“Bordo bereli”ye hiç yakışmadı!
Televizyonlarda terörle ilgili programlarda sık sık görüşüne başvurulan emekli askerlerden biri olan Mete Yarar, Hürriyet’ten İzzet Çapa’ya şu açıklamaları yaptı:
“2008’de dönemin MİT Başkanı Emre Taner, tarihi bir konuşma yapmıştı: ‘Eğer toplumsal sorunları çözmez; güçlü bir ordu, ekonomi, siyaset ve dış politika oluşturamazsak, ulus devlet olarak kalmamız mümkün değil. Yoksa bu coğrafyadaki bütün ulus devletler gibi biz de dağılacağız.’ Aynı zamanda dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de ‘Büyük bir çukura yuvarlanıyoruz, eğer kendi sorunlarımızı bugün çözemezsek, ileriki yıllarda bizim adımıza başkaları çözecek’ demişti. Aslında devlet çok uzun zamandan beri Arap Baharı ve üzerimize gelen bu trenin farkındaydı. Bir müddet bu sorunların üzerine gidildi ama sonra bırakıldı. Yaşadığımız şiddetin sebebi tek başına PKK veya Türkiye’nin iç sorunları değil aslında.”
* * *
Emre Taner, MİT’in 80’inci kuruluş yıldönümünde, “Bulunduğumuz dönem, gelecekte birçok ulus devlet ve milletin hızlı bir şekilde tarih maratonunu kaybetmeye başladığı süreci anlatacaktır. Bu devletler günümüz teknolojik devriminin ve küresel ekonominin rekabetine dayanamayıp ulusal egemenliklerini de büyük ölçüde yitireceklerdir” demişti.
Oysa dağılmaya zorlanan ülkeler, Sovyetler Birliği ve Yugoslavya gibi federasyonlardı. Irak, Suriye ve Libya ise ulus devlet değildi. Evet Sovyetler rekabete dayanamamış ve çözülmüştü, Yugoslavya’yı ise özel bir projeyle çökerttiler. Irak, Libya ve Suriye’yi parçalayan da hedefi 22 İslam ülkesinin haritasını değiştirmek olan ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi’dir.
Bu itibarla, dağılmalar kendiliğinden oluyormuş gibi söylemler kullanmak, gerçekleri örtmeye çalışmaktır.
* * *
Emre Taner, “Ulus-devlet yapısına yönelen tehdit ve kaynakları iyi algılayabilmek, ulusun karşı karşıya olduğu fırsatları ve tehditleri öngörmek, doğru analiz edebilmek ve uygun vasıtalar ile karşı koymak zorunluluğu/ihtiyacı her zamankinden daha fazla hissedilir hale gelmiştir” demişti ama gerçekte Türkiye’nin ulus devlet yapısına en büyük tehdit, öncelikle devleti yöneten kişilerden geliyordu...
“Federasyonu tartışalım” ve “Türk dediğin nedir ki?” lafları ile ulus devlet yapısını sarsmaya başlayan Turgut Özal, bu ülkenin Cumhurbaşkanı idi. Ulus devletin temeli olan Türk kimliğini Anayasa’dan çıkarmaya çalışan Tayyip Erdoğan, halen Cumhurbaşkanı’dır
* * *
Abdullah Gül de kuruluş felsefesine temelinden karşı olduğu bir devletin başına geçmişti. Gül, “Milliyetçilik öyle olmuş ki Türkçülük şeklinde alınmış ve bu ister istemez aksini de bazı insanların aklına getirmiştir. Mesela bunları açık söylemek zorundayım, ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ lafını tutup her yere yaza yaza, Türkiye aslında ilkel bir hale dönmüştür. Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden, en büyük tahribatı vermiş olan sistemin ilkelerinden biri de laiklik ilkesidir. İkinci Cumhuriyet, yeni Osmanlıcılık kavramlarının ve bu tartışmaların ortaya gelmesini ben çok sağlıklı görüyorum ve geleceğe çok ümitle bakıyorum” diyen kişi Abdullah Gül değil miydi? 2006 yılında Abdullah Gül, “Büyük Ortadoğu Projesi, Türkiye’nin dış politika ilkelerine uygun. ABD ile birlikte hareket ediyoruz. Amacımız İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek” dememiş miydi?
Arap Baharı, Türkiye’de tezgâhlanmamış mıydı?
Amerikan politikaları doğrultusunda Libya ve Suriye’yi çökerten de Türkiye’yi yönetenler olmadı mı?
Bütün bunları yok sayıp, Afganistan, Irak, Libya ve Suriye’ye yönelik ABD saldırılarından hiç bahsetmeden, üstelik bu projelerin destekçisi olan kişilerin söylemleriyle meseleyi izah etmek, bir “bordo bereli”ye hiç yakışmadı!
Arslan BULUT, 14 Eylül 2015
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr