Bir ABD İşbirlikçisinin Portresi: Barzani
PKK’nın Yol Arkadaşları; Barzani ve Talabani
“Celal Talabani ve Mesud Barzani’nin temsilcisi hangi sıfat ile Türkiye’ye çağrılıyor? Dışişleri sözcüsünün “gayri resmi nitelik” taşıdığı ileri sürdüğü bu gizli görüşme “devlet” adına nasıl yapılabiliyor? Devlet adına kim, nasıl yetki kullanıyor? Bu ülkede Dışişleri Bakanlığı yok mu? TBMM yok mu? Hükümet yok mu? Genelkurmay yok mu? Bu gibi konuların görüşüldüğü MGK yok mu? Yetkili kurumlar ve kurullar yok mu?
(Uğur Mumcu, 14 Mart 1991, Cumhuriyet)
Doğru, adım adım geldi bu örgüt ve adım adım ilerliyor Kürdistan’a doğru. Üstelik bu örgüt yalnız değil, kendisi ile aynı yolda yürüyen ve ülkemizi hedef alan bir Barzani’si var, bir de Talabani’si. Barzani ve Talabani’yi daha çok 1991 Körfez savaşı öncesi ve sonrasında duyduk biz. Halepçe katliamı ve bu katliamdan kaçan 500 bin peşmergenin Türkiye’ye sığınması Iraklı peşmerge Barzani ve Talabani’yi tanımaya yetti bize. Ardından Çekiç Güç’ün Irak kuzeyine gelişi ve 36 ncı paralel kuzeyine uçuş ve müdahale yasağı konulmasıyla önce bu ikili, ardında da PKK Irak kuzeyinde güç kazandı. Daha sonra yapılan sınır ötesi harekat, çatışmalar ve şehitler PKK’yla birlikte Barzani ve Talabani isimlerini gündemden hiç düşürmedi. Önce Barzani’den başlayalım. Kimdir bu Barzani?
Adını Barzan aşiretinden ve Barzan köyünden alıyor. Barzan Irak’ın kuzeyinde bir dağ köyü; idari olarak Musul vilayeti sınırları içinde ve Osmanlı belgelerine göre 1909’da üçüncü sınıf kaza olan Zibar nahiyesinin merkezi[1]. Barzan aynı zamanda Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı üç ülke, Türkiye-İran-Irak sınırların tam kesişme noktasında yer alıyor. Kasabanın üç ülkeyle olan bu coğrafi yakınlığı gerek Barzan aşiretinin, gerekse geçmişte burada yaşamış Yahudi Barzan ailesinin ön plana çıkmasında önmli bir faktördür. Aşiret 200 yıllık tarihi boyunca bu üç ülkede önemli faaliyetlerde bulunur ve Barzan, Nakşibendi şeyhlerinin uğrak yeri, ardından da Barzan aşiretinin karargahı haline gelir. Kısa öyküsü budur Barzan’ın.
Molla Mustafa Barzani 14 Mart 1903’de Barzan’da doğdu. Osmanlı’nın güç kaybettiği isyan yıllarıydı. Yunanlılar, Bulgarlar ve Ermenilerin başlattığı bu isyanlar kervanına Kürtlerin de katılması gecikmedi. Barzani o yılları daha sonraları şu sözlerle anlatmıştır;
”Dünyaya gözlerimi açtığımda bir mahkûmdum. Bütün ailemin Türkler tarafından esir alındığını hatırlıyorum. Büyüdüğümde, ailemle birlikte Irak’ın güneyindeki bölgeye sürgüne gönderildim. Talih yardım etti ve sürgünden kaçmayı başardım. Sesimin ulaştığı bütün Kürt halkına isyan çağrısı yaptım.”
Abisi Şeyh Ahmed Barzani’nin 1931’de Irak yönetimine karşı başlattığı ayaklanmada da rol alan Molla Mustafa, Barzan aşiret kuvvetlerine komutanlık eder. Türkiye, başarısız bu isyanın ardından Irak’tan kaçmak zorunda kalan Barzani ve peşmergelerine kucak açar, tıpkı yıllar sonra Mesud Barzani’ye açtığı gibi. 1932’den 1943’e kadar Irak’ın farklı şehirlerine sürgün edilir. 1945’te bu kez İngilizlerin desteğini alarak Irak merkezi yönetimine karşı yine ayaklanır. 1946’da İran’daki iç karışıklığı fırsat bilen Kürtler Urumiye Gölü’nün güneyindeki Mehabad’da ilk Kürt Devleti’ni kurar. Ancak Ruslarla anlaşan İran bu devleti ortadan kaldırır. 1947’de İran’dan kaçan Molla Mustafa Barzani önce Irak’a, oradan da Sovyetlere geçer. 11 yıl sürgünde kalan Molla Mustafa 1958’de yeniden Irak’a döner ve Kürdistan siyasetini yeniden sürdürür.
1958’de Irak’ta devrim olur ve Abdulkerim Kasım başa geçer. Kasım’ın iktidara gelmesinin ardından 1958’de Irak Anayasası ilan edilir. Bu anayasanın 3. Maddesine göre; “Kürtler ve Araplar bu ata yurtlarında da ortaktırlar” hükmü vardır. Bu maddenin uygulanmadığını ileri süren ve Rusların desteğini alan Molla Mustafa Barzani, 1961 Kasım’ında yeniden ayaklanır. 3 yıl süren çatışmalar sonunda “Kasım” iktidarı devrilir, yerine Abdülselim Arif gelir. 1964’te Barzani, Arif yönetimi ile anlaşır. Ardından gelen Saddam yönetimiyle, 1966’da ateşkes anlaşması imzalar ve bu anlaşma ile ilk kez Kürtler kısmi özerklik kazanır. Kürtlerin ayrı bir etnik ulusal kimlikleri olduğu kabul edilir ve Kürtçe tanınır. Anlaşmanın uygulaması için dört yıllık bir geçiş dönemi kabul edilir. Ancak bu anlaşmaya uyulmadığı gerekçesiyle Molla Mustafa Barzani 1974’de yeniden ayaklanır.
Bu dönemde ABD ve İran Barzani’yi desteklemektedir. Saddam, 1975’de İran’la anlaşma yaparak bu desteği keser. İran Barzani’ye desteğini kesince, ABD’nin de Barzani’ye desteği azalır. Molla Mustafa bu kez İran’a kaçar ve orada yaşamanı yitirir.
Sonraki yıllarda Saddam, Barzani aşiretini hedef alır ve 1989’a kadar aşiretin tüm güçlerini kırar ve etkisiz hale getirir. 1990’da Kuveyt’in işgaliyle önce Körfez Krizi, ardından 1991’de 1. Körfez Savaşı başlar. Bu savaş sonucunda Kürdistan’ı kurmayı amaçlayan Molla Mustafa Barzani’nin oğlu Mesud Barzani Irak kuzeyinde Federe Kürt Yönetiminin başına getirilir. Talabani ise Irak Cumhurbaşkanı olur. Yıl 2010’dur.
İşte Barzani’nin de kısa öyküsü budur. Barzani’nin geçmişi bellidir, ne yaptığı bellidir ve Kürt siyasetindeki rolü de bellidir. Bu Barzani’nin amacı bağımsız bir Kürt devleti kurmaktır yani Kürdistan’ı. Ama işin garibi şudur; bugün Barzani’ye destek veren Erdoğan siyaseti, Barzani’yi tanımakla Güney Kürdistan’ı tanımış olmaktadır. Bunun kuzeyi Türk yurdudur. Türk yurdunun birlik ve bütünlüğünü tehdit eden unsurlarla işbirliği yapmak, vatana ihanet değil midir?
KURT KAPANI'ndan…
____________________________
[1] İsyanın Sıfır Noktası Barzan, araştırma, Eşref Günaydın, 2008, Kara Kutu Yayınları.
Erdal SARIZEYBEK, 11 Aralık 2010