Bebek müzakerecileri!
Bebek’teki bir İtalyan lokantasında 6 yıl önce gizlice buluşan eski MİT’çi Sönmez Köksal, elçi kılıklı ABD ajanı Mark Parris, Cem Duna, TESEV Başkanı Paker ve gazeteciler Hasan Cemal ile Cengiz Çandar’ın esrarengiz toplantısının altından ’müzakere’ çıktı.
PKK’yla müzakere için arabuluculuk yaptılarTeröristbaşı Öcalan ile AKP hükümeti arasında yürütülen müzakere zemininin temeli, 2005’in Şubat ayında Bebek Otel’de biraraya gelen eski MİT’çi Köksal, ABD’li elçi Parris, Cem Duna, TESEV Başkanı Paker ile gazeteciler Cemal ile Çandar tarafından atıldı.
Haber: Salim YavaşoğluBebek Otel’de 18 Şubat 2005’te yapılan sır toplantıya katılanların hepsi, Türkiye’yi terör örgütü PKK ile pazarlık yapması için masaya oturtmaya çalışmışlar. Otelin İtalyan Lokantası’nda yapılan toplantıyı kamuoyuna, 22 Şubat 2005 günü manşetinden Yeniçağ duyurdu. Alınan tedbirlerle otel çevresinde adeta kuş uçurulmayan yemeğe, büyükelçi görünümlü CIA ajanı Mark Parris, MİT eski Müsteşarı Sönmez Köksal, Avrupa Toplulukları Daimi Temsilciliği gibi bir çok görevlerde bulunan Cem Duna, Soros destekli TESEV Başkanı Can Paker ve gazeteci görünümlü darbe kışkırtıcılığı yapmış itirafçılar Hasan Cemal ile Cengiz Çandar katıldı. Katılanların ise her birinin toplantının konusuyla ilgili ağızlarını bıçak açmadı. Ancak, katılanların hepsinin bir ortak noktası ortaya çıktı; PKK ile Türkiye Cumhuriyeti’nin masaya oturup pazarlık etmesi yaptıkları açıktan ve gizli çalışmalar.
Aynı anda Öcalan’la görüşüldüToplantıda yer alan isimlerin o günden bugüne yaptıkları faaliyetler ile gelişmelere bakılırsa, Bebek’te bir görev paylaşımı yapıldığı ortaya çıkıyor. Toplantıyla eşzamanlı olarak İmralı’da teröristbaşı Abdullah Öcalan ile görüşmeler başlatılıyor. Bu, Türk Devleti’nin, sorgulama sırasındakilerin dışında bölücü örgütün başıyla ilk temasıydı. Dönemin üst düzey MİT yetkilisi olan Emre Taner, ilk defa 2005 yılında Öcalan ile görüştü. Görüşmeden sonra Emre Taner, Şenkal Atasagun’un yerine MİT Müsteşarı yapıldı. Görüşmeyi 6 Aralık 2005 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Ertuğrul Özkök kamuoyuna duyurdu.
Has arkadaşı teröristbaşıHasan Cemal de bu görüşmeden haberi olduğunu çalıştığı gazetede yazdı. Sık sık Kandil ve benzeri PKK kamplarını ziyaret ettiğini bütün kamuoyu biliyor. Cemal, adeta PKK elebaşları Öcalan ve Murat Karayılan’ın “halkla ilişkiler” görevlisi gibi çalışıyor. Cemal, 1993 yılı Nisan ayında Lübnan’ın Bekaa Vadisi’nde, Suriye kontrolündeki Bar İliyas kasabasında Öcalan’la geçirdiği 24 saati hala ballandıra ballandıra anlatıyor.
Kamuoyu oluşturulduİki yıl önce 2009’un Mayıs ayı başında bu sefer Kandil’deki PKK merkezine gitti ve Karayılan’la yaptığı röportaj 5 Mayıs 2009’da Milliyet Gazetesi’nde yayınlandı. Bu röportajın ana konusu PKK ile Türkiye Cumhuriyeti’nin pazarlık yapmasıydı. Kapalı kapılar arkasında yürütülen görüşmeler, adeta Karayılan’ın anlatımıyla Hasan Cemal’in kaleminden aktarıldı. Bu haberlerle bir taraftan bu konuda kamuoyu oluşturuldu, diğer taraftan da tepkilerin ne olacağı ölçüldü. Bu yazılarda, Karayılan’ın çözüm olmazsa ne yapacaklarını belirten tehdit dolu açıklamaları da ihmal edilmedi. Hasan Cemal, Norveç’in başkenti Oslo’da sürdürülen müzakerelerin açığa çıkmasından sonra PKK liderleri ve İmralı’da Öcalan’la yapılan görüşmelerden haberdar olduğunu isimler vererek, yer zaman belirterek kendi ağzıyla da itiraf etti. 27 Haziran’da Milliyet gazetesinde yayınlanan röportajında Cemal, PKK-MİT-Hükümet arasında yapılan görüşmelerle ilgili görevli olduğunu açıkladı.
Koordinatör, büyükelçi görünümlü ajan ParrisPKK-MİT-Hükümet arasındaki görüşmelerde arabulucuk eden Bebek ekibini Mark Parris, koordine ediyor. CIA’nın Orta Ddoğu ve Türkiye uzmanı olan Yahudi asıllı ABD’li diplomat Mark Parris,1997-2000 yılları arasında ABD’nin Ankara Büyükelçiliği görevini yürüttü.
“Türk” araştırmacısıTeröristbaşı Abdullah Öcalan’ın 1999 yılında yakalanmasından sonra PKK’nin silahlı mücadeleye son vermesini niteliksel bir değişim olarak görülmesini istedi. Mark Parris’in, Türkiye’den de bunu iyi değerlendirmesini istemesi bugünkü PKK-MİT-Hükümet müzakerelerini o dönemden beri planladığının açık ifadesi olarak değerlendirildi. CİA ajanı Parris, Kürt sorununun çözümünde askeri operasyonların yetmeyeceğini sık sık dile getirdi. Siyasi çözüm arayışları içine girilmesini dikte etti.
Her zaman kullandıKuzey Irak’tan da sorumlu olan ajan Parris, PKK terör örgütünü İsrail’in çıkarları doğrultusunda her zaman kullanmıştı. Parris, ABD’nin İsrail ve Moskova’daki büyükelçiliklerinde de kilit görevlerde bulundu. Açılımın başlatıldığı 2009 yılında da Türkiye’ye gelen ajan Parris, Ocak 2002’den bu yana Washington Enstitüsü’ndeki Türk Araştırmaları Programı’nın danışmanlığını yapıyor. Türkiye’nin Amerikalı Dostları Derneği’nin de Başkanı olan Parris, Amerikan Türk Konseyi’nin yönetim kurulunda da görevli.
Toplantıda yer alan 5 ismin o günden bu zamana kadar yürüttükleri faaliyetler ve gelişmeler, Bebek’te bir görev paylaşımı yapıldığını ortaya koyuyor. Toplantının hemen ardından hükümetin İmralı ve PKK ile görüşme başlattığını Karayılan da doğrulamış, yaptığı açıklamada, “Geçen beş yıl içinde Türk devleti ile bazı ilişkilerimiz oldu. İlk iki yılda bu ilişki bazı dostlar aracılığıyla yürütüldü, son üç yılda ise doğrudan görüşmeler yapıldı” diye konuşmuştu.
Görev adamı “teşkilattan” ÇandarRadikal yazarı Cengiz Çandar, Kandil ve İmralı ile görüşmelerin AKP döneminde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde MİT Müsteşarı Emre Taner ile başladığını anlatanlardan. Çandar, geçtiğimiz yaz başında TESEV adına “PKK Nasıl Silah Bırakır?” adlı rapor hazırladı. Gelişmeleri değerlendiren Çandar, bugün söylem değiştirerek PKK lehine vites yükseltti. Çandar, İngiltere Parlamentosu’nda düzenlenen “Türkiye ve Demokrasi” konulu panele katıldıktan sonra haftalık yayınlanan Telgraf Newspaper’a verdiği röportajda, “Ben de PKK olsam silahlarımı teslim etmem” dedi. PKK’nın gücünün silahlarından geldiğini belirten Çandar, Türkiye’nin elinde silah olan PKK ile sorunu çözmesi gerektiğini söyledi.
Örgüt diplomatı gibiSorunun çözülmesi için devletin PKK ile müzakere etmek zorunda olduğunu söyleyen Çandar, AKP hükümetinde bu görüşmeleri devam ettirecek bir iradenin olmadığına dikkat çekti. PKK ve Abdullah Öcalan için farklı bir dilin yavaş yavaş oturtulması gerektiğini belirten Çandar şöyle konuştu: “PKK’nın gücü şu an Çukurca baskınından veya falanca yere mayın koymaktan gelmiyor. Siyasi alandan geliyor. PKK silahları teslim etsin olmaz. PKK elinde silahları olduğundan siyasi anlamda da güçlü. PKK olsam ben de silahlarımı teslim etmem. ‘Ben vazgeçtim alın silahları’ demek teslim olmaktır. PKK bunu yapmaz. PKK’nın silahlarını teslim etmesinin gerçekçi olmadığını, şu an ki siyasi gücünün kaynağının da silahlarının elinde olmasından ötürü olduğunun farkındayım.”
Gül’le özel görüşme“Kürtler ile Türklerin psikolojik olarak ayrıldığı ve bunun fiziksel ayrılıktan daha tehlikeli olduğu” tezinin kendisine ait olduğunu söyleyen Çandar, “2009 yılında açılım başladığında özel bir görüşmemizde bunu cumhurbaşkanımıza da söyledim” diyerek devletin tepesinde konuyla ilgili ne kadar önemsendiğini de ortaya koydu. Cümlenin devamı ise tam bir skandal. Çandar, Cumhurbaşkanı Gül’ün, “PKK’nın bu açılımı bozmak isteyeceği ve benim gibilerin açılımın selameti için örgütü eleştirmem gerektiğini söyledi” diyerek kendisinin gazeteci görünümlü bir görev adamı olduğunu açığa vurdu. Bir dönem, ANAP hükümetlerinde bakanlık yapan Hasan Celal Güzel’in, 1987’de Turgut Özal’la gittiği Şam’da yanında bulunan MİT yöneticilerinden Hiram Abas’ın Çandar’ı kendisine, “teşkilattandır” diye tanıttığı basın yayın organlarında yer alıyor.
TESEV’e Soros’tan yılda 2 milyon dolarVakıf, fonlanan paralarla Çandar gibilere PKK-Kürt raporları hazırlatıyor. Bebek ekibinin finansörlüğünü, Can Paker’in başkanı olduğu, turuncu devrimlerin organizatörü George Soros tarafından fonlanan Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) yapıyor. Verilen görevler doğrultusunda araştırmalar yaptırıp, raporlar hazırlatıyor. Gerek 10 kişiye hazırlatılan yeni anayasa taslağı gerekse de ekipten Çengiz Çandar’ın hazırladığı 117 sayfalık “Dağdan İniş-PKK Nasıl Silah Bırakır-Kürt Sorunu’nun Şiddetten Arındırılması” adlı rapor gibi. TESEV, PKK ile MİT ve AKP arasında yürütülen görüşmeler için kamuoyunu hazırlamaya çalışmakla yetinmiyor, nasıl davranmaları gerektiğine yönelik reçeteler hazırlayıp, tarafların önlerine sürüyor. Kendisini “AB ve ABD” taraftarı olarak tanımlayan Paker, 14 Nisan 2008 tarihinde Sabah’ta yayınlanan söyleşide, “Soros’dan yılda 2 milyon dolar alıyoruz. Ne var para almışsak” diye
konuşmuştu.
Sönmez Köksal’ın dediği oldu“İmralı’yla görüşmeler siyaseten üstlenilmeli” önerisi bugün gerçeğe dönüştü. Eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal da, açıklamalarıyla PKK-MİT-Hükümet görüşmelerinin Türkiye’deki mimarlarından olduğunu bir kez daha gösterdi. Akşam gazetesinden Burcu Bulut’a röportaj veren Köksal, hükümetin İmralı’yla bizzat görüşmesinden, teröristbaşının affına kadar ilginç önerilerde bulundu. 28 Haziran 2011’de yayınlanan açıklamada Köksal, “İmralı’yla görüşmeler siyaseten üstlenilmeli” dedi. Arkasından 1.5 ay geçmeden ses kaydı ortaya çıktı ve görüşmeler de siyaseten bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından üstlenildi. Büyükelçilik, TRT Genel Müdürlüğü, Avrupa Toplulukları Daimi Temcilciliği gibi pek çok görevlerde bulunan Cem Duna ise Ermenistan açılımının da fikir babalarından. Duna, Kürt sorununun çözümünde yakalanan şansın kaçırılmaması gerektiğini öğütlüyor. Türkiye’nin kırmızı çizgilerini kelepçe olarak görüyor.
YENİÇAĞ, 4 Kasım 2011