Binmişiz Bir Alamete Gidiyoruz Kıyamete
Kütahya havalimanının açılışında konuşan Başbakan ustamız “Biz Domaniç’te Osmanlı’yı kuran ruhun anlayışı ile hareket ediyoruz. Muhalefete bakıyorsunuz, ‘Gazze’de Suriye’de Sudan’da ne işiniz var’ diyor. Biz ecdadımızın gittiği her yere gitmek zorundayız” demiş.
Ben de bu yılın başlarında kaleme aldığım bir yazımda “AKP hükümetinin, Amerika’nın ‘Osmanlı Milletleri Topluluğu’ (OMT) zokasını yutmuş olduğundan artık kesinlikle emin olabiliriz” demiştim. Ardından, “neden” diye sormuş, sebeplerini de sıralamıştım. Verdiğim yanıtları yeniden hatırlatmakta yarar görüyorum.
a) Birincisi, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, Kayseri'de 21 Ocak 2012’de yaptığı, Türkiye'nin Ortadoğu'ya yönelik politikalarını değerlendirdiği konuşması… Bu konuşmada ileri sürdüğüm görüşe destek olabilecek kuvvetli kanıtlar buluyoruz. Daha önce böylesine açık ve kesin konuşmamıştı. İşte o kanıtlar, daha doğrusu Davutoğlu’nun “Yeni-Osmanlı” mesajları:
-2012 "Ortadoğu'dan çıkışımızın 100. Yılıdır. Yüzyıl sonra öyle bir dönem yaşıyoruz ki bütün Ortadoğu coğrafyasında Türkiye'den tekrar büyük beklentiler var. Sayın Başbakanımızın adının anıldığı yerlerde büyük bir heyecan dalgası yükseliyor, Türk bayrağının görüldüğü yerlerde bir beklenti dalgası oluşuyor.
-Türkiye AKP eliyle dünyaya liderlik örneği sergiliyor. Bir kriz dönemindeyiz. Böyle dönemlerde, bir milletin bu krizi doğru okuyan yöneticileri varsa, o milletin kültürel kodlarına sahip çıkan temsilcileri varsa, bu temsilciler özgüven ve kararlılık içinde kendi topraklarında savundukları değerleri dünyanın her yerinde savunuyorlarsa, o milletin yükselmesi kaçınılmazdır. Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin en büyük şansı böyle bir temsil kabiliyeti yüklenmiş olan AKP kadrolarıdır.
- AKP kadroları olarak önümüzdeki 100 yılı inşa etmek için çalıştığımızın bir göstergesi olarak hemen şu hesabı yapınız: 1911 ile 1923 yılları arasında nereleri kaybetmişsek, hangi topraklardan çekilmişsek 2011 ile 2023 yılları arasında, o topraklardaki kardeşlerimizle, 100 yıl önce kaybettiğimiz topraklardaki kardeşlerimizle yeniden buluşacağız. Osmanlı Devleti'nin kaybettiği topraklara yeniden açılacağız. Bu, zorunlu ve tarihî bir görevdir.
-Biz Ortadoğu halklarının talepleri yanında yer aldık, yanında yer almaya da devam edeceğiz. İnşallah bu taleplerin hayata geçmesiyle birlikte, yeni bir Ortadoğu'nun kurulmasıyla birlikte, sadece Türkiye'nin yükselişi değil, bütün bu bölgenin yükselişi olacak. Bütün bu coğrafya yeniden şekillenirken, tarihî coğrafyamız tekrar ayağa kalkarken, bu kardeş halklarla birlikte sadece bölgemizi yeniden inşa etmekle kalmayacağız, uluslararası düzeni de yeniden inşa edeceğiz.
b) İkincisi, Sabahattin Önkibar’ın (Yeni Mesaj, 24.4.2012) şu satırları:“Stratejik Derinlik” kitabının yazarı olan Hariciye Vekilimiz, yıldızlar fatihi olayım derken hemen önündeki Suriye çukuruna düştü ve şimdi oradan çıkamıyor! Ne imiş efendim, Osmanlı’yı yeniden ihya edeceklermiş! Ne imiş efendim, Türkiye Ön Asya ile Ortadoğu’nun yegâne belirleyicisi olacakmış! Gün gelecek Kudüs tamamen İslam’ın olacak ve orada sabah namazlarını eda edeceklermiş! Komşularla sıfır sorun politikaları izlenip oralara rejim ihracı yapılacakmış!
Peki, bu nasıl olacakmış? ABD ile stratejik işbirliği ile gerçekleşecekmiş! CIA ve Mossad’la kader birliği yapılarak olacakmış! Avrupa Birliği ile kol kola girilerek yapılacakmış! Ahmet Davutoğlu ile siyasi patronunun bu bakış ya da halini tasvir etmek için neler söylenebilir diye düşündüm: En makul olarak hayal kurmayı seçebildim! İyi ama hayal kurmanın bile rasyonel bir zemininin olması gerekmiyor mu? Medeniyetler Çatışması çağında Haçlı ve Siyonizm’le ittifak yaparak ve onların desteği ile Müslüman bir imparatorluğu yeniden inşa etmeyi çocuklar bile uçuk bulacağına göre Davutoğlu ile Başbakanımızın son tutumları nasıl izah edilmeli?
Türkiye’nin Suriye politikası ya da politikasızlığı emin olun diploması tarihimizin en çok yüz kızartan sayfası olacaktır! Sadece Suriye değil, işte Irak politikamız da Maliki’nin son beyanı ile facia noktasında olduğu kanıtlanmıştır. Keza İran ve Rusya ile de ciddi bir güven buhranı söz konusudur ki göreceksiniz bunun somut yansımaları olacak! İyi ama Türkiye’nin itibarını yere seren bu korkunç savrulma neden? Yıldızları fetih için mi? Uykudan uyan Sayın Davutoğlu, dış politika fantezi ve ütopyalarla değil reel olgularla yapılır!
c) Üçüncüsü, bütün şaşaası ile ustalık dönemini yaşayan başbakanımızın, 26.4.2012 tarihli açıklaması: “Güçlü bir silahlı kuvvetlere sahibiz. Gerektiğinde Suriye’ye müdahale edebiliriz.” Bu açıklama ABD Savunma Bakanı Leon Panetta’nın şu sözlerinden 1,5 ay kadar sonra yapılıyor: "Seçeneklerimiz arasında gerekirse askeri müdahale de var."
***
ABD’nin bir BOP, bir “Büyük Ortadoğu projesi” olduğunu artık herkes biliyor. Ancak bilinmeyen bir şey var, o da şu: ABD Ortadoğu’yu parçalamaya soyunurken, öyle sanıyorum ki AKP iktidarının ağzına da bir parmak bal sürmüş bulunuyor: Osmanlı Milletler Topluluğu!... Bugün varılan nokta, ne yazık ki budur. Artık rahatça, ancak üzülerek söyleyebilirim ki Türkiye AKP hükümetiyle büyük olasılıkla bir savaşa doğru sürükleniyor.
Peki, nedir bu OMT projesi, neden bunu bir zoka olarak görüyorum? Bu soruların yanıtını önceki iki makalemde vermiştim. O yazılardan da faydalanarak, aşağıda kısa notlar halinde yeniden sunuyorum.
Önce OMT “zoka”sının gerçekte ne olduğu üzerinde duralım. Ünlü bir filozof “hayat geçmişe bakarak anlaşılabilir” demiş, biz de öyle yapalım.
1900’ların biraz öncesi ve başları…
• Yalnız Avrupa’da değil, onun da ötesinde, ABD’de Osmanlı ülkesini bölme, Hıristiyan eyaletlere ayırma planları yapılıyor.
• ABD Başkanı Wilson “Türkiye haritadan silinmelidir” talimatını veriyor.
• Paris Konferansı’na katılan ABD’li raportörlerin Türkiye’nin geleceği hakkında hazırladıkları rapor: Anadolu’da Arapça konuşulan bölgeleri, Ermenistan’ı ve Konstantinopolitan (İstanbul) devletini ayırdıktan sonra, geriye çoğunluğu Türklerden oluşan büyükçe bir bölge kalmaktadır. Bu bölgenin bir kısmının Kürtler için Kürdistan; Yunanlılar için Pontus; Suriyeliler için Kilikya; İtalyanlar için Adalia ve bütün Güneybatı, yine Yunanlılar için Smyrna olarak parçalanmasına yönelik istekler vardır.
• İngiliz Amiral Sir F. de Robeck’den Lord Curzon’a: Kürdistan Türkiye’den tamamen ayrılıp özerk olmalıdır.
Ve 1980’li yıllar…
•CIA ajanları Graham Fuller ve Paul Henze: “Atatürkçülük ölmüştür. Ulus devletler dönemi bitmiştir. Türkiye, Osmanlı gibi çok kültürlü, çok dinli, çok ırklı bir yapıyı dönmelidir. Bunun için en iyi yol Ilımlı İslam’dır. Etnik kimlikler kendilerini ifade edebilmelidir.”
• 12 Eylül 1980 darbesi… Kenan Evren: “Türkiye’de 8 eyalet olsa ve 3 bayrak dalgalansa... ABD de, Pakistan da böyle yönetiliyor.”
• 1989’da cumhurbaşkanı olan Turgut Özal: “Federasyonu tartışalım.”
2000’li yıllar…
• AKP’nin programının ana hatları, bir görüşe göre “ABD’den gelen gizli bir mektuptan” alınıyor.
• Yıl 2003… ABD derin devletinin en önemli adamlarından Richard Hollbroke, Osmanlı’nın, “Irak coğrafyasını etnik ve dinî unsurlara özerk statü vererek yönetmiş” olduğunu söylüyor. Hemen ardından Tayyip Erdoğan “Türkiyelilik” ve “30 küsur etnik” unsur tartışmasını başlatıyor. Aynı yıl ABD’nin İstinye’deki başkonsolosluğunda 10 gazeteciye “Yeni Osmanlıcılık” adı altında, “Türkiye ile ABD’nin ortak çıkarlarının nerede olduğuna” dair bir seminer veriliyor.
• “Bir mozaik oluşturacağız. Bu mozaikte 30’u aşkın etnik topluluk olacak.” Recep Tayyip Erdoğan (Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı)
• Ve çok geçmeden,“Yeni Osmanlı coğrafyası” olarak gösterilen bir Büyük Orta Doğu Projesi’nin haritası sürülüyor piyasaya. Aslında bu, Büyük İsrail haritasından başka bir şey değildir.
• AKP, Kürt açılımını anlatmak üzere bir kitapçık hazırlayıp teşkilâtına dağıtıyor. Kitapçıkta Osmanlı modeli örnek olarak gösterilmekte... Osmanlı’da “kesret içinde vahdet” denildiğine, bunun “çokluk içinde birlik” anlamına geldiğine dikkat çekiliyor. ABD’nin, Graham Fuller’in ağzıyla söylediği de bu değil midir?
• Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: “İkinci Cumhuriyet, yeni Osmanlıcılık kavramlarının tartışılmasını ben çok sağlıklı görüyorum ve geleceğe ümitle bakıyorum.”
• Eski Devlet Bakanı, AKP’nin en hızlı destekçilerinden Hasan Celal Güzel: “Milletler Topluluğu’nun İngiltere’ye ne derece önemli bir statü kazandırdığını izah etmeye lüzum yoktur. Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkimiyeti altındaki topraklarda bugün 45 ülke bulunmaktadır. Böyle bir imparatorluğun en tabiî ve meşrû vârisi Türkiye Cumhuriyeti’dir. Osmanlı’nın sosyal, ekonomik ve kültürel mirasını devraldığımızı, ideolojik peşin hükümlerden sıyrılarak kabul etmek zorundayız.”
-Ve yıl 2010… Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu bir ABD gezisinde baklayı ağzından çıkarıyor: “Türkiye, eski Osmanlı İmparatorluğu ülkeleri üzerinde liderliğini yeniden kurabilir. İngiltere eski sömürgeleri (Avustralya, Yeni Zelanda, Hindistan,…) ile bir milletler topluluğu halindedir. Neden Türkiye eski Osmanlı topraklarında, Balkanlarda, Ortadoğu ve Orta Asya’da yeniden liderlik kurmasın?”
***
Değerli okur, ABD’nin asırlık planı ile bizim zevatın söylediklerini karşılaştırınca hemen fark ediyoruz ki aralarında müthiş bir çakışma var. Bunun anlamı şu: Osmanlı Milletler Topluluğu aslında bir Amerikan projesidir! Gerçek adı ise, tekrarlana tekrarlana kulaklarımızın alıştırıldığı -Başbakanımızın eşbaşkanı olduğu- “Büyük Orta Doğu Projesi”dir. Bize ait gibi görünse de “Neo-Osmanlıcılık” düşüncesi aslında Çirkin Batı’nın, ABD’nin bir projesidir!
Neye dayanarak söylüyorum bunu, yukarda sundum kanıtlarını. Bazılarına yetmemiş olabilir, işte yeni kanıtlar sunuyorum:
• Dr. Ramazan Kurtoğlu (İktisatçı ve Uluslararası Finans Uzmanı): “Amerika’nın yeni milli güvenlik konsepti; kendi içinde homojenliği beslerken, dışarısı için her ülkenin kendi içinde etnik ve dinsel mikrolaşmayı, cemaatleşmeyi ve çatışmayı öngörüyor.”
• ABD Savunma Bakanı Leon Panetta (Mart 2012): “Suriye’de, tüm Suriye halklarının hakkını tanıyan bir rejim istiyoruz."
• ABD Türkiye’ye oldum olası karşı olan bir devlet… Anası İngiltere’den tevarüs etmiştir bu düşmanlığını. Lozan’ı sindirememiş, kabul da etmemiştir. Ortadoğu’da güçlü bir ulus devlet olarak Türkiye’nin varlığını küresel çıkarlarına -daha doğrusu küresel şirketlerinin çıkarlarına- aykırı buluyor. Bugünkü Ortadoğu’nun siyasal yapısından da memnun değil. Hedefi bu yapıyı ufalamak, daha küçük, kişiliksiz, zayıf devletlere bölmek... Bugün bütün gayreti bu yönde… Bunun içindir ki Irak’ta, Afganistan’da… Irak’ı üç parçaya ayırmayı başardı, bağımsız Libya yok artık. İran için hazırlık yapıyor. Suriye’de planı uygulama aşamasında…
• Peki Türkiye? O çetin ceviz… Doğrudan, işgal yoluyla parçalamak zor, riskli ve pahalı... Ne yapmalı öyleyse? Farklı bir yol denemeli, kanı’mca planı şu: Türklere, kulağa hoş gelecek sözler söylemeli, ona bir şey verecekmiş gibi davranmalı. Gururunu okşayarak, bir üst konum, sözde patronluk, ağabeylik vaat ederek, amiyane deyişiyle gaza getirerek Türk halkını... Kulağa hoş gelen sözlerle parçalanmış Ortadoğu’nun hamiliği havucu sunulacaktır Türklere: “Bak sen patron olacaksın.” Bu aslında bir zoka… Bir taşla iki kuş vurmak… Kendinden geçen Türkiye, federasyonlaşmaya itilecek. O hengâmede Türkiye bölünmüş olacak. Başlatılan süreçte ABD araya Kürdistan’ı, büyük bir olasılıkla Ermenistan’ı da sokuşturmuş olacak. Bunlar sağlandıktan sonra da “Haddini bil, biz varken patronluk senin neyine, çekil bakalım köşene” denecek bölünmüş, küçülmüş Türkiye’ye.
***
Değerli okur, daha önceki bir makalemi Lafonten’in o çok bilinen Karga ile Tilki masalıyla bitirmiştim. Şu ağzında koca bir peynir parçası tutan karga ile kokuyu alıp nağme yapmaya koşan tilki masalı canım… Sonunu biliyorsun. Artık onu tekrar etmeyeceğim.
Ancak şu iki deyiş de pek yakışıyor, bu yazımı da onlarla bitireyim:
Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olacağız!
Binmişiz bir alamete, gidiyoruz kıyamete!
Prof. Dr. Cihan DURA, 26 Kasım 2012