Yılgınlık ve Teslimiyet
PKK’ın 13 Mehmetçiğimizi şehit ettiği gün (14 Temmuz) PKK’nın Meclis’teki uzantısı BDP “özerklik” ilan ederek, Türkiye Cumhuriyeti’ne meydan okudu!
Bunun üzerine bizler, birden bire umutsuzluğa kapılarak “Türkiye parçalandı! Artık geri dönüş yok!” demeye başladık.
İktidarın, muhalefetin ve ordunun Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik bu KÜRTÇÜ “meydan okuma” karşısında sesiz kalması bizleri derinden yaraladı. “30 yıldır halledilemeyen KÜRTÇÜ-AYRILIKÇI-BÖLÜCÜ PKK TERÖRÜ yoksa sonunda amacına ulaştı mı? “diye düşünmeye başladık.
Aslında, böyle düşünmekte haklıyız!
Bundan 88 yıl önce yokluk ve yoksulluk içinde yedi düvele meydan okuyarak adeta “yoktan varedilen” Türkiye’nin son 30 yılda AYRILIKÇI KÜRTÇÜ TERÖRÜ bir türlü bitirememesi Türk toplumunu “yılgınlık” noktasına getirdi.
Aslında istenen ve beklenen buydu!
CIA’nın Tivistok Enstitüsü’nde öğretilenlere göre, “hedef ülke” önce sersemletilir, sonra alıştırılır, sonra yılgınlığa sevk edilir, sonra da teslim alınır.
Bugün hedef ülke Türkiye bu aşamaların sonuna getirilmiş durumdadır: Alışkanlık aşaması tamamlanmış, yılgınlık aşamasına geçilmiştir. Bu aşama da tamamlanınca son aşama olan “teslimiyet” gerçekleşecektir.
Peki ama buradan geri dönüş mümkün değil midir?
Tabi ki mümkündür!
Yeter ki, biraz inanç ve biraz kendine güven olsun!
Bunun için biraz tarih bilinsin, hafızalar yenilensin!
Biraz tarih bilinip, hafızalar yenilendiğinde Türkiye’nin bugün yaşadığı sorunların “yeni olmadığı” anlaşılacak, geçmişte çok daha imkansız koşullarda bu sorunları çözen Türkiye’nin, bugün de bu sorunları çözebileceğine yönelik inanç artacak ve bu inanç beraberinde kendine güveni getirecek ve bu güven de eyleme geçmeyi sağlayacaktır.
O zaman gelin biraz geçmişe gidelim ve bugünün ayrılıkçı-bölücü-Kürtçüsü BDP’sinin kendi kendine “özerklik” ilan ederek Türkiye’ye meydan okumasının aslında hiç de yeni birşey olmadığını görelim! Görelim ki, geçmişte, üstelik çok daha zor koşullarda, bu meydan okumaya pabuç bırakmadığımızı hatırlayalım.
Biz Bu Filmi Daha Önce Görmüştük
Kurtuluş Savaşı sırasında, “Ekim 1920-Haziran 1921) tarihleri arasında Anadolu’da çıkan KÜRTÇÜ KOÇGİRİ İSYANI öncesinde yaşananlarla, bugün yaşanan KÜRTÇÜ ŞIMARIKLIK fazlaca birbirine benzemektedir.
Şöyle ki:
- • Koçgiri İsyanı’na katılanların ellerinde yeşil-kırmızı-beyaz renklerden oluşan (sözde) Kürdistan bayrağı, ağızlarında ise, “Kürdistan’ın orduları/Kahrettiler barbarları/Vatan için öleceğiz/ İstemeyiz Moğolları” sözlerinden oluşan (sözde) Kürdistan marşı vardır.
• Koçgiri İsyanı, “bağımsız Kürdistan” kurmak amacıyla çıkarılmıştı, ama Sevr Antlaşması’nın 64. maddesine göre önce “özerklik” ilan etmek, sonra da aşamalı olarak “bağımsızlığa” geçmek mümkündü! Bu nedenle, isyancılar Ankara’ya çektikleri telgraflarda Ankara’ya bağlı “özerk idareden” veya “konfederasyon sisteminden” de söz etmişlerdir.
• Koçgiri İsyanı, Kürt Teali Cemiyeti tarafından Dersim’e gönderilen Alişan Bey’in ve Sivas’a gönderilen Baytar Nuri’nin çalışmaları sonunda başlamıştır.Baytar Nuri, Sivas’ın Kangal ilçesinin Yellice bucağında Hüseyin Abdal Tekkesi’nde yaptığı toplantıda, Sevr Antlaşması’na uygun olarak bir Kürt devleti kurulması düşüncesini kabul ettirmiştir.Daha sonra Baytar Nuri, Sivas’ın Zara, Divriği ve Kangal ilçeleriyle, İmraniye, Beypınar, Celalli, Sincan, Hamo, Zınara ve Domurca bucaklarında; Alişan Bey de Dersim’de Kürt Teali Cemiyeti’nin şubelerini kurmuştur.
• Hazırlıklardan sonra Temmuz 1920’de Zara’nın Panza köyünden Mısto adlı bir eşkıya Zara’nın Çulfa Ali köyündeki jandarma karakolunu basarak askeri malzemelerin ikmalini engellemiştir.
• Koçgiri isyanı öncesinde, Dersim’in Hozat ilçesinde bazı Kürt aşiretleri arasında Hozat toplantısı yapılmıştır. Refahiye Kaymakamı Vekili Alişan yanındaki 100 adamıyla birlikte Dersim’e gelerek burada Çemişgezek ve Hozat aşiretleriyle yaptığı toplantıda isyan konuşulmuştur. Toplantı sonunda Baytar Nuri’nin babası İbrahim Ağa’nın hazırladığı bir bildiriyle Kürt aşiretleri Ankara hükümetine isteklerini iletmişlerdir. Bu bildiri, bölgenin ileri gelenlerinden Miço Ağa tarafından, Ankara’ya ulaştırılması için Dersim mutasarrıfına verilmiştir. Miço Ağa, bildiriyi verirken Dersim mutasarrıfına, “Bu isteğimize yirmi dört saat zarfında cevap gelmediği takdirde bu parmaklarımla senin gözlerini çıkartırım” demiştir.
Ankara’ya gönderilen 15 Kasım tarihli bildirideki ayrılıkçı Kürt istekleri şunlardır:
- 1. Kürdistan muhtariyet (özerk) idaresine muvafakat eden (kabul eden) İstanbul Saltanat Hükümeti’nin bu baptaki kararının Mustafa Kemal Hükümeti’nin de kabul edip etmediğinin açıklanması.
2. Kürdistan muhtariyet idaresi hakkında Mustafa Kemal Hükümeti’nin görüş noktasının ne olduğu hususunda aşair rüesasına (aşiret başkanlarına) acele cevap verilmesi.
3. Elazığ, Sivas, Malatya ve Erzincan mıntıkaları hapishanelerinde tutuklu bulunan bütün Kürtlerin derhal serbest bırakılması.
4. Kürt çoğunluğu bulunan mıntıkalardan Türk memurların çekilmesi.
5. Koçgiri mıntıkasına gönderildiği haber alınan müfrezelerin derhal geri çekilmesi.
• Baytar Nuri’nin babası İbrahim Ağa’nın hazırladığı Ankara’ya gönderilen bu bildiriden sonra Batı Dersim aşiret liderleri adına 25 Kasım’da TBMM’ye bir bildiri daha gönderilmiştir. Bildiride TBMM açıkça tehdit edilmektedir:“Sevr Antlaşması gereğince Diyarbakır, Elazığ, Van ve Bitlis illerinde bağımsız bir Kürdistan kurulması gerekiyor. Bu nedenle bu oluşturulmalıdır. Yoksa bu hakkı silah zoruyla almaya mecbur kalacağımızı beyan ederiz”
• Anadolu’nun emperyalistlerce kuşatıldığı bir ortamda, ayrılıkçı Kürt aşiretlerinin bu istekleriyle sarsılan TBMM, bölgeye nasihat heyetleri göndererek ve bazı Kürt aşiret liderlerine milletvekilliği teklif ederek isyan ortamını dağıtmaya çalışmıştır. TBMM’nin bu hamleleri kısmen sonuç vermiş ve Miço Ağa, Diyap Ağa, Ahmet Remzi ve Binbaşı Hasan Hayri milletvekili olmuşlardır.
• İsyancılardan Baytar Nuri, isyan planını şöyle açıklamıştır: “İlk önce Dersim’de Kürdistan istiklali ilan edilecek. Hozat’a Kürdistan bayrağı çekilecek. Kürt milli kuvveti, Elazığ, Malatya istikametinden Sivas’a doğru hareket ederek Ankara Hükümeti’nden resmen Kürdistan istiklalini tanımasını isteyecek”
• İsyanın önderlerinden Seyit Rıza, TBMM’ye katılan Kürt milletvekillerinin Dersim’i temsil etmediklerini, çünkü Doğu Anadolu’da bir Kürt yönetimi kurularak bağımsızlığın ilan edildiğini bildirmiştir.
• Koçgiri İsyanı, Haziran 1921′de bastırılmıştır.
Kürt bayrağı,
Bölücü Kürtçüler,
Türkiye’ye meydan okunması,
Meclis’in protesto edilerek yeni bir yönetimden söz edilmesi,
ve
Özerklik ilanı…
Görüldüğü gibi 1921′deki ayrılıkçı Kürtçülerin istekleri ve faaliyetleri, 2011′deki ayrılıkçı Kürtçülerin istekleri ve faaliyetleriyle birebir örtüşmektedir.
1921′deki istekleri ve faaliyetleri, Mustafa Kemal Atatürk tarafından sonuçsuz bırakılan ayrılıkçı-bölücü Kürtçüler, bıkıp usanmadan aynı istekleri dile getirmeye ve bu amaçla isyan etmeye devam etmişlerdir.
Anlayacağınız, meselenin özü şudur: AYRILIKÇI-BÖLÜCÜ KÜRTÇÜLER, dün KOÇGİRİ’DE, AĞRI’DA, DERSİM’DE yapamadıklarını bugün DİYARBAKIR’DA, ŞIRMAK’TA yapmak istemektedirler.
DEMOKRASİ, İNSAN HAKLARI, KÜLTÜREL HAKLAR vb istekler,”geçek isteği” gizlemeye yönelik kamuflajdan başka birşey değildir.
Ama hiç kimsenin kuşkusu olmasın, yine başaramayacaklar!
Emperyalizmi ve yerli işbirlikçilerini dize getirerek, kanla-ateşle-göz yaşıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti, içinde bulunduğu koşullar her ne olursa olsun, asla bir avuç ayrılıkçı-bölücü KÜRTÇÜ’ye teslim olacak bir ülke değildir.
NOT: Bu yazıdaki tarihsel veriler, Sinan Meydan’ın Eylül ayında çıkacak CUMHURİYET TARİHİ YALANLARI II CİLT, adlı kitabından alınmıştır.
Sinan MEYDAN / 20 Temmuz 2011, sinanmeydan.com.tr