BATAKLIKTA BİR PIRLANTA(II)*
Dr. Noyan UMRUK
Farkında mısınız? Elimizde en azından Ermeni sorununun tartışılabileceğini öngören kapı gibi bir AİHM kararı var Sayın cumhurbaşkanı, Sayın başbakan. Sayın bakan…
Sorular… Sorular… Sorular…
Yanında onlarca iş adamı ile sıkışan ekonomisine nefes aldırmak için Ankara’ya teşrif eden, Afrika’daki marifetlerine rağmen, ülkeyi içine düşürdüğünüz yolsuzluk-hukuksuzluk sarmalı nedeni ile sizlere insan hakları dersi verme cüretini gösteren, nükleer reaktör ihalesini Japonlarla birlikte verdiğiniz Hollande’ a acaba bu kararı hatırlattınız mı? Çooook merak ediyoruz…
Fransız Anayasa Konseyinin aksi yöndeki kararına rağmen sözde soykırım konusundaki ısrarlarını ifade etmelerine karşı bu AİHM kararını suratlarına çarptınız mı?
Kendilerine Hırant Dink’in ailesi ile görüşme imkânını sağlanırken, çoğunun bizzat can güvenliğini sağlamak sorumluluğunu taşıdıkları şehit diplomatlarımızın aileleriyle görüşme imkânı sağlamak, onlardan özür diletmek hiç aklınıza gelmedi mi?
Sahi, sizlerin, 2015’te dünyayı ayağa kaldıracak, yalnız ve güzel ülkemi şamar oğlanına çevirecek diaspora şamatasına karşı bir stratejiniz var mı?
Yoksa yine “Güzel şeyler olacak…”deyip, Kayseri’de Azerbaycan bayraklarını toplatıp, ayaktopu mu oynatacaksınız?
Mesela, bu pırlanta değerindeki AİHM kararına dayanarak ve de sıklet merkezi oluşturarak İsviçre ve Fransa’dan başlayarak sözde Ermeni soykırımını tartışmayı dahi suç sayan parlamento kararlarını geri aldırtma doğrultusunda bir stratejiniz var mı?(1)
Mesela, bu amaçla, şu anda isimlerini hatırlayabildiğim (Hatırlayamadıklarından özür dilerim.) Sayın Bilal ŞİMŞİR, Türkkaya ATAÖV, Şükrü Server AYA, Mehmet PERİNÇEK gibi bu konuda engin birikim sahibi bilim insanlarından bir BİLİM ve DANIŞMA KURULU oluşturmayı hiç düşündünüz mü?
Mesela, bu kuruldan beslenecek, uluslararası deneyim ve ilişkileri güçlü gazetecilerden oluşacak, uluslararası platformda etkin olabilecek bir BASIN MERKEZİ hiç aklınıza geldi mi?
Mesela, sizi hayret ve şaşkınlıkla izleyen değerli büyükelçilerimize bulundukları ülkelerde cemaatin iç yüzünü anlatma talimatını verirken, asli görevleri olan bu konuda uyarmak hiç aklınıza geldi mi?
Mesela, resmi devlet diplomasisi yerine kendi mütevazı imkânlarıyla uluslararası kamuoyunu ikna açısından olumlu ve anlaşılır bir yöntem ve örnek oluşturan sivil toplum platform ya da platformlarını marjinal saymak yerine, onlarla temas kurmayı, onlara sessiz ve sakin destekler sağlamayı neden hiç düşünemezsiniz?
Mesela dedik ya…
Aslında bu soruların yanıtlarını zaten herkes biliyor… İktidarını sürdürebilmek için toplumu karpuz dilimleri gibi bölerek ötekileştiren ve de kendi has dilimine sosyal hiyerarşisine göre haksız zenginleşme ve ikbal sağlayanların böyle bir merak ya da sorunu yok ki… Birikimleri de gündelik çıkarlarını kovuşturmaya müsait zaten… Devlet adamlığı başkaaaa… Günün adamlığı başka…
Sonsöz
Sözlerime çok saygı duyduğum aksakallı bir maliye bürokratının şu sözcükleri ile son vereyim bu hafta: “Bu memleket tüm duyarsızlıklara rağmen, her kurumda her alanda sessiz sedasız çalışan, gözü tok 5-10 vatanseverin omuzlarında yükselir ve işte bu nedenledir ki; leş kargalarının tüm umutlu bekleyişlerine rağmen bir türlü batmaz… Batmasını bekleyenler de bir türlü anlayamadıkları bu işe şaşar dururlar…”
*”BATAKLIKTA PIRLANTA (I)” için Bknz: Aydınlık G. 26.01.2014
(1)15 Aralık 2013 tarihli Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı bize; parlamentolarında ülkemizi "soykırımcı" ilân eden 20 ülke ve 135 eyaletten, bu kararlarını kesin olarak geri almalarını talep etme gücünü vermiştir. Nitekim ilk resmî başvuru, Fransa'daki değerli büyükelçimiz tarafından Fransa Parlamentosu'na yapılmıştır. Ancak güçlü ve kararlı siyasi desteğe ihtiyaç var...