“Çınar Fidanı” yiyen insanlar veya hayvan türleri olduğunu bu güne kadar duymamıştım; cahilliğimden utandım, araştırdım lâkin yok böyle bir şey, bulamadım.


Fotoğrafta, arka planda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı forsu yok.



Onun yerine, kişinin arkasında Osmanlı arması var.





Her konuda uzman, kimin yeni cumhurbaşkanı olduğu belirsiz bu kişinin muhakkak bir bildiği vardır(!) düşüncesiyle ne demek istediğini çözmeye çalışırken kendini yeni başbakan zanneden kişinin sözleri ile karşılaştım, okuyunca ortaya çıktı hikâye.


Biliyoruz; 600 yıl Türkleri en aşağılık tebaası olarak gören, anaları esir pazarlarından satın alınmış Osmanlı padişahları, Anadolu insanının dinî inançlarını istismar ederek onları kullanıp imparatorluğu büyüttü. Anadolu’yu talan eden Haçlı seferlerini insanlık dışı ilan ederken kendileri Viyana kapılarında at oynatmakla övündüler. Gayrimüslim çocukları ailelerinden, yuvalarından koparıp, paralı asker yaparak onları doğdukları toprakların işgallerini genişletmek, kendi ırkından insanları öldürtmek için kullandılar.
Padişahın ağzından çıkacak bir söz ile “kellesi” gidecek kişiler hiçbir zaman “insan” olduklarını bilemediler. Halkın İslâm dinine inancını kendi çıkarları için kullanma yolunda en geçerli güç onları cahil bırakmak idi. “Dünyada çekeceğin kahır ne kadar ağır olursa ahirette mükâfatların o derecede büyük olacak” diyerek Anadolu halkını yoksulluk, mahrumiyet içinde 600 yıl yönettiler. Bu arada kendileri, Anadolu halkından zor kullanarak topladıkları vergiler ile ölçülmeyecek bir sefahat yaşadılar.
Her ne kadar şimdikilerin sefahati o eskilerden daha az değilse de gözleri daha da yukarılarda; “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adı ve maskesi altında “Osmanlı Düzeni”ne dönme yolunda ilk adımlarını atıyorlar.

17 ve 25 Aralık’ta olanları, yani sefahatin o yönünü tartmak yasak fakat Kaç-Ak Saray’ın kaça mal olduğunu İngiliz Bakan Şimşek söyledi; 1 milyar 370 milyon lira. Asgari ücretle çalışan 10 milyon 538 bin vatandaşımızdan bir ayda kesilen “gelir vergisi” bu. Osmanlı’ya dönüşümün bir ayağı bu Kaç-Ak Saray. Bu sarayın aylık elektrik faturası da 700 bin lira, yani bu asgari ücretli 760 vatandaşımızdan bir aylık maaşının toplamı.

Bir diğer ayağı, 2013’de çıkan haberde göründü:
“Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 2014 yılı liselerde okutulması amaçlanan haftalık ders çizelgesi taslağını hazırladı. Buna göre öğrenciler seçmeli dersler sayesinde Osmanlı Türkçesini ders olarak seçebilecek.”






Yandaş basının dış aynası boş duramazdı tabii ki, iki adım önde olduğunu gösterdi sultana.


Kaç-Ak Saray çevresi, böylesine içtenlikle yapılmış bir öneriyi gözardı edemedi, derhal harekete geçti.
“ANKARA (ANKA) - AK Parti Manisa Milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ'ın TBMM'ye Osmanlıcanın zorunlu ders veya seçmeli ders olması yönünde verdiği kanun teklifleri, Milli Eğitim Bakanlığı ve TBMM Milli Eğitim Komisyonunca değerlendirildi. Bu değerlendirmeler sonucunda Osmanlıca, MEB Talim Terbiye Kurulu tarafından Sosyal Bilgiler Liselerinde zorunlu ders, diğer liselerde ise seçmeli ders olarak 2013-2014 eğitim öğretim yılı müfredatına konuldu.”

Mustafa Kemal Atatürk 1923’den 1938’e kadar halkımıza “insan” olduğunu, padişahın “kulu” olmadıkları öğretmek için uğraştı, çabaladı. Etrafındakilerin çoğu hâlâ kendilerini padişahın kulları olarak görmekten kurtulamadıkları için bu çabaya katılmadıkları gibi, engellemek için de ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Atatürk’ün en büyük devrimi olan, “padişah kullarından vatandaş yaratma” ancak o devrin insanlarının torunlarında tamamlanabilecek bir devrimdi.

Ne yazık ki bu devrim yarım kaldı ve şimdikilere bu devrimi yıkmak ve geri çevirmek için fırsat çıktı. Bugün sırada, tüm vatandaşlarımıza Osmanlıca öğretmek var. Onları, “Yeni Padişah’ın kulları” yapmaya hazırlanıyorlar.

Biz TÜRKÜZ, Osmanlı değiliz ve olmayacağız!

Atatürk devrimlerine karşı hazırlanan bu son ve öldürücü darbeyi engelleyeceğiz; geleceğimizi, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğini yok etmelerine izin vermeyeceğiz.

Onun için herkes göreve; ne yapabiliyorsak, elimizden gelenin tamamını ve fazlasını yapacağız hep birlikte.