Türkiye S-400 konusunda artık ne karar verirse versin büyük zarar görecek. "Türkiye bunları alacaktır demiyorum, almıştır. Ve S-400'den taviz vermeyeceğiz, burası kasaba devleti değil." gibi kesin ve net mesajlara rağmen, Türkiye'nin vereceği karardan emin değilim!
Neden mi? Birkaç örnek vereyim:
Mesela "Arkalarında CIA var! Gezi benzeri kalkışma planlıyorlardı!" gibi manşetlerin atıldığı, devletin başının da "Onlar âdeta 15 Temmuz'un devamı niteliğinde bir toplantı için bir araya gelmişlerdir." dediği Büyükada'da tutuklananlar serbest bırakıldığında, Alman Der Spiegel dergisi bu durumu, eski Almanya Başbakanı Schröder ile Erdoğan arasındaki gizli pazarlığın sonucu olarak duyurdu da ondan!
*
Yine benzer bir olayda aynı manşetler Deniz Yücel için de atılmış, devletin başı "Elimizde görüntüler, her şey var. Bu tam bir ajan terörist." demişti. O da bırakılırken, Almanya ile Türkiye'nin pazarlık yapıp anlaştığı öne sürülmüştü.
Bu iki örnekte serbest bırakılanlara bir sözüm yok. Gayet tabii ki suçsuz oldukları mahkemede ortaya çıkabilir. Ama benim anlatmak istediğim daha mahkeme sürerken kesin ve türlü ithamlarda bulunulması. Bu açıklamaların uluslararası medyada yer alması. Ardından birden bire serbest bırakılmaları ve bu tahliyelerin arkasından dile getirilen pazarlık iddiaları. O kesin açıklamaların tam tersi olmuştu. Bunlara ek olarak daha önce anlaşmaya varılan, ardından iptal edilen Çin füzeleri de var. Ama işin asıl tuzu biberi Rahip Brunson meselesiydi.
*
O dönem bu yaşananları bir yazımda şöyle ifade etmiştim: "Misyonerlik faaliyetleri yürüttüğü öne sürülen papaz önce gözaltına alındı ve sınır dışı edilecekti. Sonra, FETÖ'ye üye olmak suçlamasıyla tutuklandı. Havuz medyası malum manşetleri döşedi. Akabinde içeride ve dışarıda yargı kararlarının siyasi olduğu yönündeki iddialara destek verircesine "Sizde de bir papaz var, verin bize." denildi. Bir yandan bağımsız yargı iddiası, diğer yandan al papazı ver papazı söylemi. Bir zaman sonra ABD baskı yapmaya başladı ve papazı açık açık istedi.
*
Reis de, "Bu fakir bu görevde olduğu sürece teröristi alamazsın." dedi. ABD'de ise Brunson'ın rehin olduğu yönünde yazılar çıktı. Trump ile Reis'in yaptıkları her görüşmede artık bu konu yer almaya başladı. Diğer yandan Türkiye'ye baskılar giderek arttı. İki AKPli bakanın ABD'deki mal varlıkları donduruldu. Ayrıca askerî ve mali konularda Türkiye'ye yönelik baskılar yoğunlaştı. Türkiye'de ise bozulan ekonomi ve TL'deki erime, bu baskılara bağlanarak, "ezana bayrağa saldırı" gibi nitelendirildi. Yurdum insanı "iphone"larını kırdı.
*
Sonra ne olduysa söylemler değişmeye başladı. Amerika'ya kafa tutarken, nazara mı geldik, göze mi geldik bilmiyorum önce ekonomideki bozukluk Brunson kaynaklı değil denmeye başlandı. Zaten öyle olsa sırf ekonomiyi bozdu diye serbest bırakmamak gerekti. Neyse davanın savcısı da değişti, gizli tanıkların ifadeleri de. Sonuç olarak papaz tahliye edildi. Ülkeyi yönetenler sık sık "Türkiye bir hukuk devletidir" demesine rağmen, bu olan bitenlerin hepsi Türkiye'nin itibarını sarstı."
*
İşte bunlardan dolayı ülkeyi yönetenler, İstanbul seçiminin ardından görüş değiştirmez diyemiyorum. Ama şunu biliyorum bu olayın sonunda Türkiye büyük zarar görecek. Çünkü eğer geri adım atarsak; baskıya boyun eğmiş olacağız. Zaten kırıntı halinde kalan inandırıcılığımızı, itibarımızı yok edeceğiz. Ruslarla aramızın bozulması, yine domates ve diğer tarım ürünlerimize yasak konulması da cabası olacak!
Yok eğer vazgeçmezsek şimdiye kadar bir milyar dolar harcadığımız F-35'leri alamayacağız ve ABD'nin yaptırımlarıyla karşı karşıya kalacağız. Zaten bozuk olan ekonomi daha da bozulacak.
*
Şunu belirteyim: S-400'lerin alınmasına karşı değilim. Anlatmak istediğim ülkemizin bu olayın sonunda her hâlükârda zarar görecek olması. Türkiye bu duruma ben yaptım oldu zihniyetiyle ülkeyi yönetenler yüzünden düştü. Devlet adamları ciddi ciddi bütün ihtimalleri düşünmek zorundadır. Ne yazık ki, günübirlik politikalarla çıkmaz sokağa girdik.
Ülkeyi siyasi ve ekonomik tehditlere karşı nasıl koruyacaklar bilmiyorum. Rus uçağı düşürüldüğünde, "Yine düşürürüz, aldıkları 3-5 domates" diyorlardı. Sonrasında özür mektubu yolladılar.
Yani sadece hamaset!.. Hamaset!..
Türkiye ve ABD arasında yaşanan füze krizi de bile bile lades!
Levent BULUT