TKP’liler de bu sene 1 Mayıs’a oldukça organize geldiler, ses düzenleri çok iyiydi.
Bu arada tam da İnönü Stadı’nın karşısına ÇARŞI grubunun Tayyip Erdoğan’a bol sinkaflı pankartı dikkat çekti ve bol bol fotoğrafları çekildi bu pankartın.
Meydana gelindi ve meydanda söylenilenlere göre 500-600 bin civarı insan bir arada 1 Mayıs’ı marşlarla kutlamaya başladı. Her şey güzel gidiyordu. Geçmiş 1 Mayıslarda hayatlarını kaybedenler için saygı duruşunda bulunuldu ve her birinin tek tek adları okunduğunda “BURADA” diyerek yüzbinler haykırdı.
İşte ne olduysa ondan sonra oldu. Belli ki 1 Mayıs Kutlamaları’nı BDP Taksim Mitingi’ne çevirmek isteyenler olmuş ve ne yazık ki bunu da başarmışlardı. Anons yapan kişi “Şimdi aranızdan 2 arkadaşımız sizlerin adına 1 Mayıs kutlamalarının açılış konuşmasını yapacaklar” dedi ve ardından tam 15 dakika bir kadın Kürtçe konuşma yapmaya başladı. Meydanda benim bulunduğum yerden rahatlıkla 15-20 bin kişiyi gözlemleme imkanım vardı. Herkes birbirine baktı. Durum anormaldi. Konuşulanlar anlaşılmıyordu. 1 Mayıs madem ki halkların kardeşliğine vurgu yapılan bir platformdu o zaman bu ülkenin resmi dilinin tek başına kutlamalarda yeterli olması gerekirdi. Bugün eğer kürsüde 15 dakika Kürtçe konuşuluyorsa yarın Arapça, Çerkezce, Arnavutça, Boşnakça, Süryanice, Ermenice, Rumca ve daha bilmem kaç tane dilden kutlama yapılması talep edilmeyecek mi? O zaman ulusal devletin ne anlamı kalacak? O zaman 1 Mayıs’ta neden bir araya geliyoruz? O zaman nerede kaldı EZİLEN HALKLAR BİRLEŞİN felsefesinin temelini oluşturduğu 1 Mayıs Bayramı?
Bizler, özellikle Atatürkçü-Kemalist grup son derece rahatsız olmuştuk ki derken kürsüden bir kişi BDP ve herkesin bildiği diğer Kürtçü dernek ve federasyonlara destek konuşması yaptı. Emek-İş Sendikası, bizlerin içinden bir grup ve hatta TKPliler bu durumu ıslıklar ve düdüklerle protesto etti.
Bunlar belli ki provokasyon amaçlıydı.
Derken meydana en son Gezi Parkı’nın yanından DHF(Devrimci Halkların Konfederasyonu)pankartları ile bir grup “Kahrolsun Faşist Kemalist Diktatörlük” diyerek giriş yaptı ve tam da İşçi Partili, TGBli, Cumhuriyet Güç Birliği Platformlu bizlerin yanına bu sloganı atarak yerleşti. Amaç kesinlikle provokasyondu, kesinlikle kavga çıkartmaktı. Bereket içimizde bu olayları defalarca yaşamış ağabeylerimiz vardı. Hemen geldiler ve önce delikanlı TGBli gençleri ve sonra bizleri sakinleştirdiler ve “Arkadaşlar, sataşmalara ses çıkartmayın, meydanı terk ediyoruz” denildi. Son derece düzenli bir şekilde en az 6-7 bin kişi civarında olan grubumuz meydanı Türk bayraklarını inadına en tepeye kaldırarak terk ettik. Meydanı da BDP Taksim Mitingi’ni kutlayanlara bıraktık.
Muhtemelen televizyonlarda siz bu olayı izleyemeyeceksiniz, öğrenemeyeceksiniz. Çünkü memleket elden gitmiş, vatanın tüm kurumları işgal olmuş. Ve güya SOLCU olan, güya ANTİ EMPERYALİST olması gereken bir grup mevcut düzenin KEMALİST olduğunu ve hatta Faşist Diktatörlük olduğunu söyleyerek meydana girebiliyor.
Bir güzelim 1 Mayıs Kutlaması ne yazık ki içimizi böyle buruk bırakarak bizim için son buldu. Geride kalanlar ise Kardeş Türküler ve Grup Yorum konserleri ile <
Not: Bu yazı, http://www.ulusalpost.com haber sitesindeki köşemde yayınlanacak olan yeni yazımdır.