BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu son gündür yurt çapında tezgâhlanan ayaklanmayı kastederek “olaylar böyle devam ederse evimizde oturmayız” dedi ya, vay sen misin böyle konuşan? Dün akşam rastladığım bütün televizyon kanallarında adamcağızı âdetâ sorguya çektiler.
Sık sık tekrarladıkları sual şuydu:
-Evde oturmazsanız ne yaparsınız?
Bir siyasî partiyi yönetmiyorum ama benim ağzımdan böyle bir söz çıksaydı ve bu soru bana sorulsaydı vereceğim cevap şuydu:
-Türkiye’nin meydanlarında üç renkli kefen dalgalandırılarak Mehmetçik kaatilinin lehine slogan atılıyor ve Türk Bayrağı’na alçakça saldırıldığı hâlde, Türk Milleti’ni ve Türk Devleti’ni korumakla görevli olanlar elbette evinde oturmayacak ve elbette millî mukaddesatına sahip çıkacaktır!
Yazıcıoğlu, sözünün arkasında dursaydı lider olurdu! Duramadı. Keşke “evde oturmazsanız ne yaparsınız” sorusuna Gazi’nin Bursa Nutku’nu okuyarak cevap verseydi.
Buyrun okuyalım.
Büyütüp uygun yerlere asınız
Türk genci, rejimin ve inkılâpların sahibi ve bekçisidir. Bunların lüzûmuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır; rejimi ve inkılâpları benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu, “bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır” demeyecektir. Hemen müdahale edecektir. Elle, taşla, sopa ve silâhla, nesi varsa onunla kendi eserini koruyacaktır. Polis gelecektir; asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “polis henüz inkılâp ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, fakat asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkûm edecektir. Yine düşünecek: “Demek, adliyeyi de ıslâh etmek, rejime göre düzenlemek lâzım!” Onu hapse atacaklar. Kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber; bana; İsmet Paşa’ya, Meclis’e telgraflar yağdırıp haksız ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki; “Ben inanç ve kanaatımın icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım. Eğer buraya haksız gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebep ve âmilleri düzeltmek de benim vazifemdir!”
İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!
Necdet SEVİNÇ, Yeniçağ, 10 Eylül 2005