BU ÜLKEYİ 22 YILDIR CEMAATLER, BEŞLİ ÇETE VE HALK DÜŞMANI POLİTİKACILAR YÖNETİYOR…
ALİ ERALP
“Halk düşmanı politikacılar” dedim. Neden böyle söyledim?
Emeklileri 10 bin TL açlık ücretine bağlayanlar kendilerine gelince maaşlarını 230 bin TL’den 280 bin TL’ye çıkarıyorlar. Sonra da gidip deniz kenarında, 5 yıldızlı otellerde keyif çatıyorlar.
Askıdan ekmek alıp, evine götürenler; sabah ezanında üç kuruş indirim için kuyruğa giren 70 yaşındaki emekliler, yani aç insanlar akıllarına hiç gelmiyor. Utanmıyorlar. Sıkılmıyorlar.
Onların aklına sadece devlet yandaşı holdinglerin vergilerini affetmek geliyor. Yoksuldan alıp zenginlere vermek geliyor…
AKP, tüm devlet kurumlarını ele geçirdi. Yetkililer “Emir eri” gibi hareket ediyorlar. “Otur, otur; kalk kalk…”
“Ben ne istersem, nasıl emredersem öyle hareket edeceksin. Kendi başına iş yapmayacaksın. Yani “Kurşun asker” olacaksın… Benim çıkarlarıma aykırı karar verirsen, canına okurum…”
Bu köle, yandaş kuruluşlardan birisi de TÜİK…
Onun işi gücü rakamlarla oynamak… Efendisinin istediği aylık, yıllık enflasyon rakamları düzenlemek…
Efendisi de bu rakamlara dayanarak milyonlarca insanın ekmeğini elinden alıyor. Onu açlığa mahkûm ediyor. Ama sığınmacılar mutlu. Onlara hastane bedava, ilaç bedava…
İstedikleri gibi, istedikleri yerde iş yerlerini açıyorlar. İstedikleri gibi davranıyorlar. Karışan yok, görüşen yok. Vergi yok, algı yok.
Onlar birinci sınıf vatandaş, Türkler ikinci sınıf vatandaş oldu şimdi…
Onlar en lüks evlerde oturup, sahillerde nargile çekerken; emeklilerimiz, yoksullarımız başını sokacak bir ev bulamıyorlar.
Halk aç, perişan, işsiz.
Meyveyi, sebzeyi tane ile eti gramla alıyorlar…
Çoluk çocuk sahibi ve daha yoksul olan aileler ise pazar yerlerinde, çöpe atılan yiyeceklerin sağlam olanlarını toplayarak geçimini sağlıyorlar.
İş bulabilirlerse çalışıyorlar…
Çünkü ülkede ne fabrika kaldı ne ticaret…
Ne tarım kaldı ne hayvancılık… Tümünü de “Babalar gibi sattılar…”
22 yıldan bu yana sadece “Din ticareti” yapıyorlar. Din alıp, din satıyorlar. Tarikatlar, tekkeler, şeyhler – şıhlar yerden biter gibi çoğalıyorlar…
Günah, sevap, cennet-cehennem, huriler üzerine her gün, her saat fetva veriyorlar.
Ama açlık, yokluk, sanayi, tarım, işsizlik onların ilgi alanlarının dışında…
Her gün yapılan zamlar karşısında “Dut yemiş bülbüller gibi susuyorlar…”
Her gün artan kadın cinayetleri, tacizler, tecavüzler konusunda tek söz söylemiyorlar.
Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında, ülkemizin “vaziyet ve manzarai umumiye”sini (genel görünümünü) şöyle anlatıyordu:
”Düşman devletler, Osmanlı Devletine ve ülkesine maddi ve manevi saldırıya geçmiş: Onu yok etmeye ve parçalamaya karar vermiştir.
Padişah ve halife olan kişi, kendi yaşamını ve rahatını kurtarabilecek çareden başka bir şey düşünmüyor…
O günkü ortamla, bugünkü ortam arasındaki benzerliği fark ettiniz mi?
Saltanat, hilafet, şeriat yanlıları bugün de iş başında. Kendi yaşamını ve rahatını kurtarabilecek çareden başka bir şey düşünmüyorlar…
Ama sonları geldi. Çünkü halk gerçekleri görmeye başladı.
Çok kalmadı ömürleri… Hasta yataklarında can çekişiyorlar.