Bir Yıldan Daha Az Bir Zamanda… / Banu AVAR

Banu AVAR haftalık yazıları ile yaşanan gelişmelere, gündeme ışık tutuyor.

Bir Yıldan Daha Az Bir Zamanda… / Banu AVAR

İletigönderen Türk-Kan » Cmt Eyl 25, 2010 19:32

Bir Yıldan Daha Az Bir Zamanda…

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 24 Eylül’de New York’da CFR (Dış İlişkiler Konseyi) adlı örgütün yuvarlak masasındaydı. Ve bu gizli, masonik, ‘dünyayı işgal’ amacı güden Siyonist oluşumun toplantılarına 3. kez katıldı.

1997'de katıldığı toplantıda CFR’nin konusu Refah Partisi idi. Bu toplantı sonrası Refah Partisi içinden AKP doğacaktı.

Nisan 2001'de Abdullah Gül yine masonik / Siyonist örgütün masasındaydı. Bu toplantıdan sonra AKP iktidara çıkacaktı.

AKP sahneye çıkmadan önce yollardaki taşlar CHP ve MHP’ye temizletilecek, bunun için özel bir görevli Kemal Derviş Türkiye’ye gönderilecekti.

Ve 9 yıl sonra Abdullah Gül, Türkiye’nin ‘tarihi virajında’ yine CFR (Council on Foreign Relations) Dış İlişkiler Konseyi masasına oturdu. Görüşmeler GİZLİ olduğu için, toplantı konusu hakkında Türk milletine bir açıklama yapılmadı.

CFR de ne?

Emperyalizm soyut bir kavram. Emperyalizmin eli kolu kafası yok. Görülebilir değil. Görülenler, CFR, Bilderberg, Trileteral mensupları. Küresel şirketlerin ağababaları, CIA'nin başındakiler, NATO’nun Rassmussen’i, BM’nin Ban Ki Moon’u, İMF’nin Strauss-Kahn’ı, Brooking Enstitüsü'nün Kemal Derviş’i, psikopolitikin Vamık Volkan’ı, dünyayı parçalama uzmanı, Martti Ahtisaari, AB başkanı Rompuy ve bunların ülke içindeki uzantıları…

Dünyaya yön veren gizli örgütlerin en tepesinde CFR var. Yani Dış İlişkiler Konseyi (Council on Foreign Relations.) ‘Küresel Memurlar’ başlıklı yazımda yazmıştım:

‘Bu gizli örgüt, ilk paylaşım savaşı sonrası örgütlendi. Dev şirketlerin sahipleri, ve dünyanın en büyük kan emicileri çekirdek bir yapılanmada birleşti. Başkanı, Avrupa’nın en zengini Lord Rothshields’di. En büyük patlayıcı yapan fabrikalar, tüm savaş oyuncakları bu ailenindi.

Hedefleri tarih boyu diğer istilacılarınki gibiydi: Dünyaya ‘Yeni bir düzen’ kurmak, bunun için ulus devletleri ‘bölüp parçalamak!’

1927'de Amerika’nın en zengin adamı Rockefeller de onlara katıldı.. Dünyayı bir ağ gibi saracaklardı. Nato ve BM genel sekreterleri de, İMF, Dünya bankası başkanları da, AB yönetimi de, bazı devlet ve hükümet başkanları da bu gizli örgüt tarafından ‘atanmaktaydı’.

CFR yani Dış İlişkiler konseyi, Bilderberg ve Trileteral adlı bu gizli örgütlerin mottosu: ‘Herşey tek dünya devleti için!’dir.. Bunun tercümesi, ‘Herşey çok uluslu şirketlerin çıkarı için’dir.

Örgüt’ün onursal başkanı olan David Rockefeller hedefi şöyle açıklamıştır:

‘Dünyada 200 civarında olan devlet sayısı yakın gelecekte 1000’e çıkacaktır. Dünyada ulus devletlerin modası geçmiştir.. Gelecekte devletler, finans sektörü tarafından idare edildiğinde dünyaya barış ve huzur gelecektir..’

Demekki küresel çetenin bekası için, ulus devletlerin tasfiyesi gerekiyor. Küçük olanı yutmak daha kolay. Bu nedenle ulus devletler önce şehir devletçiklere bölünecek sonra enerji ve madenler, su kaynakları ele geçirilecek. Planın özeti bu.

Planın hayata geçmesi , CFR’ye sadık devşirilmiş ‘siyasiler’e bağlı …

‘AKP’nin tüzük ve programında CFR imzası var.’

AKP bir CFR projesiydi. Amerikan gizli devletinin bir ürünüydü. Arslan Bulut ‘Küresel haçlı seferi’ adlı eserinde yazıyor:

‘New York'tan gönderilen memorandumda belirtilen Türkiye'nin şehir devletlerine ayrılması plânı, AKP Program ve Tüzüğüne hemen hemen aynı ifadelerle’ geçirilmişti. 2001 yılında bu hükümeti kuracak olanlara New York'tan gönderilen memorandumda 'Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve millî hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır.’ deniyordu.

AKP kuruldu. Program ve tüzük CFR ‘tavsiyesine’ uygundu. Ve 9 yıl sonra gelinen noktada Türkiye yerel yönetimlere ‘geçiş’ konusunda büyük adımlar attı. (Meraklısı Küresel Haçlı Seferinde CFR Memorandum’unun Türkçe ve İngilizcesine bir göz atsın. AKP program ve tüzüğüyle karşılaştırsın.)

Bu adımlar atılırken, küresel çete, başından beri olduğu gibi, sadece AKP ile iştigal etmedi. CHP, MHP ve SP içindeki ‘özel’ kişilikleri de yönlendirdi. Ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel operasyonları ELİTLER eliyle yönetti. BASIN YAYIN ve ÜNİVERSİTELER’de darbeler yaptı.

Bunlara muhalefet edecek olanları Kanada’da beslenen hahamların ve benzerlerinin ‘iddialarıyla’ hapise tıkdırdı. TSK’yı önce NATO’yla zehirledi, ardından diğer CFR uzantılarıyla sızma operasyonuna tabii tuttu.

CFR’ce kurdurulan platformlarda, mesela Global İlişkiler adlı platformda, TSK’nın üst düzey mensuplarından, işadamlarına, siyasilere ve akademisyenlere kadar uzanan ‘seçilmiş elitler’ yeraldı. Bu şeytani plana uzak kalanlar, sahnenin de dışında kaldı. Sahne ışıkları altında olanların hepsi, ‘tek dünya’cı Rothshield/Rockefeller camiasının, periferisinde olanlardı.

‘Herşey Ankara’dan çözülemez!’

Şimdi ‘YEPYENİ’ bir anayasa yolda! CFR federasyon anayasası istiyor! Vazgeçilmezi ‘başkanlık sistemi’. Başbakan bu konuyla referandum ertesini açtı. Sonra birden konuyu kapattı. CFR memurları, ‘henüz erken’ ikazı yapmıştı.

‘Daha yavaş ve dikkatli’ adımlar atılacaktı.

Cumhurbaşkanı Gül, son CFR toplantısından sonra mesajı verdi: ‘Herşey Ankara’dan yönetilemez!’di.

CFR memorandumuna uygun olarak önümüzdeki 1 yıl içinde ‘YERELLEŞME /EYALET SİSTEMİ’ yani Rockefeller /Rothshields ‘Tek Dünyacı’ örgütünün nihai hedefi, fısıltılardan konuşmalara, derken yeni anayasaya geçecek ve gümbür gümbür gelecekti.

Türkiye Eyalet sistemine taşınırken, küreselcilerin en önemli iki aygıtının, Türkiye’yi mekan seçtiğini de açıkladı. Küresel sermayenin başkenti, New York, ilk kez yurtdışında bir ‘EYALET İRTİBAT BÜROSU’ açacaktı. İstanbul, evsahibi olacaktı. Doğu’dan sonra Türkiye’nin batısı da olandan kat kat fazla nitelikli ajan kaynayacaktı.

Yine İstanbul, 2011’de UNPF (BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NÜFUS FONU)na evsahipliği yapacaktı. (Bu kurumun yakın coğrafyada özellikle balkanlardaki nüfus manüplasyonu faaliyetleri incelenmeye değer.)

CFR, gizli ve açık örgütleriyle üzerinde çalıştığı, ‘İstanbul merkezli yakın Doğu federasyonu’ ve Diyarbakır merkezli Ortadoğu federasyonu’ vizyonunda adım adım ilerliyor..

.. CIA istasyon şefi Paul Henze’nin ‘Türk halkına sabah akşam ‘federasyondan’ bahsedilmeli, kulakları bu duruma alıştırılmalıdır!’ sözüne uygun olarak televizyon ve gazeteler marifetiyle, ‘federasyon’ ‘yerelleşme’ halk arasında ‘normalleştiriliyor’.

Ve medya ‘Sayın’ APO’nun siyasi bir aktör oluşunu beyinlere çakacak. Bundan sonra hergün her haber bülteninde karşınıza APO ve federasyon söylemi çıkacak

Birkaç ay sonra, 2011’de Türkiye daha sıkışık bir gündemle yaşayacaktır. ‘Zaman daralıyor’ …

Emperyalizmin Türkiye ve bölge planları, bir kukla devletçik ön görüyor. PKK ve siyasi kolu BDP, Barzani ile birlikte CIA ve diğer istihbarat birimleri eşliğinde adım adım ilerliyorlar.

Bunlar ‘boş laf’ olarak niteleyenler, son birkaç günün ‘görüşmelerini özetleyen haberleri alıp duvara yapıştırsınlar!

24 Eylül tarihli Yeniçağ gazetesinde Fatih Erboz haberi:

    *Adalet ve İçişleri bakanlıkları ile MİT, Genelkurmay Başkanlığından isimler, Öcalan’la görüşüyor.

    *AKP, BDP’yle görüşüyor. BDP , APO’yla görüşüyor.

    *PKK, ‘Türkiye ortak düşman!’ şiarıyla İsrail ve Ermenistan’la görüşüyor.

    *MİT müsteşarı Hakan Fidan ABD’de CIA ile görüşüyor.

    *CIA Direktörü Panetta, Fidan’la görüşme öncesi gizlice İsrail’e giderek MOSSAD Başkanı Dagan’la görüşüyor.

    *Bağdat Büyükelçisi Murat Özçelik, Barzani’yle görüşüyor.

    *PKK uzantısı STK’lar Barzaniyle görüşüyor.

    Cumhurbaşkanı Abdullah Gül New York’da CFR ile görüşüyor.

    Muhalefet lideri Kılıçdaroğlu, Avrupa’da ECFR* üyeleriyle görüşüyor.
Halkla kim görüşüyor? CIA uzmanları ve bağlı memurlar halkla en sıkı fıkı ilişki içinde olanlar…

Bu araba devrilir!

Onlar Türkiye’nin iki cepheli bir çatışma ortamına gireceğinden sözediyor. Yani buna hazırlık yapmaktalar. Henri Barkey, ‘Kürt -Türk ve dinci – laik ekseninde çatışmalar’ bekliyor.

‘Dünyayı ele geçireceğiz!’ diyen küresel sermayenin komuta merkezi CFR emriyle, Türkiye hızlı bir virajdan geçiyor.

Sözümüz odur ki, bu virajın sonunda bu araba devrilir. Enerji anlaşmaları, uyuşturucu işleri, krom ve bakır peşkeşleri, Türkiye, İran,Suriye, Irak’ın parçalı haritaları yollara serilir…

Öncelikle, Güneydoğu’da yaşayan PKK ve uzantısı ağaların elinde tarumar olmuş yöre halkı, bu baskı ve zülme ‘yeter’ diyecektir. Ortak dertlerle kavrulan ülkenin her yanında mazlumlar da giderek seslerini yükseltecektir.

Bunu öngören yabancı istihbarat memurları, milli duruşu, Kürt Türk çatışmasında eritmek isteyeceklerdir.

Her unsuruyla Türk halkı, tüm partilerin içindeki vatansever güçler, bir araya gelecek, başımıza örülen çorabı delik deşik edecektir. Ve tüm bunlar 1 yıldan az bir zamanda gerçekleşecektir.

Bana gelen iletilerde sık sık kızgın bir tonda, ‘Çözüm ne onu söyle!’ diyen kardeşlerime sesleniyorum. ‘Çözüm hepimiziz!. O muhteşem pratik zekamızı kullanmazsak… ezilip gideriz!


*ECFR : European Council on Foreign Relations.


Banu AVAR, 25 Eylül 2010

http://www.banuavar.com.tr/?pg=articles&id=66

Elmek: banuavar@superonline.com



Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Bir Yıldan Daha Az Bir Zamanda… / Banu AVAR

İletigönderen metinozlem » Pzr Eyl 26, 2010 17:38

Banu Hanım,

Biliyor musunuz? Arslan Bulut, AKP nin CFR projesini açıkladığı iki makalesi için sanıyorum 13 yıl ceza istemiyle yargılanmaya başlanacaktır. 12 Eylül ile birlikte ileri demokrasiyi de bırakıp çok derin demokrasiye geçtiğimiz için durum budur.

Söyler misiniz, 1800 lü yıllarda ABD, Merzifon, Tarsus ve Harput'da ne arıyordu. Kayseri'de Talas olmak üzere söz konusu yerlerde neden kolejler açıyordu? Vadedilmiş toprakları tam paylaşacaklardı, Mustafa Kemal engel oldu.

CFR denilen kuruluşun kökleri çok derinlerdedir.

Prof. McCarty, 2000 li yıllara doğru İstanbul'daki bir konferansında şöyle demişti: "Mustafa Kemal olmasa idi, Konya ovasına sıkışmış 5-7 milyon türkü kılıçtan geçirmek ne kadar zaman alırdı ki..."

Evangelist G.W. Bush, boş yere söylemedi: "Haçlı seferini başlatıyorum" diye.

Sizin kadar iyimser olmayı ne hadar isterdim bir bilseniz...

En derin saygılarımla
Kullanıcı küçük betizi
metinozlem
Üye
Üye
 
İletiler: 15
Kayıt: Prş Haz 03, 2010 17:38

Re: Bir Yıldan Daha Az Bir Zamanda… / Banu AVAR

İletigönderen AVA » Pzt Eyl 27, 2010 11:15

BABA (The Godfather) Mafya Yöntemi ve Kesilen Racon - Yılmaz Dikbaş

4Temmuz 2001 tarihinde ABD'de Siyonist Lobilerle racon kesen Recep Tayyip Erdoğan bugünlerde çok sıkışmıştır. Bir yanda, Siyonist Babalar, artık 'ricalarının' daha fazla geciktirilmeden yerine getirilmesini istemektedir. Diğer yanda, tüm baskı, kuşatma ve dayatmalara rağmen ulusalcılar direnmekte, teslim olmamaktadır.

Ya Siyonist Mafya'nın 'ricalarını' yerine getirecek, ya da 'kafası koparılacak', yani koltuktan alaşağı edilecektir!

--------------------------------------------------------------------------------

Başrolünü Marlon Brando'nun oynadığı Baba (The Godfather) filmini sanırım izlemeyen kalmamıştır.

1930-1940 süreci, Amerika'da mafya çetelerinin cirit attığı dönemdir. Kumar, yasadışı içki üretim ve satışı, kadın ticareti ve uyuşturucu bu çetelerin elindedir.

İşte böyle bir süreçte, Sicilyalı Don Corleone Ailesi de New York'ta borusu öten güçlü mafya ailelerinin en önde gelenlerindendir. Marlon Brando'nun canlandırdığı Don Vito Corleone, bu güçlü mafya ailesinin başıdır, yani o "Baba"dır.

Baba Don Vito Corleone, başı derde girip de yasal yollardan çözüm bulamayanların ve doğal yollardan amaçlarına kavuşamayanların başvurduğu yüce bir kişidir. Kendisine gelip elini öpenleri, asla eli boş çevirmez.

Baba, yaptığı iyilikler karşılığı para kabul etmez. Onların kendisine dost olmasını ister, sırası gelince onlardan bir 'ricada' bulunacağını söyler. Baba' filminin hemen ilk açılış sahnelerinde işte bu ilişkilere tanık oluruz.

Huzura önce şişman fırıncı Nazorine girer. Kızının ciddi bir ilişki içinde bulunduğu İtalyan genci, Amerika'da kaçak olarak yaşamaktadır. Fırıncı, Baba'dan bu gencin Amerikan vatandaşı yapılmasını istemektedir. Baba, gerekenin yapılacağına söz verir. Peki, karşılığı ne olacaktır? Racon kesilir: Sırası geldiğinde Baba, ondan bir 'ricada' bulunacak, o da bağlılığını kanıtlayacaktır.

İkinci olarak Baba'nın huzuruna, bir pizza lokantası açmak için paraya ihtiyacı olan genç Antony girer. Baba, gereken parayı verir. Peki, karşılığı nasıl ödenecektir? Racon kesilir: Günü geldiğinde Baba, Antony'den bir 'ricada' bulunacak, genç adam da duraksamadan hizmete koşacaktır.

Baba, 'özel konukları' kabulü sürdürür. Bu kez karşısında, orta yaşlı Bonasera durmaktadır. Biricik kızı, iki kişi tarafından cinsel ilişkiye zorlanmış, kızcağız direnince de hayvanca dövülüp hastanelik edilmiştir. Bonasera önce yasal yola başvurmuş, ancak mahkeme saldırganları salıvermiştir. Şimdi, Baba'dan adalet istemektedir. Baba, adalet yerini bulacaktır, der. Peki, Bonasera bu adaletin karşılığını nasıl ödeyecektir? Racon kesilir: Bir gün Baba, ondan buna karşılık bir hizmette bulunmasını isteyebilecektir.

Mafya kurallarına göre, racon kesildikten sonra sözünü tutmayanın kafası kopartılır!

Mafya örgütleri Amerika'da hiç eksik olmadı. Değişen dünya koşullarına ayak uyduran ve gelişen teknolojik olanaklardan yararlanan mafya örgütleri büyüdüler, güçlendiler, siyasetin içine girdiler, polis şefleriyle ve yargıçlarla çıkara dayalı sıkı bağlar kurup uluslararası üne ulaştılar.

Bu örgütlerin bazıları öylesine güçlendi ki, birleşip, 'dünyayı yönetmek' isteyen bir "Küresel Çete"ye dönüştüler! Bu küresel çetenin en başına da; CFR, Trilateral ve Bilderberg gibi yarı-gizli örgütleri oturttular.

Bir de baktık ki, bu mafya örgütlerinin neredeyse tamamının yöneticilerini Siyonistler oluşturuyor! Ve bu kurnaz Siyonistler, eylemlerini 'lobicilik' adı altında yürütüyor!

Artık 1940'ların Baba Don Vito Corleone'leri tarihe karışmış, yerini çok güçlü Siyonist lobiler almıştır.

Mafya örgütleri çağ atlamış, ama temel ilke değişmemiştir. Günümüzün en güçlü mafya örgütleri olan Siyonist lobiler de, tıpkı 70 yıl öncesi gibi, kendileriyle iş tutanlarla racon kesmektedirler.

Buraya kadar anlattıklarımın Türkiye ile ne ilgisi var? Son 60 yıldır Türkiye'yi yönetmiş olanların büyük bir bölümü, sırayla bu Siyonist Lobilerin tezgâhından geçtiler, racon kestiler! Kimler miydi bunlar?

Hem başbakanlık hem de cumhurbaşkanlığı yapmış olan Süleyman Demirel, Turgut Özal ve Abdullah Gül racon kesmiş olanların en başta gelenleridir!

Ancak ben bu yazımda size, Siyonist Lobilerle en son racon kesmiş başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'ı anlatacağım.

Baba'ların huzuruna çıkabilmek hiç de kolay değildir. Baba, öyle her isteyenle görüşmez! Yukarıda söylemeyi unuttum, Baba Don Vito Corleone'nin huzuruna türlü isteklerle çıkanların hepsi İtalyan'dır ve Baba'nın uzaktan da olsa tanıdığı kişilerdir.

Baba, ya uzaktan da olsa tanıdığı, ya da güvendiği kişilerin önerdiklerini huzura kabul eder. Bu durum, zamanımızda da aynen geçerlidir.

Öyle her ipini koparan New York'a koşup Siyonist Lobilerin önüne çıkamaz! Önce, kişinin kendisini onlara 'güvenilir' olarak sunacak desteklere ihtiyacı vardır. Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanlığı sürecinde (27.03.1994-12. 12.1997) önce ABD Başkonsolosu ile sıkı ilişkiler kurdu. Kendisini ona beğendirdi. New York'taki Siyonist Lobilere ilk olumlu sinyal o zaman gönderildi: "Recep Tayyip Erdoğan ile iş yapabilirsiniz!" Recep Tayyip Erdoğan, yine belediye başkanlığı döneminde, İstanbul'da kurulu "Türkiye Musevileri Cemaati" ile çok içli-dışlı oldu. Onların bir dediğini iki etmedi. Kendisini onlara beğendirdi.

Şu çok önemli gerçeği anımsatayım.

*Tüm Siyonistler, Yahudi'dir.*

*Aman dikkat: Yahudilerini tümü Siyonist değildir.*

Bu nedenle, elbette Türkiye Musevileri Cemaati yöneticilerinin Siyonist olduğunu söylemiyorum! Ama şu gerçeği bilerek vurguluyorum: New York'taki Siyonist Lobiler, Türkiye Musevileri Cemaati yöneticilerinin sözlerine hep çok değer vermişlerdir. Onlardan gelen hiçbir isteği geri çevirmemişlerdir.

İşte size örnek bir olay.

Günümüz CHP'sinin 'ağır toplarından' İstanbul milletvekili Şükrü Elekdağ anlatıyor:

"Ben ABD'de büyükelçi iken zora girdiğimde Jak Kamhi'ye telefon ederdim. 48 saat içinde uçağa atlar gelirdi. Washington'da, Kongre'de Kamhi, Yahudi Lobisi'yle mücadele eder, Yahudi Lobisi'ni bizim lehimize seferber eder, harekete geçirirdi. O bakımdan çok büyük yardımları olmuştur."

Türkiye Musevileri Cemaati'nden de New York'taki Siyonist Lobilere Recep Tayyip Erdoğan hakkında çok olumlu bilgiler gönderildi, "Recep Tayyip Erdoğan ile iş yapabilirsiniz!" denildi. Artık Recep Tayyip Erdoğan için, ABD'deki Siyonist Lobilerin kapısı açılmıştı. O, bu kapıdan bir gün gireceğini çok iyi biliyordu.

Nitekim 4 Temmuz 2001 tarihinde aldığı özel bir davet üzerine ABD'ye giden Recep Tayyip Erdoğan, Siyonist Lobilerin huzuruna çıktı. Recep Tayyip Erdoğan, isteğini bildirdi: Beni Türkiye'nin başbakanı yapın!

Bu istek kabul edildi.

Peki, Recep Tayyip Erdoğan bunun karşılığını nasıl ödeyecekti?

Racon kesildi:

-Başbakan olduktan sonra sırasıyla şu 'ricaları' yerine getirecekti: Kıbrıs, Rumlara verilecek. (*Bu istek yerine getirildi*).

-Ermenistan ile sınırlar açılacak, sözde Ermeni soykırımı tanınacak. (*Açılım başlatıldı*).

-Güneydoğu Anadolu'da bir 'Federe Kürt Devleti' kurulmasının önü açılacak. *('Kürt Açılımı' ve daha sonra 'Demokratik Açılım' adı altında girişim başlatıldı*).

-'Yeni Osmanlı' kavramı altında, Türkiye eyaletlere bölünecek. (*Siyonist lobilerin medyadaki 'tetikçileri' propagandayı başlattı*).

-Türk ordusu yetkisiz ve etkisizleştirilecek. (*'Tetikçi' yazarların yuvalandığı Taraf gazetesinin önderliğinde medyada saldırılar sürüyor *.)

-Türklerin elindeki tüm fabrikalar, işletmeler, bankalar, hava ve deniz limanları, madenler ve tarım toprakları, 'özelleştirme' adı altında ABD-AB-Siyonist İsrailli yabancılara yok pahasına satılacak. (* Bu yönde yolun yarısı geçildi*).

-Başta Fırat ve Dicle nehirleri üzerindeki barajlar olmak üzere, Türkiye'nin tüm su kaynakları ve dağıtım şebekelerinin denetim ve yönetimi, ABD-AB-Siyonist İsrailli kurumlara devredilecek. (* Siyonist İsrailliler, GAP* *bölgesinde çok yoğun çalışıyorlar*).

-İstanbul'da Heybeliada Ruhban Okulu açılacak, Fener Kilisesi Başpapazı 'ekümenik' kabul edilecek ve onun başkanlığında İstanbul'da bir 'Ortodoks Din Devletinin' kurulmasının önü açılacak. (*Girişime, Ruhban Okulu'ndan başlandı*).

-İran 'hâlihazır düşman', Rusya ise 'potansiyel düşman' olarak kabuledilecek. (*İran düşmanlığı dayatılmakta*).

Bir kez daha tekrarlayalım: Mafya kurallarına göre, racon kesildikten sonra sözünü tutmayanın kafası kopartılır! Kafa kopartma, her zaman fiziki anlamda uygulanmaz.

Siyonist Mafya, başbakanlık koltuğuna oturttuğu kişiyi, raconu bozduğunda, alaşağı edip siyasetten silerek de kafa kopartmış olur!

İşin özü şudur; 4 Temmuz 2001 tarihinde ABD'de Siyonist Lobilerle racon kesen Recep Tayyip Erdoğan bugünlerde çok sıkışmıştır. Bir yanda, Siyonist Babalar, artık 'ricalarının' daha fazla geciktirilmeden yerine getirilmesini istemektedir. Diğer yanda, tüm baskı, kuşatma ve dayatmalara rağmen ulusalcılar direnmekte, teslim olmamaktadır.

İşte bu koşullarda, Recep Tayyip Erdoğan; Anayasa, Anayasa Mahkemesi, yargı, yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü gibi temel kurum ve kavramları hiçe saymaktadır. Çünkü ya Siyonist Mafya'nın 'ricalarını' yerine getirecek, ya da 'kafası koparılacak', yani koltuktan alaşağı edilecektir!

Bu gerçek fotoğrafı göz ardı ederek medyada sözde uzmanların yaptığı tüm yorumlar, analizler, irdelemeler, saptamalar ve saatlerce süren oturumlar, paneller, birer gölge oyunundan başka bir şey değildir, halkımızı uyutup oyalamaktan başka hiçbir işlevi yoktur.

Kaynak: http://www.acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=9135
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
Kullanıcı küçük betizi
AVA
Üye
Üye
 
İletiler: 8
Kayıt: Sal Eyl 14, 2010 14:30

Re: Bir Yıldan Daha Az Bir Zamanda… / Banu AVAR

İletigönderen faeres » Pzt Eyl 27, 2010 11:39

İyice karamsar oldum ve de kızgınım!
Kullanıcı küçük betizi
faeres
Üye
Üye
 
İletiler: 1
Kayıt: Cum Ağu 20, 2010 13:03

Re: Bir Yıldan Daha Az Bir Zamanda… / Banu AVAR

İletigönderen anadolucocugu » Pzt Eyl 27, 2010 17:25

burada ulusalcı arkadaşlarla birlikteyiz...yani chp sempatizanıyız en azından...ama chp'nin içinde de ajanların olduğunu söylüyorsanız...lütfen çıkış yolunu da söyleyin...nereye gidelim...kimin yanında duralım...doğru düşünüp yanlış safta durmak büyük bir kayıp olmaz mı...
Kullanıcı küçük betizi
anadolucocugu
Üye
Üye
 
İletiler: 2
Kayıt: Pzr Oca 31, 2010 0:04

Re: Bir Yıldan Daha Az Bir Zamanda… / Banu AVAR

İletigönderen Ram » Pzt Eyl 27, 2010 20:31

anadolucocugu yazdı:burada ulusalcı arkadaşlarla birlikteyiz...yani chp sempatizanıyız en azından...ama chp'nin içinde de ajanların olduğunu söylüyorsanız...lütfen çıkış yolunu da söyleyin...nereye gidelim...kimin yanında duralım...doğru düşünüp yanlış safta durmak büyük bir kayıp olmaz mı...


Kimin yanında durmanız gerektiği bence açık:

Sıvas Kurultay'ından:

    Tıbbiyeli Hikmet (BORAN): “Paşam! Murahhası (delegesi) bulunduğum tıbbiyeliler beni buraya istiklâl davamızı başarmak yolundaki mesaiye (çalışmalara) katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olurlarsa olsun, şiddetle red ve takbih (kınarız, suçlarız) ederiz. Farz-ı muhal (varsayalım ki) manda fikrini siz dahi kabul ederseniz, sizi de reddeder, Mustafa Kemâl’i vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı olarak adlandırır ve tel’in (lânetleriz) ederiz…

    Mustafa Kemâl (ATATÜRK): “Arkadaşlar, gençliğe bakın, Türk Milleti bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat edin.

    Evlât, müsterih (rahat) ol. Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz ekalliyette (azınlıkta) kalsak dahi, mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya İstiklâl Ya Ölüm!

    Tıbbiyeli Hikmet (BORAN): “Varol Paşam!”

    Mustafa Kemâl (ATATÜRK): “Gençler, vatanın bütün ümit ve istikbâli size, nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır.”
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Re: Bir Yıldan Daha Az Bir Zamanda… / Banu AVAR

İletigönderen Güncel Meydan » Sal Eyl 28, 2010 1:10

Ağır taş batman döver
Yeğnisi ferman gever


Mehmet Kerem Doksat : Sayın Banu Avar, bu dönemde belki de Türkiye’nin dirlik ve düzenine en çok hizmet edebilecek Türk Masonluğu’nu ısrarla hasım olarak görmekte, dünyadaki her şer kurumunun temelde masonik olduğunu artık hezeyanî bir şekilde empoze ederek, ortak düşmanlarımıza veya muhaliflerimize hedef olarak göstermektesiniz.

Sizin mentorunuz (o kadarını diyeyim), hayatta tanıdığım en ciddi megalomanlardan biri olan Attilâ İlhan da öyleydi ama bâri hakkımızda “züppe monşerler” demekten öteye gitmezdi (kendi ne idiyse)!

Sırf bu mekânda dünyanın ABG + DDD (WASP + Siyonistler) tarafıdan Armageddon Savaşı’na sürüklendiği kaç kere yazılmıştır! Sanıyorum masonluğunu hiç gizlemeyen tek akademisyenim. Size de kaç kere mesaj yolladım. Önceleri cevap verdiniz bir veya iki kere, sonra hezeyanınıza kapılıp irtibâtı kestiniz!

Ne ilginç ki, yazınızda Fethullah Gülen’den hiç bahsetmemişsiniz!

Çok ilginç, değil mi?


Yazılarınızı dikkatle takip eden ne kadar çok kardeşim var biliyor musunuz?

Bu makalenizdeki “masonik” lâfını kaldırın, ettiğiniz her lâfın altına imzamı atarım.

Ama yeter yâhu!

Şu masonomaninizden, masonofobinizden kurtulun!


Yazık ve üstelik ayıp!

Hâttâ kuşkulanmaya başladım…

Bu yeni dönemde Atatürk ilke ve inkılâplarının en yılmaz müdâfii olan,

yobaz ve rejim düşmanı dinbazlarca lokalleri saldırıya uğrayan bizlere

bu kadar hücum ettiğinize göre, aslında siz bir “ajan provokatör” müsünüz?

Bunların onda birini söyleyen herkes içeride de…

Mehmet Kerem Doksat – İstinye – 25 Eylül 2010 Cumartesi

http://www.keremdoksat.com/2010/09/25/d ... banu-avar/



Masonik tanımlaması sözlükte yer almamakla birlikte, bizdeki algısı ve kullandığımız zaman koyduğumuz anlam şudur: Masonlar gibi gizlilik ilkesini benimsemiş, zaman zaman imli (şifreli) simgelere dayalı iletişim yöntemlerini kullanan, üyelik dizgesi (sistemi) kardeşliğe dayalı derecelendirmelerden oluşan, kökü veya kendisi dışarıda örgütlenmelerdir. Örneğin, F-tipi örgütlenme, masonik bir örgütlenmedir.

Bunun dışında, masonlar, bilindiği kadarıyla, çoğunlukla İskoç ve Fransız ana localarına / âyinliğine bağlıdır ve kökünün dışarıda olduğu açıktır. Mosonlar eskisi kadar güçlü olmamasına karşın, Türkiye'nin bu sarılı durumunda buna pek gerek de yoktur; çünkü bir gizliliğe gerek yoktur ve -bizce- Amerikan-AB hesabına çalışan STK'ların düzeyindedir, demokrasi tasarısı açıklıkla uygulanmaktadır. Dün kapkara olan, bu gün ak-pak olarak sunulmamakta mıdır? Öyleyse, en azından Türkiye'de, masonluk eski gizemini korumamakla birlikte, varsa yurda yapabilecekleri kötülükler birçok kesimce ve bulunan başlar önderliğinde açık açık yapılmaktayken, kendi başlarına çok önemi kalmamıştır. Bu açık açık yapılan kötülüklerin, karanın ak gösterilmesinin alt yapısını hazırlamada hatırı sayılır payları varsa elbette sevinebilirler.

Gelgelelim Kerem Doksat'ın bağlı olduğu loca her ne ise, onun çok üstündeki CFR'nin ve ona bağlı alt örgütlerin üyelerinin birçoğu üst dereceden masondur örneğin. Nasıl oluyor da "bu makalenizdeki 'masonik' lâfını kaldırın, ettiğiniz her lâfın altına imzamı atarım" diyebiliyor? Çocuk mu kandırmaya çalışıyor?

Ulusal mason olmaz; çünkü mason, -en bayağı tanımla- ulusundan çok kardeşlerine bağlı olandır. Kerem Doksat, saçmalama arıyorsa, -kendi gibi Türkçeyi Osmanlıcayla karıştıran- yakın dostu Murat Bardakçı'yı ve saz arkadaşlarını izlemeyi sürdürebilir, cep telefonuyla canlı yayınlara dostlarını güldüren iletiler gönderebilir. Derdi, İslâm dinini kullanmakta olan, din satan, din üzerinden baskı kuran çevrelerse, bazı ünlü masonların bu çevrelerden çıktığını Kerem Doksat çok daha iyi bilir. Bu kadar endişelenmesin, dul kadının kesesinden aşırmasın, biraderleri onu nasılsa korur.

Son Bir İleti: Masonluğunu gizlememek bir ustalık (ma'rifet) olmadığı gibi, böyle yapmak, toplum gözünde doğruluk, haklılık, yasallık yaratmaz. Bu ancak kendince dürüstlük olarak tanımlanabilir. Bu dönemde siz ve "biraderleriniz"e düşen görev ATATÜRK İlke ve Devrimleri'ni savunmak olabilir; biz ise bu tutuma çok başka tanımlamalar getirebiliriz (bu kadarını yazalım).

Bundan ayrıca; içerideki ve dışarıdaki büyük biraderlerine bağlı olmakla yükümlü birinin, -üstelik bir "masonik" sözcüğünün kullanılmasına dahi katlanamayarak "ne ilginç ki, yazınızda Fethullah Gülen’den hiç bahsetmemişsiniz!" yazıp kendini gülünç bir duruma sokan bir masonun- Banu AVAR'a, "ajan provakatör müsünüz?" sorusunu yöneltmesi daha da gülünç.

Kerem Doksat'a önerimiz açık: Kendinden başka bir tin ve sinir uzmanına başvurur yararlanırsa, daha sağlıklı değerlendirmeler yapabilir.

Masonlara da önerimiz açık: Ulusal bir savaşım vermek istiyorlarsa, tüm belgeleri, kayıtları, toplantıları, simgeleri, uluslar arası bağlantılarını, girdikleri başka ilişkileri, üye dizelgelerini, vesaireyi "özgür, bağımsız istençleriyle" -karanlıkta tek bir nokta kalmaksızın- yurttaşların gözü önüne sersinler. Sonrasına Türk Ulusu karar verir. Yoksa "biz aslında şöyle değiliz, böyleyiz, siz yanlış biliyorsunuz; biz şöyle özgürüz, ulusa karşı eylemlerin, etkinliklerin, tasarıların içinde yer almayız" gibi söylemlere herkesin karnı toktur. Birleşik Devletler ve AB güdümündeki sivil! örgütlerin neredeyse her kaydı, her işlemi açıktır, belgelidir. Gözünüz kesiyorsa onlar gibi yaparsınız.
Kullanıcı küçük betizi
Güncel Meydan
Üye
Üye
 
İletiler: 584
Kayıt: Pzr Eki 12, 2008 23:12


Şu dizine dön: Banu AVAR

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x