyle, dış müdahalelere açık bir kamplaşma sürecine girme riskidir. Yani sorun, bir milli güvenlik sorunudur.
Başkanlık sisteminden önce, kavranması gereken temel halka bu açıdan referandum sürecinin yaratacağı etki ve sonuçlardır.
Mithat Akar / Gaziantep
https://www.facebook.com/profile.php?id=100006232153226