Ben "Anneler Günü"nü Kutlamıyorum Ergün'üm!
Ve gene kültürel emperyalizmin beynimize şırınga ettiği bir günün, biz Türkler için kutsal sayılan bir kavramın dayanılmaz hafifliğini(!) ve telaşını yaşamaktayız.
Her sene Mayıs’ın ikinci Pazar’ı kutlamak zorunda bırakıldığımız “Anneler Günü”, BM’lerin kararı ile Türk milletinin önüne konmuştur.
Analık ucuzlatılmakta ve küresel efendilerin tüketim politikasına alet edilmektedir.
Saat 12.45… Uncalı Şehitliği’ndeyim. Fatma ameliyatlı, evden çıkamıyor. Ergün’e anacığının selamını götürmek için koştum Şehitliğe…
Yüreği kanla, ateşle dağlanan analar vardı evlatlarının mezarı başında. Ellerinde çiçekler, dudaklarında dualar oğullarının toprağını okşuyorlardı.
Kiminin göğsünde şehit evlatlarının madalyaları vardı. İçlerinden biri, -sanırım adı Gülsüm- bana madalyayı göstererek “Bak, abla iyice bak, Ahmet’imin bana “Anneler Günü” hediyesi.” dedi.
Tam on beş sene olmuş şehit anası oğlundan bu hediyeyi alalı… ”Ahmet vatan, vatan Ahmet” olmuştu artık o ana için... Vatan ve Ahmet TEKTİ.
Bir albay, devre arkadaşını ziyarete gelmişti. Annesi Şehit Üsteğmen oğluna sarılırcasına sarılmıyordu oğlunun devre arkadaşına…
Çok kalabalık değildi Şehitlik. Yaklaşık 20-25 kişiydik.
Görevli bir asker ayakta durmakta güçlük çeken anaların oturması için tabure getiriyordu. “Hangisi senin oğlun anam?” diye sordu bana. Gözlerinin içine baktım. “Hepsi” dedim, “Hepsi benim evlatlarım.”
Ergün Bilgiç’in, ayak ucunda oturdum. Konuştum onunla. Anlattım Ergün’e; Türk milliyetçiliğinin nasıl ayaklar altına alındığını.
Onu kahpece şehit edenlerin artık TBMM’de olduğunu ve hatta devlete kafa tuttuklarını… Bölücü başı, bebek katili Öcalan’ın, iktidarın koalisyon ortağı olduğunu anlattım ona.
“Anavatana tecavüz ediliyor Ergün’üm.” dedim. “Biz anaların en yücesini, yüreği en bereketlisini, bire bin vereni unutmuşuz Ergün’üm.” dedim.
Takılmışız bir çakma günün peşine, küresel efendilerin emriyle analarımıza hediyeler alıyoruz. Sosyal medyada kalpler, çiçeklerle iletiler yazıp “Tüm Cumhuriyet annelerinin Anneler Günü’nü kutlarız.” yazıyoruz.
Küresel şeytan fısıldıyor kulağımıza… ”Tüket, tüket, tüket!”
Tüketiyoruz Ergün’üm, yalnız ülkemizin zenginliğini, paramızı değil, özümüzü, örf ve adetlerimizi de tüketiyoruz.
Rus Çarı’na eş olmamak için kendini hançerleyen Suyum Bige’yi unutmuşuz. Kastamonu Dağlarında donarak ölen Şerife ana gelmiyor aklımıza…
Devletin verdiği maaşı Kızılay’a bağışlayan ve yoksulluk içinde HAKK’a göçen Kara Fatma’yı “Üsteğmen Fatma Seher Hanım” hangimiz hatırladık bugün Ergün’üm…
Bu çakma günlerle benliğimizi çalmışlar bizden, kimliksizleştirmişler.
“1.)Türklerin en eski destanlarından biri olan Yaratılış Destanı'nın da Yaratan'a ilham veren ''Ak Ana '' adında iki kadındır.
2.)Oğuz Kağan Atamızın kutlu eşlerinden biri mavi bir ışıktan, diğeri kutsal bir ağaçtan doğmuş olağanüstü kadınlardır.
3.)Bilge Kağan kitabesinde Kağan '' Sizler Anam Katun, Büyük Annelerim, Hala ve Teyzelerim, Prenseslerim…'' sözleri ile hitabına başlar.”
Türklerde ana ve ana kavramı o kadar kutsaldır ki; Orhun Yazıtlarında Bilge Kağan, annesini şefkat ve sevgi ilahesi Umay Ana’ya benzetmiş, ilaheyle eş tutmuştur.
Hal böyleyken Ergün’üm, “ana” biz Türkler için böylesine kutsalken, onu küresel efendilerin tüketim aracı haline getirdik?
Bak Ergün’üm, bu gün deniz manzaralı salonunda kahvesini yudumlayan da ana, aynı evin tuvaletini temizleyen de ana…
Birinin parmağında on yaşındaki bebesinin hediye ettiği bilmem kaç bin liralık yüzük, diğerinin cebinde çatlamış, nasırlı elleriyle okşadığı “Anam, seni çokkk seviyom.” yazılı bir kağıt parçası. Hangisi daha değerli?
Anne geçmişten, geleceğe uzanan köprüdür. Yaşamın odağıdır. Analık kutsaldır. Onun için hiç kimse kusura bakmasın, kızmasın bana ben bu çakma günü kutlamam.
Ben; Bağımsızlık Savaşı'nda bebesinin yorganını, ıslanmasın diye cephanelerin üzerine örten ve donarak şehit olan Şerife Bacı'yı ve daha nicelerini, şehit Ali Rıza'nın evdeşi Güdüklerin Fadime'yi, PKK'nın kahpece şehit ettiği yiğitlerimizin analarını, ekmek parası uğruna ev temizliğine giden onurlu kadınlarımızı, marangozluk yapan Yörük kızı Fadime'yi, sera işçilerini, tarla çapalayan kadınlarımızı, tüm onurlu Türk analarını hiç kimse kusura bakmasın ama emperyal kültürün çakma gününe kurban edemem. Analık kutsaldır, canından can kopararak dünyaya getirdiği evlatları için gerekirse can vermektir annelik. Yaşadığımız ve nefes aldığımız her dakika analarımızındır. 365 gün o eli, ayağı öpülesi kadınlarındır. BEN ANNELER GÜNÜNÜ KUTLAMIYORUM Ergün’üm… Ananın selamını ilettim sana… Ananın yerine toprağına yüz sürmeye geldim yiğidim.
Küresel çetelerin piyonları “vatanana”ya tecavüz ederken, ben analığın kutsallığını ticarileştiren zihniyetle bir, birlik olamam.
Vatan sana, sizlere emanet yiğidim!
Figen ÖZEN, 11 Mayıs 2014