18 Ekim 2010

BU AYIBI ÖRTECEK TÜRBAN BULAMAZSINIZ

İrfan Tuna

Abdullah Gül, 24 Eylül’de New York’ta Dış İlişkiler Konseyi’nde (Council on Foreign Relations-CFR) yaptığı konuşmada, Türkiye'nin ABD'nin güvenilir bir ortağı olduğunu, Türkiye ile ABD'nin Irak, Afganistan, Orta Doğu, Balkanlar, Kafkaslar, Orta Asya, NATO, terörizmle mücadele konularında ortak gündemi olduğunu, Türkiye-ABD ilişkilerinin artık stratejik ilişkilerin ötesine geçerek “Model ortaklık” haline dönüştüğünü, Türkiye ile ABD arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişmesi kapsamında yeni bir mekanizmanın yaratıldığını belirtmiş,“Türkiye her zaman ABD'nin güvenilir müttefiki olacaktır…’’ demişti…



Bu konuşmanın üzerinden 1 ay bile geçmeden ABD’nin ’’Füze Savunma Sistemi’’ adını verdiği sistemin NATO aracılığıyla Avrupa’ya yerleştirilmesi gündeme geldi.

Aslında ’’savunma sistemi’’ dediklerine de bakmayın. Asıl amaçları saldırmak. ABD bu sistem kapsamında bölgeyi gözetim altında tutmayı, daha yakından izlemeyi, gerekirse karıştırmayı, gerekirse ’’saldırmayı’’ amaçlıyor…

Yani NATO ne kadar ’’savunma’’ örgütüyse, bu füze sistemi de o kadar ’’savunma’’ amaçlı.

Gözetleme ve saldırı amaçlı bu füze sisteminin yerleştirilmek istendiği en önemli ülke ise Türkiye.

Peki Cumhurbaşkanı’ndan, Başbakanı’na, Bakanlarına dek, ABD’yi ’’Model Ortak’’ olarak gören kadroların işbaşında olduğu bir Türkiye, bizi bölge ülkeleriyle karşı karşıya getirecek olan böylesi bir füze sisteminin topraklarımıza yerleştirilmesi konusunda ABD dayatmalarına direnebilecek mi, bu dayatmaları geri püskürtebilecek mi?

Bunu, dikkatle ve endişeyle izliyoruz.

Her ne kadar, ABD Savunma Bakanı Robert Gates, ABD’nin Avrupa’ya kurmayı planladığı füze savunma sistemi için Türkiye’ye baskı yapmadıklarını ve bu konuyu görüşmeye devam ettiklerini söylese de, bir oldubittiyle bu füze saldırı sisteminin topraklarımıza yerleştirilme olasılığı çok yüksek.



14 Ekim 2010 günü Belçika’nın başkenti Brüksel’de, yapılan NATO Zirvesi’nde, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve ABD Savunma Bakanı Robert Gates arasındaki görüşmede gündeme getirilen bu konuda ABD yönetiminin önümüzdeki günlerde AKP hükümetine çok sıkı bir markaj uygulayacağı anlaşılıyor.

Brüksel’deki NATO Zirvesi’nde yapılan görüşmede AKP Hükümeti’ni temsil eden bakanların “NATO öncülüğünde, tüm NATO topraklarını kapsaması ve NATO üyelerinin güvenlik ihtiyaçlarını karşılayacak bir sistem planlanması durumunda bu füze savunma sistemine destek verebileceklerini” söylemiş olmaları ise, NATO ambalajıyla bu ABD füze sisteminin topraklarımıza yerleştirilmesine kapıyı açık tuttuklarını göstermesi açısından endişe verici.



Öte yandan 16 Ekim tarihli Milliyet gazetesindeki ’’Erdoğan: Emrivaki olmaz’’ başlıklı haberde ise, Recep Tayyip Erdoğan’ın yaklaşımı biraz daha farklı gibi görülüyor. Söz konusu haberde Tayyip Erdoğan’ın “Bize yapılmış bir teklif yok. Talep yok. Bir talep olmadığı için de şu anda herhangi bir açıklama yapmayı gereksiz görüyorum. Lizbon Zirvesi’nde böyle bir emrivakiyle karşı karşıya kalmamız mümkün değil” sözleri yer alıyor.

Ama geçmiş deneyimlerden çok iyi biliyoruz ki, AKP, bugüne dek kamuoyuna farklı mesajlar verip, kapalı kapılar ardında ABD'ye çok farklı sözler vermiştir. Bunun tipik örneklerini 1 Mart Tezkeresi sırasındaki ‘pazarlıklarda’ ve Dubai’de ’’imzalamadık’’ dendiği halde imzalandığı ortaya çıkan 8,5 milyar dolarlık kredi, 1 milyar dolarlık hibe karşılığında, Türk Ordusu’nun Irak’ın kuzeyine müdahale etmeyeceğinin güvencesini veren anlaşmada gördük…

Evet, endişeliyiz ve kaygılıyız, çünkü bu füze sistemi, savunma değil, saldırı amaçlıdır. Topraklarımıza yerleştirilmesi durumunda, ABD çıkarlarına uygun olarak, ulusal çıkarlarımıza ters bir biçimde bizi bölge ülkeleriyle karşı karşıya getirecektir.

Türkiye’den yana olan hiç kimse bu füze sisteminin topraklarımıza yerleştirilmesini kabul edemez ve onaylayamaz.

Üstelik bu füze sisteminin topraklarımıza yerleştirilmesi durumunda bu ayıbı örtmeye de hiçbir Türban yetmez...