Bir Direniş Projesi: GAP -4-

Tartışma Alanı

Bir Direniş Projesi: GAP -4-

İletigönderen tuba » Cmt Tem 26, 2008 0:15

BİR DİRENİŞ PROJESİ: GAP
-4-Yeniçağ
17 Temmuz 2008

Olmert, 2004’te imzalanan anlaşmadan mutluydu…
GAP İsrail’in 1 numaralı gündemi

Türkiye’yi 2004 yılında ziyaret eden İsrail Başbakan Yardımcısı Ehud Olmert ile mutabakat zaptının onaylanması hakkındaki karara ilişkin “anlaşmada” İsrail firmalarının GAP kapsamında hangi faaliyetleri gerçekleştirecekleri anlatılıyordu. “İsrail tarafı, İsrail firmalarının ilgilendiği GAP projelerinin 2005 yılı bütçesinde uygulamaya konulmasını Türk yetkililerden talep etmiştir” deniyordu…

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin yabacılaştırılması, 5 Ekim 2004 tarihli Resmi Gazete’de “Milletlerarası Anlaşma” adı altında yasal zemine kavuşturuldu. Bu anlaşma, Türkiye’yi 2004 yılında ziyaret eden İsrail Başbakan Yardımcısı Emud Olbert ile mutabakat zaptının onaylanması hakkındaki karara ilişkin “anlaşmada” İsrail firmalarının GAP kapsamında hangi faaliyetleri gerçekleştirecekleri anlatılıyordu. “İsrail tarafı, İsrail firmalarının ilgilendiği GAP projelerinin 2005 yılı bütçesinde uygulamaya konulmasını Türk yetkililerden talep etmiştir” deniyordu. Bu anlaşma, AKP hükümetinin GAP’a yatırım konusunda tıpkı özelleştirmelerde olduğu gibi yabancı ya da yerli yatırımcı farkını gözetmediğini, söz konusu projeyi Yahudi sermayesine teslim etmekte sakınca görmediğini ortaya koyması açısından önemlidir.

Başı sıkışan GAP diyor…
Belirli dönemlerde Milli Güvenlik Kurulu’nun da “karar”larına giren GAP, her siyasetçinin “başı sıkıştığında” başvurduğu unsurlardan biri olmasına rağmen bir türlü beklenen gelişmeyi gösteremedi. GAP’ın en son taliplisi ise 22 Temmuz seçimlerinden sonra yargı ve devletin diğer kurumlarıyla sert tartışmalara giren ve partisi hakkında kapatılma davası açılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan oldu. Başbakanlıkları döneminde projenin en büyük destekçileri olan Mesut Yılmaz ve Turgut Özal’dan sonra, bugün de Erdoğan GAP’a ilişkin yeni vaatlerle kamuoyunun karşısına çıkmaya başladı.

Özde değil sözde GAP…
Ulusal Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Fevzi Durgun, GAP’ın Türkiye için taşıdığı öneme rağmen sürekli olarak ötelenmesinde siyasi ilgi ve desteğin azalmasının büyük payı olduğunu söylüyor. Siyasilerin GAP’a yönelik ilgisinin 1990’lı yılların ortalarından itibaren azaldığını ve bu dönemde projenin toplam kamu yatırımları içinde aldığı payın da aynı oranda düştüğünü anlatan Durgun, IMF kaynaklı ekonomik programların rolüne de dikkat çekiyor. Fevzi Durgun, siyasilerin zaman zaman GAP’a gösterdiği ilgiyi eleştirirken bunun genellikle “sözde” kaldığına işaret ediyor: “Bugüne kadar işbaşına gelen hükümetlerin çoğu GAP’a özel bir ilgi göstermedi, gösteremedi ya da bu ilgi sözde kaldı. Çünkü son dönemde GAP’a olan siyasi ilgideki azalma açık bir şekilde görüldü. Bunun sonucu olarak da proje yavaşladı. GAP’ın tamamlanması Türkiye’nin bölgedeki toprak ve su kaynakları üzerindeki stratejik üstünlüğünün artması anlamına gelecekti. Bu nedenle bilindiği gibi GAP, başından itibaren uzun bir dönem yurtdışından herhangi bir destek görmedi. Şimdiye kadar verilen dış finansman ve kredi desteği de çok kısıtlı kalmıştır. Yani GAP’ın ilerlemesi konusunda yurtdışından destek yerine daha çok Dicle ve Fırat sularının kullanımına yönelik ikazlar geldi. Bu nedenle, bölgede dış baskılardan söz edilebilir. Bu baskıların daha çok dış finansman sağlanmasında zorluklar yaratılarak ve bölgedeki teröre destek verilerek dolaylı olarak gerçekleştirildiği söylenebilir.”

İlk hamle Adnan Menderes’ten…

Türkiye 1950’li yıllarda, artan enerji ihtiyacı gerekçesiyle Menderes hükümeti tarafından gündeme getirilen Güneydoğu Anadolu Projesi ile tanıştı. Bölge 26 havzaya ayrıldı. 1977’de bu havzalardan, aşağı Fırat ve Dicle havzaları “Güneydoğu Anadolu Projesi” adı altında birleştirildi. Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illerini içine alan 75 bin kilometrekarelik alan, yani Türkiye’nin yüzde 10’u, GAP bölgesi olarak tanımlandı. Proje hazırlandığında, toplam maliyetin o günün kuruyla 32 milyar dolar olacağı hesaplanıyordu. Üstelik ilk proje hazırlandığında toprağın dönüşümlü olarak kullanılması, yani 4 yılda bir aynı ürün ekilmesi öngörülüyordu. Bugüne kadar sulanabilen tek ova olan Harran’da bu hayata geçirilmedi. GAP’ın entegre bir şekilde ilerlemesindeki yavaşlama, Türkiye içindeki siyasi otoritelerin projeye duydukları ilgiyi ve desteği azaltılmasından da kaynaklanıyordu. Bazı dönemlerde, kamu yatırımlarına tahsis edilen kaynak yetersizliklerinden etkilenen GAP, çoğunlukla, seçim dönemlerinde siyasilerin ilgi odağı haline gelmekte…Türkiye Cumhuriyeti’nin en kapsamlı ve en büyük “yaşam projesi” olan GAP, Cumhuriyet tarihi boyunca bazı siyasilerin “öncelikli gündem maddesi” olmayı başardı.

İlk akla gelen isim Demirel…

GAP denilince akla ilk gelen siyasetçi, projenin mimarlarından biri olan 9.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’dir. Demirel’in adı “GAP’ı gaptırmam” sözüyle Türk siyasi tarihinde proje ile adeta özdeşleşmiştir. Cumhuriyet tarihinin en önemli kalkınma hamlelerinden biri olan GAP’ın ilk etüd ve planlama çalışmaları da yine Menderes hükümetinin kurduğu DSİ’nin başına getirilen Mühendis Süleyman Demirel tarafından yapılmıştır.

Demirel, “bir şaheser” olarak nitelendirdiği bu projenin, yıllar geçmesine rağmen bir türlü tamamlanamamasını “istikrarsızlığa” bağlarken, projenin tamamlanmasının milli menfaatler açısından önemini sık sık gündeme getirmekten kaçınmıyordu.

Demirel’in ardından iktidara gelen hemen hemen tüm siyasetçiler, GAP’a bir “seçim yatırımı” olarak bakmaya devam etmiştir. GAP için gerçek anlamda çaba sarfeden en son kişi, Devlet Eski bakanlarından Kamran İnan olmuştur. Projeye uzun yıllar emek veren İnan’a göre GAP’a 1991’den itibaren hiçbir siyasetçi sahip çıkmadı.

Güneydoğu Anadolu Projesi, son olarak AKP hükümetinin hazırladığı “Eylem Planı” ile bir kez daha gündeme getirildi. Ancak bu planı açıklamak için yaklaşık 7 yıl bekleyen AKP’nin, 2009 yılında yapılacak yerel seçimlerden hemen önce Diyarbakır’a “çıkarma” yapması dikkat çekiciydi.

AKP’nin vaatleri…

Güneydoğu Anadolu Projesi, AKP’nin bölgeye dönük kalkınma hamlesinin gündeme gelmesiyle bir kez daha hatırlandı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından Diyarbakır’da açıklanan GAP Eylem Planı, bölgede sulama, ürün çeşitliliği ve elektrik üretimini artırmayı ve 3.8 milyon kişiye iş imkanı sağlamayı öngörüyordu.

AB dayatmasıyla…
Başbakan Erdoğan, planı anlatırken, bundan böyle GAP bölgesinin “Cazibe merkezleri, kalkınma ajansları, motorkent ve metropol” kavramlarıyla tanışacağı müjdesini veriyordu. Uzun yıllar sonra, GAP’ın bir kez daha siyasetin gündemine gelmesi, projeye umut bağlayan kesimleri, yöre halkını sevindirirken, Erdoğan’ın vaat ettikleri arasında şöyle bir değindiği “kalkınma ajansları”nı bir süredir sorgulayan uzmanlar, olayın gidişatını farklı bakış açısıyla değerlendiriyordu. AKP hükümeti, GAP’ı Birleşmiş Milletler Kalkınma Ajansı ve AB işbirliğiyle yürütülen “GAP Kalkınma ve Rekabet Stratejisi” kapsamında ele alıyordu. Bu plana göre proje en fazla 5 yıl içinde tamamlanacaktı. GAP’a ayrılacak kaynaklar konusunda sözler verildi, proje için özel sektörden ve yabancı sermayeden yararlanılacağı duyuruldu. AKP Hükümeti’nin AB destekli GAP planı, Türkiye’de AB dayatmasıyla kurulması öngörülen 27 adet bölgesel kalkınma ajansının gündeme gelmesiyle birlikte sorgulanmaya başlandı.

Satışa hazırlık mı?..
2002 yılında Güneydoğu Anadolu’ya verilen teşvikler, bütçenin yüzde 1.2’si kadar pay taşırken, bu oranı 2007 yılında yüzde 0.6’ya düşüren AKP’nin 7 yıl sonra depreşen GAP sevdasının temelinde acaba ne vardı? AKP, GAP’ı “milli bir proje” olarak mı görüyordu? Yoksa bu proje, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın bir zamanlar ifade ettiği gibi “Babalar gibi satılacak” bir başka kamu yatırımı olarak mı algılanıyordu?

İki can suyu: Dicle – Fırat

GAP’ın hem siyasiler hem de küresel güçler açısından önemi; Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun iki can damarı olan Fırat ve Dicle’den geliyor. Çünkü GAP projelerinden 7’si Fırat, 6’sı ise Dicle Nehri üzerinde planlandı. Yerüstünün en önemli iki su kaynağı olan Fırat ve Dicle’nin, sınır aşan sular olması, nehirlerinin kullanımını uluslararası platformlarda tartışma konusu haline getirdi. Bu sular sadece ABD’yi değil, onun Ortadoğu’daki tek müttefiki İsrail ile Türkiye’nin daimi müzakere partneri AB’yi de ilgilendiriyordu. Tam bu aşamada, GAP ve AB arasındaki ilişkileri mercek altına almak ve Türkiye’nin AB macerasına başlamasıyla GAP kapsamında meydana gelen strateji değişikliklerine değinmek gerekiyor. Kuşkusuz bunun için öncelikle Dicle ve Fırat’ın Türkiye ve dünya için önemini anlatmak, daha sonra ise AB müzakerelerinde “sınır aşan sularımız” nedeniyle bizden istenen tavizleri analiz etmek yararlı olacaktır. Bu aşamada AB’nin Türkiye’ye dayattığı bölgesel kalkınma ajansları ve GAP İdaresi ile DSİ’nin etkisiz hale getirilmesi de öncelikli hususlar. AB ile Türkiye arasında süregelen “ucu açık” hatta “uçsuz bucaksız” üyelik müzakereleri kapsamında, Türkiye’nin sınırı aşan Dicle ve Fırat’ı en sık gündeme getirilen konuların başında geliyor.

Sularımız esir alınacak…
İlk olarak 2003 tarihli Katılım Ortaklığı Belgesi’nde değinilen bir konu, AB’nin isteği doğrultusunda ertelendi. AB Komisyonu 2004 tarihli Etki Değerlendirme Raporu’nda ise Ortadoğu’daki suyun giderek daha stratejik bir konu haline geldiğine dikkat çekerek şu ifadelere yer verdi: “Türkiye’nin AB’ye katılımı ile beraber su kaynakları ve altyapılarına (Fırat ve Dicle nehir havzaları üzerindeki barajlar ve sulama sistemleri, İsrail ve ona komşu ülkeler arasında su alanında sınır ötesi işbirliği) ilişkin uluslararası yönetimin AB için önemli bir mesele haline gelmesi beklenebilir.” Yani AB, Fırat ve Dicle için Ren ve Tuna nehirlerinde uygulanan sistemin bir benzerini öngörüyordu. Sonuç olarak Türkiye’den talep edilen şey, topraklarından geçen bu iki yaşam kaynağının denetimini AB güdümündeki bir komisyon ya da uluslararası organizasyona devretmesiydi…

-devam edecek-

Bölüm 1

Bölüm 2

Bölüm 3

Bölüm 5

Bölüm 6

Bölüm 7 - SON-
Kullanıcı küçük betizi
tuba
Üye
Üye
 
İletiler: 1113
Kayıt: Cmt Ara 29, 2007 21:09
Konum: Güneşin doğduğu yerden...

Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 10 konuk

x