Bir Devlet Yok Ediliyor!
Karadul, bir örümcek cinsidir. Hem de oldukça tehlikeli ve zehirli bir örümcek cinsi… Bu örümcek eğer sizi ısırırsa, inanın ilk başta, canınız yanmaz ve hatta ısırıldığınızı dahi hissetmezsiniz. Çünkü Karadul’un zehri, “nörotoksit”tir. Sinir sisteminizi uyuşturur ve ne olduğunu anlayamazsınız. Telefon kablolarına benzeyen sinirler, beyninize gereken iletileri gönderemez hale gelir. Ölmezsiniz ama içinde bulunduğunuz feci durumu da anlayamazsınız
Anlayamazsınız ve/veya anlayamayız. Sinir sistemimiz felce uğramış, algılarımız bu uyuşukluğun içinde hapsedilmiştir.
Biz millet olarak on bir yıldır sanal bir Karadul tarafından ısırıldığımızı fark etmeden yaşamaya devam ettik. Önümüze konan yaratılmış gündemlerle uğraşırken, gerçek hedefin ne olduğunu maalesef fark edemedik.
Gerçek hedef? Türklük! Anayasa’dan Türklük kavramının çıkarılarak Türklüğün yok edilmesi…
ANAYASA: I. Türk vatandaşlığı MADDE 66.– Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.
Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türk’tür. (Son cümle mülga: 3.10.2001-4709/23 md.)
Bu madde açık ve yadsınamayacak bir şekilde “Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” demektedir.
Şimdi de partilerin yeni anayasa taslağı için önerdiği vatandaşlık tanımına bir bakalım.
PARTİLERİN YENİ ANAYASA TEKLİFİ:
(AKP) (1) Devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır.
(CHP) (1) “Türk vatandaşlığı” dil, din, ırk, cinsiyet, etnik köken, siyasi düşünce, felsefi inanç, mezhep ve benzeri sebeplere bağlı olmaksızın herkesin “eşitlik” temelinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması anlamına gelir
(MHP) (1) Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.
(BDP) (1) Türkiye vatandaşlığının kazanılmasında, kullanılmasında ve kaybedilmesinde, dil, din, ırk, etnik köken, kültür, cinsiyet, cinsel yönelim ve benzeri farklılıklar gözetilemez. Vatandaşlığa ilişkin esaslar kanunla düzenlenir.
Görüldüğü gibi Komisyon’da var olan MHP hariç hiçbir partinin tanımında Türklük kavramı yoktur. 29/Ekim/1923’de kurulan devlet bir Türk devletidir. Siyasi partilerin öngördüğü tanımlarla birlikte TÜRK DEVLETİ tamlamasının üzeri çizilmiştir.
BU DURUM VATANDAŞLIK TANIMINDAN DAHA ÖNEMLİDİR TÜRK DEVLETİNİ YIKMAK DEMEKTİR.
TÜRKLÜK KAVRAMI ORTADAN KALDIRILARAK, VATANDAŞLIK TANIMI VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ VATANDAŞLIĞINA DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞTÜR.
Vatandaşlıkta "Türklük" Tanımı 1924'te Başladı
Anayasada vatandaşlık tanımının "Türklük" üzerinden yapılması, 1924 Anayasasına konulan "Türkiye'de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese 'Türk' denir" maddesiyle başlamaktadır. 1924 Anayasası’nın 88/1 maddesinde vatandaşlığa ilişkin şu hüküm yer almıştır: “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur.” (denir.) Bu tanıma göre, din, mezhep, ırk, dil vb. herhangi bir fark gözetilmeksizin Türk ahalisinden olan herkes “Türk” kabul edilecektir.
1961 Anayasası’na baktığımızda, vatandaşlık hakkının, 1961 Anayasası’nın, “vatandaşlık” başlıklı 54. maddesinde düzenlendiği görülmektedir. Bu maddeye göre: “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes TÜRK’tür.
Ancak; her üç Anayasa’da da yapılan Türk vatandaşlığı tanımı bir etnik kökeni değil din ve ırk farkı gözetilmeksizin, vatandaşlık bağı ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bağlı olan, Türk milletini işaret etmektedir.
Aslında Anayasa’dan Türk tanımının çıkarılması doğrudan doğruya emperyalizmin projesidir ve BOP’nin gereğidir.
Kürt açılımının gerçek mimarı Atlantic Council daimi üyesi David L. Phillips’in “Türkiye Irak Kürtleri Arasında İlişkiler” başlıklı raporunda bu husus özellikle belirtilmiştir. Orta Asya steplerine göndermek istedikleri Türklerin adı silinmelidir.
Türkiye’deki Kürtlerin PKK’ya olan kamusal desteğini azaltabilmek üzere Ankara Kürt kimliğini tanımak için ek adımlar atmalı, örneğin Anayasa’da vatandaşlığın temeli olan “Türklüğü” ortadan kaldırılmalıdır. Kürt kimliğinin anayasada tanınması, Türklüğün de kaldırılması şarttır.” D.L. Phillips
Görüldüğü gibi AKP ve BDP Phillips’in bu önerisine baş kesmişlerdir. Ancak bu noktada CHP’yi anlamak mümkün değildir. “Türk vatandaşlığı” dil, din, ırk, cinsiyet, etnik köken, siyasi düşünce, felsefi inanç, mezhep ve benzeri sebeplere bağlı olmaksızın herkesin “eşitlik” temelinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması anlamına gelir.”
Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran ESAS unsurdur. Bu yadsınamaz bir gerçektir. Türk Devleti de bir MİLLİ (ulus) devlettir. Üstelik Türklerin yaşadığı bu coğrafi bölgeye de Türkiye adı verilmiştir.
Ancak AKP’nin tanımında tıpkı D.L. Phillips’in öngördüğü gibi devletin adı konmamış ve özellikle Türk devleti yazılmamıştır. Milli devlet görmezden gelinerek yok sayılmıştır. Yok edilmek istenen sadece Türklük kavramı değildir. Küresel çeteler/BDP anayasa ittifakında ana temel Türk Devleti’nin yok edilmesidir.
Bunun yanı sıra; Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türk’tür. (Son cümle mülga: 3.10.2001-4709/23 md.) maddesinde var olan “Türk ana,baba” kaldırılarak; Türk olmayanlara, vatandaşlık hakkı tanınacaktır. VATANDAŞLIK BAĞINI DÜZENLEYEN KANUN; TÜRK VATANDAŞLIĞI KANUNUNDUR VE ANAYASADA BU TANIMLAMA ŞAYET KABUL EDİLİRSE AKP HÜKÜMETİ MECLİSTEN ÇOK KOLAY BİR ŞEKİLDE TÜRK VATANDAŞLIĞI KANUNU DEĞİŞİKLİĞİNİ GERÇEKLEŞTİREBİLİR.
Türkiye’de 500.000’ni aşkın Suriyeli mülteci bulunmaktadır. Bu tanımlama kabul edildiği takdirde; mülteciler Türk vatandaşlığına kabul edilecekler, seçme ve seçilme hakkına sahip olacaklardır. İş bu kadar basittir. AKP’nin seçim tuzağıdır.
Diğer taraftan Iraklı PKK’lı Kürtler, Türkiye’ye göç edecekler ve tabii ki Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşı pardon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olabileceklerdir. Ve vizyona yeni bir film girecektir. Tüm sinemalarda… “Özerk Kürdistan Devleti..
Hanımlar, beyler, bu tanımlamalarla sadece Türklük ayaklar altına alınıp çiğnenmemektedir. Bir devlet; Türkiye Cumhuriyeti Devleti yıkılmak istenmektedir.
Unutmayın; Milli benliğini bulamayan milletler başka milletlerin avı olacaklardır."
Artık milli iradenin ete, kemiğe bürünme ve Kuvva-i Milliye ruhunun dirilme zamanıdır.
Figen ÖZEN, 4 Ekim 2013