Başbakan Binali Yıldırım AKP Kocaeli İl Başkanlığı Genişletilmiş İl Danışma Meclisi Toplantısı'ndaki konuşmasında "Darbeciler, Balyozcular, Ergenekoncular sırasını savdı, bu sefer FETÖ'cülere görevi devretti." şeklinde bir açıklamada bulundu.

Şimdi, "neresinden tutsak elimizde kalıyor" deyişinin tam yerine oturduğu bir cümle karşımızda duruyor. Ancak"sakin sakin", belli bir "mantık" zemininde bu cümleyi karşılamaya çalışalım.
- Öncelikle Ergenekon ve Balyoz, ABD güdümlü cemaat örgütlenmesinin, politik iktidarla ortak hareket ederek gerçekleştirdiği ve Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde Fethullah Gülen yapılanmasına karşı olan, ABD'nin bölgesel egemenlik planını milli zeminde analiz eden komutanlarımıza karşı gerçekleştirilen bir kumpastı.
Oysa 15 Temmuz iç savaş ve işgal girişimi, ABD merkezli cemaat örgütlenmesinin, ABD'nin planlarına uygun olarak gerçekleştirdiği bir girişimdi. Yani iki kuvvet arasında ( Cemaat örgütlenmesi ve Ergenekon ve Balyoz'da yargılanan komutanlarımız arasında ) amaç ve yöntem açısısndan taban tabana bir zıtlık söz konusu.
- İkinci bir husus, 15 Temmuz'u gerçekleştiren "içerideki" merkez, Ergenekon ve Balyoz tertiplerinde tasfye edilen komutanlarımız yerine geçen odaklar tarafından gerçekleştirildi. Farklı bir ifadeyle, Ergenekon ve Balyoz tertipleri olmasaydı, 15 Temmuz girişimi gerçekleştirilemezdi. Çünkü bu tertiplerde yargılanan komutanlar, ABD güdümlü cemmat örgütlenmesinin planlarının farkında olan, bu hain plan karşısında mukavemet gösteren vatansever komutanlarımızdı.
- 15 Temmuz girişimine karşı, yine en başta direnen kuvvetlerden biri de birilerinin savcısı olduğu Ergenekon ve Balyoz'da yargılanan komutanlardı. Yani 15 Temmuz'u gerçekleştiren zihniyetle, buna direnen düşünce sistemi çok farklı mevzilerde yer almaktadır.
- Cemaat örgütlemesi dışa bağımlı, güdümlü ve Amerikancıdır. Dolayısıyla 15 Temmuz da dışa bağımlı, güdümlü, Amerikancı bir girişimdir. Ergenekon ve Balyoz tertipleri ile Türk Silahlı Kuvvetleri'ni etkisizleştirme çabaları da aynı ölçüde Amerikancı ve dışarıdan planlanan bir psikolojik savaşın ürünüdür. Dolayısıyla 15 Temmuz'u gerçekleştiren kuvvet aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri'ni etkisizleştirmeye çalışan odakla aynı yerde durmaktadır. Bundan yola çıkarsak, iki gücü aynı yere koymak yine mantık hatası içermektedir. Yinelemekte fayda var: 15 Temmuz'u gerçekleştirenler, öncesinde Ergenekon ve Balyoz'la kendilerine "yer açmışlardır."
Binali Bey'e sormak lazım: Peki, siz bu durumda hangi mevzide yer alıyorsunuz sayın başbakan? Çünkü 15 Temmuz girişimine karşıysanız, Ergenekon ve Balyoz'un bir tertip olduğunu kabul etmeniz gerekiyor. Ancak Ergenekon ve Balyoz'daki iddianemelerin gerçek olduğunu kabul ediyorsanız, bu kumpasın moda deyişiyle FETÖ'nün bir planı olduğunu kabul etmiyorsunuz demektir. O zaman da FETÖ'nün kumpaslarının aklanması gibi sorunlu bir durum söz konusu oluyor. Peki, sizin için gerçek ne sayın başbakan?
Aynı anda hem 15 TEmmuz girşimine karşı çıkmak hem de Balyoz kumpasındaki iddiaları gerçek olarak kabul etmek mümkün değil. Maddenin doğasına uymuyor. Sanırım Cumhurbaşkanı doğru söylüyor. Partinizde biz "metal yorgunluk" var.
Mithat Akar
https://www.facebook.com/profile.php?id=100006232153226