Bu At Sizi Sırtından Atacaktır...

Bu At Sizi Sırtından Atacaktır...

İletigönderen İrfan Tuna » Pzr Ara 19, 2010 13:29

BU AT SİZİ SIRTINDAN ATACAKTIR!



Ne güzel söylemiş Nazım, ’’Dörtnala gelip Uzak Asya’dan, Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim’’

Gerçekten de, dörtnala koşturan dünya güzeli bir kısrak gibidir ülkemiz.

Ama yıllardır, kendisini bataklıklara sürükleyen sürücüleri sırtından atmayı da becerememiştir bir türlü.

***

Merkez Bankası, ’’2010 Yılı Ocak-Ekim Dönemi Ödemeler Dengesi Gelişmeleri’’ verilerini açıkladı. 13 Aralık tarihinde basında da yer alan verilere göre, Türkiye ekonomisinin cari açığı, yani toplam döviz geliriyle, toplam döviz gideri arasındaki zararı, 2010 yılı Ekim ayında, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 1208’lik bir artışla 3 milyar 677 milyon dolara yükselmiş... ’’Cari açık yüzde 1208 arttı’’ başlıklı haber- 13 Aralık 2010/ Radikal

2009 yılının Ocak-Ekim dönemindeki ilk on ayda 9 milyar 199 milyon dolar olarak gerçekleşen cari açık da, bu yılın aynı döneminde 35 milyar 723 milyon dolar olmuş.

Yani, Türkiye ekonomisinin toplam döviz geliriyle, toplam döviz gideri arasında geçen yılın ilk on ayındaki zarar; geçen yıl 9 milyar 199 milyon dolar iken, bu yılın ilk on ayında 35 milyar 723 milyon dolara yükselmiş. Bu rakamlarla, cari açıkta geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 388’lik bir artış olmuş...

Dışalım (ithalat) ile dışsatım (ihracat) arasındaki dış ticaret zararı ise; yine Merkez Bankası verilerine göre, geçen yılın Ocak-Ekim döneminde 18 milyar 819 milyon dolar iken, bu yılın aynı döneminde 42 milyar 660 milyon dolar olmuş...

Peki, döviz fiyatlarını yakından ilgilendirmesi gereken, cari işlemler ve dış ticaret açığındaki bu rekor döviz zararına karşın, geçen yılın Ekim ayı sonunda 1 Amerikan doları kaç liraymış, bu yılın Ekim ayı sonunda kaç lira olmuş?


Merkez Bankası efektif döviz alış-satış kuruna göre, 2009 yılı Ekim ayı sonunda, 1 Amerikan doları, 1 lira 482 kuruşa alınıp, 1 lira 492 kuruşa satılırken; bu yılın Ekim ayı sonunda 1 lira 429 kuruşa alınıp, 1 lira 439 kuruşa satılmış.


***

Olayı biraz daha netleştirirsek:

Cari açıkta, geçen yılın Ekim ayı ile bu yılın Ekim ayı karşılaştırıldığında toplam döviz zararındaki artış: yüzde 1208...

Cari açıkta, geçen yılın Ocak–Ekim dönemini kapsayan 10 aylık dönemiyle, bu yılın Ocak-Ekim dönemini kapsayan 10 aylık dönemi karşılaştırıldığında, toplam döviz zararındaki artış: yüzde 388...

Dış ticarette, geçen yılın Ocak–Ekim dönemini kapsayan 10 aylık dönemiyle, bu yılın Ocak-Ekim dönemini kapsayan 10 aylık dönemi karşılaştırıldığında, dış ticaret zararındaki artış: yüzde 227...

İnsanın bu verilere bakıp, şu soruyu sorması için ekonomist olmasına hiç gerek yok, biraz akıl ve vicdan sahibi olmak yeterli:

Böylesine rekor düzeylerde cari işlemler ve dış ticaret açığına karşın, döviz kuru nasıl olmuş da geçen yılki düzeyini koruduğu gibi, bir de önceki yılki düzeyinin bile bir miktar altına inmiş?

İşte zurnanın zırt dediği yer burası dostlar.

Böylesine rekor düzeydeki bir döviz açığına karşın, döviz kurunun aynı düzeyde artmadığı gibi bir de tam tersine düşmesi; üreterek, ürettiğini dışa satarak elde edilen döviz geliriyle değil, vurgun amacıyla kontrolsüz biçimde yurdumuza sokulan ve ’’sıcak para’’ olarak da adlandırılan, tefeci-vurguncu parasıyla sağlanıyor ne yazık ki.


***

Ankara Ticaret Odası (ATO), ülkemizdeki sıcak para konusunda 17 Kasım 2010 tarihli gazetelerde de yer alan oldukça önemli bir araştırma yapmıştı. Bu araştırmada, Merkez Bankası, İMKB ve benzeri kuruluşların verilerine dayanılarak, Ekim 2010 itibariyle ülkemizde bulunan sıcak paranın ayrıntılı bir dökümü ortaya çıkarılmıştı.

Bu araştırmanın sonuçlarına göre:

Ülkemizde Ekim 2010 itibariyle, toplam 133 milyar 300 milyon dolar sıcak para bulunmaktaydı. Bu vurguncu-tefeci parasının 68 milyar 100 milyon doları hisse senedi yatırımı olarak İMKB’de; 34 milyar doları Devlet iç borçlanma kâğıdında bulunuyordu. Bu vurguncuların, bankalardaki mevduatları da, ödemeler dengesi verilerine göre Ağustos 2010 sonu itibariyle 31 milyar 200 milyon dolar olarak gerçekleşmişti.

ATO tarafından yapılan bu araştırmada, 2010 yılının ilk 10 ayında yurda sokulan sıcak paranın, 1989 yılından bu yana yurda sokulan en yüksek düzeydeki sıcak para olduğuna ve her an patlamaya hazır bir balon gibi şişmekte olduğuna dikkat çekiliyordu. (Anımsanacağı gibi, yurdumuza sıcak para giriş çıkışlarını serbest bırakan yasal düzenlemeler 1989 yılında Turgut Özal döneminde yapılmıştı. Bu düzenlemeler içinde, ülkemiz ekonomisini Amerikan dolarıyla daha bütünleşmiş hale getiren ve Türk Lirası’nın ekonomideki egemenliğine son veren bir adım olarak Türk Parasını Koruma Kanunu da kaldırılmıştı)

Bu yılın Ocak - Ekim dönemini kapsayan ilk on aylık dönemde, Türkiye’ye gelen net sıcak para tutarı önceki dört yılın toplamını geçmiş ve sadece bu yılın ilk on ayında Türkiye’ye sokulan sıcak para, net 26 milyar 700 milyon dolar olmuştu...

Ankara Ticaret Odası’nın bu araştırmasındaki en çarpıcı sonuç ise şuydu:

Sıcak para denen tefeci-vurguncu parası, Türkiye’de son 8 yılda Borsa’dan dolar bazında elde ettiği oranda bir kazancı Japonya’da yaklaşık 180 yılda, ABD’de yaklaşık 79 yılda, Fransa’da 81 yılda, Almanya’da 91 yılda, İtalya’da 56 yılda zor elde edebilirdi.

Devlet tahvillerinde son sekiz yılda elde ettikleri getiriyi ise, ABD’de 59 yılda, Japonya’da 141 yılda, Fransa’da 60 yılda, Almanya’da 68 yılda, İtalya’da 42 yılda elde edebilirlerdi..

Bu konuda, 17 Kasım 2010 tarihli Milliyet gazetesindeki, ’’Türkiye en yüksek sıcak parayı bu yıl çekiyor’’ başlıklı haberi tüm ayrıntılarıyla okumak için burayı tıklayınız

***

Evet, dostlar, Türkiye ekonomisi şu anda rekor düzeyde bir döviz açığıyla birlikte yaklaşık 140 milyar dolara yakın ve her an patlamaya hazır bu bombanın üzerinde oturuyor.

8 yıldır işbaşında bulunan AKP yönetimi ise, ülkemizin altını, halkımızın cebini oyan bu vurguncu-tefeci parasıyla yükselen Borsa’nın yükselişini, yıllarca ekonomide istikrarın ve başarının göstergesi olarak gösterdi ve sanal rakamlarla insanlarımızı oyalamayı sürdürüyor...

Oysa ne o vurguncu-tefeci parasının, ne de o üretime, istihdama hiçbir katkısı olmayan sıcak parayla yükselen borsanın, halkımıza ve ülkemize hiçbir yararı yok...

Üstelik, Ankara Ticaret Odası araştırmasının da ortaya çıkardığı gibi, borsanın yanı sıra, Devlet İç Borçlanma Senedi (DİBS) gibi araçlarla, bankalardaki mevduat ve döviz tevdiat hesaplarının sağladığı dolar bazındaki yüksek getiri olanaklarıyla, kendi ülkelerinde 50 -100 yılda elde edemeyecekleri bir getiriyi, ülkemizde birkaç yılda elde eden bu kan emicilerin, bu rant ekonomisi sayesinde götürdüğü milyarlar, bizlerin daha çok yoksullaşması ve sefalete itilmesi karşılığında oluyor.

Dahası, yüklü miktardaki bu vurguncu paraları, hiçbir biçimde üretime yatırıma girmeden faiz-döviz-borsa üçkâğıtçılığıyla bir yandan ekonominin altını ve halkın cebini oyarak milyar dolarlar kazanırken, diğer yandan da ‘kriz’ çıkarma şantajıyla siyaseti yönlendiriyor.


Emperyalist merkezlerin dayatmaları yerine getirilmediğinde, ‘ Aman borsa düşmesin’, ‘Aman kriz çıkmasın’, ‘ Aman istikrar bozulmasın’ gibi şantaj ve tehditler hemen seslendirilmeye başlanıyor...

Bugüne kadar, AKP’den önce de, AKP’den sonra da, ‘Aman borsa düşmesin’ şantajına boyun eğilerek neler yapılmadı neler... ‘Aman borsa düşmesin’ dendi, Türk Telekom yönetimiyle ilgili İMF ve Kemal Derviş oyunlarına isyan eden Enis Öksüz istifa ettirildi... ‘Aman borsa düşmesin’ dendi, 15 günde 15 Kemal Derviş Yasası çıkarıldı... ‘Aman borsa düşmesin’ dendi, 1 Mart Tezkeresi’nin Meclis tarafından kabul edilmesine çalışıldı... ‘Aman borsa düşmesin’ dendi, Türk Telekom satıldı... ‘Aman borsa düşmesin’ dendi, TÜPRAŞ satıldı... ‘Aman borsa düşmesin’ dendi, Denktaş tasfiye edildi... ‘Aman borsa düşmesin’ dendi, Annan Planı kabul edildi...


Geldik bugüne... Ey baylar, bayanlar, merdivenden kayanlar, kulak verin sözüme... ‘Borsa düşecek’ diye, limanlarımız ve havaalanlarımız Kıbrıs’taki Rum yönetimine açılamaz... ‘Borsa düşecek’ diye, askerimiz Kıbrıs’tan çekilemez, KKTC, ortadan kaldırılamaz... ‘Borsa düşecek’ diye, ABD’nin, İran’ı ve bölge ülkelerini hedef alacak olan ’’Füze Saldırı Sistemi’’ topraklarımıza yerleştiremez... ‘Borsa düşecek’ diye, ‘açılım’ adı altında devletin ulusal ve üniter yapısını ortadan kaldıracak düzenlemeler yapılamaz...

***

Borsa düşecekmiş...

Cehennemin dibine düşsün.

Bugüne kadar ‘Aman borsa düşmesin, istikrar bozulmasın’ şantajını yaparak ülkemizde siyasete yön verenlerin de, bu şantaja boyun eğerek emperyalist merkezlerin her isteğini yerine getirenlerin de geldikleri yer, yolun sonudur.

Bu güzel ülke, ne, dolaylı vergiler yoluyla halkın cebinden çektiği milyarları, borç ve faiz ödemesi olarak soyguncuların-tefecilerin-vurguncuların kasasına aktaran bu rant ekonomisini; ne de bu ABD güdümlü rant ekonomisinin şantajlarına boyun eğerek uygulayıcısı olan partileri ve politikacıları artık sırtında taşıyamaz...

Nazım’ın, ’’Dörtnala gelip Uzak Asya’dan, Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan’’ At’a benzettiği bu güzel ülke, önümüzdeki dönemde, borsa vurguncularını, hortumcuları, tefecileri, kan emicileri mutlaka sırtından atacaktır... Bataklıkta boğulmak istemiyorsa atmak zorundadır...

Onun için, herkes hesabını ona göre yapsın...


İrfan Tuna - 19 Aralık 2010

Ruhi Su - Davet (Bu Memleket Bizim)
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Şu dizine dön: İrfan TUNA

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

cron

x