BU KEZ DE AHLAKSIZ TEKLİFLE KANDIRILMAK YA DA ÜTÜLMEK… Dr. Noyan UMRUK

BU KEZ DE AHLAKSIZ TEKLİFLE KANDIRILMAK YA DA ÜTÜLMEK… Dr. Noyan UMRUK

İletigönderen Noyan Umruk » Çrş Ara 02, 2015 17:40

BU KEZ DE AHLAKSIZ TEKLİFLE KANDIRILMAK YA DA ÜTÜLMEK… Dr. Noyan UMRUK

Kuyrukçu politikaları ile felaket ve sefaletlerine büyük katkılarda bulundukları milyonlarca insana kapılar açılınca ortaya çıkan yoğun mülteci akınına çok yoğun bir terör dalgası eklenince birden titreyip kendilerine döndüler…
Her zaman ki gibi felaketin ağır maliyetini bir garip ülke bulup, ona yüklediler…
Çünkü onlar sırça köşklerinde yaşamlarını mutluluk ve refah içinde sürdürmeliydiler…

11 yıldır toplanamayan Türkiye- AB zirvesini sür’atle toplayarak ülkemi süslü ön bahçelerinin pespaye arka bahçesi haline getiriverdiler…
Düşünelim biraz… Bu “sözde pazarlık” nasıl kotarıldı acaba?
Kapalı kapılar ardında, büyük sorumluluklar yüklenmek durumunda olan ve de kamu yetkisi kullanan kişilerin, ülke yönetimi ile ilgili tutum, davranış ve u.arası hukuk ve kuralları taşan tercihleri ya da kendilerine yönelik kuşku uyandıran yaygın söylem ve iddialardan kaynaklanan şantaj ve tehditler karşısında, yönettikleri ülkelerin çıkarları ve geleceği hakkında takınacakları tavrı düşünebiliyor musunuz?

Ürpertici… Kırk katır mı istersiniz? Kırk satır mı? İşte, bu açıdan sorun, “iddiayı, ortaya atanın kanıtlaması zorunluluğu” olarak ifade edilen temel hukuk kuralı ile aşılamıyor. Durum, süreç açısından hukuksal olmaktan çok siyasi, sonuçları bakımından ise ulusal güvenlik başta olmak üzere ülke çıkarlarını korumak açısından zafiyet yaratacağı için daha da vahim…

Merkel’in hiç de meraklı olmadığı halde apar topar Türkiye’ye gelip bu çerçevede yaptığı görüşmeler, daha sonraki “sözde pazarlığın” çerçevesini zaten oluşturmuş olabilir diye düşünmeden edemiyor insan…

Dolayısı ile bu kez kandırılmış olmaktan çok, maalesef “ütülmeye el mahkûm” gibi bir durum yaşıyoruz galiba…

AB - TÜRKİYE zirvesinin sonuçları:
Böylece haftalar öncesinden varılan “el mahkûm” mutabakat, Brüksel'de yapılan Türkiye-AB zirvesinde resmileşti.
Zirveden çıkan en önemli sonuç mültecilerin Türkiye'de tutulması oldu. Türkiye artık Avrupa’nın rahatını bozacak milyonlarca göçmen için bir tecrid kampı…
Türkiye'nin, göçmenleri karadan ve denizden Avrupaya geçirmeme, geçmiş olanlardan istenmeyenleri geri alma karşılığında 3,2 milyar avro, vize serbestisi ve 17. müzakere faslının açılması vaadi aldığı öne sürüldü.

Özetle;
AB'nin 3 temel taahhüdü:
• AB'ye üyelik sürecinin hızlandırılması
• 3,2 milyar euro finansal destek
• Türkiye vatandaşlarına Schengen Bölgesi'nde vize serbestisi
Türkiye'den talepleri
• Ankara'nın sınır güvenliğini artırması
• İnsan kaçakçılığıyla etkin mücadele
• Geri Kabul Anlaşması'nın imzalanması

Ancak Hollanda Başbakanı Rutte Türkiye ile AB arasındaki anlaşmanın sadece mültecileri kapsadığını açıkladı.
Yani anlaşmanın hikaye bölümleri bir yana asıl de facto- fiili işleyişi şöyle: Türkiye’de bulunan 2.5 milyon, Avrupa’ya girmeyi başaran 1.5 milyon göçmen toplam 4milyon insan karşılığı AB, 3.2 milyon avroyu, yani sorumluluklarını sattığı insan başına 800 avroyu inşallah gıdım gıdım Türkiye’ye ödeyecek… İnsan hakları şampiyonları için tam bir hayasızlık, bizim için onur kırıcı… İnsan ticareti… Böylece, kendisi için tampon bölge oluşturamayan Türkiye’nin, Avrupa için tampon bölge u.arası olması platformda tescil edilmiş oldu…

Türkiye üzerinden Avrupa'ya giden Suriyeli mültecilerin geri kabulüne ilişkin anlaşma 2016 yılının Haziran ayında devreye girecek. Ekim ayında ise Türk vatandaşlarının Schengen ülkelerine vizesiz seyahat serbestîsi elde etmesi öngörülüyor. AB ile imzalanan geri kabul anlaşması Ekim 2014'te yürürlüğe girmişti. Buna göre Türk vatandaşları için vize serbestisinin 2017 sonu ya da 2018 başında başlaması beklenirken, AB ile sağlanan son anlaşma ile bu tarih Ekim 2016'ya çekilmiş oldu. Lakin bu işin 72 şartı var…Yani ölme eşeğim ölme… Kaldı ki bu hak zaten en azından iş adamları vb. konuyla doğrudan ilgisi olanlar için hukuki açıdan kısmen de olsa kazanılmış bir hak… AİHM’nin de bu konuda bir sürü kararı var…

İktisadi Kalkınma Vakfı, bu 72 şart arasında öne çıkanları şu şekilde özetledi:
-Geri Kabul Anlaşmasının etkin bir şekilde uygulanması;
-Kullanımda olan pasaportların, parmak izi de içeren biometrik hale dönüştürülmesi;
-Pasaport ve vizelerde belge güvenliğinin sağlanması ve bu alanda AB ile işbirliğinin artırılması;
-Yasadışı geçişleri engelleyecek şekilde sınır kontrollerinin etkin şekilde yapılması ve bu konuda üye ülkeler ve ilgili AB kurumları ile işbirliğine gidilmesi;
-Entegre sınır yönetimi stratejisinin uygulanması;
-Sınır yönetimi, vize, gümrükler, geçiş belgeleri gibi alanlarda yolsuzlukla etkin mücadele edilmesi;
-Uluslararası mülteci hukukuna uyum sağlanması;(Tabii burada yükün %90’ı Türkiye’nin sırtına yüklenmekte…)
-Özellikle göç veren ülkeler için sınırda vize uygulamasının kaldırılması; damga vize yerine sticker vize uygulamasına geçilmesi, havaalanı transit vize uygulamasının başlatılması;
-Türkiye'nin vize politikası ve mevzuatının AB ile uyumlaştırılması;
-Cenevre Sözleşmesine getirdiği coğrafi çekincenin kaldırılması ve uluslararası koruma sağlanması (Türkiye’nin sınırlarının AB tarafından korunması öngören bu şart, Türkiye tarafından bu maddenin ancak AB üyeliği ile gerçekleşebileceği not edilmiştir);
-Mülteci statüsünün belirlenmesi için uzmanlaşmış bir birim oluşturulması;
-Mülteci statüsü verilen kişilerin kendi kendilerine yetebilmeleri, kamu hizmetlerine erişimi, sosyal hakları ve entegrasyonlarının sağlanması; ;(Tabii burada yükün %90’ı Türkiye’nin sırtına yüklenmekte…)
-Yabancıların ülkeye girişi, kalışı ve çıkışı ile ilgili kuralların AB ile uyumlaştırılması;
-Düzenli ve yasadışı göç ile ilgili veri toplanması ve göç akınları gözetim mekanizması oluşturulması;
-Organize yasadışı göçün soruşturulma kapasitesinin oluşturulması;
-Yasadışı göçün kaynaklandığı ülkeler ile geri kabul anlaşmaları imzalanması;
-Yasadışı olarak kalan veya transit yapan göçmenlerin sınır dışı edilmesi ve AB tarafından iade edilenlerin kalışları ve geri gönderilmeleri için uygun kapasitenin oluşturulması;
-Organize suç ile mücadele ulusal stratejisi ve eylem planının uygulanması;
-Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve AB standartları uyarınca insan kaçakçılığı ile etkin mücadele edilmesi;
-Siber suçlar ve terörün finansmanı ile ilgili Avrupa Konseyi sözleşmelerinin imzalanması;
-Cezai konularda adli işbirliği ile ilgili uluslararası sözleşmelerin imzalanması;
-OLAF, EUROPOL, EUROJUST gibi AB kurumları ile işbirliği, MASAK'ın ilgili AB ajansları ile işbirliği;
-AB standartları uyarınca kişisel veri koruma mevzuatının oluşturulması;
-Türk vatandaşları için hiçbir ayrım ve kısıtlama olmaksızın serbest dolaşımın sağlanması, Türk vatandaşlığı edinme koşulları ile ilgili bilgi sağlanması.

3 milyar euro tek seferlik bir taahhüt mü ?
Öte yandan anlaşma metninde tam olarak netlik kazanmayan bir başlık da verilecek maddi destekle ilgili. Müzakereler sırasında AB, 3.2 milyar euronun iki yıl içinde verilmesini önerirken, Türkiye önümüzdeki iki yıl için 3'er milyar euro verilmesini talep etmişti. 3 milyar euronun tek seferlik bir taahhüt mü olduğu yoksa yıllık bir ödemeye mi dönüştürüleceği de belirsiz konular arasında. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande koşullar karşılandıkça bu paranın parça parça verileceğini belirtirken, verilecek nihai miktarın ne olacağı belirsiz kaldı. Tediye planı her zaman ki gibi muğlak...

Sonuç:
İşte böyle, Türkiye, artık Avrupa halklarının refah ve güvenliğinin güvencesi olarak tüm dünya göçmenleri için açık bir tutukevi haline getirilmiştir…
Ancak kapıdan kovulsalar bacadan girmeye çalışacak bu insanların, anlaşmayı geçersiz kılmaları büyük olasılıktır…
Kullanıcı küçük betizi
Noyan Umruk
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1060
Kayıt: Pzr Mar 08, 2009 13:39

Şu dizine dön: Dr. Noyan UMRUK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x