Soğuk savaş bittikten sonra Batıda din ve inançlar konusunda ilginç değişiklikler oldu.
- ABDde dış politikanın içine Tanrı da dahil edildi. Bush döneminde Senatoda dualar okundu, Ortadoğuyu işgal için Tanrıdan işaret geldiği Başkan tarafından kamuoyuna açıklandı. Kimse de, Yahu böyle saçma şey olur mu diye tepki göstermedi.
- Avrupada yapılan seçimlerde şunları gördük; dinin siyasetteki ve toplumsal yaşamdaki etkisi arttı; muhafazakâr partilerin oyları yükseldi.
Avrupanın şirketleri ve askerleri dışa açılırken yabancı düşmanlığı arttı. AB içine kapandı. Özellikle Müslümanlara karşı ayrımcılık yaygınlaştı; karşıdaki ve öteki kavramları (ve vizeler) katılaştırılırken Müslümanları aşağılayan söylevler ve karikatürler yaygınlaştı.
- Avrupada ve dünyada Vatikanın etkisi genişledi. Fener Patrikhanesi Vatikanla birlikte Katolik-Ortodoks ittifakı oluşturmaya başladı.
Hıristiyanlığın siyaset üzerindeki etkisi hem yaygınlaştı hem de derinleştirildi.
Batı kapitalizmi 21. yüzyılda yeniden küresel saldırıya ve işgale başlarken dini de yanına alıyordu.
Dinin Batı için içerideki misyonu
ABD ve AB için dinin bir araç olarak içerideki yeni görevleri şunlardır;
1) Batı içinde halkçı ve toplumcu potansiyeli tamamen ortadan kaldırmak: Dincilik öne çıkınca küresel bakışta akılcılık geri itilmiş olur.
2) Kapitalizmin küresel saldırılarını içeride Hıristiyanlık ve inanç ile perdelemek: Bush, Iraka saldırırken Tanrı istediği için Iraka giriyoruz diyebiliyordu.
Böylece Irakta öldürülecek milyonlara karşı ABD içindeki tepkiler Hıristiyanlık örtüsü ile hafifletilecekti.
Bunun altyapısını hazırlamak için Senatoda dini törenler yaptırıyordu. Temsilciler Meclisinde Ermeniler için Türkiye aleyhine karar tasarıları geçirilirken Ermeni papazları başkanlık makamında oturuyordu.
Türkleri cezalandırırken (!) Ermeni din adamlarının desteğini arkasına alıyordu sistem. Din ve siyaset iç ve dış politikada bütünleştiriliyordu.
Karşı cephede dinin farklı görevi
Türkiye gibi Batı için tehlike potansiyeli bulunan ülkelerde ılımlı İslam formülü bulundu. Ilımlı İslamı, işbirlikçi İslam olarak tanımlamak gerekir.
İşbirlikçi (ılımlı) İslamın görevleri şunlardır;
1) Türkiye içinde toplumsal, toplumcu ve ulusalcı gelişmelerin önünü kesmek. Böylelikle Batı emperyalizminin Türkiyedeki (ve bölgedeki) operasyonları karşısında olası antiemperyalist çıkışları ortadan kaldırmak.
2) İşbirlikçi İslamcıları serbest piyasanın bir parçası haline getirmek. Ilımlı İslam ile serbest piyasa arasında özdeşleşmeyi sağlayarak onlara yeşil sermaye aracılığı ile pay vermek ve kendine bağlamak.
ABD ve AB din, Tanrı ve piyasa üzerinden ilginç bir saadet zinciri kuruyordu:
- Kendi içlerinde, Batının küresel emperyalizmi, Hıristiyanlık öne çıkarılarak perdeleniyordu. Iraka, Tanrı saldırın derse kimi karşı çıkar ki!
- Kapitalizmin dışarıdaki küresel vahşeti, yalnız Batının iktisadi refahı için değil, aynı zamanda Hıristiyanlığın küreselleşmesi içindir yaftasını kendi insanlarının kafasına yapıştırmaya çalışıyorlar.
ABD ve ABnin güdümündeki işbirlikçi dinciler onların denetimindeki halk, Batının kullandığı piyasaya ve dev tekellere bağlanmış bir düzen oluşturacaklar, istenen bu.
Soğuk savaş sonrasında Batının, dini özellikle öne çıkarması, kapitalizmin küresel egemenliğinin kaçınılmaz bir sonucudur.
Ortadoğudaki özel misyon
Iraktaki bölünme, mezhep çatışmaları ile sağlama bağlandı. Bir yanda Kürtçü etnik ayrımcılık planlandı, öte yanda Sünni-Şii çatışmaları yaratıldı. Dinci bölünmeler, ırkçı ayrıştırmaları garanti altına alıyor ve onları tetikliyor.
ABD ve AB Katolikler, Protestanlar, Ortodokslar ve diğer Hıristiyan gruplar arasında birleştirici bir politika izlerken karşı tarafta ayrımcılığı planlı bir biçimde yürütüyorlar.
Vatikan, Patrikhane, Protestanlar, Ermeni Kilisesi, Yahudiler Batı kapitalizminin şemsiyesi altında ittifaka gidiyorlar. Yeni muhafazakârlar koalisyonu ile atılan ilk adım, bu gelişmelerle genişletiliyor.
Türkiye içinde ise planlı bir biçimde Batı tarafından ayrıştırılan işbirlikçi dinciler BOP için çalışmaya başladılar. AKP, Ordu ve ABD Üçgenindeki Türkiye kitabı bunun nasıl planlandığını anlatır.
Yaşar Nuri Öztürkün yazdığı gibi, Allah ile Aldatmak günahların en büyüğü olsa gerek. Ne yazıyormuş; En fazla, sizi Allah ile aldatanlardan sakının
Ve bu ifade yüzyıllar boyu halktan, inananlardan gizlenmiş
Vay kâfirler vay
Erol MANİSALI