BİLİM ve BİLİMSEL SOSYALİZM

BİLİM ve BİLİMSEL SOSYALİZM

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Sal Ara 27, 2011 13:37

BİLİM ve BİLİMSEL SOSYALİZM
Doğu Perinçek’in Kaynak yayınlarından çıkan son kitabının bașlığı Bilimsel Sosyalizm ve Bilim.
Yazar bu çalıșmasıyla, Türkiye’de ve dünyada toplumsal pratik ve/ya da bilimle bilimsel sosyalizmin ‘bağı’nı kurmaya katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
O nedenle de önce bilimi tanımlamakla bașlamaktadır.
İlk bakıșta, fizik, kimya, biyoloji gibi doğa bilimleri ile İkinci Dünya Savașı’ndan buyana ‘toplumsal bilimler’ diye adlandırılan bilimler arasında bir ayırım yapılmadığı görülmektedir.
Onların, çok doğru bir biçimde, bilim sayılmamayacaklarını ileri sürmüș olsun.
Ne var ki, bir ‘bilimsel çalıșma’nın, ‘bir teori ıșığında’; “maddî süreçleri yansıtan bilgilerin toplanması; bu bilgi yığını içinde çeșitli bilgiler arasındaki ilișkilerin ve bağlantıların belirlenmesi ve açıklanması; bu bağlantılara göre bilginin sınıflandırılması, çeșitli küme ve düzlemlerin olușturulması; sınıflandırılan ve kümeleștirilen bilginin kendi kümeleri içinde sıralanması, bir düzene sokulması; bütün bu sınıflandırma, kümeleștirme, farklı düzlemler olușturma ve sıralama ișinin bir bütünlük içinde yapılması; sonuç olarak, bilgilerden bir düzen, bir sıradüzen, bir sistem olușturulması”dır diyerek günümüz ‘toplumsal bilimler’ine geri döndüğü izlenimi vermektedir.
Eğer bilimsel çalıșma bu biçimde tanımlanacak olsa, 12 Eylül Üniversitelerinde verilen doktora tezleri de ‘bilimsel çalıșma’ olarak tanımlanabilirdi.
Oysa özellikle İkinci Dünya Savașı’ndan sonra ‘insan bilimleri’ ya da ‘toplumsal bilimler’ olarak adlandırılan bilimler, burada sayılanlardan öte bir șey yapamadıkları için ‘bilimsel sosyalistler’ tarafından ‘bilimsel’ olmamakla eleștirilirmișlerdir.
Sorun salt ‘sistemleș’tirememe ya da ‘dizge’leștirememe de değildir.
Hatta XIX. Yüzyıl pozitivizm ve evrimciliği ile au XIX ișlevselciliği ve yapısalcılığı bugün sistemcilik denilen bir ‘dizgeleștirme’ hastalığına ulașmıștır da denilebilir.
Bugün ekonomi ve hatta politika yönetiminde çok kullanılan ‘regülasyon’ ‘deregülasyon’ kavramları eski Yunanca’dan bulunan sibernetik kavramından türetilmiștir.
Öyle ki; makinanın kendi kendisini yönetmesi (regulatör) ile insanın kendi kendisini yönetmesi (Yunanca Kuberno’dan günümüzdeki Gouvernement’a, hükûmet’e) bir tutulmuștur.
Fransızcası ile ‘gouvernement’ yani hükûmet göze batmasın diye ‘gouvernance’ ya da așağı-yukarı ‘yerinden yönetim’e değin genișletilmiștir.
Demek ki, bilimsel çabayı salt ‘sistemleștirmek’ ya da ‘dizgeleștirmek’ sorununa indirgemekten kaçınmak gerekmektedir.
Sorun nasıl bir ‘sistem’in kurulmuș olduğundadır.
Engels, 18 Aralık 1843’te The New:Moral World’da șöyle yazmaktadır:
“ Fransa’daki politik devrim Almanya’da felsefî devrime yolaçmıștır. Kant, yüzyılın sonuna doğru kıta (Avrupa)’daki hemen tüm üniversitelere girmiș olan Leibnitz’in metafizik sistemini tersyüz etmeye bașlamıș; Fichte ve Schlling Hegel’in tamamlayacağı yeni sistemi inșa etmeye bașlamıșlardır. Mantık (logique), Metafizik (Fizik), doğa felsefesi, ruh (Esprit) felsefesi, hukuk felsefesi, din ve tarih biricik bir sistem içinde birleștirilmiș ve hepsi aynı temel ilkeye bağlanmıștır. Bu sistem dıșarıdan kırılamayacak gibi görünmektedir ve öyledir de.. (Nitekim) yine hegelciler tarafından içeriden yıkılmıștır”.
Verili koșullarda, aynı konu üzerine benzer yöntemlerle elde edilecek bilgi, yazarın da belirttiği gibi ‘bilgi yığını’ olmaktan ileri gitmeyecektir.
O nedenle bilimsel olarak kabul edilebilecek bir çaba araștırma tekniklerine bağlılıktan çok, bilimsel yöntemleri gereği gibi uygulayabilmekten geçmektedir.
Bilimin yöntemi ve nesnesi(konusu)
Toplumsal olgulara ilișkin sorular ile verilecek yanıtlar belli birkaç düzeyde ele alınabilirler: dar anlamda kuram düzeyinde, sanat düzeyinde, öğreti (doktrin) düzeyinde ve uygulma/politika düzeyinde.
Sözgelimi ekonomi politik diye adlandırılan toplumsal bilim dar anlamda bile bu düzeylerin toplamından olușmaktadır.
Ve sadece kuram düzeyi, kendi içinde alt ya da aracı düzeylere, yani farklı soyutlama düzeylerine ayrılabilir:
- Tüm sistem için geçerli genel kuram (örnek: Keynes)
- Belirli temel hipotezlere dayandırılan sistemin arı kuramı (örnek:Walras)
- Belirli bir tarihsel ortamın yapısal kuramı ( Antropolojide Lévi-Strauss)
Bilimsel çalıșmalarda, toplumsal olgulara ilișkin sorular, öncelikle felsefe ve epistemolijiye bașvurularak ‘sorunsal’ ya da ‘problematik’ biçimine dönüștürülmelidirler.
İkinci așamada, iki ‘bakıș açısı’ndan birine bașvurulacaktır: Kuramın eyleme önceliği bakıș açısı ya da eylemin kurama önceliği bakıș açısı.
Kuram, bir nesnenin bir özne tarafından tanınma çabasıdır da denilebilir.
Aristo’dan, Kant ve Hegel’e değin bilgi edinme salt kuramsal bir etkinlik olarak görülmüștür.
Günümüz toplumsal bilimcileri de, benzer bir biçimde, kendilerine özgü olduğu varsayılan tanıma çabaları yoluyla, gerçekliğe ulașmaya çalıșırlarken, o amaçla giriștikleri pratiğin toplumsal pratik içinde kendi önermelerinin uygulanması olduğunun ayırdına bile varamamaktadırlar.
Özünde bu, kuramın pratiğe önceliği felsefesinin ilk filozoflardan buyana uygulanmasından bașka bir șey değildir.
Oysa, matematik, fizik, kimya ya da biyolojide bilimsel gelișme, pratiğin kurama önceliği benimsenmeden gerçekleștirilememiștir.
O nedenledir ki, kuramlar ile tarihsel mücadeleler ya da Doğu Perinçek’in dediği toplumsal pratikler arasındaki süreçler, ancak bu ikinci bakıș açısından ele alındıklarında anlașılabilirler .
Demek ki, binbir tür tanımlama çabaları, kimi yüzeysel saptamaları, kendince tipleștirme girișimleri ile toplumsal bilimler, bugün hala ideolojik kimi kuramsal sistemleștirme çabaları içinde olmalarına karșın, ‘bilinç-dıșı tarihsel süreçlere’ bilinçli bir açıklama getirmekten uzaktırlar.
Materyalizm ve diyalektik
Ruhun maddeye önceliğini savunan idealistler ya da maddenin ruha önceliğini savunan materyalistler bilginin pratikten bağımsız olduğunu ileri süregelmișlerdir.
Marx, kuramın pratikten bağımsız olmadığını göstermekten öte, bilginin gerçeğin dönüștürülmesindeki insan pratiğinin ayrılmaz bir parçası olduğunu ileri sürmüștür.
Gramsci’nin ileri sürdüğü gibi, Marx ‘pratiğin felsefesini’ ya da diyalektik materyalizmi mi uygulamıștır?
Oysa Doğu Perinçek, Marx ve Engels’te diyalektik materyalizm gibi bir adlandırmanın bulunmadığını yazmaktadır. “Bilimsel sosyalizmin kurucuları, Tarihsel Materyalizmden söz ettiler. Felsefeleri kușkusuz diyalektik materyalist idi; ancak ‘Diyalektik Materyalizm’ adlandırmasını kullanmadılar”.
Pierre Fougeyrollas, daha da ileri giderek, diyalektik materyalizmin bir ‘felsefe’ bile olmadığını ileri sürmektedir: “Diyalektik materyalizm, insanlığın bugünkü bilgi așamasında, doğa, toplum ve düșünce düzeyinde kuram ile pratiğin birliğini dile getiren en genel ve en temel bilimsel kuramdır. “ [Sciences sociales et marxisme, Paris, Payot,1979]
Tarihsel materyalizm ise toplumsal olguları üretim güçleri ve üretim ilișkileri bağlamında ele alan bir bilimsel yöntemdir.
Bilimsel sosyalizmin yöntemidir de denilebilir.
‘Somut durumun somut çözümlemesine’ (Lenin) dayanır.
Somut durumun somut çözümlemesinde, tarihsel materyalist yöntem uygulanarak kapitalist ya da daha önceki ve ya da gelecekteki bir üretim biçimi üzerine bilgi ve öngörüde bulunulabilir mi?
Buradaki üretim biçimi kavramının, günümüz ekonomistlerinin anladığı bir ‘ekonomik sistem’den çok daha fazlasına karșılık geldiğinin altı çizilmelidir. Bu kavramla, ele alınan toplumun ekonomik, politik, hukuksal, sosyolojik, psikolojik vb ilișkilerinin tarih içinde yeraldığı konum ortaya konulmaktadır.
Dünü, bugünü ve geleceği dahil.
Böylesine kapsamlı bir konuyu ‘toplumsal bilimlerin’ araștırma teknikleri ile ortaya koymanın olanaksızlığı ortadadır.
Tarihsel materyalist yöntem ve bu yöntemin gereği gibi uygulanması ‘Türkiye’de ve dünyada’ toplumsal bir zorunluluk olarak kendisini dayatmaktadır.
Dileriz Doğu Perinçek’in kitabı bu konuda bir ilk adım olur.
Verimli bir tartıșma ortamı dileği ile kendilerini kutluyorum.
Habip Hamza Erdem
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1644
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Habip Hamza ERDEM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x