Bayrak / Erhan SANDIKÇI

Bayrak / Erhan SANDIKÇI

İletigönderen Erhan Sandıkçı » Sal Haz 10, 2014 13:35

Bayrak
Resim

Bugün gibi hatırlıyorum, ortaokuldaydım o sıralarda. Türkiye'nin bir yerinde bir olay çıkmış, Türk bayrağını yakmaya çalışmışlar, bir polis memurunun fark etmesi ve engellemesiyle bayrağa yapılan saygısızlık önlenmişti. Bu olay Türkiye'nin gündeminden düşmemişti. Siyasetçiler, televizyonlar, gazeteler Türk bayrağını yakma girişimini konuşuyor, kınıyordu. Show TV, ATV gibi kanalların haber bültenlerinde en önemli gündem bu olaydı. Ciddi ve duygusal bir tema içinde Türk bayrağına yapılan saldırı ile ilgili haberler veriliyor, saldırı tekrar tekrar lanetleniyordu.

Şimdi arşivlerde o günleri araştırdığımda olayın 2005'te Mersin'de gerçekleştiğini okuyorum. Dönemin basınında ve siyasî havasında bugünlere kıyasla büyük bir duyarlılık... Türk bayrağına saldırıyı engelleyen polise 24 çıplak maaş ikramiye verilmiş.

O günlerde teröriste terörist deniyordu. Bebek katili bölücü başının adı "İmralı'da ömür boyu hapse mahkûm edilen Abdullah Öcalan" olmamıştı. Henüz açılım diye bir şey yoktu. Etnik milliyetçilik ve Cumhuriyet düşmanlığı varsa da bugünkü kadar meşrulaştırılmış ve yaygın değildi. Şehir eşkıyaları "karşıt görüşlü grup" değil "terör örgütü yandaşı"ydı.

Şimdi ise bir "süreç" içerisindeyiz. Hükûmet, terör örgütü ile pazarlık yürütüyor. Devletin valisi "Abdullah Öcalan'ı takdirle karşılıyorum" diyor. Türk bayrağı sokakta değil, TSK bünyesindeki 2. Hava Kuvvet Komutanlığında saldırıya uğruyor. Son yıllarda verdiğimiz şehitlerden sonra yapıldığı gibi "bunlar hep süreci bozmak için, dertleri sürecin ilerlememesi" deniyor. Oysa tam tersi, bu olaylar The Süreç'in birer sonucu... "The Süreç" diyorum çünkü üretim yeri Türkiye değil ABD. Made in CFR... David Philips, Henri Barkey gibi Amerikan görevlilerinin projesiydi bu.

Şimdi basın ve siyasetin havası o günlere göre çok değişti. Dün örneğin AKP yandaşı bir kanalda AKP yandaşı bir herifin ağzından "Abdullah Öcalan siyasî bir dehadır" sözleri dökülüyordu. Yayın ekibi de "KJ" denen ekran yazısına bu sözleri yazmıştı. Basın uzun bir süredir "Öcalan'ın aşk mektupları... Öcalan'ın son mesajı... Öcalan'ın hikâyesi" diyerek terörist başını meşrulaştırmaya çalışıyor. Daha geçen yıl Paris'te 3 PKK'lı teröristin öldürülmesini salya sümük ağlayarak sızlayarak anlatanlar da bu gazetelerin, televizyonların başını tutan kişilerdi.

Son 10 yıldır, özellikle "açılım"dan beri Türk milletinin kırmızı çizgileri silikleştiriliyor. Ama her şeye rağmen vatansever insanların tepkileri ve dün Ülkü Ocakları'nın yurdun dört bir yanında bayrağa saygı yürüyüşleri yapması çok önemli. Bir de Gezi'den bu yana HDP ve çevresindeki başıbozuk Kürtçü-sol çetelerden etkilenmiş olan, "etnik milliyetçilik=özgürlük" tuzağına düşen kişiler var; az değil. Bunların bu yola girmesi, Atatürk'ün adının ve resminin bulunduğu yerlerde etnik milliyetçiliğe, bölücülüğe geçit veren fikirlerin üremesi yanlış. Çok yanlış...

Erhan SANDIKÇI, 10 Haziran 2014
sandikcierhan@gmail.com
İki Mustafa Kemâl vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemâl... İkinci Mustafa Kemâl, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemâl sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemâl odur!
Kullanıcı küçük betizi
Erhan Sandıkçı
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 142
Kayıt: Cmt Şub 19, 2011 21:34

Şu dizine dön: Erhan SANDIKÇI

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x