Bu AKP Siyaseti Şehitlerimizi Yok Sayıyor Ve Siz De Görmüyorsunuz, Öyle Mi…
Çok Canımız Yandı Çok, Çok Canlar Yandı…
''20 yaşında gencecik askerlerimiz hayatlarını kaybettiği için orada harcanan trilyonlar kimsenin aklına gelmiyor. 26 yıldır o bölgede harcanan milyar dolarları kimse hesaplamıyor. Terörün ekonomik kaybı olsa olsa ne olur şeklinde bir hesap çıkartıldığında sonuç görülüyor. Terörün ekonomik kaybı sonucu orada 426 milyar doları toprağa gömdük. Hem kan kaybettik, hem de ekonomik kayıp yaşadık. Terörü bu ülkeden ve topraklardan def etmedikçe kimse bugünüyle ve geleceğiyle ilgili huzur beklemesin.''
(Osman Pamukoğlu, HEPAR Gen. Bşk, Cihan HA, 4 Temmuz 2010)
Gerçekten canımızı yaktı bu terör, yıllardır sürüyor ve bitmiyor. Biz yaştakiler 15 Ağustos 1984’te duydu bu PKK adını, bu örgütü, bu terörü ve teröristi. İki ilçemize saldırdılar, Eruh ve Şemdinli’ye. Bu eylemle sözde Kürdistan Kurtuluş Güçleri’nin kurulduğunu ilan ettiler.
Bu dönemde örgütün silahlı dağ kadrosu 300 kişi civarındaydı. Küçücük bir örgüt! O zamanki adı “Üç buçuk eşkıya”ydı, hepsi üç buçuk! Ama değilmiş, geç anladık bunu. Bu “üç buçuk”a hesap sormak için gittik Şemdinli’ye yıllar önce. Yüreğimiz öfke doluydu. Çok hesap sorduk ama bitmedi, hep kişisel düzeyde kaldığı için hesaplaşmalar bu defter bir türlü kapanmadı. Kişilerin özverileri yetmedi, tek yürekler bu ağır sorumluluğu taşıyamadı. Devlet’i yöneten siyaset ise bu sorumluluğu üzerine almadı, üstelik terörü kirli emelleri için bir araç olarak kullandı. İşte bu yüzden de terör bitmedi ve günümüze kadar geldi. Çok kayıp verdik çok, ne anlatan oldu ne de soran.
1978’den günümüze ne kayıp verdiğimizi dile getiren hiç olmadı. Terörle mücadeleden sorumlu makamlar bile kamuoyuna kesin rakamları açıklamaktan hep kaçındı. Şimdi içimizden bir his, bu yetkili makamların elinde gerçek bir hesap özeti olmadığını söylüyor bize, yani bilmiyorlar kayıplarımızı. Düşününüz bir Başbakan çıkıyor ekranlara, geçmişte bir yıl içinde beş binden fazla şehit verdiğimizi söylüyor ama doğru değil. Terörle mücadele tarihimizde bir yıl içinde böylesi bir kayıp vermedik biz. Öyleyse ya bilmiyor ya da önemsemiyor kayıplarımızı.
Öte yandan can kayıplarımız nedense yaklaşık olarak söyleniyor, onda da kesin bir hesap yok. Kimi “binlerce şehit verdik” diyor, kimi “on binden fazla şehit verdik” diyor, kimi de “terör elli binden fazla can aldı” diyor. Yani kaç şehidimiz olduğunu ya bilen yok ya da biliyorlar ama bize söylemiyorlar. Şehit düşen Mehmetçik olunca saymıyorlar giden canımızı ama ölen Irak’taki Amerikalı asker olunca hepsi tek tek sayılıyor, ekranlarda söyleniyor, bu ne vicdansızlıktır, bu nasıl bir sorumsuzluktur! Bu nasıl bir anlayıştır ki giden can bizim olunca görmezden gelinebiliyor! Oysaki Uğur Mumcu’yu hiç dinlememiş, can kaybı nasıl anlatılır hiç öğrenmemiş bunlar.
Bakın Uğur Mumcu’ya, terörle ilgili kayıplarımızın dökümünü verirken bakın nasıl sayıyor canlarımızı hem de tek tek;
“Güneydoğu’da çatışmalar sürüyor…
Önceki gün Mardin’deki çatışmalarla öldürülen PKK’lılarla birlikte 15 Ağustos 1984 gününden bu yana bölgede öldürülen PKK’lı terörist sayısı 760’a ulaştı.
Aynı süre içinde bölgedeki sivil halktan 645 yurttaş PKK tarafından düzenlene baskınlarda öldürüldü. 15 Ağustos 1984 tarihinden 2 Ağustos 1990 tarihine kadar bölgedeki çatışmalarda 30 subay, 24 astsubay, 279 erbaş ve er, 31 polis, 14 muhtar, 17 öğretmen, 1 imam ve 82 köy korucusu da şehit oldu”.[1]
İşte mesele bu; verilen her kaybın bir can olduğunu bilmek ve bu canları tek tek saymak, yaklaşık olarak değil, yakın olarak değil, aşkın olarak değil. Tek tek saymamız gerek şehitlerimizi, hesap sorma günü geldiğinde de tek tek sormamız gerek bu hesabı. Öyle ya ortada kesin bir hesap olmaz ise nasıl sorulacak bu hesap, yaklaşık olarak mı ya da yakın olarak mı yoksa aşkın olarak mı? Bu hesap başkasına benzemez, can hesabı can! Dirhem dirhem sormaz isek giden canlarımızı, Allah’ın huzuruna nasıl çıkacağız biz? Allah kutsal kitabında ne diyor; kul hakkı yemiş olarak karşıma gelmeyiniz…
Terörün kaç yıldır sürdüğü konusunda da bir fikir birliği yok bu yetkili makamlarda, kimi 25 yıl diyor kimi ise otuz. Kimi örgütün kurulduğu yıl 1978’i başlangıç alıp hesap yapıyor, kimi ise 1984 Şemdinli-Eruh saldırılarını esas alıp hesap yapıyor. Örgütün cinayetleri ise 78’den günümüze sürüyor. Doğru tarih 1978, eylemlerin başladığı yıl, Devlet’e karşı silahlı mücadelenin fiilen başladığı yıldır. Hesap yaparken bu tarihten yola çıkmak gerek. Dolayısıyla ülkemizi yönetenlerin de artık bir karara varması gerek. 20 yıl 30 yıl gibi tartışmaları bir kenara bırakıp “1978’den beri mücadelemiz sürüyor” şeklinde bir açıklama ile bu gereksiz çelişkileri ortadan kaldırması gerek.
Teröre verdiğimiz kayıplar sadece can değil kaynaklar var, değerler var, yaşarken ölen insanlar var, kaybımız çok. Güvenlik gerekçesiyle köylerimiz boşaltıldı, insanlarımız göç etti ama bu konuda konuşan yok. Kaç insanımız göç etti yerinden yurdundan bilen yok, gündeme taşıyan yok. Kaç köy ve mezra boşaldı, bunu da yazan yok, çizen yok. 3.225 köy ve mezra boşaltıldı bu ülkede güvenlik gerekçesiyle. Bu görmezden gelinebilir mi? Bu ülkede 1.5 milyon insan yerinden yurdundan göç etti. Bu yok sayılabilir mi? Kolay mı göç etmek, yeri, yurdu bırakmak kolay mı? Sefalete düştüler, çocuklarının yarısı PKK’da, kalanı mafyada. Daha nasıl bir sosyal sorun olmalı ki bu ülkeyi yönetenler çıkıp bize anlatmalı?
Ulusal bütçeden ne kadar para harcandı bu hesaplaşma için, bu hesabı da yapan yok. 300 milyar dolar olduğu söyleniyor terörle mücadele adında yok olan. Böylesi ağır kaynak kaybı kimseyi hareketlendirmiyor, derin bir sessizlik var ülkede. Bu bizim paramız. Bu bir hesap değil mi? Hesap değil mi ki yazan yok, anlatan yok! Peki ya örgütün yakıp yıktığı mal, araç, gereç, okul, cami, karakola ne demeli? Hesabı olmaz mı bunun? Var mı sayısını bilen, değeri nedir söyleyen? Peki ya şehitlerimiz? Kimi diyor beş binden fazla şehit verdik, kimi diyor yaklaşık 6.500, nasıl olur bu? Giden canlarımız bizim canımız değil mi? Tek tek sayılmaz mı canlar bu ülkede? Ya örgütün öldürdüğü vatandaşlarımız? Kimi diyor 10 bin, kimi diyor binlerce, giden can bizim değil mi Allah aşkına, değil mi ki sayan yok hiç!
Bu satırları yazarken size, bu konuda yazılmış bir tek haber gördük, terörün bilançosunu veriyor, okuduk ve şaşırdık. Tek tek vermiş sayıları, gerçekten şaşırdık çünkü bizim ülkemizde kamuoyuna açıklanan ilk rakamlardır bunlar. Doğru mu derseniz, bilemem ama bildiğimiz şu ki kaybımız açıklanandan çok daha fazladır, az değil. Gazete hesabımızı 1984’ten başlatmış ve bugüne kadar giden canımızı 6.653 olarak hesaplamış. Hiç yoktan bu da iyi, en azından hesaplar yavaş yavaş ortaya çıkıyor demek ki. Erdoğan siyasetinin açılım projesi sonucu verdiğimiz şehit sayısı ise 134. PKK’nın katlettiği insanımız ise 5.687. Şöyle diyor bu haber;
“Türkiye, PKK'nın ilk eyleme başladığı 1984'ten 22 Haziran 2010'daki Halkalı saldırısına kadar 6 bin 653 şehit verdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Mart 2009’da İran’a giderken “Kürt sorununda güzel şeyler olacak” diyerek ilk sinyalini verdiği “demokratik açılım”ın başlangıcından bu yana terörle mücadelede verilen şehit sayısı 134’e ulaşırtı. Bu dönem içinde 5 bin 687 vatandaş da hayatını kaybetti”.[2]
Bu hesap Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre çıkarılmış. Giden canlarımız karşılığında 24.639 terörist robot etkisiz hale getirilmiş. Giden paramız da açıklanmış ama yakılan yıkılan köy yok, karakol yok, cami yok gazetenin yazdıklarında;
“PKK’nın ilk eylemine başladığı 1984 ile Mart 2009 arasında toplam 29 bin 639 terörist ölü, 4 bin 937 terörist de yaralı ele geçirildi. PKK terörü, şehit, hayatını kaybeden vatandaş ve ölü ele geçirilen terörist olarak toplam 41 bin 828 insanın hayatına mal oldu. 26 yıl boyunca toplam 21 bin 615 kişi de yaralandı. Böylece PKK ile mücadele sırasında 63 bin 443 kişi ölü veya yaralı olarak doğrudan zarar gördü. 2009 yılı Mart ayından beri gerçekleştirilen saldırılarda verilen şehitler ve ölü ele geçirilen teröristler de dahil edildiğinde bu rakam 63 bin 500’ü geçmiş durumda. PKK terörü binlerce ailenin acılar içinde yaşamasına sebep olurken, bazı analistlere göre ekonomik maliyeti 300 milyar dolar olarak tahmin ediliyor”.
Sormuşlar Erdoğan’a, son iki ayda elliden fazla şehit verdik demişler ve nedir bu iş diye sormuşlar. O da cevap vermiş, olur böyle şeyler demiş ve gazeteci söylediği her sözü yazmış;
“Türkiye’de ne zaman iyi bir şeyler oluyor, ekonomik atılımlar yapılıyor, Türkiye ne zaman bölgesinde güçleniyor o zaman taşeron örgüt devreye sokuluyor.”
Bakınız şu Başbakan’a, teröristler bize ülkemize ekonomisi bozulsun diye saldırıyormuş. Çünkü işler iyi gidiyormuş bugünlerde Türkiye’de, terörist de bu işi bozmak için canımızı alıyormuş. İnanmıyorsunuz değil mi bu sözlere, bu açıklamalara. Terör saldırılarının gerçek amacının bu olduğunu düşünmüyorsunuz değil mi? 78’den günümüze saldıran terör, can alan terörün başka amaçları olması gerek, bu kadar basit olamaz, bu kadar basite indirgenemez örgütün eylemleri.
Haberi yazan muhabir de inanmamış bizim Başbakan’a ve incelemiş, bakmış ki terör eylemlerinin istatistikleriyle Türkiye ekonomisinin büyüme rakamları yan yana getirildiğinde, Başbakan’ın söylediği sonuç ortaya çıkmıyor. Çünkü ekonomik krizin en ağır olduğu dönemler, aynı zamanda en fazla şehit verdiğimiz dönemlere denk geliyor, yani 90’lı yıllara. Ekonominin en istikrarsız olduğu ve kriz yaşandığı 1994 yılında şehit sayımız 1.145. Buna karşılık yine krizin en ağır olduğu 2001’de, bu kez şehit sayımız 20. Ekonominin yüzde 8.4 büyüme gösterdiği 2004 yılında ise şehit sayımız 105. Demek ki ekonomi ile terör eylemleri arasında bir bağ yok, daha doğrusu eylemlere anlam kazandıracak bir ilişki yok.
Terör uzmanı Ercan Çitlioğlu’na da sorulmuş bu soru, bakın ne cevap vermiş; “terörün kendi mantığı ve stratejisi vardır. Her zaman ekonomik gelişmelerle bağlantılı değildir”.
- Peki, bu gerçeği Başbakan bilmez mi? Bilir.
- Peki, neden konuyu saptırıyor? Gerçeği göremeyelim diye, başka nedeni yok.
Gazete haberi ile verilmiş olan bu terör bilançosu, yani terör ve siyasetle olan hesabımız çok ağırdır. Büyük Taarruz’da bu kadar kayıp vermedik biz. Öncelikle giden canımız açısından ağır bir kayıptır, 54 bin can. Ulusal kaynak açısından ağır bir kayıptır, 300 milyar dolar. Yıl açısından ağır bir kayıptır, 32 yıl. Yaşam açısından ağır bir kayıtır, binler köy, yüz binlerce göç. Bunca kayba karşın terör hala devam ediyor, dağlarda hala terörist var, hala şehit oluyoruz ve hala yıllarımızı ve kaynaklarımızı tüketiyoruz. Bu tartışma bitmeli artık, güvenlikten sorumlu İçişleri Bakanlığı bugüne kadar verdiğimiz kayıpların bir bilançosunu çıkarıp Türk milletine açıklamalıdır. Açıklamalıdır ki biz de bilelim hesabımızı, zamanı geldiğinde de görelim bu hesabı.
Peki, bu hesabı kim ödeyecek, bu hesap kime sorulacak?
Biz nerede yanlış yaptık?
_____________
[1] Uğur Mumcu, 3 Ağustos 1990, Cumhuriyet.
[2] 23 Haziran 2010 günlü Vatan Gazetesi.
Erdal SARIZEYBEK, 24 Ocak 2011