Bir Direniş Projesi: GAP -6-

Tartışma Alanı

Bir Direniş Projesi: GAP -6-

İletigönderen tuba » Cmt Tem 26, 2008 22:01

BİR DİRENİŞ PROJESİ: GAP
-6-Yeniçağ
19 Temmuz 2008

AKP, GAP İdaresi’ni Lağvederek Sistemi Değiştirdi
Kalkınma ajansları Türkiye’yi eyaletlere bölme planı

Eski Devlet Bakanı Abdüllatif Şener, GAP bölgesinde 3 kalkınma ajansı kurulacağını söylüyordu. Geniş yetkilere sahip bu ajanslar, ulus-devlet yapımız için bir tehdit olarak görülüyor
Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı yapan Abdüllatif Şener, Türkiye genelinde kurulması planlanan 27 bölgesel kalkınma ajansı hakkında bilgi verirken, “GAP Bölge Kalkınma İdaresi”ne de atıfta bulunuyor. Kalkınma Ajansları Kanunu kapsamında, GAP bölgesinde 3 tane kalkınma ajansı kurulacağını söyleyen Şener, bölgesel kalkınma hedefi ile başlatılacak proje seferberliğinde GAP’ın önemini vurgularken GAP bölgesinde yatırım yapmanın avantajlarına değiniyor ve bölgenin Ortadoğu pazarına yakınlığına işaret ediyordu.

AB istedi diye…
AKP Hükümeti’nin bu kadar önem verdiği ve AB’nin de Türkiye’ye her fırsatta dayattığı bölgesel kalkınma ajanslarının mantığı neydi ve GAP ile bağlantısı nereden geliyordu? Resmi Gazete’nin 8 Şubat 2006 günlü sayısında “Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkında Kanun” adını taşıyan 5449 sayısı verilmiş yeni bir yasa yayımlandı. Toplam 32 maddeden oluşan bu yasa ile Türkiye toprakları 26 bölgeye ayrıldı. Ankara, İstanbul ve İzmir illeri kendi başlarına birer bölge sayıldı; diğer bölgeler iki ve daha çok sayıda ili kapsayacak biçimde oluşturuldu. Yasa, her bölgede birer “kalkınma ajansı” adı verilen bir yönetim birimi kurulmasını öngörüyordu. Kurulan yapı Avrupa Birliği’nin isteği üzerine gündeme gelmiş ve yasa bu istek nedeniyle çıkarılmıştı. Bu arada, 1989’da 15 yıllığına kurulan GAP Bölge Kalkınma İdaresi’nin görev süresi bitmek üzereydi. Yapılan bir düzenlemeyle, kurumun görev süresi 2004 tarihinde 3 yıllığına uzatıldı.

Bölge İdaresi’ne iptal…
6 Kasım 2007’de görev süresi dolan idareye, 5 yıl daha süre tanındı. Bu süre içinde, Kalkınma Ajansları, Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkındaki Kanun çıkarıldı. Bu sayede GAP İdaresi lağvedilerek, yerine kamu kuruluşu niteliğinde olmayan bölge kalkınma ajansları kuruldu.

Parçalama projesi…
Geniş yetkilerle donatılan ajanslar, Türkiye’yi eyaletlere bölerken, özellikle ulus-devlet yapısının bekasına yönelik endişe taşıyan kesimler, projenin Türkiye’de federalizmin altyapısını oluşturacak önemli bir adım olduğu konusunda görüş bildirmeye başladılar. Kalkınma ajansları, Türkiye’nin gündemine ilk kez AB sürecinde getirilmedi. Osmanlı döneminde de benzer bir proje yine Batı tarafından önerilmişti.

Sadrazam Sait Halim Paşa da AKP’li miydi?

Kemal Cabioğlu’nun “Ekonomide Kurtuluş Savaşı” adlı kitabında 20 Haziran 1913 tarihinde Osmanlı’nın Avrupa baskısı ile yayımladığı bir genelgeye yer veriyor. Sadrazam Sait Halim Paşa’nın genelgesinde özellikle şu maddeler çok dikkat çekiciydi:

“Madde 1: Geçici vilayet kanununa göre, vilayet meclislerine, mahalli işler için karar alma yetkisi verilmiştir. Vilayetlerin ayrıca bütçeleri olacaktır. Memurların görev ve yetkileri geliştirilmiştir.

Madde 9: Bu kararname ile vilayet merkezlerine geniş ölçüde borçlanmak imkânı sağlanmıştır.

Madde 10: Fransız Bomparti Paşa’nın başkanlığı altında, her vilayete oraya ne kadar jandarma gerektiğini tespit etmek üzere müfettişler yollanmıştır.”

Yıllar sonra…
Sait Halim Paşa’nın genelgesinden yıllar sonra AKP iktidarınca hazırlanan projeye göre, ajansların hizmet vereceği bölgeler, Ankara ile değil AB’nin başkenti Brüksel ile doğrudan bağlantı kurabilecektir. Yatırım ve projeler için kaynaklar, yabancı ülkelerden ve AB fonlarından “bağımsız” girişimle sağlanabilecek, kısacası Türkiye Cumhuriyeti tam anlamıyla federatif bir yapıya dönüşecektir. Eyalet sistemini öngören Bölgesel Kalkınma Ajansları’nın kapsadığı iller konusunda açıklama yapılırken, Türkiye’nin 12 bölgeye ayrıldığı duyuruldu. İlk etapta İzmir, Adana ve Mersin’de kurulması öngörülen ajanslar için kararnameler çıktıktan sonra, en geç bir ay içinde Kalkınma Kurulu’nun toplayacağı ve ajans temsilcilerini belirleyeceği bildirildi.

Ajansların gündeme getirilmesi, 25 Nisan 2003 tarihli Kamu Yönetimi Temel Kanunu taslağının 25 maddesi ile oldu. Bu maddede Bölge Kalkınma Ajansları’nın kurulması öngörülüyordu. Bu girişim, o dönem kamuoyunun büyük tepkisini topladı. Öyle ki, AKP hükümeti geri adım atarak, yasa tasarısını parçalara ayırdı.


Ülkemizin yer altı ve yerüstü kaynakları talan ediliyor

Tüzel kişiliğe sahip olacak kalkınma ajanslarının, özel hukuk çerçevesinde çalışacağı bildiriliyordu. Bölgelere yabancı sermaye çekmek amacıyla faaliyet yürütecek ajanslar, geniş kamu yetkileriyle donatıldıkları halde özel hukuka tabi olacak ve yabancı sermayenin başvuru işlemlerinde tek yetkili merci olarak çalışacaktı.

Ulusal düzeyde koordinasyonu Devlet Planlama Teşkilatı tarafından sağlanacak olan bu ajansların bir başka amacı, yerel yönetimlerin planlama ve proje çalışmalarına teknik destek sağlamaktı. Kurulduğu bölgelerde, kırsal kalkınma kapasitesini artırmaya yönelik çalışmalar yapacağı açıklanan ajansların, bu kapsamdaki projelere destek vermesi bekleniyordu.

“Türkiye Cumhuriyeti’nin milli devlet karakterini büyük ölçüde değiştirecek” bu atılım, AKP iktidarının federalizm doğrultusunda attığı en büyük adımlardan biri olarak tarih sayfalarına geçti. 2006 yılında “Kalkınma ajanslarının kuruluşuyla ilgili yasa” tasarısını Meclis gündemine getiren AKP, Osmanlı’ya 1913 yılında Avrupa ülkeleri tarafından dayatılan bir projenin gönüllü taşeronluğunu üstleniyordu.

Para AB’den gelecek…
Ajans gelirlerinin bir kısmı devlet bütçesinden sağlanacak, devlet kuruluşlarında çalışan memurlar ajanslarda görev alabilecekti. Yabancı sermaye için kurulduğu söylenen bu ajanslar, aynı zamanda bulundukları bölgelerin kalkınma planlarını da hazırlayacaktı. Bölgeler arası rekabet anlayışına dayanan yasa tasarısı ile kurulacak ajansların denetim mekanizması da özel sektörün ve AB’nin tekelinde olacaktı. Türkiye’nin yer altı ve yerüstü doğal kaynaklarının talan edilmesine, emek-sermaye çatışmasının çıkmasına ve milli kaynakların AB sermaye çevrelerine peşkeş çekilmesine olanak sağlayan bu yasa tasarısı ile Ankara’nın etkinliği neredeyse sıfıra inecek, merkezi yönetimden, yerinden yönetim sistemine hızlı bir geçiş yaşanacaktı.

Türkiye’ye yönelik AB ve ABD dayatmalı federasyon baskılarına hız kazandırması beklenen kalkınma ajanslarının, özellikle GAP ve dolayısıyla en hassas bölgelerimizden biri olan Güneydoğu Anadolu ile ilgili faaliyetleri ise başlı başına bir tez konusudur. Hemen her icraatları ve söylemleriyle Türk yargısının önüne çıkmaya alışmış yerel yöneticilere “Türkiye’nin milli kaynaklarını kullanma” konusunda sınırsız yetkiler tanıyacak bu yasa tasarısı ile Türkiye tam anlamıyla bir felakete sürüklenmektedir. Buna en somut örnek ise, Diyarbakır’ın DTP’li belediye başkanı Osman Baydemir’in söylediği “Şırnak’ta çıkarılan kömür, Batman’da çıkarılan petrol ve GAP’taki barajlardan elde edilen enerji gelirinin bir kısmı bölgede kullanılmalıdır” sözleridir.

Geleceğimize tehdit…
Bölgesel kalkınma ajanslarının, ülkemizde uygulamaya konmak istenen yerelleşme politikalarının etkili bir aracı olduğunu söyleyen USİAD Başkanı Fevzi Durgun, bu ajansların örnek alındığı Batılı ülkeler ile Türkiye şartlarının birbirinden çok farklı olduğunu belirterek, ajansların Türkiye’ye getireceği olumsuzluklar konusunda şu değerlendirmeleri yapıyor:

“Bu modelin uygulandığı ülkelerin koşulları bizden çok farklı. Kaldı ki bu ülkelerde de arzu edilen sonuçları vermediği görülmüştür. Bölgesel Kalkınma Ajansları kurulduktan sonra GAP Bölge Kalkınma İdaresi’nin kapatılması karara bağlanmış, ancak bu tarih uzatılmıştır. GAP bölgesinin de diğer bölgeler gibi bu kalkınma ajansları modeli ile kalkınması planlanmıştır. Ancak bu modelin AB’nin ısrarla üzerinde durduğu bölgeler arası gelişmişlik farkının azaltılmasında etkili olacağından kuşku duyulmaktadır. Bu model ülkemizin ulus devlet bütünlüğünü tehdit eden bir ortamın oluşmasına katkıda bulunabilecek bir modeldir. Bu nedenle, bu alandaki uygulamalar dikkatle takip edilmelidir.”

Gap bölgesinde istikrarsızlık körükleniyor

AB’nin Fırat ve Dicle suları ile bu iki nehir üzerindeki barajlar, sulama tesisleri ve dolayısıyla GAP projesinin uluslararası bir yönetime devri konusundaki beklentisi, Türkiye’nin yalnızca ekonomik problemi değil, aynı zamanda güvenliğini ve üniter yapısını da yakından ilgilendiren hayati bir mesele.

ABD, kabadayı…
BOP kapsamında Irak’ı işgal ederek Ortadoğu coğrafyasına fiili olarak yerleşen ABD, bölgenin geleceğine dair tüm hayati kararlarda “tek söz sahibi” gibi davranırken, Türkiye’nin komşu ülkelerinde okyanus ötesinden planlanan ve uygulanan operasyonlar da GAP projesini direkt olarak ilgilendirmektedir. Irak’ın toprak bütünlüğü üzerindeki tehditler, ülkenin kuzeyinde ve doğal olarak Türkiye’nin güneydoğusunda ABD eliyle kurulan suni bir Kürt devleti yapılanması, İsrail’in Arap ülkelerine yönelik saldırgan tutumu ve bu arada Avrasya coğrafyasındaki renkli darbelerin yol açtığı sürpriz siyasi gelişmeler, Türkiye’yi ve dolayısıyla da GAP projesini yakından alakadar etmektedir.

GAP bir pırlanta…
Ortadoğu coğrafyasındaki su, ne yazık ki sadece bu coğrafyanın sakinlerini değil, su ve diğer enerji kaynaklarının giderek daha fazla tükendiği yönünde endişe yaşayan Batı’yı da ilgilendirmektedir. Bölge ülkelerinin, küresel güçlerin emperyalist kolları ile kuşatılmasının yegâne nedeni, bu enerji kaynakları ve su zenginliğinden başka bir şey değildir. Bu da beraberinde, Türkiye topraklarındaki en stratejik bölgelerin, yabancı sermayenin hizmetine “sınırsız” açılması sürecini getirmiştir. GAP bölgesine komşu olan topraklarda siyasi ve askeri açıdan yaşanan hareketli yıllar, Türkiye’yi farklı şekillerde etkilemiştir. Bölgedeki siyasi ve ekonomik istikrarsızlık dönemi, GAP’ı siyasilerin gündeminde en alt sıralara düşürmüştür. Bazı stratejistlere göre ise, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile sınırdaş ülkelerde son yirmi yıldır tırmandırılan problemler, küresel güç odaklarının bu topraklardaki enerji ve su kaynaklarına hâkim olma politikalarının bir uzantısından başka bir şey değildir.

Düşman tek değil…
GAP bölgesindeki istikrarsız durum, Türkiye’nin bu projeyi tamamlamasına engel olmakta, Türkiye’nin bu zaafından yararlanan yabancı sermaye soluğu Anadolu topraklarında almakta ve bu arada AB-ABD-İngiltere ile İsrail ortaklı bazı projeler de eşzamanlı olarak yürütülmektedir. AB’nin Türkiye ile “ucu açık” müzakerelerinde su konusunu sinsice gündeme getirmesi ise bu sürecin bir parçasıdır. AB’nin GAP bölgesine yönelik stratejisinin bugünkü adı; “Kalkınma Ajansları” dır.

-devam edecek-

Bölüm 1

Bölüm 2

Bölüm 3

Bölüm 4

Bölüm 5

Bölüm 7 - SON-
Kullanıcı küçük betizi
tuba
Üye
Üye
 
İletiler: 1113
Kayıt: Cmt Ara 29, 2007 21:09
Konum: Güneşin doğduğu yerden...

Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 8 konuk

x