Benim Ergün'üm Bugün Gerçekten Öldü Arkadaşım!
Dün Diyarbakır’da Barzani ve Şivan Perver, Erdoğan’ın yanında boy gösterirken, şehit anası Fatma, telefonda ağlayarak bana, “Benim Ergün’üm bugün gerçekten öldü arkadaşım” dedi.
Bir şehit anası, vatana katılan oğlunun dün 16/Kasım’da, Türk topraklarında; Diyarbakır’da, sergilenen rezaletle gerçekten öldüğünü kabulleniyordu.
Devam etti, on beş senelik can dostum Fatma.” Hani şehitler ölmez, vatan bölünmezdi. Benim yiğidim, 13/Temmuz/1995’de Dağlarca’da ölmedi arkadaşım. Diyarbakır’da öldürdüler onu. Orada olanların hepsi, vatanın böldüklerini ilan ettiler.”
Fatma telefonda bana başka şeyler de söyledi. Şehidimizin anasının yanık yüreğinden dökülen tüm cümleler, bir haklı isyanı dile getiriyordu. Ama sadece onlardan bir tanesini size aktaracağım, sadece bir tanesini.
"Saldırın ve ele geçirin! (Türkleri)
Boyunlarını kırın bu pis mundarların!
İçimizden kovun bunları!
Yaşasın Kürdistan!"
“Bu türküye ağlayanların cibilliyeti ne?” diye sordu bana. Cevaplayamadım. Sadece sustum.
***
“Barzani ve Şivan Perver, 50 araçlık konvoyla geldi Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesud Barzani, Kürt şarkıcı Şivan Perver ve 50 araçlık bir konvoyla 07.10’da Habur’dan giriş yaptı. Barzani’yi gümrük sahasında AKP Şırnak Milletvekili M. Emin Dindar, Şırnak Vali Vekili Mustafa Akgün, Şırnak Emniyet Müdürü Avni Usta ve AKP İl Başkanı Mehmet Demir karşıladı. Leyla Zana ile kucaklaştı... Türkiye’ye girişi sonrası 3.5 saatlik yolculuğun ardından Diyarbakır’a gelen Barzani’yi kent girişinde BDP’li Altan Tan ve büyük bir kalabalık, kalacağı otelin girişinde ise Tarım Bakanı Mehdi Eker, Diyarbakır Valisi Cahit Kıraç ve bağımsız vekil Leyla Zana karşıladı. Yöresel kıyafetli Zana ile kucaklaşan Barzani, soruları yanıtsız bıraktı.” Yeniçağ gazetesi
”İstiklal davamızı bir gün mutlaka kazanacağız. ”Kürdistan” haritasını dünya milletlerine kabul ettireceğiz. Irak’tan sonra ikinci mücadele cephemiz TÜRKİYE olacaktır. Fakat bu mücadele için zaman çok erkendir.”
”FAKAT BU MÜCADELE İÇİN ZAMAN ÇOK ERKENDİR.”
Molla Mustafa Barzani tam 44 yıl önce ikinci cephelerinin Türkiye olduğunu ama mücadele için zamanın erken olduğunu da söylemektedir. Ve Erdoğan’ın, nikâh tazeleyip, bağrına bastığı Mesut Barzani Türkiye’yi hedef gösteren Molla Mustafa’nın oğludur. Şivan Perver ise “Türkiye terörist bir devlettir.” diyen şerefsizdir. Öcalan, Perver için özgürlük savaşsıdır.
Bir ikinci Habur rezaleti, gerçekleştirilmiş ve iki PKK yandaşı nerdeyse devlet töreniyle karşılanmıştır.
Büyük Abi’nin emriyle saat ayarlanmış, yandaş basının “Kürdistan’dır” dediği soytarının, söylediği Kürtçe türkülerle, Türk milletinin ciğeri dağlanmıştır. “Büyük Kürdistan”ın başkenti olduğu iddia edilen Türkmen diyarı Diyarbakır’da, taşeronlar bir araya gelmiş, Peşmerge başı ve Eşbaşkan İsrail’le nikah kıymıştır.. Taşeronların görevi elbette ülkeyi bölmektir, Büyük İsrail için mıntıka temizliği yapmaktır. Erdoğan kendisine verilen “YAHUDİ CESARET MADALYASI”nın , gereğini yerine getirmektedir.
Dün Erdoğan için Barzani, muhatap alınmaz kişidir. Postal yalayıcısı, PKK işbirlikçisidir. Ve hatta Irak’ın bütünlüğüne göz dikmiş bir bölücüdür. Çok değil 2006 senesinde, aynı Barzani’ye “aşiret şeyhi, postal öpücü, terör destekçisi”, 2007 senesinde aynı Barzani için “muhatabımız olamaz, terör örgütüne yataklık yapıyor” diyen Erdoğan’ın ta kendisidir.
Peşmerge kıyafeti giymiş Barzani, bizim Diyarbakır’ımızdan “Amed” diye bahsederken, kendisini karşılayan Türk(!) yetkililerin sesi çıkmamıştır.
“Tüm gücümüzle Tayyip Erdoğan ile Abdullah Öcalan’ın başlattığı sürecin arkasında bulunmaktayız. Dileğimiz bu ki Kürdistan halkı sabırlı olsun. Çok açık söylemek istiyoruz ki bizim önceliğimiz Kürtlerin birliğidir.”
Erdoğan ve Öcalan’ın başlattığı süreç, CIA’nın projesidir. Eşbaşkan, İktidar olabilmek için küresel efendilerine, CFR’nin memorandumunu tüzükleştirerek söz vermiştir. PKK/ Öcalan/KCK/BDP ve AKP ittifakının uyguladığı plan, İLLÜMİNATİ’nin tepesinde yer alan görünmez efendilerin çizdiği yol haritasıdır. Bu projenin içinde dünün postal yalayıcısı da görevini ifa etmektedir.
Hainler, Türk’ün vatanında, baş tacı edilmekte, petrol hattının getireceği rant için şehitlerin aziz bedenleri üzerinde Kürdistan pazarlığı yapılmaktadır. Bu organizasyon ve kıyılan toplu nikah bir küresel ihaledir. Küresel nikahın kirli duvağının altında “PETROL-DOĞALGAZ” gerçeği sırıtmaktadır.
Ve iki PKK yanlısı incinmesin diye, Diyarbakır’da ön hazırlık yapılmış, “Ne mutlu Türk’üm Diyene!” ibaresi kaldırılmıştır. Devlet, devletin valisinin eliyle Türk Devleti’ni o topraklardan silmiştir.
Şivan Perver'den PKK'ya Teşekkür!
“Cumartesi günü Irak Federal Kürdistan Yönetimi Başkanı sayın Mesud Barzani'nin Diyarbakır'a kadim ismi ile Amed'e yapacağı iki günlük ziyaretine ricası ve isteği üzerine katılma kararını vermiş bulunmaktayım.
Şimdiye kadar bu kutsal çalışmaya öncülük eden ve çaba sarf eden zindanda, dağlarda, sürgünde, parlamentoda ve sorumlu makamlardaki bütün şahıslara kamuoyu önünde teşekkür ediyorum."
Şirvan, PKK’nın şeref listesindedir.
Diyarbakır’da sahnede Erdoğan’ın dostları vardır. Ama Eşbaşkan, bir başka bölücü hainin yokluğunu hissetmektedir. Ahmet Kaya için “Bu toprakların sesi, nefesi” demektedir. PKK’nın şeref listesinde yer alan Perver, Emine Hanım, Arınç ve mafya bozuntusu Tatlıses, gözyaşları içinde Erdoğan’ı dinlemektedir. Aslında sahnede, Eşbaşkan’ın mütareke masasındaki kadim dostu Öcalan yoktur.
Unutmayın ki, kardeşlik ve kalleşlik arasında bir saç kılı kadar mesafe yoktur.
Yapılmak istenen nedir?
Irak-Türkiye sınırının, cetvelle çizildiğini söyleyip, yeni bir harita çizilmesini isteyip, “Kürdistan” diyen her kimse Sevr’i uygulama peşindedir. Bu küresel nikah ile Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü tehlikededir. Nitekim “KÜRDİSTAN” sözcüğünden cesaret alan Haham Sallum Brzani’nin soyundan gelen Permerge reisinin partisi KDP, feysbuk sayfasına Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunu da içine alan bir “KÜRDİSTAN” haritası koymuştur.
Eğer siyasi partiler, içinde Maltepe’deki derneğin de bulunduğu DKÖ’leri, her fırsatta “Barikatları, duvarları yıktık.””Bizim liderliğimizde…” diye çığırtkanlık yapan gençlik toplulukları ve tabii en önemlisi omuzları bol yıldızlı paşalar bu durum karşısında ses çıkarmıyor, susuyorsa, vatan savunmasında görev Türk milletine düşmektedir.
Derhal 19-Mayıs-1919’da olduğu gibi ana düşmana, emperyalizme karşı bir cephe kurulmalıdır. Devletin, ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü korumak için harekete geçmek, her Türk’ün asli görevidir.
“Benim Ergün’üm bugün gerçekten öldü arkadaşım” söylemiyle haklı isyanını dile getiren Fatma analara hesap vermemiz mümkün değildir.
Peşmerge reisi, Kürtleri “tek bir millet, tek bir ulustur.” tanımıyla birleştirirken, Türk milletini etnik kökenlere bölmek için çırpınanlara hesap sorma vaktidir.
Seçim Türk milletinindir. Ya bölünmüşlük, esaret… Veya “YA İSTİKLÂL- YA ÖLÜM”
Figen ÖZEN, 19 Kasım 2013