
Bir taraftan bölücü terör örgütüne yönelik operasyonlar devam ederken, diğer yandan ABD'nin 100 yıllık Sevr hedefinin günümüzdeki ifadesi olan, “İdari federalizme dayanan Başkanlık sistemi” ne yönelik siyasi alt yapı hazırlanıyor.
İki durum birbiri ile çelişen ve çatışan bir durumdur. Çatışma, Türkiye ile ABD arasında gerçekleşiyor.
ABD'nin Ortadoğu ve Türkiye'de çıkarına olan sonuçlar, Türk ulusunun zararına bir durum yaratır. Türkiye'nin milli menfaatlerine olan durum ise ABD ve NATO'nun çıkarına zarar verir.
TSK'nın iç güvenlik harekatı ile bölücü terör örgütünü darbelenmesi, ABD’nin BOP çerçevesindeki planlarına zarar veriyor. Çünkü bölgede Amerika'nın temel aktörü olan PKK hırpalanıyor.
Ancak diğer yandan idari federalizme dönük siyasi alt yapının hazırlanması ise ABD ve Batı emperyalizminin lehine olan bir durum yaratıyor.
İdari Federalizm ve Yeni Anayasa, ABD, AKP ve RTE'nin olduğu kadar; bölücü terör örgütünün de stratejik hedefine yaklaşmasında en önemli adımlardan biri olacak.
Eğer bu karşılıklı denklem içerisinde değerlendirecek olursak:
Türkiye'de bölücü terör örgütüne karşı mücadele yürüten TSK'nın ana gövdesi bir yanda, ABD ve Batı emperyalizminin politik - örgütsel uzantıları olan iktidar ve bölücü terör örgütü diğer yanda, farklı amaçlarla hareket eden zıt kutupları oluşturmaktadır. Bu yüzden içinde bulunduğumuz süreci, homojen güçler dengesinde tanımlayamayız. ( Homojen: Aynı veya birbirine yakın değerleri/nitelikleri içeren bütünlük ).
ABD’ye uyumlu Başkanlık sistemi tartışmaları sürerken, tersi yönde, TSK’nın bölücü örgüte yönelik sürdürdüğü Düşük Yoğunluklu Çatışmayı, emperyalizmin bölgedeki dengelerini bozmaya yönelik operasyonlar olarak tanımlamak daha doğru olacaktır.
Belki TSK'nın Komuta Kademesi'nin bütünü, yukarıda tanımladığımız sonuca dönük bir stratejiyi açıktan ortaya koymamaktadır. Ancak içinde bulunduğumuz sürecin pratiği, yani nesnellik, objektif durumun yarattığı sonuç, bölücü örgüte yönelik operasyonların ABD’nin bölgesel çıkarlarına zarar verdiği yönündedir.
Son günlerde şehit sayımızın artmasında, bu etmeni göz önünde bulundurmak lazım gelir. Önümüzdeki dönemde TSK'nın operasyonlarına karşı, ABD'nin duymuş olduğu rahatsızlığı, diplomatik yollardan ve kendisine bağlı yayın organları aracılığıyla daha yüksek bir şekilde dile getireceğini gözlemleyebiliriz.
ABD, "Kara Gücüm" dediği bölücü terör örgütünün, bölgede tamamen etkisizleşmesini istemez. Çünkü bu durum ABD’nin bölgeye dönük planlarını ve çıkarlarını tehlikeye sokacaktır.
Bu açıdan bakacak olursak, AKP / RTE 'nin iktidarda kalma koşulu ABD'nin planlarına uyum sağlaması ile mümkün.
AKP / RTE'nin, Temmuz ayından bu yana , TSK'ya göre konumlanması ise yalnızca zorunluluktan ötürü idi. Yeni Anayasa girişimi ve Başkanlık Sistemi sürecinde, karşısındaki cepheyi genişletmek istemeyen iktidar, planlarını hayata geçirince Ulus Devlet/ Üniter Devletin varlığını tamamen ortadan kaldıracak siyasi adımları hızlandırmak isteyecektir.
Başkanlık Sistemine Karşı Nasıl Bir Mücadele Yürütülmeli?
Bu açıdan milli kuvvetlerin "Başkanlık mı, Parlamentarizm mi?" kısır döngüsü üzerinden değil, emperyalizme, gericiliğe ve bölücülüğe karşı, Milli Devlet / Egemen Millet temelinde bir çalışma yürütmesi lazım gelir.
Başkanlık sistemine yönelik karşı propaganda, "Tayyip Karşıtlığı" üzerinden yapılan bir muhalefet ekseninde şekillenmemeli. Hem Başkanlık Sistemine hem de Batı’ya bağımlı parlamentarizme karşı, “Yeniden Milli Devlet / İstiklali Tam Türkiye" alternatifine dönük bir çıkış yolu sunan, net bir amaca ve sonuç almaya dönük bir mücadele yürütülmelidir. En önemlisi bu çalışma "tabana", yani halka dönük yapılmalı.
Sadece "Tayyip / AKP Karşıtlığı " üzerinden yürütülecek bir propaganda yetersiz olacak, daha da kötüsü politik iktidarın elini güçlendirecektir. Başkanlık sisteminin gerçek amacının, politik iktidarı da aşan bir bölünme projesi olduğu ve bu projenin, Batı’nın Türkiye'ye dönük planının bir parçası olduğunu vurgulamak ise gerçekçi ve sonuç alıcı yönleri ile karşımıza çıkacaktır.
Çünkü Başkanlık Sistemine karşı mücadele, aynı zamanda emperyalizme ve bölücülüğe karşı Kuvvayı Milliye mücadelesi niteliğinde bir örgütlenmeyi gerektiriyor.
Sorun tek başına AKP / RTE’nin iktidardan indirilip indirilmemesi değil. Evet, siyasal anlamda sorunun merkezinde bulunan odak, politik iktidardır tabi. Ancak temelde sorun, Türk ulusunun varlık – yokluk sorunudur. AKP / RTE bunda aracı konumdadır.
İşin özü ve özeti, antiemperyalist bir stratejiden yoksun AKP/RTE karşıtlığının bizi götüreceği yer, yalnızca üretilmiş muhalefetin bulunduğu parlamento zemini olacaktır. Bu yüzden mücadelemizi emperyalizme karşı milli bağımsızlık ekseninde, Türk ulusunun yeniden egemen ulus olması için sürdürmeliyiz.
ABD, AKP/RTE ve PKK/HDP’yi bütünsel açıdan değerlendirmeyip, tek yönlü bir algı ile değil; bu odakları bütünsel olarak hesaba katarak Başkanlık Sistemine karşı verilecek bir mücadele stratejisi, Türk milletini başarıya götürecek yegane etmendir.
https://www.facebook.com/profile.php?id=100006232153226