21 yüzyılın içinden geçtiğimiz şu günlerde, gözümüzün önünde gerçekleşen olaylara baktığımızda içimi büyük bir umutsuzluk ve karamsarlık kaplıyor.
Bu duyguyu sadece ben yaşamıyorum ülke geneli aynı durumdayız. Umutsuz, mutsuz.
Allahtan İstanbul seçimleri var da insanların içine biraz umut işledi. İmamoğlu başlangıçta hiç kimsenin ihtimal vermediği bir bütünleşmeye erişti. Halkla bir oldu. Sadece İstanbul halkı ile de değil tüm Türkiye halkı ile. Meğerse insanlar güler yüze, alçakgönüllülüğe, sakin mizaca, esprili sohbete, kibirden gösterişten uzak, birleştirici, uyumlu güler yüzlü barışçı liderlere ne kadar hasret kalmışlar.
Bir zamanlar Aysu Kayacı isimli bir kızımız “benim oyum dağdaki çobanın oyuyla nasıl bir olur” demişti, demişti de hemen ardından herkes Aysu’ya farklı şekillerde çemkirmişlerdi. Kimisi burnu büyük olmakla, kimisi şımarıklıkla, kimisi de edepsizlik ile suçlamıştı. Demediklerini de bırakmamışlardı. Neredeyse linç edeceklerdi. Halbuki Aysu sadece kendi görüşünü dillendirmişti.
Ancak bugün geldiğimiz siyasal durumda Aysu yerden göğe kadar haklı çıktı.
Futbol takımı tutar gibi parti yandaşlığı ve yalakalığı yapan insanlar, önüne arkasına bakmadan ne olduğunu bilmeden taptıkları liderlerine veya onun işaret ettiği gösterdiği noktaya oylarını vermekteler. Sonuç ortada.
Ülke iki ayrı görüşe kampa bölündü ve taraflar birbirlerini hasım, düşman olarak görmeye başladılar. Hatta ülkenin bir şehri (Trabzon) ve o şehrin insanları ve bugün İstanbul büyükşehir belediye başkan adayı da dahil Pontus (Rum) olmakla suçlandılar.
Nefret, kin ve kavganın kimseye faydası olmaz. İşte İmamoğlu bu yapılanların bu tavırların tam zıttı noktada olduğu için çok sevildi. Milletin sinesine yerleşti. Eğer son anda bir katakulli olmazsa bir sürpriz olay yapılmazsa gider tekrar mazbatasını gasp edenlerden geri alır.
Böylelikle bir seçim defterini de kapatmış oluruz. Ülke olarak artık seçimlerden bıktık, sıkıldık ve fazlasıyla yorulduk.
Seçimler de aynı futbol gibidir maç bitene kadar seyirci teyakkuz halindedir. Maçtan başka hiçbir şeyin önemi yoktur. Maçtan başka bir şey düşünmez. Ne zaman maç biter, holiganımız normal yaşantısına döner. Bugün seçimler için de insanlar aynı etki ve tepkiyi göstermektedir.
Neden bu tip tepkiler aldığımızı sorgularsak; günümüz insanı 12 Eylül darbesinden itibaren yeni bir formata sokulmuş, yeniden dizayn edilmiştir. O dönem başlatılan bu dizayn çalışması günümüzde bitmiş artık sonuçları alınmaktadır.
Sonuç ise, hiçbir şeye duyarlılığı olmayan sadece yiyip içen, televizyon seyredip uyuşan, işi varsa çalışan ve her gün aynı şeyleri yapan robotlaşmış, aynı bir ot gibi yaşayan garip organizmalar diyarına dönüştük.
Dün Gaziantep Şahinbey ilçesinde unvanı imam olan bir yobaz, keşke kurtuluş savaşını kaybetseydik diyebildi. Cami cemaatından ise ne bir tık ne bir nefes, tepki yoktu. Bunların yaşandığı yer, kurtuluş savaşının en önemli mevzilerinden biri olan ve savaş sonrası adının başına meclis kararı ile Gazi unvanı getirilmiş olan Antepti.
80 sonrasında formatlanmış, yeniden dizayn edilmiş, cahilleştirilmiş ve yobazlaşmış düşünemeyen kime hizmet ettiğini bilmeyen insan örneği maalesef ki böyle.
Araplaştırılmaya çalışılan, bir Ortadoğu ülkesi haline getirilmeye çalışılan/gelen ve belli şehirlerde nüfus popülasyonu, Suriyelilerin lehine dönüştürülmeye çalışılan illerimizle (ör; Mersin, G.antep, Kilis), içten ve dıştan bir kuşatma muhasara altına alınmaya çalışılan ülkem ve ülkem insanı çok dikkatli ve uyanık olmak zorundadır.
Çünkü geçmişini ve tarihini bilmeyen onlara saygısı olmayan toplumlar çürümüşlerdir ve yok olmaya mahkumdurlar.
Zafer ATUN
06/06/2019
zaferatun.wordpress.com