BİLİM ‘ÜZERİNE’ (3)

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

BİLİM ‘ÜZERİNE’ (3)

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Çrş Tem 17, 2024 9:28

BİLİM ‘ÜZERİNE’ (3)
Michel Clouscard ile devam edecek olursak; onun en yakın arkadaşı olup ölümünden sonra onun görüşlerini, en doğru biçimiyle anlatan Dominique Pagani’ye de göndermeler yapacağız.
Örnek olsun Clouscard’ın “Idéologie du désir” başlıklı çalışması, ilk bakışta ‘zevk ideolojisi’ olarak çevrildiğinde, bilim yanlısı ve ideoloji karşıtı bir yazarın sanki ‘zevk’ karşıtıymış gibi olduğu anlaşılabilir; oysa anlatılmak istenen ‘doğal zevkler’in bile ‘ideolojik’ bir yapıya büründürülmesinden yakınılmasıdır.
Peki ama bu ‘değişim’, hatta müdahale ile ‘değiştirmek’ işlemi (muter) ne zaman başlamış denilecek olursa; Clouscard İkinci Savaş sonrası ‘Marshall planı’ ile diyor.
İster istemez buraya bir mim koymamız gerekiyor.
Çünkü Türkiye’deki ‘ideolojik değişim’ de aynı dönemde başladı denilmektedir.
Demek ki, bu ‘Amerikan tipi yaşam’ ideolojisinin yerleştirilmesi, Türkiye gibi az-gelişmiş ülkeler için olduğu kadar gelişmiş denilen ülkeler için de geçerliymiş.
Marshall planı ile yapılan ‘hibe’lerin dışında, alınan ‘borç’ların da mal ve nakit olarak ödenmesini beklememektedir ABD.
Hibe ya da ‘borç’lar ‘yaşam biçimini değiştirmek’ üzere baştan gözden çıkarılmış, bir bakıma ‘oltadaki yem’ gibi görülebilir.
Ki, bu satırların yazarı da bu ‘yem’den nasiplenmiş bulunmaktadır.
Ne var ki, konunun ‘ekonomik boyutu’nun yanısıra, ‘düşünsel’ ya da denildiği üzere ‘felsefî boyutu’ da (mode de pensée) baştan kararlaştırılmış olmaktadır.
Bunun ‘meyve’leri ne zaman alınmaya başlanmış denilecek olursa 1970’lerden itibaren denilebilir.
Ki 1968 olayları da, bu gidişatın ayırdına vararak bir ‘tepki’ koymak olarak düşünülebilir.
Oysa, ‘öz’de değişen ‘kapitalizmin bizzat kendisi’ olmaktadır.
‘Yeni’ ya da Clouscard’ın deyimiyle, doğmakta olan ‘Şehvet kapitalizmi’nin (Capitalisme de séduction) kendisidir..
Bunlar bilinmiyor muydu denilecek olursa, kısmen biliniyordu ama parça-pürçük biliniyordu.
Üniversitelerde ‘ekonomik’ veya ‘politik’ olarak; ya da yeni doğmakta olan antropolojik ve etnolojik olarak anlaşılmaya çalışılıyor; ve, ya da el yordamı yöntemiyle psikolojik, kültürel vb disiplinlerce ele alınması deneniyordu.
Örneğin 1970’lerin başındaki ‘bunalım’lar 1929 Bunalımı ile karşılaştırılıyor ve ister istemez içinden çıkılamıyordu.
Tıpkı 80, 90, 2000’lerdeki küçük bunalımlar (kriz) gibi…
Ta ki, 2008 Bunalımı başlayıncaya değin. Ki bu konuya daha sonra dönebiliriz.
Clouscard, Karl Polanyi’nin 1944’te gördüğü ‘Büyük Dönüşüm’ü (La Grande Transformation) otuz yıl sonra ve bir anlamda ve bu kez ‘Yeni-Büyük Dönüşüm’ olarak açıklamaya çalışmıştır denilebilir.
O arada, Türkiye’deki kimi ‘çokbilmiş’ler, 1930’lar ‘ekonomi’sine dönüş ya da ‘fabrika ayarları’ diye kendilerini avutuyor olabilirler; ama ne ‘kapitalizm’ o ‘eski-kapitalizm’dir ve ne de, çok daha önemlisi, ‘insanın bizzat kendisi’ o ‘eski-insan’dır.
Bu yeni-insan, ‘mutation libertaire’e uğramıştır; yani ‘yeni piyasa’lara örneğin sex dahil yeni ‘zevk piyasaları’na açılmıştır.
Akıllı telefon, Youtube, Facebook, X, Instegram ve televizyon dizileri dahil…
Örneğin eski kapitalizmde ahlâkî yasaklar falan vardı. Şimdi kapitalizmin ‘yeni aşaması’nda (nouvelle phase), ‘ulusal gönenç’ değil ama ‘bireysel tatmin’ ön plana çıkmaktadır.
Eski kapitalizmde, (SSCB’deki dahil) bir ‘disiplin’ vardı; örneğin SSCB’deki Stakhanoviste’ler gibi kendini işine adamış olmak (bu konuda özveriden çekinmemek) vardı.
Tıpkı eski-Türkiye’nin ‘özverili insanları’ gibi…
Örneğin 30’lu yıllarda SSCB’de Stakhanof ve ekibi, ABD’nin Fordizmine benzer bir iş-bölümü yaparak diğer ekiplerden 14 kat fazla kömür çıkarmışlardı.
Ki, buna kapitalist ‘rekabet’ değil ama sosyalist ‘bayrak yarışı’ denildiği de olmuştur.
Oysa yeni kapitalizm, ‘tatmin kapitalizmi’ (jouissance), ‘zevkte özgürlük’ (libération de désir), her koyun kendi bacağından asılır kapitalizmi, gemisini kurtaran kaptan kapitalizmi olmuş; ‘insan’ın kendisi de ‘dünyaya bir daha mı geleceğim?’ insanı olmuştur.
Clouscard’ın deyimiyle, insanlık, ‘her türlü özgürlük var ama hiçbir şey yapmanın olanağı yok’ (tout est permis rien n’est possible) dönemine girmiş bulunmaktadır.
Böylece ‘sınırsız özgürlük’, ‘serbestiyet’, ‘liberal’, ‘libertaire’, ‘libertarien’ deyim ya da anlayışlarının (notion) çözümlenmesine gelmiş bulunuyoruz.
(Sürecek)
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1635
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x