BU KADRO!
Bir ‘Türkiye heyeti’ yine apar topar Golanlı Ahmet ve Rojavalı Abdi Suriyesine gitti diyorlar.
‘Türkiye Heyeti’ dediğime bakmayın, ‘Bu Kadro’nun Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile ilgisi, Golanlı Ahmet’in ilgisinden fazla değildir.
Efendim Yaşar (son gülen iyi) Güler, ‘şerefli ordumuz’un bir yüksek generali değil midir diye sorulabilir.
Değildir!
Çünkü, bu kişinin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, kanı ve canıyla kurduğu Kırıkkale’deki Makine Kimya Endüstrisi’ni Golanlı Ahmet’in hizmetine vermek istediğini, başkasından değil ama kendi kulaklarımla duymuşumdur.
Suriye’yi parçalayıp, Ahmet Davutoğlu’nun ‘Stratejik Derinlik’ tezi uyarınca, olabildiğince büyük bir parçasına el koyma hayalinin ‘ajan’larından biri de bu Yaşar (son gülen iyi) Güler idi.
Dönemin Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, müsteşarı Sinirlioğlu, MİT müşteşarı Fidan, Cumhurbaşknlığı müsteşarı Kalın ve kuşkusuz Genel Kurmay müsteşarı Akar ve Jandarma Genel Komutanlığı müsteşarı Yaşar (son gülen iyi) Güler, tam bir görüş birliği içinde, bir ve aynı ‘ideoloji’nin savunucuları olarak on-onbeş yıldır Türkiye’yi yönetmektedirler.
Zaman zaman Bakan, Bakan Yardımcısı, Başkan, Danışman olarak anılırlarsa da, ‘müsteşar’ olarak adlandırmakta bir sakınca yok.
Çünkü ‘müsteşar’ demek, bürokrasinin en üst kademesi olarak, kimi dillerde ‘secrétaire d’Etat’ ya da ‘sous-secrétaire d’Etat’ demektir.
Amerika’da bunlar bizim ‘Bakan’ dediğimiz kişiler oluyor örneğin.
Ve şimdilerde uydurulan ‘Bakan yardımcısı’ falan.
Ancak özde, başına getirildikleri kurumun ‘en üst makamı’ oluyorlar.
Yani ‘Devleti temsil’ eden ‘Kadro’yu oluşturuyorlar.
Sizin Milletvekili dediğiniz ‘siyasi’ler ise, bugünkü Türkiye’de bu ‘kadro’ların ‘hınk deyicileri’ oluyorlar.
Demek ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ‘değişmez kadro’ları kimler oluyorlarmış; Kalın, Fidan, Akar ve Yaşar (son gülen iyi) Güler.
Kuşkusuz Devlet’in ‘zor gücü’ olarak Eminiyet de var ama, doğrusu oradaki ayrıntılı kadroyu ben bilmiyorum.
Her ne ise, işte bu ‘Kadro’, MKE’yi o dönemin İŞID’ı olan çabulcular emrine veren kadrodur.
İŞID da zaman zaman kimi isim değişiklikleri yapmış ve bugün Suriye’nin başına çöreklenen Golanlı Ahmet de, yine zaman içinde kimi alt-müsteşarlıklarda bulunmuştur.
Ve bugün sözde Suriye Devlet’inin başına çöreklenmiştir.
Şimdi ‘Türk Heyeti Şam’da’ deniyor ya; işte on-onbeş yıllık ‘dostluk’ ve ‘işbirliği’ meyvelerini vermiş ve ‘eski dostlar’ kucaklaşmışlardır.
Biribirlerine sarılıp, döktükleri ter ve içtikleri kan kokusuna en pahalı parfüm kokularını da karıştırmışlardır.
Yani kısaca bu son ‘Ziyaret’in özü budur.
Amma velakin, her iki tarafın da temeli zayıftır.
Çünkü arkalarında ‘Halk desteği’ bulunmamaktadır.
Denildiği üzere belli bir ‘konjonktür’ün gereği olarak ‘iktidar’dadırlar.
Bu ‘konjonktür’, kabul edelim ki, konjonktür olmaktan çıkıp bir ‘dönem’e evrilmiştir; tarihsel olarak belirli zaman dilimine yani.
‘Devran’ da denilebilir.
Ancak ne var ki, bu ‘dem-ü devran’ın da bir sonu olacaktır.
Şimdilik şan, şöhret ve şehvetin zirvesinde olabilirler.
Ve her yokuşun bir de inişi vardır, değil mi ama?
İşte Golanlı Ahmet dahil bu ‘Kadro’nun inişe geçeceği yeni bir ‘konjonktür’ün doğacağına da kuşku yoktur.
Çünkü zaman durmaz ve tarihin tekerleği sürekli dönmektedir.
Ve sizi temin ederim, ‘Bu Kadro’ tarihin tekerleği altında mutlaka ama mutlaka ezilecektir.