Batı Neden Dinci Oldu?

Batı Neden Dinci Oldu?

İletigönderen netna » Çrş Haz 18, 2008 22:16

Soğuk savaş bittikten sonra Batı’da din ve inançlar konusunda ilginç değişiklikler oldu.

- ABD’de dış politikanın içine “Tanrı da dahil edildi”. Bush döneminde Senato’da dualar okundu, Ortadoğu’yu işgal için Tanrı’dan işaret geldiği Başkan tarafından kamuoyuna açıklandı. Kimse de, “Yahu böyle saçma şey olur mu” diye tepki göstermedi.

- Avrupa’da yapılan seçimlerde şunları gördük; dinin siyasetteki ve toplumsal yaşamdaki etkisi arttı; muhafazakâr partilerin oyları yükseldi.

Avrupa’nın şirketleri ve askerleri dışa açılırken yabancı düşmanlığı arttı. AB içine kapandı. Özellikle Müslümanlara karşı ayrımcılık yaygınlaştı; karşıdaki ve öteki kavramları (ve vizeler) katılaştırılırken Müslümanları aşağılayan söylevler ve karikatürler yaygınlaştı.

- Avrupa’da ve dünyada Vatikan’ın etkisi genişledi. Fener Patrikhanesi Vatikan’la birlikte Katolik-Ortodoks ittifakı oluşturmaya başladı.

Hıristiyanlığın siyaset üzerindeki etkisi hem yaygınlaştı hem de derinleştirildi.

Batı kapitalizmi 21. yüzyılda “yeniden küresel saldırıya ve işgale” başlarken dini de yanına alıyordu.

Dinin Batı için içerideki misyonu

ABD ve AB için dinin bir araç olarak içerideki yeni görevleri şunlardır;

1) Batı içinde “halkçı ve toplumcu potansiyeli” tamamen ortadan kaldırmak: Dincilik öne çıkınca “küresel bakışta akılcılık geri itilmiş olur”.

2) Kapitalizmin küresel saldırılarını içeride “Hıristiyanlık ve inanç ile perdelemek”: Bush, Irak’a saldırırken “Tanrı istediği için Irak’a giriyoruz” diyebiliyordu.

Böylece Irak’ta öldürülecek milyonlara karşı ABD içindeki tepkiler Hıristiyanlık örtüsü ile hafifletilecekti.

Bunun altyapısını hazırlamak için Senato’da dini törenler yaptırıyordu. Temsilciler Meclisi’nde Ermeniler için Türkiye aleyhine karar tasarıları geçirilirken Ermeni papazları başkanlık makamında oturuyordu.

Türkleri cezalandırırken (!) Ermeni din adamlarının desteğini arkasına alıyordu sistem. Din ve siyaset iç ve dış politikada bütünleştiriliyordu.

Karşı cephede dinin farklı görevi

Türkiye gibi “Batı için tehlike potansiyeli bulunan ülkelerde” ılımlı İslam formülü bulundu. Ilımlı İslamı, “işbirlikçi İslam” olarak tanımlamak gerekir.

İşbirlikçi (ılımlı) İslamın görevleri şunlardır;

1) Türkiye içinde toplumsal, toplumcu ve ulusalcı gelişmelerin önünü kesmek. Böylelikle Batı emperyalizminin Türkiye’deki (ve bölgedeki) operasyonları karşısında olası antiemperyalist çıkışları ortadan kaldırmak.

2) İşbirlikçi İslamcıları “serbest piyasanın bir parçası haline getirmek”. Ilımlı İslam ile serbest piyasa arasında özdeşleşmeyi sağlayarak onlara yeşil sermaye aracılığı ile pay vermek ve kendine bağlamak.

ABD ve AB din, Tanrı ve piyasa üzerinden ilginç bir saadet zinciri kuruyordu:

- Kendi içlerinde, Batı’nın küresel emperyalizmi, “Hıristiyanlık öne çıkarılarak perdeleniyordu”. Irak’a, Tanrı saldırın derse kimi karşı çıkar ki!

- Kapitalizmin dışarıdaki küresel vahşeti, ”yalnız Batı’nın iktisadi refahı için değil, aynı zamanda Hıristiyanlığın küreselleşmesi içindir” yaftasını kendi insanlarının kafasına yapıştırmaya çalışıyorlar.

ABD ve AB’nin güdümündeki işbirlikçi dinciler onların denetimindeki halk, Batı’nın kullandığı piyasaya ve dev tekellere bağlanmış bir düzen oluşturacaklar, istenen bu.

Soğuk savaş sonrasında “Batı’nın, dini özellikle öne çıkarması”, kapitalizmin küresel egemenliğinin kaçınılmaz bir sonucudur.

Ortadoğu’daki özel misyon

Irak’taki bölünme, mezhep çatışmaları ile sağlama bağlandı. Bir yanda Kürtçü etnik ayrımcılık planlandı, öte yanda Sünni-Şii çatışmaları yaratıldı. Dinci bölünmeler, ırkçı ayrıştırmaları garanti altına alıyor ve onları tetikliyor.

ABD ve AB Katolikler, Protestanlar, Ortodokslar ve diğer Hıristiyan gruplar arasında birleştirici bir politika izlerken “karşı tarafta ayrımcılığı planlı bir biçimde yürütüyorlar”.

Vatikan, Patrikhane, Protestanlar, Ermeni Kilisesi, Yahudiler Batı kapitalizminin şemsiyesi altında ittifaka gidiyorlar. “Yeni muhafazakârlar koalisyonu” ile atılan ilk adım, bu gelişmelerle genişletiliyor.

Türkiye içinde ise “planlı bir biçimde Batı tarafından ayrıştırılan işbirlikçi dinciler” BOP için çalışmaya başladılar. “AKP, Ordu ve ABD Üçgenindeki Türkiye” kitabı bunun nasıl planlandığını anlatır.

Yaşar Nuri Öztürk’ün yazdığı gibi, “Allah ile Aldatmak” günahların en büyüğü olsa gerek. Ne yazıyormuş; “En fazla, sizi Allah ile aldatanlardan sakının…” Ve bu ifade yüzyıllar boyu halktan, inananlardan gizlenmiş… Vay kâfirler vay…

Erol MANİSALI
Kullanıcı küçük betizi
netna
Üye
Üye
 
İletiler: 49
Kayıt: Pzr Mar 30, 2008 19:17

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x