Bugünlere Nasıl Geldik: 2008 Yılından Bir Kesit / Prof. Dr. Cihan DURA

Bugünlere Nasıl Geldik: 2008 Yılından Bir Kesit / Prof. Dr. Cihan DURA

İletigönderen Oğuz Kağan » Cmt Kas 23, 2013 20:02

Bugünlere Nasıl Geldik: 2008 Yılından Bir Kesit

Hükümetin 16 Kasım 2013 Diyarbakır teslimiyeti artık her şeyi ayan beyan ortaya koymuştur: Güneydoğumuzda “Kürdistan” adlı bir devlet kurulma yolundadır.

Peki, bizi bu trajik noktaya kimler getirdi, nasıl getirdiler? 2008 yılına ait somut belgelere 1  dayanarak sorunun yanıtını vermeye çalışacağım.

***
ŞUBAT 2008

AB ‘reformları’ adıyla devreye sokulan paketler ve uygulamalar sonucunda bölücülük, kelimenin tam anlamıyla azmış bulunuyor. Bölücülüğün tek kaynağı DTP ve PKK değil. Kendilerine İslami demekle birlikte İslami bir tarafı kalmamış gruplar da yaygın bir şekilde bölücülüğe çanak tutuyor. İslami dayanışma ruhunun etnik terörü ortadan kaldırmak için kullanılması lazım gelirken, bazı sözde İslami yayın organları PKK ağzına yakın yayın yapıyorlar.

***
Cizre ve Ankara’da olaylar… Kolluk kuvvetlerinin farklı yaklaşımı dikkat çekiyor. İşte tepkiler: Ülkenin bekası fevkalade önemlidir. TEKEL işçilerinin gösterisi, demokrasinin gereğidir. Cizre’de bayrağımızın indirilmesi ise bölücülüktür. Türkiye Cumhuriyeti’nin birliğine ve bütünlüğüne yönelik hareketlere müsamaha gösterilmemeli, çok daha sert tepki verilmeliydi. Bayrağımızı indiren insanların yargılanması gerekirken, ‘provokasyon’ deyip işin içinden çıkılıyor.

***
Ve Mehmet Ali Birand… “Kürtlerin kalbini kazanmanın tam zamanı” diyerek şunları yazıyor: Hâlâ Kürtleri tam anlamıyla içimize sindiremiyoruz. Bu ülkenin ortak sahibi olduğumuzu kabullenemiyoruz. Ancak, bu direnç giderek kırılıyor. Dikkat edin, PKK terörünün sadece askeri harekât veya ateş gücüyle yok edilemeyeceğini, bunun yanı sıra mutlaka, Kürt sorununa yönelik, ekonomik-politik-kültürel paketlerin açılması gerektiğini söyleyenlerin sayısı artıyor. Devlet, ne kadar kısa sürede, Kürt kökenli vatandaşların ekonomik, sosyal ve kültürel beklentilerini karşılayacak reformlarla ortaya çıkarsa, o kadar güç kazanacaktır. PKK ile bölge halkı arasındaki bağlar daha da zayıflayacak, örgüt daha marjinalleşecektir. Kürt kökenli vatandaşlarımızın kalbini ne kadar kazanırsak, PKK o kadar desteksiz kalacaktır. Kuzey Irak'a yeni bir açılım yapar, Barzani'nin kalbini kazanırsak, PKK o derecede yalnızlaşacaktır.

***
Kar, buz, fırtına… Türk Silahlı Kuvvetleri Kuzey Irak’a girdi. Karakış bastırmış. Yer yer üç metreye varan kar kalınlığında operasyon yapılıyor. Bahar gelmeden PKK’nın beli kırılacakmış. Ne yazık ki harekât fiyasko… Girilen bölgelerde terörist ara ki bulasın. Çünkü “anlık” istihbaratları var. Biliyorlardı TSK’nın sınır ötesi harekât başlatacağını, PKK’nın yayın organları 48 saat önceden Youtube’den duyurmuşlardı. Tam bugünlerde ABD Savunma Bakanı Ankara’ya damlıyor ve veriyor buyruğunu: “Yeter be, durdurun bu harekâtı!” 24 saat geçmiyor, GKB Yaşar Büyükanıt apar topar çekiyor birlikleri Irak’tan! Ve sonra bakın ne diyor: Tereyağından kıl çeker gibi geri çekildik, dışarıdan bir etki olmadı, etki olduğunu ispatlasınlar üniformamı çıkarırım.

MART 2008

Zılgıtlar çekiliyor!... 8 Mart Dünya Kadınlar Günü bahanesiyle Şanlıurfa’nın Suruç İlçesi’nde düzenlenen kadın mitinginde DTP’li kadınlar Kürtçe şarkılar eşliğinde halay çekti. Yöresel kıyafet giymiş olan ve çoğunda PKK’nın simgesi renklerin bulunduğu bezleri başlarına sardıkları görülen kadınlar, zılgıt çekerek şarkılara eşlik etti. Peşmerge kıyafeti giydirilen küçük çocuklar da ’zafer işaretleri’ yaptı. Demek ki Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’ın kuzeyinden şu veya bu sebeple çekilmesi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bir kısmını bu derece memnun etti.

Medyada öteden beri bölücülüğü demokratikleşme olarak gösterenler, hemen ABD’nin ve AB’nin dayattığı siyasi çözümlerini gündeme getirmeye başladı. Siyasi çözüm dedikleri, Kosova modelidir. Tabii ondan önce Yugoslavya’yı parçalamakta kullandıkları ayrıştırma yöntemleridir. DTP’li bir vekilin, Türkiye’deki sorunun çözümü için siyasi af çıkarılmasını istemesi hatta teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın görüşlerinden yararlanılmasını istemesi artık kanıksanmış taleplerdir!

***
10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer döneminde kabul edilmeyen Irak’ın ABD kuklası devlet başkanı Celal Talabani, Ankara’da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “mevkidaşı” olarak ağırlandı. Gül, Irak’ın kuzeyine kara harekâtı başladığı gün arayıp davet ettiği Talabani’yi Köşk’ün kapısında karşıladı.

***
DTP’liler Çankaya köşkünde… Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Celal Talabani'nin ardından “PKK’ya terör örgütüdür demeyen” DTP heyetini Köşk’te kabul etti. Gül, Talabani'nin gelişinden bir hafta bile geçmeden DTP Grup Başkanı Ahmet Türk ve beraberindeki heyeti kabul etti. Her fırsatta terör örgütü PKK'ya kucak açan, teröristleri “kardeşleri” olarak niteleyen, devletin terör örgütü PKK'yla masaya oturması gerektiğini sürekli tekrarlayan isimlerdi bunlar.

Bu kabuller, af ve siyasallaşma taleplerinin çok rahat bir şekilde Pentagon'da dillendirildiği sırada gerçekleşti. Tüm bunlar siyasi çözüm için yapılan hazırlıklar... Siyasi çözüm dayatmaları da TCK 221. madde ve Anayasa değişikliği ile yakında gündeme gelecek. Türkiye siyasi çözüm türbülansının içine sokuluyor ve bu ziyaretler, kabuller hiç de tesadüf değil. Kısaca ABD'nin AKP hükümetinin üzerindeki baskısının da bir göstergesi… Gül, Dışişleri Bakanı olduğu dönemde de, bölücü örgüte destekten cezaevinde yatıp çıkan Leyla Zana ve arkadaşlarını, Bakanlığın resmi konutunda ağırlamıştı.

***
Türkiye Organize bir ihanet çetesi ile karşı karşıya… Dağlıca baskını, Türkiye’yi Irak’a çekme ve TSK’yı tuzağa düşürme operasyonuydu. Aylar sonra baskın niteliğinde yapılan operasyonda ise Amerikalılar yine aynı tuzağı çalıştırmak istedi. Irak’ın kuzeyindeki üslerden hareket eden Türk birlikleri, PKK’nın kaçış yolunu kesecekti. Ancak Irak’taki Amerikalı komutanlar peşmergeleri ve yerli halkı Türk tanklarının karşısına çıkardı. Böylece PKK militanlarının halk arasına karışarak kaçmasını sağladılar. Amerikalıların istediği şuydu: Türk askeri, sivil halka ve peşmergeye ateş açsın, haklı iken haksız duruma düşsün ve Türkiye içinde planlanan yaygara ile birlikte Amerikan müdahalesi talep edilsin! Ancak Genelkurmay, Türk birliklerine peşmergeye ve yerli halka ateş açılmaması emrini vererek bu tuzağı boşa çıkardı.

Siyasi çözüm kampanyasının cılız kaldığını gören ABD, bu defa çuvalcı generallerini ve Milli Savunma Bakanı’nı konuşturarak, PKK ile masaya oturulmasını istedi.

Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün, terör örgütünün de talebi olan “eyalet” ve “federasyon” un tartışılmasını istemesi, böyle büyük bir plânın içinde özel bir anlam taşıyor! Artık televizyon programlarının çoğunda bu fikir sinsice seslendirilmeye çalışılıyor. Çünkü ABD düğmeye basmıştır. Bu da gösteriyor ki Türkiye medyasında artık doğrudan Amerikan stratejilerine hizmet edilmektedir!

Türkiye rotasını, doğrultusunu kaybetmiş bir manzara içinde, birileri tarafından yönlendiriliyor.”

ABD Başkan aday adayı Obama, birkaç gün önce El Kaide’nin ABD yapımı bir örgüt olduğunu açıkladı ve “Bush’tan önce Irak’ta El Kaide yoktu” dedi. Demek ki istilâ edecekleri bölgeye önce bir terör örgütü yerleştiriyorlar! Tıpkı PKK gibi!

MAYIS 2008

Bütün Türkiye biliyor ki, Irak’ın kuzeyinde kurulacak bir oluşum Türkiye için bir güvenlik sorunu. AKP Hükümeti hariç, tüm Cumhuriyet Hükümetleri için “savaş nedeni” olarak kabul edilmişti. AKP Hükümeti Amerika’nın desteğini alıp iktidar olmak için bu siyasetten vazgeçti. Amerikan politikalarının Irak uygulayıcı durumunu kabullendi.

Gül’ün başkanlığında yapılan son MGK toplantısında Irak’ın kuzeyindeki tüm yerel yöneticiler ile görüşme kararı alınmıştı. MGK’da çoğunluk hükümette olduğu ve başkanı da Gül olduğu için bu kararı hükümetin kararı olarak okumak gerekir. Hükümet ordunun karşı olmasına rağmen bu kararı uygulamaya başladı. Dışişleri Temsilcisi M. Özçelik önce Erbil’de gayri resmi görüşmeler yaptı. Kukla devletin başbakanı Neçervan Barzani ile görüştü. Daha sonra Başbakan Danışmanı Ahmet Davutoğlu Bağdat’ta Neçervan ile resmi görüşmeler yaptı.

HAZİRAN 2008

Kuzey Irak’taki bölgesel Kürt Yönetimi lideri Mesud Barzani, “Kerkük Kürdistan’ın bir parçasıdır ve PKK terörist değildir” diyor.

***
Türkiye’yi bekleme odasında iğfal etmek anlamına gelen Avrupa Birliği sürecinin yürümesini kimler istiyor? İçerdeki dinciler, F. Gülen, Rumlar, Atina, DTP, PKK, Diyarbakır Belediye Başkanı, Patrikhane’deki papaz, Talabani ve Barzani. Ve tabii Washington, Londra, Brüksel ve Tel Aviv’dekiler. Türkiye’yi ABD, AB ve Avrupa Konseyi’ne kimler şikâyet ediyor? Rum lider Hıristofyas, Barzani, Patrikhane’deki Papaz, Ali Babacan, Bir AKP milletvekili, DTP ve PKK.

***
TÜSİAD üst yönetiminden gelen açıklamalar Türkiye’nin milli bütünlüğü açısından ele alındığında fevkalade zararlıdır. Anayasayı toptan çöpe atarak yenisini yapma önerisine ne demeli? Türkiye’yi tek millete dayanan milli devlet yapısından çıkararak çok uluslu bir ortaklık devletine dönüştürmek isteyen hain çevreler bu öneriyi dillendirirken TÜSİAD’ın böyle bir öneri ortaya atmış olması anlamlıdır. Anayasayı çöpe atıp toptan yeni bir anayasa yapmak isteyenlerin çoğu bu ülkenin milli devlet yapısını değiştirmek isteyenlerdir. Bütün çaba Atatürk tarafından kurulan ve Türk milleti esasına dayanan milli devletin tasfiyesini amaçlamaktadır. AB’nin bizden reform adı altında istediklerinin büyük bir kısmı da bu yolda adımlardır. AKP’nin çekirdek kadrosunun “Türk” kavramı ile kavgalı olduğu açık. Onlara destek veren pek çok güya İslami çevrede de aynı sorunların akut derecelerde yaşanmakta olduğu rahatça gözlemlenebiliyor. Onlara PKK ve PKK’ya destek verenleri de eklediğinizde çetele tamamlanır. Bunların hepsinin birden yeni anayasa bağırmaya başlamaları boşuna değil.

TEMMUZ 2008

Bütün Yollar BOP’a Çıkıyor. Irak, İran ve Türkiye başta olmak üzere dünyanın en kritik bölgesindeki ülkeler bölünerek arka bahçe haline getirilmek isteniyor. ABD, İngiltere ve İsrail’in yürüttüğü BOP’a, AB de destek vermek zorunda. ABD-AB ortaklığı olmadan Batı kapitalizmi, düzenini sürdüremez. Mart 2003’ten beri Irak’ta yüzyılın en büyük katliamı sürdürülüyor. Irak’ı parçalayınca diğerlerine başlamak istiyorlar.

Türkiye içerden bölünüyor. Türkiye “gölge boksu” yapan biri haline dönüştürülmüş. Düşman yerine, aynada kendisiyle vuruşuyor. ABD, AB, İsrail Kürdistan’ı kuruyor, bizi bölmek için. Bunu görmezlikten geliyoruz. “PKK ile oyun oynatılıyoruz, sıkıştırılıyoruz.” PKK bir araç, kullananlar arkada. “Devlet onlarla yüzleşmiyor”, gölge boksu yapıyor, aynada kendisiyle vuruşuyor... Oynanan oyun ortada, herkes suçluları görüyor. Kimse gerçek suçluların üzerine gitmiyor. “Kral çıplak” demekten herkes korkuyor. “Kralın çıplak olduğunu söylerseniz, sizi içeri atarız” diye sindirmek istiyorlar.

***
PKK ile savaşmak suç… Siz hangi subayların tutuklandığını, tutuklanacağını hiç düşündünüz mü? Cevabı çok basit... PKK ile dağlarda savaşan komutanlar... Hatırlayın Şemdinli İddianamesi ile bazı subayların devletin içerisinde gizli bir örgüt kurdukları yani çete oluşturdukları iddia edilmişti ve bu işi yapanlardan birisi de Yaşar Büyükanıt olarak gösterilmişti. Türk Ordusunu kontrol etmek isteyen Avrupa Birliği’nin Güneydoğu'da teröre karşı mücadele eden Türk paşalarını savaş suçlusu olarak yargılama planları kurduğunu sağır sultan bile biliyor. Yani Ergenekon Operasyonu ile işte bu alanda ilk adım atılmış oldu.

Zaten Güneydoğu'da dağlarda eşkıya ile göğüs göğüse çarpışarak onları ezen generallerin önlerinin şu veya bu şekilde kesildiği Genelkurmay’a yön veren konuma gelmelerinin engellendiği de ortada dolaşan iddialardan biridir. Bu ülkede 30 binden fazla insanımızın kanını akıtan PKK Terör örgütünün elebaşısı Abdullah Öcalan el bebek gül bebek bakılırken onun eşkıyasıyla savaşan Hurşit Tolon Paşa bir terörist gibi hırpalanıyor.

***
Hafta sonunda televizyonlardan DTP'nin "Güvencinlerin iş başına getirildiği" kongresini izledim. İzlemez olaydım. Kongre tam bir PKK kongresiydi. Kandil dağında yapılsaydı, bundan farklı, bundan öte yapılamazdı. Abdullah Öcalan ve Murat Karayılan'ın kardeşleri kongre salonunda kendilerine ayrılan özel bir bölümde oturdular, Parti önderliğini temsilen.

Dört bir yanda Öcalan posterleri, PKK'nın askeri ve siyasi kanatlarının afişleri vardı.
20 bin kişi 'Öcalan'a özgürlük' diye bağırdı.

Ve daha vahimi, çok daha vahimi DTP Kongresi boyunca çalınan, salondakilerin halay çektiği, bir dakika bile susmayan bir "türkü”ydü. İşte bu türkü kanımı dondurdu.

Türkünün adı "Oramar türküsü" Öyle herhangi bir türkü değil. Türküyü yazan kim biliyor musunuz? Dağlıca Baskını'nı düzenleyen teröristler... DTP Kongresi boyunca çalınan bu türkü bir Dağlıca baskını güzellemesi. Kendilerince baskını anlatıyorlar. Gerilla dedikleri teröristlerin Dağlıca'ya nasıl geldiğini, Türk askerini nasıl vurduğunu, silahların nasıl konuştuğunu, askerlerimizin nasıl çaresiz kaldığını anlatan ve Dağlıca Baskını'nı yapan teröristlerin övüldüğü, Dağlıca Baskını'nı kutsayan bir türkü. Ve bu "Terör türküsü" DTP Kongresi boyunca fon müziği olarak durmaksızın çalındı. Ve üç gündür bekliyorum, kimseden ses seda çıkmadı. Bırakın gazeteleri, savcılardan bile çıt çıkmadı. Ve bütün bunlar Ankara'nın göbeğinde oluyor. Ankara'da bir spor salonu Kandil Dağı'na çevriliyor. Tınan yok. Terör türküleri, Öcalan posterleri Ankara'nın göbeğinde... Öcalan'ı Türkiye'ye getiren Albay ve İmralı'nın bağlı olduğu orgeneral hapiste...

***
İmralı’da yatan bölücübaşı Abdullah Öcalan’ın avukatlarına söyledikleri: “AKP, altı yıldır iktidarda. Ama İmralı’daki uygulamalardan haberdar olmadığını söylüyor. Bununla neyi anlatmaya çalışıyor? Doğruyu söylemiyorlar. Burası Başbakanlık Kriz Merkezi’ne bağlıdır. Beni sürekli takip ediyorlar. Benim projelerimi hayata geçiriyorlar. Bunu en iyi yapan AKP’dir. Olaylar benim etrafımda dönüyor. Bizim tavrımız nettir, demokratik çözüm, barış ve diyalog baştan beri tutumumuzdur.

AĞUSTOS 2008

Cumhuriyet karşıtı bölücüye ödül gibi atama… Mazlum-Der eski Genel Başkan Yardımcısı olan ve Trabzon’da yayımlanan Günebakış gazetesinde yazdığı haftalık yazılarında Türkiye Cumhuriyeti’ni “laik bir faşizm” olarak tanımlayan Şinasi Haznedar Çanakkale Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü’ne atanması tartışma yarattı. Haznedar, Kürt sorununda PKK’ye yakın çözümler savunan, ülkede dinci ya da ayrılıkçı bir terörden çok devlet teröründen söz eden yazılar kaleme alıyor.

EYLÜL 2008

Dağda bulunduğu sırada Zeyrek Jandarma Karakolu’na silahıyla giderek teslim olan “Sefkan” kod adlı 26 yaşındaki terörist N.Ç. şu itiraflarda bulundu: “Irak’ın kuzeyindeki kamplarda bizi ABD’li askerler eğitti. Stella füzesi, havan, bomba atar, sabotaj ve silah eğitimi aldık. Örgütün doğrudan irtibatlı olduğu parti DTP’dir. DTP örgütün legal kanadı olup siyasi faaliyetten sorumludur.” Bu haberi sadece DHA muhabiri Özgür Cebe geçti. Anadolu Ajansı, bu önemli haberi duyurmadı.

Terörist devam ediyor: “Şırnak-Hakkari-Irak hattında kaçakçılık yapan koruculardan da yüzdelik komisyon alınır. KDP’den temin edilen C-4 patlayıcılar Gare bölgesinden Zap’a, buradan da Türkiye’ye giriş yapacak gruplara dağıtılır. İhtiyaç olduğu takdirde sınırdaki korucular ve kaçakçılar tarafından bize ulaştırılır.” Demek ki ABD, ordu depolarındaki C-4 patlayıcıları KDP’ye veriyor, KDP de korucular ve kaçakçıları üzerinden PKK’ya!

Diyarbakır kırsalında kenevir tarımı yapıldığına dair bilgiler de verdi Sefkan: “Lice kırsalında kenevir ekimine çok müsait ve kontrol edilemeyen araziler var. “Kontrol edilemeyen arazi” ne demek? “Bilinçli olarak kontrol dışı bırakılmış arazi!” olsa gerek!

EKİM 2008

Aktütün Karakolu’na PKK saldırısıyla 15 Mehmetçik şehit oldu. Olayın anlamını yeterince ve tüm boyutlarıyla değerlendirebiliyor muyuz? Her şeyden önce düşünülmesi gereken nedir?

1)
Saldırının temel üssü ve kaynağı Kuzey Irak’tır.
2) Kuzey Irak ABD işgalindedir.
3) Kuzey Irak’ın federe yönetiminin başında Amerikan işgalinin şemsiyesi altında barınan Barzani bulunmaktadır.
4) Kuzey Irak’ın bağlı bulunduğu Irak devletinin de başındaki kişi, Kuzey Irak kökenli Talabani’dir.
5) Talabani’yi Bağdat yönetiminin başına oturtan güç de Irak’ı işgal eden ABD’dir.
6) PKK işte bu kapsamda temel ve merkez üssünü Kuzey Irak’ta güçlendirip sürdürmektedir.

Sözüm ona diplomatik üslup içinde bu gerçekleri göz ardı eden, gizleyen, açıkça dile getirmekten korkan yöneticilerle Türkiye, sınır ötesinde tezgâhlanan terör saldırılarının hedefi haline getirilmektedir. Bu aciz, yetersizlik, edilginlik ve mahkûmiyet içinde yaşayan ve yaşatılan bir Türkiye, koşullar böyle giderse daha pek çok evladını dışardan gelen saldırılara kurban olarak harcayacaktır.

***
Türkiye ki, yedi düvelden kurtarabildiği topraklarda çağdaş bir devlet kurarken iç ve dış baltalamalarla uğraşmak zorunda kalmıştır; şimdi başına bir de PKK belası musallat edilmiştir. Batılı ülkelerdeki çeşitli çevrelerin PKK’ye destek vermesi bir yana, komşusunu işgal eden ABD ve kuklası yerel yönetimler içlerinde barındırdıkları ayrılıkçı terör örgütüne karşı etkili hiçbir önlem almamış, tam tersine sudan bahanelerle o örgütü koruma anlamına gelen sinsi bir edilginliği sürdürmüşlerdir. On beş şehitli son karakol saldırısında ağır silahların devreye sokulması, sınır ötesi toprakların, Türkiye’yi bölücü bir siyasal çözüme mecbur etmek için kullanıldığını gösteren en açık delildir; o halde, asıl sorumlular işgalci ABD ve emrindeki Iraklı kuklalar değil midir? Eğer gereken yapılmazsa, ABD’nin istediği çizginin dışına çıkmaktan ödü kopan iktidara karşı duyulan güvensizliğin Silahlı Kuvvetler’e de sıçraması gibi son derece sakıncalı bir sonuca varmak isteyenler çoğalacaktır.

DEĞERLENDİRME

1) 2008’de Olup Bitenlere Göre, İşte “Bizi Bugünlere Kimler Getirdi” Sorusunun Yanıtı:


DEVLET VE HÜKÜMET: Cumhurbaşkanlığı; AKP Hükümeti, Başbakanlık Kriz Merkezi, Başbakan Danışmanı, yöneticilerimiz. YARGI: savcılar. MEDYA: Mehmet Ali Birand, Ertuğrul Özkök gibi isimler, gazeteciler, Anadolu Ajansı, kimi İslami gruplar.

PARTİLER: AKP, DTP.

TSK: Yaşar Büyükanıt gibi Genel Kurmay başkanları.

İŞ DÜNYASI: TÜSİAD

DİĞER: PKK Terör örgütünün elebaşısı Abdullah Öcalan, Diyarbakır Belediye Başkanı.

***
BATI VE DİĞERLERİ: Avrupa Birliği, ABD, İngiltere ve İsrail; KDP, Mesut Barzani, Celal Talabani.

2) Ve 2008’de Olup Bitenlere Göre, İşte “Bizi Bugünlere Nasıl Getirdiler” Sorusunun Yanıtı:

DEVLET VE HÜKÜMET: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Irak’ın ABD kuklası devlet başkanı Celal Talabani’yi Çankaya köşkünde ağırlayarak mevkidaşı konumuna yükseltmesi; hemen ardından “PKK’nın siyasal uzantısı” DTP heyetine Köşk’ün kapılarını açması. DTP, terör örgütünün doğrudan irtibatlı olduğu parti... Hatta örgütün legal kanadı, siyasi faaliyetten sorumlu... (Bu ziyaret ve kabullerin hiç de tesadüf olmadığı, bir planın parçası olduğu anlaşılıyor. Şöyle ki Gül, Dışişleri Bakanı olduğu dönemde de, PKK’ya destekten ceza alan Leyla Zana ve arkadaşlarını da Bakanlığın resmi konutunda ağırlamıştı.)

Yine Gül’ün başkanlığında yapılan bir MGK toplantısında Irak’ın kuzeyindeki tüm yerel yöneticilerle görüşme kararı alınması; AKP hükümeti ordunun karşı olmasına rağmen bu kararı uygulamaya başlaması.

• AKP hükümetinin, Irak’ın kuzeyinde kurulacak bir oluşumun Türkiye için bir güvenlik sorunu olduğu ve savaş nedeni olduğu siyasetinden ABD’yi arkasına alarak vazgeçmesi; Amerikan politikalarının Irak uygulayıcısı konumunu kabullenmesi. AKP iktidarının, Abdullah Öcalan’ın projelerini hayata geçirmesi; AKP iktidarının ABD’nin istediği çizginin dışına çıkmaktan korkması; yöneticilerimizin ABD’nin PKK’ya sağladığı desteği görmezden gelmeleri, gizleyip dile getirmemeleri; Hükümetin, Kürt sorununda PKK’ye yakın çözümleri savunanları devlet kadrolarına ataması.

• AKP’nin çekirdek kadrosu ile bu partiye destek veren bazı İslami çevrelerin “Türk” kavramına karşı düşmanca tutumu ve bu yöndeki faaliyetleri.

YARGI’nın, kolluk kuvvetlerinin PKK’nın yasadışı, suç teşkil eden faaliyetlerini Ankara’nın göbeğinde bile görmezden gelmesi

• KOLLUK KUVVETLERİ’nin farklı yaklaşımları, Türkiye Cumhuriyeti’nin birlik ve bütünlüğüne yönelik hareketlere müsamaha göstermeleri; ‘provokasyon’ deyip işin içinden çıkmaları; PKK ile mücadelenin suç haline getirilmesi.

GENELKURMAY BAŞKANLIĞI: Amerika’ya bağlılık, bu devletin politikaları ve emirleri dışına çıkılamaması; Güneydoğu'da PKK ile göğüs göğüse çarpışarak onları ezen generallerin önlerinin kesilmesi, Genelkurmay’a yön verebilecek konuma gelmelerinin önlenmesi.

• MEDYA: Medyanın doğrudan Amerikan stratejilerinin hizmetine girmesi, bölücülüğü demokratikleşme olarak göstermesi; TV kanallarının ABD’nin ve AB’nin dayattığı siyasi çözümleri gündeme taşıması; terör örgütünün de talebi olan “eyalet” ve “federasyon” lehinde yayınlar yapması; Anadolu Ajansı’nın haberlere sansür uygulaması. Bazı sözde İslami yayın organlarının PKK ağzına yakın yayınlar yapması.

TÜSİAD gibi çevrelerin Türkiye’yi tek millete dayanan milli devlet yapısından çıkararak çok uluslu bir ortaklık devletine dönüştürme önerileri ve bu yöndeki faaliyetleri; AB’nin Türkiye’den reform adı altında istediklerinin büyük bir kısmı bu yolda atılmış adımlardır.

***
BATI: PKK’ya sağlanan destekler; sınır ötesi toprakların, Türkiye’yi bölücü bir siyasal çözüme mecbur etmek için kullanılması.

• AVRUPA BİRLİĞİ süreci: Türkiye’de sözde ‘reformlar’ adıyla devreye sokulan paketler ve uygulamalar. AB’nin Türkiye’den reform adı altında istediklerinin büyük bir kısmı Türkiye’yi ulus devlet olmaktan çıkarıp bir federasyona dönüştürme yolunda atılan adımlardır. Türk Ordusunu kontrol etmek isteyen Avrupa Birliği’nin Güneydoğu'da teröre karşı mücadele eden Türk paşalarını savaş suçlusu olarak yargılama planları.

ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi… ABD’nin AKP hükümetinin üzerindeki baskıları: siyasi çözüm dayatmaları; bunun için hazırlık: af ve siyasallaşma taleplerinin çok rahat bir şekilde Pentagon'da dillendirilmesi; ABD’nin Türkiye’yi Irak’a çekme ve TSK’yı tuzağa düşürme operasyonları. PKK’ya, TSK’nın yapacağı operasyonlar hakkında istihbarat bilgisi sağlaması. ABD ve AB’nin bir siyaset aracı olarak PKK’yı kullanması: Başkan aday adayı Obama’nın bir itirafından anlaşılıyor ki ABD istilâ edeceği ülkeye önce PKK gibi bir terör örgütü yerleştiriyor, tıpkı PKK gibi! Türkiye’yi içerden bölme. ABD’li askerler Irak’ın kuzeyindeki kamplarda PKK’lıları eğitti, silah eğitimi verdi. ABD’nin PKK’ya merkez üssünü Kuzey Irak’ta güçlendirip sürdürmesine yardımcı olması; PKK’lı teröristlere KDP kanalıyla patlayıcılar temin etmesi.


 1 Dayandığım belgeler kimi yazarların gazetelerde yayınlanan makalelerinden özetlediğim, ilgili pasajlarla gazete haberleridir. Yazarlar şunlardır: Hasan Ünal, Yılmaz Özdil, Arslan Bulut, Bülent Esinoğlu, Erol Manisalı, Rıza Zelyut, Fatih Altaylı, Mümtaz Soysal. Gazeteler şunlardır: Tercüman, Milliyet, Yeniçağ, Cumhuriyet, Güneş, Haberturk.

Prof. Dr. Cihan DURA, 23 Kasım 2013

Resim
http://www.milliiradebildirisi.org
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Cihan DURA

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 7 konuk

x