BDP üstünden referandum oyunları
Şu “boykot” işi aklımı karıştırıyor. Sakın diyorum Brüksel’in veya “Washington’un” talimatıyla düzenlenmiş bir gölge oyunu olmasın.
İktidara “bak işte muhalefet de BDP’den farksız düşünüyor” deme fırsatı vermek üzere düzenlenmiş bir şey...
Bu şüphemi kuvvetlendiren başka bir şey daha var ki o da Tayyip Bey’in bütün muhalefeti, BDP de dahil olmak üzere aynı safta göstermeye çalışması. Bu tertibin şehit ailelerini yanlış yönlendirme gibi bir amacı olamaz mı?
“BDP boykot ediyorsa, bu da “evet” dememekse, öyleyse bize de evet demek düşer” düşüncesi oluşmasın...
BDP’nin son günlerdeki söylemleri de az değil hani. ‘Emine Ayna’nın “ulu önder Atatürk”leri, Baydemir’in Türk bayrağına “bayrağımız” “sıcak” yaklaşımı...
Oysa ikisinin ardında da Brüksel ve Washington var. Gölge oyununun arkasındaki irade yani. İkisi de Cumhuriyetin ordusuna gıcık. İkisi de Cumhuriyetin ilkelerine gıcık. İkisi de cumhuriyetin altı ilkesinden biri olan Atatürk milliyetçiliğine karşı. Buna mukabil etnik milliyetçiliğe toz kondurmuyorlar. Cumhuriyetin halkçılık ve milliyetçilik tanımlarını beğenmiyorlar. Devrimcilik ilkesini hepten yok sayıyorlar. Yoksa, cumhuriyete isyan etmiş ama sonra bu yaptıklarının doğru olmadığını itiraf etmiş zatların heykellerini dikerler mi?
“Bayrağımızın yanında bir de Kürt bayrağı olsa fena mı olur” diyen zat bir de ilave ediyor; “Kürdistan parlamentosu, özerk bölgeler parlamentoları...” diye. Kürdistan demenin İsrail’in uzantısı demek olduğunu artık bilmeyen kalmadı. Bu, beş bin yıllık bir projedir. Üstelik de dini alt yapısı vardır. Ona “mesih planı” da denir. “Vadedilmiş topraklar” ütopyası... Bizim güneydoğu da içinde... Beş bin yıldır tarih bu uğurdaki boğuşmalarla başa çıkmaya çalışıyor. Şimdi sona gelindiğini düşünüyorlar herhalde. Bu uğurda yakın tarihte monarşiler yıkıldı, dünya harpleri çıkarıldı. Ulus devletler kuruldu, şimdi onlar da bölünüp küçük lokmalar haline getirilecek. Öyle hazırlanıyorlar. Bize de sormuyorlar. Kur’an’ın “İsra” suresinde bu, ikinci yükselişleridir ve sondur. Atatürk’ü ve Kemalizm’i de bu yüzden bertaraf etmeye çalışıyorlar. Çünkü Atatürk bunlara, sömürgecilere, daha evrensel tabirle, silahlı sömürgecilere yani emperyalistlere karşı dikkatimizi çoktan çekmişti. Ne yapsalar olmayacak. Engin Alan Paşa’nın eşi Gönül Alan’ın dediği gibi, “Genelkurmay asıl bize darbe yaptı” uyarısını dikkate alırsanız, gene de tarihi istedikleri istikamette sürükleyemeyecekler. Türk ordusunu küçümsüyorlar. 102 değil bin yüz iki subaya da yakalama emri çıkarsalar olmayacak. Seksen sene, bir ülkede bağımsızlık ruhunun en kuvvetli bir şekilde oluşması için az bir zaman değildir. Bu ruh oluşmuştur.
“Parlamentoda” kim ne olur?
Bunların hepsinin gönlünde de parlamentoda bir sandalye yatıyor. Kaç kere yazdım, gene yazayım. Bunlar da kendi çaplarında iktidar rüyası görüyorlar. Mesela Selahattin (soyadını unuttum, bağışlayın) partinin başkanı, özerk bölge başkanı olacak herhalde. Emine Ayna başkan yardımcısı. Bu parlamento nasıl kuruluyor bilmiyorum ama parlamento dediklerine göre bakanları da olacak herhalde. O hapisten çıkan hanım iç işleri bakanı veya adalet bakanı olur. Pervin Buldan dışişleri bakanı. Yanlış mı hatırlıyorum yoksa, birinin eşi “dışarıda” dağdaydı da... Gülten Kışanak var bir de hatırladıklarımdan. O da çok ciddi çehreli, ağır başlı bir hanım. Ona da eğitim bakanlığını veriyorum. Eğitim bakanlığının millisi de olacak mı bilmiyorum. Olacaksa hangi milletin millisi olduğunu da ayırt edemedim. Ha, asıl bu projeyi dile getiren Baydemir var, o ne bakanı olur derseniz, belediyelerden sorumlu devlet bakanı da olur, savunma bakanı da. Artık kendisi seçsin, yahut, başkanları seçsin.
* * *
İşte böyle. Tayyip Bey yaptı gene yapacağını. Türkiye’yi bir “hayır”ın bir de “evet” in peşine takıp birbirine düşürüyor. İç savaş manzaralarının oluşmasına göz yumuyor. “İsrail’in Suriye’ye Golan tepelerini vermem ama alın size İskenderun’u vereceğim” dercesine çıkardığı karışıklıklara göz yumuyor. Ne diyeyim ben, Allah tez günlerde ve saatlerde doğru yolu göstersin ve doğru yola döndürsün.
Afet ILGAZ, 4 Ağustos 2010, Yeniçağ