BİLİM VE İDEOLOJİ
Bilim ve ideoloji arasındaki ilișki en çok ‘tavuk ve yumurta’ ilișkisine benzetilebilir.
‘civciv ve yumurta’ demek belki daha doğru.
Döllenmiș bir yumurta içinde, civciv gelișmesini tamamladığında, sert yumurta kabuğunu kırarak gūn yūzūne çıkar değil mi?
Būyūyūp tavuk olduğunda ise, yeni civcivlerin doğması için yumurta yapar.
Bu benzetmede, yumurta ve özellikle de ‘sert kabuğu’ ideolojiyi temsil etmektedir.
Dölū, doğacak civcivi de denilebilir, ve onun gelișme ortamını sağlayan yumurtayı koruyan ‘sert kabuk’ ideolijidir.
Yașamsal ișlevler yerine getirir.
Ȫyle ki, bu ‘sert kabuk’ olmadan yumurta bile olmaz.
Bilim de, yumurtanın sıvısı, akı ya da sarısı ve özellikle de barındırdığı ‘döl’e benzetilebilir.
Demek ki yumurta, bilim ve ideolojinin ‘bir’liğine haydi haydi benzetilebilir.
Burada ‘tavuk tūrū’nūn gelișip evrilmesinin konumuzla bir ilgisinin olmadığı açıktır.
Tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan sorusuna verilecek yanıtın ‘sūreç’leridir sözkonusu olan..
Döllenmiș bir yumurta sūrecin bașlangıcı olsun.
Bilimsel sūreç, o ‘durağan’ yumurta evreninde, kușkusuz barındırdığı ‘döl’ ile niteliksel bir dönūșūm sūrecine girmiș demektir.
Yumurtanın içinde, her geçen gūn ak ve sarı biribirlerine karıșmakta, mūthiș bir alabora, korkunç bir ‘değișim’ sūreci yașanmaktadır.
Yumurtanın ‘sert kabuğu’ ise olduğu gibi durmaktadır.
Ta ki içerideki ‘bilimsel devrim’, yani ‘civciv’ evrilip gelișerek, gelip onu kırıncaya değin öylece duracaktır.
Kırılıp toz olduğunda bașlangıçtaki hacim ve ağırlığı kadar kalsiyumdur.
Ne fazla ne eksik.
Yeni yumurtalara kabuk olduğunda yine aynı hacim ve ağırlıkta olacaktır.
Ve yine ne fazla ne eksik!
Onun ișlevi sadece civcivin olușum ortamını korumaktır.
Civciv, ya da bilim, öyle midir?
O, yumurtanın kabuğunu kırmakla, ilk ‘devrimci’ eylemini yapmıș olacaktır.
Doğar doğmaz yem ve suya saldıracak, her geçen gūn gelișip būyūyecektir.
Erkekse horoz olup tavuk döllemeye koșacak, dișiyse en babacan horozların gönlūnū çelmeye çabalayacaktır.
Ȫlūp gittiğinde ise ardında yūzlerce yumurta bırakmıș olacaktır.
Sert kabukları aynı beyazlıkta, bașlangıçtaki hacim ve ağırlıkları ile kırılıp dağıldıklarındaki hacim ve ağırlıkları aynı olan..
Değișmeden duran.
Ya da binlerce yılda ‘önemsiz’ değișimler kaydeden, ama aynı zamanda yașamsal önemdeki ‘ișlevler’i yerine getiren ‘sert kabuklar’.
Yani ‘ideoloji’.
Yani ‘dönem’i için yașamsal önemi olan, ama bir gūn ‘bilim’ tarafından kırılıp parçalanan..
Ve bilim, o hașarı civciv, devrimci de denilebilir, her dūnyaya geldiğinde kendisinin gelișip evrilmesi için hazırlanan ortamı ‘darmadağın’ eden.
İșe ‘ideolojik kalıpları’ kırmakla bașlayan.
Ve her geçen gūnde ‘yeni’ bir așama kaydeden.
Ama her geçen gūn, yeni yumurtalar bırakan, her geçen gūn yeni bir ‘ideolojik kalıp’ ūreten bilim.
Tavuk mu yumurtadan yoksa yumurta mı tavuktan diye sormak yerine; bilim mi ideolojiden ideoloji mi bilimden doğar diye sormak pek yerindedir.
Doğacak yeni bir ‘bilim’in arefesindeyiz de ondan..
Habip Hamza Erdem