BİR ÇUVAL CEVİZ (2)
Cevizkabuğu’nun ikinci konuğu ise, Prof Dr Ataol Behramoğlu idi.
Hümanist ozanımıza göre, insan bir ‘süreç’tir.
Hocamız, ‘insanlık’ diyeceğine, ‘insan’ demiş olsun.
Doğrudur, insanlık bir ‘süreç’ olup, Fransız Devrimi de ‘çocukluk’ aşaması olarak değerlendirilmektedir.
Sözgelimi, Ekim Devrimi de, ‘delikanlılık’ dönemi olabilir, ama çocukken geçirdiği bir ’hastalıktan’ dolayı erken ölmüştür.
Bu ‘süreç’ içinde, kimi insanlar sürecin gerektirdiği yerde, kimileri de geri bir düzeyde olabilirler.
‘Kin ve nefret’in, insanlığın geri dönemlerine ait bir ‘duygu’ olduğunu varsayalım.
Tarihin ve aynı zamanda ‘insanlığın’ Orta-Çağında..
Günümüzde, ‘çağımız’da diyelim, insanımız, o arada, prof dr Ataol Behramoglu’nda ‘kin ve nefret’ duygusu körelmiş olacaktır.
Narin Cumhuriyetimizi Orta-Çağ karanlığı hergün biraz daha kemiriyor olabilir.
Basın ve yayım kurumlarının ipleri ‘emperyalizm’in elinde olmak koşuluyla her gün ve her türlü ‘yalan ve iftira’ sonucu, zaten az sayıda olan ‘aydınlarımız’ içeri atılabilir.
‘İnsanlık’ diyen kim varsa ; kul hakkı değil de yurttaş hakkı diyen, ulusal varlık diyen, onur diyen, hukuk diyen kim varsa sürüm sürüm süründürülebilir.
Sonra, her ne nedenle olursa olsun, bu ‘insanlık dışı’ yayımları yapanlar bir gün içeri alınmak durumunda kalabilirler.
Tam o sırada, bizim hümanist, insansever hocamız Ataol Behramoğlu onların ‘o biçimde’ içeri alınmalarına karşı imza kampanyasına katılmaktan çekinmeyecektir.
Niye ?
‘İnsanlık’ adına..
Ataol hoca, güzel şiirler yazar, çoskulu mu coşkulu.
Felsefî mi felsefî.
Bilimsel mi bilimsel.
Ancak, hoca, son eyleminde, yani o imza kampanyası konusunda, insanî duygular ile değil, çocuksu duygular ile davranmıştır.
Davranışı ne bilimsel ve ne de felsefîdir.
İnsanlığı devindiren güç sadece maddî değil manevidir de.
Aksi taktirde ‘ideoloji’nin hiçbir ‘önemi’ kalmazdı.
İdeolojik mücadele içinde, kaba kin ve nefret kadar, ‘hırs’ yok mudur, ‘öfke’ yok mudur ?
Evet ‘insanlık tarihi’, insan doğasının dönüşümünün de tarihidir.
‘Kin ve nefret’ belki insanlığın ‘geri’ dönemlerinin duyguları olarak değerlendirilebilirler.
Ya ‘utanç’ ?
Utanma duygusu da mı ‘hümanizma’ ile birlikte yitip gidecektir ?
Eğer öyle değilse, ‘utanç’, kin ve nefret duyulabilecek insanlara karşı duyulabilecek en şiddetli ‘duygu’ olacaktır.
Marx, utanç en büyük ‘öfke’dir demektedir.
Utanılacak işler yapmış, öfkemizi hakketmiş insanlara ‘hümanist’ yaklaşım, insansever bakış, kusura bakılmasın ama, ‘saf’lıktır.
Kendini aldatmaktır.
Ben söyledim gitti demekle kurtulunmaz.
Sen ki, bizim ozanımızsın, ya bunlardan utanç duyacaksın, utanılacak insanların yanında durmayacaksın ; ya da öyle ‘çaresi isyan olmuştur’ demeyeceksin.
Bir kez daha düşünülmesinde yarar var diyorum.
Ve Hoca’yı yaptığı yanlıştan dönmeye çağırıyorum.
Başka ‘gerekçe’leri varsa, bir şey diyemem ; ama ‘hümanizm’ adına demesin.
Çünkü hiç de öyle değildir.
Habip Hamza Erdem