“Ben Çocuklarıma Yirmi Beş Kuruş Haram Yedirmedim!”
Yıl 1986 veya 1987… Sizlere içim sızlayarak, biraz da özelimi açtığım için ar duyarak nakledeceğim olayın tarihini tam olarak hatırlayamıyorum. Ama yaşadıklarım ve Fehmi’nin öfkelenerek bana hitap edişi adeta beynime kazınmış halde…
Ancak sizi şerefimle temin ederim ki, anlatacağım olay, noktası ve virgülüne kadar doğrudur. Bu olayı size aktarırken duygulanacak, yüreğim acı, acı sızlayacak. Eğer duygularıma hakim olamaz ve tarafsızlığımı yitirirsem beni mazur görün sevgili dostlar…
ANAP iktidarda, Turgut Özal başbakan, Semra Hanım’ın papatyaları iş takibinde, 60 yıllarda tuhaf bir tesadüf olsa gerek; Haramiler grubunda baterist olarak çalışan davulcu Asım baş damat…
“Benim memurum işini bilir” Bu söylem bir başbakanın ağzından çıkacak, memurlar vicdanları ile cüzdanları arasında sıkışıp kalacaklardır.
Özel radyolarda henüz güftesi yazılmamış ve bestelenmemiş bir şarkı çalınacaktır.
“Papatya devri çocuklarıyız biz”
Aslında o devri yazmaya ne kağıt ne de mürekkep yetecektir. O yıllar milletin tam bir tüketim toplumu haline getirilecek, birilerinin “Beraber yürüttük biz bu yıllarda” nakaratı ile ünlenmiş şarkı “ALTIN PLAK” kazanacaktır.
* *
Rahmetli eşim Fehmi Özen, kendi memleketinde denetimde. Sayıştay Uzman Denetçisi olarak; ekibiyle birlikte, Mersin Özel İdaresi’nin hesaplarını denetlemekte.
Aylardan Ağustos. Mezitli’de Özel İdare’nin sosyal tesislerinde kalıyoruz. Kaldığımız birimin ücreti eşim tarafından ödeniyor ve faturası da alınıyor.
Hava aşırı sıcak. Gölgede 30-35 derece… O gün benim kızlarımla birlikte şehre inmem gerekiyor. Eşimle birlikte tesisin önüne çıkıyoruz. O kendisini Mersin’e götürecek makam arabasını bekliyor, biz ise dolmuşu.
Küçük kızım fısıldıyor “Anne, biz de babamla gitsek ya.”
Düşünüyorum, “neden olmasın?” diyorum kendi kendime. “Nasılsa araba boş”
Sonra eşime dönüyorum ve “Fehmi, nasılsa araba boş, biz de seninle gelsek” diyorum ama gözlerim bakışlarıyla karşılaşınca söyleyip, söyleyeceğime milyon kez pişman oluyorum...
Cebinden çıkardığı parayı uzatacak bana ve “Sn. Özen; devlet bu arabayı bana karımı, çocuklarımı bindireyim diye tahsis etmedi. Ben yetimin, dulun hakkını size yedirmem. Arabaya konulan benzinde onların hakkı var. Binin bir taksiye gidin”
Ve arabasına binip uzaklaşacaktır. Maserede (tahin çıkarılan atölye) 50 kuruş yevmiye ile çalışan Tevfik ağanın, pamuk ırgatı Güllü bacının oğlu Fehmi bizi olduğumuz yerde verdiği dersin ağırlığı ve utancı ile bırakacaktır.
Çok seneler sonra hasta yatağında hep şunu söyleyecektir. “Ben çocuklarıma 25 kuruş haram yedirmedim.”
Nur içinde yat sevdiğim…
Bir 5 Ocak “AK(!)lama Operasyonu”ndan sonra nedense bunları yazmak zorunluğunu hissettim.
Komisyon Başkanı Hakkı Köylü adeta sırıtarak sonucu açıklamıştır. “Dört eski bakanın Yüce Divan’da yargılanmasına gerek yoktur.”
Bu milletin parasıyla yolsuzluk yapacaksın, yatak odalarında para sayma makinaları, kasalarla yakalanacaksın. Zarrab’ın önüne yatacaksın, ayakkabı kutularına, dört buçuk milyon doları sığdıracaksın…
Oğluna “Paraları sıfırla” emrini vereceksin.
Sonra Cuma namazından sonra halkın karşısına çıkıp; “Bu paralel yapının işi. Bir sivil darbe yapıldı.” diyeceksin.
Hatta bununla da yetinmeyip, yürütenlere “takipsizlik” kararı verdireceksin.
Kayıt dışı (kara para) paralar için bir ilki gerçekleştirecek ve faizi ile birlikte yürütenlere iade edeceksiniz.
Sonra televizyonlarda “faiz haramdır.” diye fetva vereceksiniz.
Sonra namazına, niyazına devam edeceksin. Orucunu tutacaksın, ama iftar sofrasında “haram lokma” yiyeceksin.
“Dört eski Bakan için kurulan Meclis Soruşturma Komisyonu Başkanı Hakkı Köylü ise bakanlarla ilgili tapeler hakkında “Tapelerin imhası için toplantı yapmaya gerek yok. Muhalefetten bir arkadaşla oturur bunları tespit eder, imha ederiz” dedi” Arslan Bulut.
Hadi diyelim, tapeleri “yasak delil” diye imha ettin, güneşi balçıkla nasıl sıvayacaksın?
Nesiller boyu bu ayıplı sicil yaftalayacak seni… Ne unutacak ne de unutturacağız.
* *
Yargılanmaktan kim korkar bilir misiniz? Gerçek suçlular…
Bu yolsuzluk dosyası bir başka ülkede ortaya çıksaydı; örneğin Japonya’da; yolsuzluğa adı karışanlar Japon milletinden diz çökerek özür dileyecek ve harakiri yapacaklardır.
Ama ülkemizde radyoda çalınan türkünün güncellenmiş, güftesine sırtını dayayanlar “Yüce Divan” korkusundan elbette kurtulacaklardır.
“Pencere açıldı Bilal Oğlan yolsuzluk patladı
Varın bakın da Bilal Oğlan yine kimi akladı…”
Haram, yolsuzluk, yalan ve kul hakkı üzerine inşa edilen tüm saraylar yıkılacaktır. Hele bu saraylar dikta, PKK ile ittifak, gizli antlaşmalar gibi kolonlarla ayakta tutulmaya çalışılıyorsa, yıkım daha da kolay olacaktır.
“Ben çocuklarıma 25 kuruş haram yedirmedim” diyemeyenler, elbet bu milletin terazisinde tartılacak ve hesap verecektir.
Er veya geç musalla taşında onlar için de şu soru sorulacaktır. “Hakkınızı helal ediyor musunuz?”
Ben hakkımı asla helal etmiyorum. Ya siz?
Figen ÖZEN, 7 Ocak 2015