SLOGAN SAVAŞINI KİM KAYBETTİ
Türkiye 8 yıldır sloganlarla dönüştürülüyor, sloganlarla teslim alınıyor… Slogan merakının devletin tepesine de sirayet ettiğini gördük.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, “Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye” diyenlerdendi.
Cumhurbaşkanı Gül’ün sloganı, “Güçlü ekonomi, güçlü demokrasi, güçlü Türkiye” oldu. Zaten daha AKP’yi kurarlarken şunu söylemişti; “Birinci önceliğimiz ekonomi olacak. Ekonomiyi düzeltmeden istediğiniz kadar insan hakları türküsü söyleyin, vatandaş aldırmıyor”.
Başbakan Erdoğan’a göre, “İstiklalimizi kurtarmıştık, şimdi istikbalimiz kurtarılıyor”du.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da, “Onurlu insan, güçlü Türkiye”yi benimsedi.
Öğrendik ki TSK, o slogandan vazgeçmiş, “Güçlü Türkiye, Güçlü Ordu”da karar kılmış.
Oysa Başbuğ 1 yıl önce Zafer Haftası münasebetiyle yayınladığı mesajda, “Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye” sloganına şöyle sahip çıkmıştı:
- “TSK, Atatürk tarafından bizlere emanet edilen ve Anayasa’nın 3’üncü maddesinde de belirtildiği şekilde; Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus-devlet ve üniter-devlet yapısının korunmasında taraftır ve taraf olmaya da devam edecektir. Ülkelerin ve milletlerin bütünlüğünün korunmasının bir bedeli vardır. TSK; bu bedelde kendisine düşen tarihi görev ve sorumlulukların bilinci içerisindedir… Türk Silahlı Kuvvetleri;
- Ulus-devlet ve üniter-devlet yapısına hiçbir gerekçeyle zarar verilmesini kabul edemez.
- Kültürel farklılıklara saygılıdır. Ancak kültürel farklılıkların siyasallaştırılmasını, başka bir ifadeyle siyasal temsil aracı olmasını, toplumsal siyasal kimlik unsuru haline getirilmesini, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası içinde mümkün göremez.
- Terör örgütü ve destekleyicileriyle ilişki kurulmasına yol açabilecek hiçbir faaliyet içinde bulunamaz.
- Demokrasinin sunduğu fırsat alanlarını kullananların, bireylerin en temel hakkı olan yaşam hakkını hedef alan terör faaliyetlerini hiçbir nedenle hoş görmelerini kabul edemez.
- Her konuyu tartışabilme özgürlüğünün, devletin varlığını riske sokacak, ülkeyi kutuplaşmaya, ayrışmaya ve çatışma ortamına sokacak konuları içermemesi gerektiğine inanır… Şüphesiz ki; ‘Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye’dir.”
Anayasa’nın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez maddelerinin değişmesi, ulus devlet-üniter devletten vazgeçilmesi için her cepheden, envai çeşit kampanya yürütülüyor… “Kültürel farklılıklar” bağıra bağıra siyasallaştırılıyor… Terör örgütünün muhatap alınması en açık biçimde dillendiriliyor… Terör örgütü artık sadece siyasi uzantılarına değil, bölgedeki STÖ’lere talimat veriyor… Bunlar için terör en acımasız şekilde kullanılıyor… Ülkenin “iç çatışma” ortamına sokulduğu konuşuluyor… İşte böyle bir noktada, tüm bunlarla mücadelenin formülü olarak takdim edilen o slogandan vazgeçiliyor… Şimdi bu “açılımı” nasıl yorulmamız gerekiyor?
“Slogan savaşının kaybı” olarak mı, “Türkiye’nin üniter-milli yapısı artık TSK’nın da sorunu değil” mesajı diye mi?
“Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye” sloganına Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, “Saddam’ın ordusu güçlüydü, ama Saddam’ı koruyamadı. İran ordusu da Şah’ı koruyamadı. Çünkü demokrasi yoktu, millet zayıftı, halka saygı yoktu” şeklinde tepki göstermişti.
Günay’ın bu sözlerine cevap verilmemiş, ama Balyoz Planı iddialarından istifade TSK, Latin Amerika ordularına benzetilince Genelkurmay Başkanı Başbuğ, “Kimse TSK’yı dünyanın başka ordularıyla mukayese etme hatasına düşmesin. Biz ne Güney Amerika’nın bilmem ne ülkesinin ordusuyuz, ne Kafkaslar’daki bilmem ne ülkesinin ordusuyuz” diye patlamıştı. Başbuğ’un ağzından, “Bizim ‘Bugün A diyelim, ertesi günü çıkalım B diyelim’ lüksümüz yok” sözü de çıkmıştı.
Başbuğ şunları da söylemişti:
“Burası TSK. Muz cumhuriyeti ordusu değil… Bütün bunlar benim askerimin moralini bozuyor. Ben askerimin moralini bozan herkesle savaşırım… Askerin morali, sadece benim sorunum değildir. Bu ülkenin sorunudur. Morali bozuk bir ordu, ülkenin sorunudur…”
“Slogan açılımı”nı bir de bu açıklamaların ışığında değerlendirelim… 1 yıl içinde her şey daha iyiye mi, daha kötüye mi gitti?.. TSK, “Muz cumhuriyeti ordusu” mu oldu?.. Ki, “A” ile “B” yer değiştirdi?
Ve dahi hani, “askerin moralini bozan herkesle savaşılacak”tı?..Bayram değil, seyran değilken yapılan o değişiklik, “Slogan savaşını” bile kaybetmenin ilanı, haliyle askerin moraline bizzat Karargah darbesi anlamına gelmez mi? Peki, “Askerin morali, sadece benim sorunum değil, ülkenin sorunu” dendiğine göre, bu işin gerçek kaybedeni kim oluyor?
Devletin tepesinin “sloganlarını” toparlarsak;
“Güçlü ordu” bu durumda…
“Güçlü ekonomi” diye diye sadece elimizdeki avucumuzdakini değil, her şeyimizi kaybettik…
“Güçlü demokrasi”, “sivil darbe” ve “bölünmenin” kod adı oldu…
“İstikbali” kurtarmaktan geçtik, “istiklali” kaybettik…(ABD Dışişleri’nin iki numaralı ismi Gordon, ‘Bize bağlılığınızı ispat edin’ diyerek tüy dikmedi mi?)
Tüm bunlardan sonra “onurlu insan” kalırsa, “Güçlü Türkiye”ye vasıl oluruz inşallah!..
Sıranın yargıya geldiği bu günlerde Mustafa Kemal’in şu “sloganı” bilmem kimsenin işine yarar mı;
“İstiklal, istikbal, hürriyet, her şey adaletle kaimdir!..”
Müyesser Yıldız
Odatv.com
28.06.2010