BAYRAMLIK
İyi bir yazar olsa yazısını yazmadan sözlüğe bakardı kesinkes.
‘Bayram’ı mı ele alacak, birkaç dilde bayram ne demek diye arardı.
Epistemolijik olarak nereden geldiğine bakardı.
Nereye gidebileceğine ilișkin birșeyler de söyleyebilirdi belki.
Oysa, bugün ben sözlüğe-mözlüğe bakmadan, bayramların toplumları toplum yapan değerlerden olduğunu söyleyeceğim.
Bir ortak değer.
Ve o ortaklığı ‘kuran’ bir değer.
‘Çimento’ da denilebilir.
İnsanı insan yapan, ‘hayvanoğlu hayvan’lıktan kurtaran bir ‘harç’.
Sözlüklerde böyle mi yazıyor bilmiyorum.
Bugün oruç tutan da tutmayan da sarılabilecek biribirine yine.
Müslüman olan olmayana saygı duyacak.
Küskünler barıșabilecek.
Görüșebilenler biribirlerine șeker ikram edecek, ıraktakıler bir kutlama ‘ileti’si göndereceklerdir.
Ben de buradan hepinizin bayramını içtenlikle kutlarım.
Ancak hepinizin içinde Alaca Karanlık Partisi yöneticilerinden kimse olmasın.
Ergenekon davasına bakan savcı ve yargıçlar;
Fare kuyruğu bıyıklı vali ve kaymakamlar;
Polis müdürleri, TSK subayları, zabıta ve sair güvenlik güçleri;
Yüksek ve alçak memurlar;
Milletvekilleri ve belediye bașkanları;
‘Bunlardan Allah razı olsun’ diyenler;
Ayırdında olmadan bunların peșine takılanlar da olmasın.
Mehmetçiğe kurșun sıkanlar;
‘Türkiye Cumhuriyeti’ne TC diyenler;
Kemalizmi öğrenmeden yerenler;
Sosyalizmi bilmeden savunanlar;
Okuduğunu anlamayanlar da olmasın.
Kenan Evren, Turgut Özal, Tansu Çiller ve Necmettin Erbakan da olmasın.
Abdullah Gülen, Fetullah Gül ile Recep Șaban;
Bülent Ersoy ya da Bülent Arınç, Hasan Demir ya da Hüseyin Çelik, Bozdağlı Bekir ya da Altaylı Beșir de olmasın.
Abdullah Öcalan ya da Cemil Bayık; Barzani ya da Talabani de olmasın.
Bayramlarını kutlamıyorum.
Bunlarla herhangi bir ‘ortak değer’i paylașmıyorum.
Tarihin belli bir ‘zaman dilimini’ paylaștık sadece.
Ben ‘insan’ onlar ‘birey’ olmayı yeğlediler;
Bencil, çıkarcı ve düzenbaz oldular.
Bu bayramda da bayramlașmayacağım onlarla.
Gelecek bayramlarda da..
Çimentoları bulașmasın bana, sarılıp da birlikte tașlașmak istemem.
En azından ‘iki yüzlü’ değilim.
Onların ‘çimentosu’ da ‘harç’ları da iki yüzlü ve kaypak oysa.
İsterse fare kuyruğu bıyıklarının altından gülsünler bana.
Doğaları öyledir, yarın da kașlarını çatacaklardır doğallıkla.
‘İnsan’ olmadan insan ‘mıș gibi’ görünmek günü değildir bayramlar.
Hem olduğu gibi görünen hem de göründüğü gibi olanların bayramını kutlarım.
Onlar da benim bayramımı kutlamasınlar.
Hiç değilse bir gün, bir bayramda ‘oldukları gibi görünsünler’ yeter.
Habip Hamza Erdem