"Büyük Abi"nin Çocukları! (11)
Tarihten Ders Alınsaydı...
Emin Oktay'ın kahramanlık hikayeleri ile dolu, anlı, şanlı Osmanlı tarihini ve Kurtuluş Savaşı'nın Yunanlılara karşı kazanıldığını okuyarak doldurduk bilgi dağarcığımızı. Düşmanı denize dökerek noktaladık devlet oluşumuzun tarihini.
İngiliz ve Fransız'ın kışkırttığı bölücü isyanlar bir-iki satırla geçiştirildi bu tarihte... Hepsi "gerici" hareketlerdi.
Acaba?
Bize gerçek tarih hiç bir zaman okutulmamıştır. Emperyal güçlerin Türkiye'deki gerici zihniyetle bugün olduğu gibi dün dahi işbirliği içinde olduğu anlatılmamıştır Emin Oktay'ın tarih kitabında...
Emperyal destekli çapulcu orduların Elazığ'ı işgal ettiğini ve Diyarbakır sınırına kadar geldiğini de öğretmemişlerdir bizlere. Gericidir, Hilafetçidir demişlerdir. Doğru, onlar gericidir. Ancak bir noktaya kadar, gericilikleri emperyalizmin kolayca kullandığı bir maskedir. Gerçek amaçları Türk vatanında bir İslamcı bir Kürt Devleti kurmaktır. Onlar karşı devrimci ve bölücüdür.
Dün ve bugün aynıdır. Eğer gerçek bilgilerle aydınlanmazsak ve milli cephede buluşmazsak yarın da aynı ve tarih tekerrür edecektir.
Belki gene uzun yazdığım için beni eleştirenler olacaktır. Olsun, razıyım. Önemli olan gerçek bilgilerin paylaşılması ve yanılgıların sona ermesidir.
Mustafa Kemal o büyük utkuyu sadece dış düşmanlara karşı değil, işbirlikçi hainlere karşı da kazanmıştır. Hem de ne zorluklarla.
Türk milleti genciyle, yaşlısıyla, çocuğuyla gerçek tarihini bilmek ve ana düşmanı saptamak zorundadır. Aynanın parlak yüzünde görünen çirkin yüzler sadece sırlı yüzdeki gerçek düşmanın piyonlarıdır. Kullanma tarihleri dolunca çöpe atılacaklardır.
Tarih gene tekerrür etmektedir.
*****
800 delegesi ile toplanan DTK, bu kongre sonucunda bir sonuç bildirgesi yayımlamıştır.
"Tarihte Kürt liderleri ne ifade ediyorsa, Abdullah Öcalan'da onu ifade ediyor. Hükümet ve kamuoyu bilmelidir ki, Kürtler siyasetçileriyle, kurumlarıyla hiç bir değerine asla sırtını dönmeyecektir. Şeyh Sait, Seyit Rıza, Mustafa Barzani neyse Öcalan da odur. Müzakerenin kesildiği yerden başlaması gerekir. Sonuç alınabilmesi için de Öcalan'ın özgürce siyaset yapabilmesinin koşulları yaratılmalıdır. Üzerindeki tecrit kaldırılmalıdır. Yeni Anayasa Kürtlerin kendi coğrafyasında dilini, kimliğini, kültürünü özgürce yaşayıp geliştirebileceği, gelecek nesillere aktarabilecek güvenceye bağlanmalıdır. Kürtler dilsiz, kimliksiz ve statüsüz birlikte yaşamayı reddetmektedir. Birlikte yaşam önerimiz ve arzumuz demokratik Türkiye, Özerk Kürdistan şeklinde formüle edilmiştir."
Bu bildiriyi okuyan Aysel Tuğluk'la bir noktada hem fikir olacağım, kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi, gelemezdi. Doğru söze ne denir diyerek, farklı bakış açılarından değerlendireceğimiz o "bir nokta"nın altını çizerek bir kez daha okumamız gerekmektedir.
"Şeyh Sait, Seyit Rıza, Mustafa Barzani neyse Öcalan da odur."
Son derece doğru ve yerinde bir saptama... Dördü de aynı yalaktan sulanmış, aynı yemlikten yemlenmişlerdir. Emperyalizmin patronu küresel efendiler, bu kişi müsveddelerini kendi çıkarları için kullanmışlardır. Vatan haini ve ayrılıkçı olmanın tüm özelliklerini bu kişilere aşılamışlar ve ulus devletleri yıkmak adına bunları kullanmışlardır.
ŞEYH SAİT ?..
1. Paylaşım Savaşı'nda kurulan ayrılıkçı cemiyetlerin en önemlilerinden biri de Kürt Teali Cemiyeti'dir. Teali sözcüğü "yükselme- yükseltme" anlamına gelmektedir. 30 Aralık 1918'de Dahiliye Bakanlığı'nın izni ile kurulmuş bu cemiyet, o zaman geçerlilik kazandırılmaya çalışılan Sevr Antlaşması'nın 62-64. Maddeleri ve Wilson Prensipleri'ni gerekçe göstererek, İngiliz himayesi (mandası) altında bağımsız bir Kürt devleti kurmayı amaçlamışlardır.
İngiliz Yüzbaşı Noel'in denetiminde, İngiliz belgelerine göre ayrılıkçı Kürtler İngiliz ve Fransız üniformalarıyla işgalci kuvvetlerin ordularında bağımsızlık savaşı veren Türklere karşı savaşmışlardır.
1921 yılında TBMM kararı ile Kürt Teali Cemiyeti kapatılmış bu cemiyetin yerine de gizli bir cemiyet kurulmuştur. Gizli Kürt İstiklâl (Azad) Cemiyeti, Kürt Teali Cemiyeti'nin uzantısı ve yeni yüzüdür.
Aşiretler üzerinde etkisi görünür düzeyde fazla olan Şeyh Sait, Bitlis milletvekili Yusuf Ziya Bey tarafından 24 Temmuz 1924'te Komite'ye üye kaydedilmiştir. Yusuf Ziya Bey aynı zamanda İngiliz ajanıdır.
Diğer taraftan 1. Paylaşım Savaşı'nda Bükreş'e "mülteci" olarak sığınan Mustafa Sabri başkanlığında 1921 yılının Aralık ayında 2. Hilafet Kongresi'nde alınan kararlar gereği savaş halindeki Anadolu'da bile isyanlar çıkarmak ve Vahdettinciler yaratmak adına her türlü çalışmalar yapılmaktadır.
Hilafetçiler Şeyh Sait'le anlaşarak, İngiliz ve Fransızların büyük desteği ile Türkiye'de, genç Cumhuriyet'in topraklarında isyan provalarına girişmişlerdir.
Ayaklarında çarıklar, kollarında sepetler, karanfil ve gül yağları ile gezici hocalar ve seyyar satıcılar özellikle Güneydoğu'daki köyleri tek, tek dolaşmaya başlamışlardır. Kime ve neye hizmet ettiklerini bilmeden "Din elden gidiyor" çığırtkanlığı ile Haçlı işgal ordularının emir erliğine soyunmuşlardır. Seyyar hoca kılığına bürünen ve çok iyi Kürtçe ve Arapça konuşan Hristiyan misyonerleri, bu sahte dincilerin yarım bıraktıklarını tamamlamışlardır.
Ve isyan 13 Şubat 1925'te Pirari köyünde başlamış ve gittikçe büyüyerek ta Diyarbakır topraklarına kadar dayanmıştır.
Sazın bam teline dokunmadan önce Mustafa Kemal'in 1931 yılında Aydın Türk Ocağı'nda yaptığı konuşmayı sizinle paylaşmak istiyorum.
"Mustafa Kemal akşam üzeri Tür Ocağı'na uğradı. Ocak Başkanı Fevzi (Germen) diğer Ocak mensupları ile birlikte kendisini karşılamıştı.
Mustafa Kemal, gençlere:
-Sağlık, sosyal, kültürel ve tarım alanlarında köylüyü aydınlatacak ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz? Bir programınız var mı? diye sorunca bir genç atıldı.
-Paşam, harcırahımız ve vasıtamız olmadığı için köylere gidemiyoruz. Mustafa Kemal'in canı sıkılmış ve rengi atmıştı. Son derece kızgındı.
- SİZ GİDEMİYORSUNUZ AMA, BİR SÜRÜ YOBAZ AYAĞINA ÇARIĞINI ÇEKTİĞİ GİBİ, SIRTINDA TORBASIYLA, KARANFİL vs SATIYORUM DİYE İNKILÂBI KÖSTEKLEYEN YAYINLARLA KÖYLERİ ADIM, ADIM DOLAŞIYOR. SİZİN İSE BU KONUDA HİÇ BİR TEDBİRİNİZ YOK."
Birilerinin yüz gram kahve ile çıktığı, kovuldukları kapıları defalarca çaldıkları, amaçlarına erişmek için her türlü aracı kullanarak önce belediyelerde, daha sonra Türkiye'de iktidar olduklarının altını çizerek, sazımızın en kalın teline, bam teline basalım.
Lozan'da halledilemeyen Musul sorununun halledilmesi için İstanbul'da toplanan İngiliz Konferansı hiç sonuç vermemiştir. Bu sorunun Milletler Cemiyeti'ne götürülmesi ve orada çözüm aranması gereklidir. Türkiye tüm gücüyle bu soruna odaklanmış ve Musul'un ana vatana katılması için yoğun çalışmalar sürdürmektedir. Musul halkının da Türkiye ile birleşmek isteği, Türkiye'nin Musul politikasına büyük bir destektir.
Ancak bu durum zamanın emperyal patronu İngilizlerin çıkarlarına tamamen ters düşmektedir. Çünkü Musul son derece zengin petrol kaynaklarının bulunduğu havzadır. Petrol para demektir. Petrol küresel çetelerin başındaki çatal kuyruklu efendilerin dünyaya hükmetme aracıdır.
İngiltere derhal Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, ne kadar şeriatçı ve padişahçı güruh varsa derhal temasa geçmiş ve Kürt Sait'in elinin altını güçlendirmiştir.
Amaçları Musul sorununda ibre Türkiye'nin lehine dönerken, Türkiye'nin istikrarını bozmak ve isyanlar çıkarmaktır.
Şeyh Sait isyanı ile uğraşmak zorunda kalan Türkiye, Musul'dan vaz geçmek durumunda kalmış ve İngiltere'nin isteklerini kabul etmiştir.
Şeyh Sait isyanının "BAM TELİ" Musul'dur.
İsyan bastırılmış ve Şeyh Sait ve hempaları idam edilmiş, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatılmıştır. Ama Musul bizim değildir. Emperyalizm yeni bir gündem yaratarak, Musul konusunda Türkiye'nin elini zayıflatmayı başarmıştır.
Seyit Rıza ve Molla Mustafa Barzani ile Irak'ı da içeren ABD-CIA-MOSSAD şeytan üçgeninde birlikte dolaşarak, ayrılıkçıların yüzüne gerçek tarihin tokadını çarpmak için yolculuğumuza devam edeceğiz.
Biz CHP'nin içler acısı halini utançla seyrederken, Demokratik Toplum Kongresi'nin tam kırk üç ilde seçimler yaptığını, delegelerini seçtiğini ve Özerk Kürdistan Parlementosu'nu kurduğunun da altını çizerek, ders almadığımız içindir ki tarihin tekerrür ettiğini hatırlayalım.
Biz ders almazsak, tarih tekerrür edecek ve emperyalizm her devirde kendisine hizmet edecek uşaklar bulacaktır.
Tarihten ders alınsaydı, Kemalist Devrim'i yeniden inşa için yola çıkmak yerine, tam bağımsız Türkiye'yi güçlendirmek adına güç birliği yapardık. Ama ders almadık, alamadık...
Figen ÖZEN, 1 Şubat 2012