Bütün Türkiye Kürdistanmış!
Kürt, dumanlı havayı severmiş. Türkiye, AKPyi kapatma davası ve Ergenekon soruşturmasına kilitlenmişken; puslu ortamdan yararlanmak isteyen kurt kılığındaki çakallar, üniter devletin burçlarını aşındırmak için dört koldan saldırmaya devam ediyor.
Sadece Güneydoğudan gelen haberler değil, Abant Platformunda dile getirilen talepler bile tüyler ürpertici...
Askeri istihbarat birimleri, Irakın kuzeyinde yaklaşık 3 bin militan bulunduran bölücü terör örgütü PKKnın, sınır ötesi harekatların ardından Türkiye sınırına yakın kamplara yeniden yerleşmeye başladığını belirlemiş.
Nitekim bu kamplarda suikast ve sabotaj eğitimi alan 12 kişilik terörist grubu, Türkiyede ses getirecek suikast ve eylemler yapmak için sınırı geçer geçmez Hakkari kırsalında güvenlik güçlerince kıstırıldı.
Çıkan çatışmada teröristlerden 2si öldürülürken, üzerlerinde 1 Uzi, 17 Glock marka suikast silahları ile şifreli yazılmış suikast planları ele geçirildi.
Sayın Başbakanın son günlerde çok sıkı şekilde korunmaya başlanmasının da, iddia edildiği gibi Ergenekon soruşturmasıyla ilgili değil, sınırdan sızan ve bundan sonra sızma ihtimali olan PKK suikast timlerinin eylemlerine karşı bir önlem olduğu söyleniyor.
Yani PKK, Türkiyeyi sarsacak suikast ve eylemler için fırsat kolluyor.
İstanbulu da istiyorlar
Cumartesİ günü sona eren Abant Platformunun Kürt Sorunu: Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak konulu 17. toplantısında ise, akıl almaz öneriler yapıldı.
Hangi cemaat tarafından organize edildiği bilinen Abant Platformu 17. toplantısının en incitici yanı, toplantıya katılanların çoğunun bölücü Kürt değil, iktidar yanlısı liboş olmalarıydı.
Mesela o liboşlardan biri olan Prof. Mehmet Altan, ikinci gün yapılan Geçmişin Muhasebesi adlı oturuma başkanlık ederken; araştırmacı-yazar Mustafa Akyol, Bütün Türkiye Kürdistandır, başkent İstanbuldur gibi akıl almaz sözler sarfetti.
Ahmet Tan ise, Kürtçe ana dilde eğitimin önünün açılması, isteyenlere ilkokuldan itibaren Kürtçenin seçmeli dil olarak okutulması, Kürt enstitüleri kurulması, Kürtçe olarak radyo ve televizyonlarda sınırsız ve süresiz yayın hakkı tanınması, Kürtçe olduğu için değiştirilen yer, şehir, köy isimlerinin iadesini istedi.
Demek ki hain olmak için, mutlaka bölücü Kürt olmak gerekmiyor.
Eşkıya ile müstemlekeci
Abant Platformunun 17. toplantısında DTPlilerden kimse yoktu.
Ama katılanlar, DTPlileri aratmadı.
Çünkü her biri Kürtten daha Kürt, bölücüden daha bölücüydü.
Mesela Türkiyede Kürt dönüşümü isteyen Cengiz Çandara göre, Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde Kürtçe resmi dil kabul edilmeli, trafik levhalarındaki uyarılar da Kürtçe yazılmalıydı.
Çok iyi. Lazların yoğun olduğu bölgelerde Lazca, Çerkeslerin yoğun olduğu bölgelerde Çerkesce, Boşnakların yoğun olduğu bölgelerde de Boşnakça resmi dil olsun.
Trafik levhaları da buna göre düzenlensin. Mesela Sayın Başbakanın Rizedeki evine giden yola Gürcüce yazılı trafik uyarı levhası konulsun.
Cengiz Çandarın şu sözleri, gaflet ve ihaneti bütün boyutlarıyla ortaya koyuyor:
Kürt sorunun en önemli tanımı, bir devlet sorunu olmasıdır. Kürtlerin devleti yok. 19uncu yüzyıldan itibaren milliyetçiliğin tarih kulvarına girdiği dönemi yaşıyoruz. Ama Kürtlerin yok. Bu bölgenin otokton halkı olan Kürtlerin yok. Kürtler bir devlete kavuşamadığı sürece Ortadoğuda sorun bitmez.
Valilik yaşamındaki 19 yılın 9unu Güneydoğu ve Doğu Anadoluda geçirdiğini söyleyen Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar ise, 9 yıl boyunca ayrı devlet kurmak isteyen bir kişiye rastlamadım. Ağrıda bir kahvehane toplantısında karşılaştığım bir amca dahi Bunu isteyen bir ahmak yok. diyor. şeklinde konuşuyor.
Sayın Vali, kime ne anlatmaya çalışıyor? Türkiyede ayrı devlet kurmak isteyen tek Kürt vatandaşımız elbette yok.
Türkiyeyi bölmek ve ayrı bir Kürt devleti kurmak isteyenler, Kürtlükle ilgisi olmayan dağdaki eşkıya ile Abant toplantısına katılan müstemlekeciler!...
Kaynak