BUGÜN "19 MAYIS BAYRAMI" VAR!
(Okurken her anını yaşayacağınız müzik - gösteri sesli kayıtlarıyla yüklü bir bayram yazısı)
Mayıs ayı geldi mi, bir kıpırtı başlardı yüreğimizde. “19 Mayıs geliyor.”
16 Mayıs İzmir’in işgali. Yunan işgali. Bundan üç gün sonra da Kurtuluş Savaşı’nın, ulusal direnişin, karşı koyuşun, Atatürk’le Samsun’dan başlatılması. Şair nasıl anlatmıştır o günü?
“Samsun'a ayak basmış kahraman bugün,
Çayır, çimen yeşermiş zafer yolunda.
Davul zurna sesinde şahlanır düğün,
Gönlüm coşup öter bir bahar dalında.”
Bu hafta, geldik geldik Mayıs’ın on sekizine kadar geldik. Dal kıpırdamıyor, ne 19 Mayıs törenlerinden, ne de alanlardaki gösterilerin provalarından söz ediliyor. İsrail’in hamursuz bayramı unutulmaz, “Kurtuluş”un yıldönümü konuşulmuyor.
“Yarın 19 Mayıs. Mayıs’ın on dokuzu.” diyor, bayramı heyecanla bekliyorduk.
O akşam devlet televizyonu TRT, Hidoç’a (Ermeni kızına) yakılan aşk türküsünü söyletiyordu müzik yayınında. Badeli, divaneli… “Aman Hidoç can cana /Yandım Hidoç can cana/Bade doldur fincana/ İçem olam divane” Tam böyle, gençliğe seslenen (!) türkülerle yayın yapılıyordu. NTV adlı haber kanalının derdi Cannes film festivali idi bayram akşamı. Baş haberleri buydu: “Cannes film festivali başladı.”
Milliyet, her zamanki gibi aptalı oynuyordu, soruyordu: “19 Mayıs resmi tatil mi? Hangi gün?” Sabah gazetesi bastırıyordu: “Baba izle!” Dizilerinin reklâmının peşindeydiler. Basın-yayın hiç dert etmemişti 103 yıl öncesini.
Tarih, görmezden, bilmezden gelinmişti yine.
Kimileri bu günü çoktan harcamış, bayramın içini, ulusal bayramlığının içini boşaltmış, günü spor şenliklerine, uluslararası yarışmalara çevirtmişler… Masa başı oyunları, tavla bile spor sayılmış. Her yanda yarışma, spor şenlikleri duyuruları. Kim oldukları belirsiz popçularla konser dinletme peşindeler… Tıpkı, 23 Nisan’ın ulusal egemenlik yanını kaldırıp, unutturup o bayramı yıllar içinde çocuk şenliğine çevirmeleri gibi. 19 Mayıs’ta da aynı yol tutturulmuş.
Geçen yıl, önceki yıl, hiç kutlanmamıştı bu bayram, diğer ulusal bayramlarımız gibi. Bir araştırın bakın karşınıza ne çıkacak? “Balkonlardan coşku ve sevinçle…” bayramını kutlamış meğer ulus. Üstelik bir de resimlemişler bu haberleri. 19 Mayıs’ın ( 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı) böyle kutlandığı yazılar her yerde. Kendileri oynamış, kendilerini aldatmışlar, o günlerde o tutunulan küresel bahaneyle, “salgın” öne sürülerek. Oysa aynı dönemde her tür toplantı yapılabiliyordu, açılışlar, parti toplantıları… Ulusal bayramlar ise yapılamıyordu. Balkondan, bir de sanal âlemden kutlamaya izin vardı. Gülünçlük o boyuttaydı.
İki yıl sonra kanlı canlı bayram kutlanacak, hem de bayram, tatil gününe denk gelmiyor, yapılmama, tatildi demeye diller varmayacak, bayram, bayram gibi kutlanacak diye seviniyorduk. En azından her yana bayram duyuruları yapılması, belediyelerin geçen Ramazan bayramında yaptıkları gibi yol kavşaklarına kutlama yazıları asmaları gerekmez miydi? Her siyasetçinin, yetkili kişinin bir akşam önceden sesli yazılı bayramı kutlamaları, belediyelerin bayram kutlamalarını yer ve saatiyle duyurmaları işin normali değil miydi? Ramazan bayramında, bir yanda kendi portreleri diğer yanda bayram kutlama yazıları koca koca levhalarla dağda bayırda asılan yerel yönetimlerin, bu bayramı görmemeleri nedendi?
Neyse, sağa sola sorduk, araştırdık, 19 Mayıs’ta Demre stadında bir kutlama olacağını öğrendik. Saatini tahmin ettik, daha önceki kutlamaları inceleyerek, saat ona çeyrek kala stada vardık.
Daha önce de anlatmıştım, dağın eteğinde yol kıyısında çok güzel bir yer burası.
Koca yeşil alan telle çevrili. Karşılıklı iki kenarda, orta bölümde seyirci oturma yerleri hazırlanmış, betondan, basamak basamak yükselen, üstlerine plastikten oturma yeri minder gibi eklenmiş yerler.
En son, bayramı diğer tarafta, karşıda oturarak izlemiştim, her yer doluydu, zor yer bulmuştum. Bu kez kimseler yok, sıralar bomboş. Bu geldiğim diğer yan, meğer ağırların (protokol) yeriymiş. Üçüncü dördüncü sıradan sonra ortadaki bazı yerlere beyaz örtüler örtmüşler, halktan ayırmışlar. Diğer yerlerin üst kısımları kısmen doluydu gelenlerle, çocuklarıyla anneler, gençler… Ağırların yerleri uzun süre boş kaldı, sonra iki rütbeli asker geldi yan yana oturdular, sanırım sonra bir iki yer daha doldu. İzleyiciye açık alt bölümler hep öyle boş kaldı. Karşı tribünler zaten boştu…
İzlenimim, bayramda görevli öğrencilerin yakınlarıydı gelenler.
Bayram kutlama okullara mecbur tutulmamıştı. Sahada bayramın başından sonuna kadar duran, ayakta dikilen öğrenciler de, görevli gençlerdi. Okullar bayrama okul olarak katılmamış, geçit töreni yok, halk yok ki halkı selamlamak zaten yok…
Bu şartlarda öyle güzel bir bayram kutlandı ki, sözcüklerle anlatılamaz. İzlerken gözlerimiz yaşardı, bayramdaki gençlerimizle onurlandık, kutlamada emeği geçenlere kendimizi borçlu hissettik, içimiz minnetle doldu, gönül borcumuzu nasıl ödeyeceğimizi bilemedik…
Kutlamaya katılan iki okulun da adı Anadolu ile başlıyor. Anadolu Lisesi, Anadolu Teknik Meslek Lisesi (Mesleki ve Teknik)… Neden Anadolu eklerler okulların adına? Trakyamız bizim değil mi? Bayrama ortaokullar, diğer okullar neden katılmaz?
BAYRAM KUTLAMA
Görevliler sahada son düzenlemeleri yaparlarken marşlar çalınıyordu. Eskiden dillerden düşmeyen çok eski bir marş; Gelibolu Marşı, Akdeniz Marşı da denir ona; “Yaslı gittim şen geldim.”
https://www.youtube.com/watch?v=zRf5d_s6LaU
“Yaslı gittim, şen geldim; / Aç koynunu ben geldim. / Bana bir yudum su ver, / Çok uzak yoldan geldim.” Akdeniz Kıyılarında şiirinden bestelenmiş bir marş.
Sözleri pek dokunaklıdır, birkaç dörtlüğünü daha yazarsak:
“Korkma açıl şen yurdum, /Dağlara ordu kurdum; /Açık denizlerine/ Süngümle kilit vurdum.”
“Rüzgârlardan atım var, / Şimşekten kanadım var;/ Göğsümde al yazılı/Gazilik beratım var!”
“Rüzgâr bana at oldu, /Şimşekler kanat oldu;/Eğilin gökler, dedim, /Bulutlar kat kat oldu.”
“Deniz, deniz, Akdeniz,/Suları berrak deniz!/ Karşıda yâr ağlıyor /Gideyim bırak deniz!”
Ardından Onuncu Yıl Marşı çalındı. O arada görevli, gençlere bir prova alalım diye seslendi, Şeref Çağrısı” için. “Türk Ulusu ve sayın Cumhurbaşkanımız adına üç defa; “Sağ ol” diyeceksiniz dendi. Sahada kırmızı tişörtlü öğrenciler, beyaz giyimliler, tekvandocular, siyah gömlekli siyah pantolonlu gençler ayakta sıra sıra bekliyorlar. Gösteri yapacak güreşçiler de sırada.
Marşlar çalınmaya devam ediyor. Öyle bir marştaki sıra, Cumhuriyetin güzel, onurlu günleri canlanıyor gözümüzde:
https://www.youtube.com/watch?v=y5yJkGRKUUM
“Ankara’nın taşına bak!” diye başlayan, hüzünlü söylenen, acıyla karışık bir onurla Kurtuluş Savaşı yıllarını anlatan marşımız.
“Ankara’nın taşına bak /Gözlerimin yaşına bak/ Biz düşmanı esir ettik/ Şu feleğin işine bak/ Pek şanlıyız.”
“Ankara’nın taştır yolu / Her tarafı asker dolu /Yetiş Kemal Paşa yetiş /Kan ağlıyor Anadolu/ Pek gamlıyız.”
Cumhuriyet Marşı ( Cumhuriyet, cumhuriyet, en güzel şey hürriyet) çalınırken programa başlandı.
https://www.youtube.com/watch?v=5UFQb6Q2w7I
“Cumhuriyet, cumhuriyet, en güzel şey hürriyet /Nice zahmet, nice emek verdi sana bu millet!/ Gazimin sen en büyük yadigârısın bana / Nice zahmet, nice emek verdi sana bu millet!”
Törenin sunucusu, burada, kutlamanın programını saydı, herkesi selamladı.
“Bugün 19 Mayıs Bayramı var!” “Bugünün mirasçısı sevgili gençler!
Hepiniz hoş geldiniz!”
Yüz üçüncü (103) yılın bayram kutlama programı belirtildi:
Saygı duruşu, İstiklâl Marşı, Günün anlam ve önemini anlatan konuşma, şiir, tekvando gösterisi, yağlı güreş gösterisi, öğrencilerden kule, öğrencilerin birlikte geniş dairelerle koşması, ellerinde bayrak, ışıklı, dumanlı gösterisi, kapanış.
Kapanışta ödüllü öğrencilere ödüllerinin verilmesi.
Son yıllarda ortaya çıkan bayramın coşkusunu kesen bu ödül törenlerini programa neye koyarlar bilmiyorum. Törenleri izleyenlerin çoğu kalkıp gidiyor o anlarda. Bir karmaşadır gidiyor. Kime neden ödül verildiği bilinmiyor, ödüllü çocukların yazı – resim birincilikleri basılıp izleyenlere dağıtılmıyor.
Saygı duruşu komutuyla, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ve Türk büyüklerinin manevi huzurunda” denilerek, ayağa kalkıldı, saygı duruşunun ardından, çalınan İstiklal Marşı birlikte söylendi.
https://mp3bahcesi.com/mp3/?id=aX64DYol ... 5%9F%C4%B1
Töreni yöneten bir kız, bir erkek öğrenci, sırasıyla, Atatürk şiirlerinden bölümler okuyarak, Atatürk’ün özlü sözlerinden aktararak ilgiyi diri tuttular, gençlere bu sözleri bir kez daha duyurdular.
“Bir gemi açıldı Bandırma’dan Anadolu’ya, /Bir haber salındı Samsun’a, Bolu'ya, /Afyon’a, Sakarya’ya, bozkır içinde Kulu’ya, /Bağımsızlık meşalesi tutuşturuldu 19 Mayıs’ta.”
“Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'da tutuşturduğu kurtuluş meşalesi, Anadolu'da elden ele dolaşmaya başlıyor.”
Burada günün anlam ve önemini anlatan kısa bir konuşma yapıldı. İlçe Gençlik ve Spor müdürü;
“Gençlik gelecek demektir. 19 Mayıs ruhu bu milletin en büyük sermayesidir!” diye söze başladı. “Sevgili gençler, Türkiye Cumhuriyeti sizlere emanettir. Yakın bir gelecekte ülke yönetiminde söz sahibi olacaksınız.” denilerek, Türkiye Cumhuriyetinin vasıfları sayıldı, konuşmacı, gençleri bu değerleri korumaya çağırdı, “Ulu Önder Mustafa Kemal ve onun silah arkadaşlarını saygıyla anıyor, herkesin bayramını tebrik ediyorum,” dedi.
Sunucu gençler Mehmet Akif’ten;
“Uğurun açık olsun uğurlar ola” dizelerini okudular, ardından Atatürk’ün Gençliğe Hitabı söylendi. Bir öğrenci gür ve tok sesiyle hitabeyi okudu:
“Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Bundan sonra yine Atatürk Diyor ki” başlığının altında Atatürk’ün sözlerinden okundu:
“Gençler, cesaretimizi güçlendiren ve sürdüren sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve kültür ile insanlık değerinin, vatan sevgisinin en değerli örneği olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz… Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
“Gençler! Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler! Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum.”
Burada, Gençliğin Ata’ya yanıtını bir kız öğrenci okudu, Ey Büyük Atatürk!” diyerek söze başladı.
Her satırı, bölümleri önce kendisi okudu, sonra sahadaki öğrencilere tekrarlattı. Öyle gür, öyle güvenli ve inançlı bir sesle okudu ki gençliğin Atatürk’e yanıtını, içimizi aydınlattı, ufkumuza sanki bir güneş doğdurdu. Gel de şimdi bu yanıtı satır satır yazma! Hem böylece orada olmayan gençler de bu sözleri okur, içlerinden tekrarlarlar:
“Türk Gençliğinin Ata’ya Cevabı"
"Ey Büyük Atatürk,
Varlığımızın en kutsal temeli olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetinin sonsuz bekçileriyiz. Bu karar, değişmez irademizin ilk ve son anlatımıdır.
İstikbâlde, hiçbir kuvvet bizi yolumuzdan döndürmeyecektir.
Bizler, bütün hızımızı senden, ulusal tarihimizden ve ruhumuzdaki sönmez inanç ateşinden alıyoruz.
Senin kurduğun güçlü temeller üzerinde attığımız her adım sağlam, yaptığımız her atılım bilinçlidir.
En kıymetli emanetimiz olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti, varlığımızın esası olarak, eğilmez başların, bükülmez kolların, yenilmez Türk evlatlarının elinde sonsuza dek yaşayacak ve nesillerden nesillere devredilecektir.
İstiklâl ve Cumhuriyetimize kastedecek düşmanlar, en modern silahlarla donanmış olarak, en kuvvetli ordularla üzerimize saldırsalar dahi, ulusal birliğimizi ve yenilmez Türk gücünün zerresini bile sarsamayacaktır.
Çünkü bu aziz vatanın toprakları üzerinde yetişen azimli ve inançlı Türk gençliği, dökülen temiz kanların ve Cumhuriyet devrimlerimizin aydın ürünleridir.
Vatanın ve milletin selameti için her zorluğa iman dolu göğsümüzü germek, gerçek amacımız olacaktır.
Ey Türk'ün büyük Ata'sı!
İstiklâl ve Cumhuriyetimizi korumak gerektiği zaman, içinde bulunacağımız durumlar ve şartlar ne olursa olsun, kudret ve cesaretimizi damarlarımızdaki asil kandan alarak, bütün engelleri aşıp her güçlüğü yenmek azmindeyiz.
Türk gençliği olarak;
Özgürlüğün,
Bağımsızlığın,
Egemenliğin,
Cumhuriyet ve devrimlerin yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize, namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk ulusuna adarız.
Türk Gençliği.”
Ata’ya yanıttan sonra sunucular yine şiirlerimizden dizeler okudular. Beden Eğitimi öğretmeni de tam bu sırada şeref çağrısı yaptı.
Demre Halk Eğitim Merkezi öğreticisinin öğrencileriyle ( kız – erkek karışık) hazırladığı tekvando gösterisi nefesler tutularak izlendi. Öğrenciler bol bol alkışlandılar…
İlçe Gençlik ve Spor Müdürlüğünün Demreli güreşçilerle hazırlattığı yağlı güreş gösterisi ilgiyle izlendi, çok beğenildi.
Hele törenin burasında lise öğrencilerinin yaptığı kule gösterisi deyim yerindeyse nefes kesti… Bu gösteri sürerken öğretmen ve öğrenciler ortada kocaman bir Türk bayrağı açtılar, hemen arkasından da tüm öğrenciler Onuncu Yıl Marşı ile sahayı doldurdular, ellerinde bayraklarla büyük çemberler çizerek alanı döndüler. Aynı anda da alanın pek çok yerinden dumanlar yükseldi, ortalık tam bir bayram şölenine dönüştü, ulusal duygular gözleri yaşarttı, gençlerimiz ellerinde bayraklarla tribünün önünde dizilince, izleyenler de onları aynı coşkuyla selamladılar… Ayağa kalktılar…
Kulaklarımızda Atatürk’ün gençlere sözleri, çalınan, duymaya doyamadığımız marşlarımız, gözümüzde, gönlümüzde Atatürk tişörtleri, bayraklı gömlekler giymiş, çocuklarımız, gençlerimiz…
“Atatürk Gençleriyiz” Marşı da çalındı törende:
https://www.youtube.com/watch?v=JPnW52ERwXs
“Biz Atatürk gençleriyiz / Hoy ra rir ra rir ra hey”
“Güneş bizimle doğar / Yağmur bizimle yağar/ Bizimle coşar deniz / Ateş bizimle yanar / Biz Atatürk gençleriyiz / Sesimiz Onun sesi / Bizimle yükselecek/ Atatürk Türkiye’si”
Sunucular son kez seslendiler, sonra ödül törenine geçildi.
“Bu vatan, toprağın kara bağrında/ Sıradağlar gibi duranlarındır;/ Bir tarih boyunca, onun uğrunda/ Kendini tarihe verenlerindir...”
“Duyurdu dünyaya, Türkün gücünü /Ününü şanını, yaydı Atatürk!/ Kahrolan milletinin, aldı öcünü/Tarihe ismini, yazdı Atatürk!”
Son uğurlama sözleri ve marşları:
“Bugün 19 Mayıs/ Gençlik bayramı var!/ Bugün Samsun ufkundan/Yeni bir güneş doğar.”
“Yıl 1919, Mayıs’ın on dokuzu./Uyanın Samsunlular!/Uyumak ölüme eş,/ Diriltin ruhunuzu. /Ufukta bir gemi var!”
Manisa’da üç dakikalık bayram kutlaması yapılmış, Muhalefetin lideri Güvenpark’tan Anıtkabir’e yanındakilerle yürümüş, aklına alanlarda eskisi gibi bayram kutlamak, kutlatmak gelmemiş… Eskişehir’de çelenk koyma töreninde saygı duruşunda bulunulmamış…
Cumhuriyet gazetesi “Atam İzindeyiz” başlığıyla çıkmış 20 Mayıs’ta. Anıtkabir’den bir resimle. Bayram tüm yurtta coşkuyla kutlanmışmış. Hani Ankara’nın bayramı? İstanbul’da ne yapıldı? Samsun’da da Atatürk anıtı bayram kutlamanın adresiymiş. Yani bayram kutlamamayı normal gösteriyorlar, elde bayrakla yürüyüşü, bir yerde toplanmayı kutlama sanan, sandıran bir anlayışa teslim olmuşuz.
İlgili bakanlık videosunda bile hiç alışılmadık değişik, romantik bir dil kullanılmış. Atatürk ve beraberindekiler için; “… Kız Kulesi açıklarında bindikleri Bandırma Vapuru ile Marmara’nın nazlı sularından Karadeniz’in hırçın dalgalarına açılarak yola çıktılar.” denilmiş. Nazlı sular... Kız Kulesi… Daha neler duyacağız bakalım.
Üzülmeyin bizim bir gençliğimiz var. Her fırsatta “Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa!” marşını okuyan, dinleyen gençliğimiz var. Onuncu Yıl Marşımız hep dillerde. Gençlik konseri yutturmacasıyla alanlarda konser verdirilen, saçma sapan aşk şarkıları söyletilen Batı taklitçisi şarkıcılarla değil, marşlarıyla bayramını kutlayan bir gençlik damarımız var.
Hâlâ 19 Mayıslarda eskisi gibi bayram kutlayanlarımız var!
Umudumuz var!
Feza Tiryaki, 20 Mayıs 2022
Bayramda çekilen videolar:
https://www.youtube.com/watch?v=E0dMfR5v1Xs (Karate gösterisi)
https://www.youtube.com/watch?v=E7m-B-pd_7w (Pehlivanlar geliyor)
https://www.youtube.com/watch?v=6U2JULxStLw (Pehlivanlar)
https://www.youtube.com/watch?v=kVUlIwvqK2o (Onuncu Yıl Marşı)
https://www.youtube.com/watch?v=jMiqzO1hFtA (Onuncu Yıl Marşı 2)
https://www.youtube.com/watch?v=ag0DPFaG0sU (Atatürk Gençleriyiz Marşı ile kule – Onuncu Yıl Marşıyla dumanlı toplu gösteri)
https://www.youtube.com/watch?v=PEOdm-9jE90 (Gençlerin Ata'ya yanıtı)