BAYKALLIK YAPMAK
9 Mart 2012 tarihinde așağıdaki yazıyı yazmıș, Deniz Baykal’dan ‘baykallık’ yapmamasını dilemișim.
Bugūn ise gūnū geldiğinde ‘baykallık yapma’nın da gerekli olabileceği ortaya çıkmıș bulunmaktadır.
Yine son haftalarda, Baykal’ın yakın çalıșma arkadașlarından öğrendiğimize göre; Baykal “ūlke sorunları gūndeme geldiği zaman parti-içi sorunların sözkonusu bile olamayacağı”nı dūșūnūrmūș.
Eh tam zamanıdır!
Devlet elde gider ūlke bölūnūrken CHP, ki Atatūrk’ūn kurduğu CHP 12 Eylūl 1980’de kapatılmıș idi, yeniden kapatılabilir.
Ve yeniden kurulabilir.
Baykal’dan beklenen, yirmi gerçek CHP milletvekili ile Devlet’in bașına aday olduğunu açıklamasıdır.
Bugūn o noktaya gelinmiștir.
Hançerin tașı da dūșecekse dūșsūn artık..
BAYKAL DA GELDİ
Șa anda cenene’de Baykal’ı izliyorum.
‘Kırkbir kere mașallah’, tam kırkbir yıldır izlerim kendilerini.
En çok da kızarak izlemișimdir.
Yanlıș anımsamıyorsam doçentlik tezi idi; ‘Demokratik katılım’ kitabını da incelemiștim zamanında..
Ancak en çok, CHP’nin bașından ‘katakulli’ ile uzaklaștırıldığından sonra, izlemeye bașladım.
Ve bu akșam, ‘Ulusal Kanal’da Tansel Çölașan’ın programı arasında kanallar arasında gezerken cenene’de buldum Baykal’ı.
Ele aldığı konular arasında beni en çok ilgilendiren, ve Baykal’ı Baykal yapan șu tümcesini önemsedim.
Ve sonunda ‘Baykal da geldi’ dedirtecek tümce; Türkiye’de ‘uluslașma süreci’nin kesintiye uğratılmakta olduğu saptamasıdır.
‘Uluslașma süreci’..
Her önüne gelenin, gelișigüzel kullanabileceği bir tamlama değildir bu.
Bir bilimsel kuramdır.
Bendeniz ‘Devlet-Ulus’un sonu’ diye yazarken, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulușunu ‘İkinci kușak uluslașma süreci’ olarak tanımlamıștım.
Birinci ‘kușak’ Büyük Fransız Devrimi ile bașlayan süreçti.
Bu ‘süreç’, öyle çıraklık, kalfalık ve ustalık süreçleri gibi ‘zıldırzop süreçler’le karıștırılamaz.
‘Zıldırzop süreçler’, İmam Hatip Lisesi’ndeki eğitim ve öğretimin üzerine Kasımpașa Spor’da kale arkasından ‘top toplamak’la bașlayıp, Oslo’ya ‘özel temsilci’ göndererek ‘Milli bilik ve kardeșlik açılımları’ ile süregidebilir.
‘Fedai’lik ‘pavyon fedailiği’ne özentiye indirgenmiștir.
‘Masayı yumruklamak’ ‘one minut’ soytarılığından öte gitmez.
Beyinler ‘NATO kafa’da mermerleșmiștir.
Bu kafalar ‘Uluslașma süreci’ni kavramaktan uzaktırlar.
Kırk yıllık politikacı, bilimadamı Baykal bile, CHP’nin bașından alçakca uzaklaștırıldıktan sonra, güncel politik çekișmelerden uzak iki yıla yakın ‘serin kafa’ ile düșünerek ‘uluslașma süreci’ni kavramıș görünmektedir.
Demek ki neymiș?
Kapalıçarșı esnafı gibi avaz avaz bağırarak ‘politika yaptığını’ sanan, zemberegi ‘ecnebi’lerce kurulu politikacılar bir yana, Baykal ancak bugün ‘ulusal’ bir politikacı olabilmiștir.
Eksiği ve gediğini ‘ulusalcılar’ bulup eleștirebilirler.
Hem hakları ve hem de ödevlerindendir.
Bana göre Baykal, bu geceki ‘içten’ konușması ile ‘uluslașma süreci’ni kavramıș olduğunu göstermiștir.
Kendilerini kutlarım.
Darısı YeCeHePe’nin bașına diyelim.
SSK Kemal bey’de o ‘yetenek’ var mı bilemem.
YeCeHePe’nin bașından uzaklașıp, Dr Recep’e ‘laf yetiștirmek’ yerine biraz ‘ülke sorunları’ üzerine düșünme olanağı bulduğunda belki o da ‘uluslașma süreci’ni kavrayabilir.
‘Dersim Sorunu’ mu dersiniz, ‘tarihimizle hesaplașmak’ mı ne, ancak o zaman sağlıklı değerlendirmeler yapabilir.
Yinelenecek olursa Sayın Sevgili Kemal (SSK) Kılıçdaroğlu’nun ‘uluslașma süreci’ni kavrayabilmesi için daha çok uzun bir yol katetmesi gerekmektedir.
Ya da sıkıștıkça Deniz Baykal’a danıșmalıdır.
Çünkü Baykal, nice zamandan sonra geleceği yere gelmiș görünmektedir.
Bundan böyle Baykallık yapmayacağını umalım.
Habip Hamza Erdem
9 Mart 2012