Bir Direniş Projesi: GAP -3-

Tartışma Alanı

Bir Direniş Projesi: GAP -3-

İletigönderen tuba » Cmt Tem 26, 2008 0:10

BİR DİRENİŞ PROJESİ: GAP
-3-Yeniçağ
16 Temmuz 2008

Rahşan Ecevit defalarca uyardı: GAP ikinci Filistin olabilir

GAP’a yönelik Batı muhalefetinin temelinde, “Türkiye’nin bu proje ile Fırat ve Dicle’yi tekeline alacağı” savı yatıyordu. Dünyada su savaşlarının çıkacağını çok önceden öngören İsrail’in kaygısı da bu yöndeydi. Doğal olarak ABD’nin GAP’a yönelik “ilgisiz” tutumunun temelini de bu düşünce oluşturuyordu. Ancak tüm bu muhalefet, GAP’ın hayata geçirilmesini engelleyemedi.

Ürküten satışlar…
Türkiye’nin GAP ısrarının önüne geçemeyen ABD ve İsrail, politika değişikliğine gitti. Bu politika, “Türkiye’yi ihya edecek bu dev projeyi engelleyemiyorsak, projeye doğrudan müdahil oluruz” stratejisinden başka bir şey değildi. Yabancıya toprak satışının ürkütücü boyutlara gelmesi ve toprak satışlarında özellikle Anadolu’nun en stratejik bölgelerinin tercih edilmesi, Türkiye’de “yabancı sermaye”ye yönelik güvenin gözle görülür oranda azalmasına yol açtı.

Avrupa’nın sinsi planı…
Özellikle devletin ve milletin bölünmez bütünlüğüne ve ülkenin üniter yapısına duyulan bağlılık, yabancıların Türkiye topraklarına yönelik ilgisinden büyük rahatsızlık duyulmasına yol açtı. Satın alınan araziler, gayrimenkuller ve kamu malları, çoğunlukla ulusal güvenlik açısından “stratejik” kabul edilen bölgelerde olunca, siyasi iktidarın bu konudaki kararlılığı da sorgulanmaya başlandı. Avrupa’nın Kurtuluş Savaşı sırasında yapamadığını dolar’lar ve euro’larla yapmaya kalkıştığını savunan DSP Onursal Başkanı Rahşan Ecevit, özellikle GAP bölgesindeki satışlara dikkat çekerek, bölgenin İsrail için önemini anlatmaya çalışıyordu. İsrail’in GAP bölgesini de içine alan toprakları, ‘Tanrı tarafından kendilerine verilen topraklar olarak algıladığını’ belirten Ecevit, ‘Büyük İsrail projesi kapsamında GAP bölgesinde kimliklerini gizleyerek toprak alıyorlar. GAP, ikinci bir Filistin olabilir’ uyarısında bulunurken, bazı uzmanlar da bu görüşe destek veriyordu.

ABD bir üniversiteyi aracı kullanıyor

ABD, GAP bölgesiyle ilgili faaliyetlerini hem doğrudan hem de State University of New York (SUNY – New York Üniversitesi) aracılığıyla yürütüyor. GAP’a İsrail ile birlikte yoğun ilgi gösteren ABD’nin 2006 yılında bölgede daha aktif hale geleceğini duyuran ABD Dışişleri Bakanlığı, aynı yıl GAP’ı öncelikli gündem maddelerinden biri ilan etti. Dışişleri Bakanlığı’ndan çok sayıda görevli, 2006 yılından itibaren bölgede incelemeler yapmak üzere sık sık Türkiye’ye geldi.

ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, yapılan bu incelemelerin “GAP bölgesinin verimliliğinin daha da artırılmasına yönelik” olduğunu iddia etse de bölgemizdeki gelişmeler ve ABD emperyalizmi, bu ilginin altında çok daha önemli nedenler olduğunu ortaya çıkarıyor.

Prof. ÇEÇEN: İsrail Ortadoğu’da istediği düzeni kurduktan sonra kukla Kürdistan’ı kullanarak GAP bölgesine girecek…

Yahudi devleti İsrail’in, yeni dünya düzeni sürecinde hem genişlemenin hem de güçlenmenin yollarını aradığını hatırlatan Prof. Dr. Anıl Çeçen, Rahşan Ecevit’in dikkat çekmeye çalıştığı Büyük İsrail Projesi’ni ve bu proje içerisinde Türkiye’ye ve dolayısıyla GAP’a biçilen rolü şöyle anlatıyor:

Siyonist proje…
“İsrail, II.Dünya Savaşı sonrasında kurulmuş olan bir bölge devleti olduğu için bölgede tutunabilmenin yollarını aramış, daha sonra da bölge ülkeleri üzerinde dolaylı yollardan etkinliğini artırarak tarihten gelen Siyonist proje olan Büyük İsrail Projesi’ni gerçekleştirebilmek için kesin ve kararlı politikalar uygulamıştır. Bölgenin en küçük ülkesi olmasına rağmen İsrail’in bölgesel yeniden yapılanma projesini kesintisiz olarak uygulamasında ABD ile Türkiye Cumhuriyeti’nden de yararlandığı görülmüştür. Bölgenin merkezi ülkesi olan Türkiye’den bir şemsiye olarak yararlanan İsrail, Türkiye’nin rejimini ve konumunu Arap ve İslam dünyasına karşı bir şemsiye olarak kullanarak kendini korumuş ve Türkiye’yi bölgeye giriş kapısı yaparak Ortadoğu’nun bütününe yönelik politikalarında Atatürk’ün Cumhuriyeti’nden yararlanmıştır. Böylesine bir sonuç elde edebilmek için Türkiye’de tıpkı Batı ülkelerinde olduğu gibi ciddi bir Siyonist lobi oluşturulmuş ve bu lobinin üyeleri Türk devleti ile toplumunun en üst yerlerine getirilerek İsrail’in çıkarları doğrultusunda politikaların Türkiye için üretilme ve uygulanmaları sağlanmıştır.”

Uyum diye diye…
“Bunun sonucunda Türkiye, Arap ve İslam dünyasından kopmuş, ABD ve NATO zorlamaları ile doğudaki komşularıyla düşman konumuna sürüklenmiştir. Türkiye, Büyük İsrail Projesi doğrultusunda dönüştürülmeye çalışılmıştır. Özellikle Avrupa Birliği süreci ve bu doğrultudaki uyum paketleri, Türkiye’nin İsrail’in istediği yapıya dönüşmesini sağlamak için kullanılmıştır. Ayrıca küreselleşme programları ve bu doğrultuda Türkiye’ye zorla kabul ettirilmek istenen IMF ve Dünya Bankası reçeteleri de Türkiye’nin Atatürk’ün kurmuş olduğu ulusal, üniter ve çağdaş cumhuriyete dayanan devlet yapılanmasından uzaklaşması için ısrarlı biçimde kullanılmıştır. Yirminci yüzyıl boyunca bu tür çeşitli yöntemlerle Türkiye’yi Büyük İsrail politikasına uygun bir biçime dönüştürmek isteyen İsrail, bu durumun açığa çıkması nedeniyle eskisi gibi bu yolları uygulayamaz bir duruma gelmiştir. Yeni dönemde çökertilen Türk ekonomisi, özelleştirme yolu ile tasfiye noktasına geldiğinde, İsrail ile bağlantılı ve uluslararası Yahudi lobilerinin denetimi altında bulunan çeşitli büyük firmaların alıcı olarak devreye girdikleri görülmektedir. GAP bölgesinde İsrailli firmalar Türkiye’deki ortakları aracılığı ile büyük arazileri satın alarak kapatırlarken, özelleştirme listesine alınan eski kamu iktisadi kuruluşlarının ise yine İsrail bağlantılı büyük çokuluslu şirketler tarafından satın alındıkları görülmektedir.”

Paranoya değil…
İsrail’in Ortadoğu’da kendi istediği düzeni kurduktan sonra Irak’ın kuzeyinde şimdiden oluşturulan kukla Kürdistan devletini kullanarak GAP bölgesine gireceğini iddia eden Prof. Dr. Anıl Çeçen’in bu sözleri bazı kimselerce “Sevr paranoyası” olarak adlandırılsa da, rakamlar Çeçen’in söylediklerini tam anlamıyla doğruluyor.

Tevrat devrede!..
Gazeteci Hasan Taşkın “İstihbarat Raporlarında İsrail’in GAP Senaryosu” adlı kitabında, İsrail’in ve dolayısıyla ABD’nin GAP bölgesinde gerçekleştirdiği faaliyetleri, resmi belgelere dayanarak anlattı. GAP Bölge Kalkınma İdaresi’nin işbirliği içinde olduğu uluslararası kuruluşların arasında yer alan İsrail Uluslararası İşbirliği Merkezi MASHAV’a dikkat çeken Taşkın, İsrail’in GAP odaklı çalışmalarını Tevrat ayetlerine dayandırdığını ve bu toprakların İsrail’e “vaat edilen” topraklar içinde yer aldığını vurguladı: İsrail dolaylı yollardan aldığı topraklara bir gün gelip yerleşecek ve Güneydoğu’yu ele geçirecektir. Tıpkı Filistin’e yerleşme sürecinde, Filistin halkını kendi topraklarından çıkardığı gibi Güneydoğu halkını da kendi topraklarından çıkarmak isteyecektir. 30-40 yıl sonrasının planlarını bugünden yapmaktadır İsrail.

Vaat edilmiş topraklar…

GAP’a yönelik yabancı yatırımcı ilgisi son dönemde daha fazla arttı. Bu gelişmenin iyi analiz edilmesi gerektiğini söyleyen Ulusal Sanayici ve İşadamları Derneği Genel Başkanı Fevzi Durgun, şunları ifade ediyor:

“Bu ilginin son dönemde artmış olması dikkat çekicidir. Bölgede yabancı sermayenin artışının en önemli sonucu bölgedeki üretim gelirinin ülkenin veya bölgenin sosyoekonomik gelişmesine etkisinin kısıtlı kalması ve yurtdışına çıkması olacaktır. Böylece GAP’ın ulusal ve stratejik yararı azalmış olacaktır. Bölgedeki gayrimenkul satışı konusunda bölgenin stratejik önemi ve sınır ötesindeki artan hareketlilik nedeniyle daha dikkatli olunması gerekmektedir.”

USİAD Genel Başkanı’na göre İsrail’in GAP’a yönelik ilgisi, aslında kendi kutsal kitaplarında yazan vaat edilmiş topraklar nedeniyle sürüyor. Durgun, “Diğer taraftan İsrail’in bölgede aynı zamanda ticari beklentileri de olabilir. Bölgenin verimli toprakları ve su kaynakları, coğrafi yakınlık da dikkate alınırsa İsrail’in ilgisini çekmiş olabilir. İsrail için çok deneyimli oldukları büyük çiftlikleri bu bölgede kurma düşüncesi diğer siyasi nüfuz alanı yaratma düşüncesiyle birleşmiş olabilir” yorumunu yapıyor.

Yahudi, GAP’tan toprak alma yarışında…

İsrail, uzun yıllardır GAP bölgesini ‘en yakından takip eden ülkeler’ arasında ilk sırada yer alıyor. Bu yakın ilgi, Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçiliği tarafından hazırlanan bir raporda şu şekilde dile getiriliyor:

“Türk tarım ürünlerinin İsrail piyasasına girmesini sağlayacak en önemli araç, Türk-İsrail firmaları arasındaki ortak yatırımların desteklenmesidir. Özellikle İsrailli firmaların GAP’a olan yoğun ilgileri, İsrail’in tarım teknolojilerindeki üstünlüğü, İsrail’de tarım sektöründe su kullanımının çok pahalı olması ve giderek tarıma daha az su ayrılması gibi nedenler dikkate alındığında, Türk ve İsrail firmalarının özellikle GAP bölgesinde yatırımlara yönelmeleri ve uzun vadeli işbirlikleri geliştirmeleri daha doğru olacaktır.”

Bütün bu işbirliği söylemleri ve İsrail’in Türkiye’nin “öncelikli” projesine yönelik yoğun ilgisi, İsrail’in GAP’ta toprak ve arazi aldığı yönündeki iddialarla farklı bir seyir izlemeye başladı. Aynı ülkenin, toprak alımlarının yanı sıra sınırlarımızdaki mayınların temizlenmesi ihalesini almak için verdiği uğraş da şüpheleri yoğunlaştırdı. (Tuba not: Sınırlarımızdaki mayınların temizlenmesini öngören kanun tasarısına göre mayınlı arazi önce sadece temizlenmesi için 5 yıllığına verilecek, ’beklenen fayda ve kamu yararı sağlanamazsa’ işi alan firma araziyi 44 yıl kullanabilecek! Mayınlı arazilerin daha şimdiden ABD ve İsrailli şirketlere verildiği iddia ediliyor -Yeniçağ). 1998 yılından beri, GAP bölgesinde Yahudi kökenli 60 Türk vatandaşı tarafından toplam 450 bin dönüm arazi alındığı, bu miktarın ise İstanbul’un yarısı kadar olduğu bugün bilinen bir gerçek. Her ne kadar Tapu ve Kadastro verileri, tahmin edilen rakamların “doğru olmadığını” iddia etse de, bu konuda uzmanların görüşü tam aksi yönde.

GAP bölgesinde toprak alma işi MGK’nın özel iznine bağlı. Bu nedenle Yahudilerin, toprak alım işlemlerini aracılar vasıtasıyla yürüttüğü ortaya çıktı. Uygulama ise şöyle işliyor: Satın alma talepleri Tarım Reformu Genel Müdürlüğü’ne yapılıyor. Müdürlük, konuyu Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’ne iletiyor. MGK Sekreterliği ise Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan ve Emniyet’ten bu firmalara ilişkin istihbarat raporlarını aslıktan sonra satışa onay veya ret kararı veriyor. PKK ile ilişkisi olanlara ise toprak satılmıyor.

-devam edecek-


Bölüm 1

Bölüm 2

Bölüm 4

Bölüm 5

Bölüm 6

Bölüm 7 - SON-
Kullanıcı küçük betizi
tuba
Üye
Üye
 
İletiler: 1113
Kayıt: Cmt Ara 29, 2007 21:09
Konum: Güneşin doğduğu yerden...

Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 5 konuk

x