BİLİM ve EKMEL BEY

Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli’nin ‘cumhurbașkanı adayı’ ūzerine çok söz edilmekte.
Bir yandan kendileri kapı kapı dolanıp ‘görūșleri’ni anlatmakta.
Bir yandan da ‘kulaktan dolma’ bilgi kırıntılarına dayanan bir ‘yandaș’ çevresi olușmakta.
En tartıșılmaz niteliği ise, Tūrkiye’de ilk ‘Bilim tarihi’ kūrsūsūnū kurmuș olması.
Ne zaman kurmuș, kiminle kurmuș ve bu ‘kūrsū’ bugūne değin ‘ne’ yapmıș ?
12 Eylūl’den sonra kurmușmuș da, bilmem ne köșkū kendilerine tahsis edilmișmiș de, ortalıkta bir dizi ‘öğrencisi’ varmıș da..
Benim haberim yokmuș.
Uluslararası ‘ödūl’leri de varmıș da, madalyaları saymakla bitmezmiș..
Varsayalım ki öyle..
Ekmeleddin İhsanoğlu bu kadar deneyim bu kadar ödūlden sonra çıkıp, herhangi bir televizyonda dūnyanın içinde bulunduğu ‘durum’u betimleyebilir mi ?
Kendi dağarcığına göre söylenecek olursa ‘tasvir’ edebilir mi ?
Bana Suriye’deki alevi-sunnî çatıșmasını, Arap șeyhliklerinde kaç arkadașı olduğunu anlatmasına gerek yok.
Sizi kesinlikle temin ederim, bu konudaki bilgi ve görgūsū de ‘arap çadarı’ bilgisinden öte değildir.
‘Arap çadırı’ dedim ya, bilerek söyledim ; Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ‘kūltūrel yapısı’nı ortaya koymak için söyledim.
Ben ‘Tūrkiye ūniversitelerinde bilim yapma olanağı kalmamıștır’ diye yazıp akademik çalıșmalarımı ertelerken, Tūrkiye’de ilk ‘Bilim Tarihi’ kūrsūsū kuruluyordu.
Üniversitelerden toplam ūçbin bilimadamı ve yardımcıları görevden uzaklaștırılıyordu.
Onların yerlerine Ekmeleddin tūrū ‘bilim’ yerleștirilmek isteniyordu da ondan.
Ve o gūn bugūndūr Tūrkiye’den, doğa bilimleri dıșında, herhangi bir ‘bilimsel ödūl’ alan ‘bilimadamı’ yetiștiğini de duymadım.
Doğa bilimleri ki fizik, kimya, biyoloji gibi tam da Ekmeleddin İhsanoğlu’nun temel ilgi alanına girer.
Oysa doğa ya da sosyal olsun bilim bilimdir.
Albert Einstein’ın dediği gibi, yöntembilimsel olarak astronomi ile ekonomi arasında ayırım yapılmaz örneğin.
Yine Einstein, Thorstein Veblen’e gönderme yaparak, insanlığın belli bir ‘dönem’ine ilișkin ‘bilimsel kabuller’in bir bașka dönemde geçerli olmadığını söylemektedir.
Bu ‘yasa’, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun dikkatinden kaçmıș olabilir.
Ve daha önemlisi, Ekmeleddin bey ‘siyaset’i ‘kendi uğrașı alanı’ içinde görmemektedir.
Ya gerçekten ‘siyaset’in ne olduğunu bilmemektedir, ya da ‘bilim’in ne olduğunu?..
Kendilerinden bir ‘beklenti’miz yok.
Seçilseler Tūrkiye’ye bir yararları olmayacak, seçilmeyip ‘bilim’ yapacak olurlarsa ‘İnsanlık’a bir yararları olmayacak.
‘Siyaset benim ișim değil’ demek de ne demek ?
Einstein, 1949 yılında, biz doğa bilimcileri olarak, ‘insanlık’ ile ilgili konuları, salt o konuların ‘uzmanları’na bırakamayız diyordu.
Yine yirminci yūzyıla damgasını vuran dūșūnce akımlarında, ‘Viyana Çevresi’nden ‘Frankfurt Okulu’na bir dizi ‘çevre’de, ‘toplumsal çerçeve’ diye bir kavram vardır.
Ekmeleddin İhsanoğlu hakkında șu son gūnlerde edindiğimiz bilgilere göre, kendilerinin, dūnya genelinde kabul görmūș ‘çevre’lerden ‘panislamizm’e yatkın olduğu ve ‘toplumsal çerçeve’ olarak da ‘Arap çadırı’ içinde değerlendirilebileceğidir.
Yineleyecek olursam, Ekmeleddin İhsanoğlu beni șu ya da bu biçimde ilgilendirmemektedir.
Benim ilgileneceğim kesimler, onu șu ya da bu biçimde övmeye çalıșanlardır.
Onların bilgi ve birikimleridir.
Ekmel Bey en fazla bir-iki ay daha Tūrkiye’nin gūndeminde olabilir ancak.
Sonra salt kendisini ilgilendiren konularda ‘bilim’ yapmaya devam edecektir.
Ve kimsenin bundan haberi olmayacaktır.
Bugūne değin aldığı tūm ‘ödūller’ bugūn Tūrkiye’ye ‘Cumhurbașkanı adayı’ ya da benzeri bir ‘görev’ alması içindi.
Onu da oldu.
Ve hepsi buraya kadardı.
Kendisiyle ilgili olarak, yeni ve değer bir konu olmadıkça, bir daha yazabileceğimi sanmıyorum.
Benim için ‘Ekmel bey defteri’ kapanmıștır.
Habip Hamza Erdem