"Büyük Abi"nin Çocukları! (6)

Sen Kim, Atatürkçü Olmak Kim?..

Hep ibretle okuduğum ve belleğimin bir köşesine sabit kalemle kaydettiğim bir söz vardır.

"Tarih tekerrürden ibarettir. Eğer ders alınsaydı tarih tekerrür eder miydi?"

Bu nedenle içinde bulunduğumuz süreci biraz, belki bir yüzyıl kadar geriye dönerek irdelememiz gerektiğini düşünmekteyim. O zaman Türkiye üzerinde oynanan oyunları ve kurulan tuzakları daha iyi anlayabilir ve tarihin tekerrür etmesini biraz olsun önleyebiliriz.

Ancak ana konumuza girmeden önce, sivil örümceğin ağına takılan ve emperyal kültürün kölesi olmuş, koyunun bulunmadığı yerde kendini Abdurrahman Çelebi sanan bir kişinin, çürümüş beyin loplarının eseri olan söylemini sizinle paylaşmak istiyorum.

Adamın biri Haber Türk'te, Balçiçek Pamir'in "Söz Sende" programında, "Atatürkçü olarak tanımlanmayı hakaret sayarım." demiş...

Hani bir söz vardır. "Merd-i Kıpti secaat arz ederken, sirkatin söyler." diye...

Hoş bu adama mert tanımlaması yapmak yanlışın ötesinde olur olmasına da... Ben bu adama hiç mi hiç kızmadım. Neden derseniz?

Abdullah Öcalan'ı "Bodruım'da paşa yapalım." "19 Mayıs gösterileri faşist İtalya'dan alınmıştır." diyen bu kişi, çıkıp ta "Ben Atatürkçüyüm" deseydi, Mustafa Kemal'in kemiklerinin sızladığını düşünürdüm.

Bir kere herkes Atatürkçü olamaz. Yakaya rozet takmakla, heykellerinin önünde milli bayramlarda yapılan törenlerde saygı duruşunda bulunmakla, hatta o çok büyük demokratik kitle örgütünün başına geçmekle, Atatürkçü olunsaydı, neyse gerisini ben yazmayayım... Malum okuyan, yazandan arif gerektir.

En başta bağımsızlıkçı olacaksın... Sen bağımsızcılık nedir zaten bilmezsin. Sen düşünemezsin. Çünkü senin beynin emperyalist kültür tarafından kefenlenmiş, eline, ayağına yeşil dolarlarla pranga vurulmuştur.

Anti-emperyalist olacaksın. Yalnız kendi milletin için değil, tüm ezilen ve sömürgeleşmiş uluslar için küresel çetelere, sömürgecilere karşı direnç noktası oluşturup, milli cephede mücadele edeceksin.

Sen bunu yapamazsın. Sen "efendilerinin efendilerine" karşı biat kültürü ile donanmış aklınla, esaret çukurunun dibinde debelendiğinin farkında olamayacak kadar yitiksin.

Milliyetçi olacaksın. Tıpkı Mustafa Kemal gibi anti-emperyalist Türk milliyetçisi olacaksın. Başka ulusların topraklarında gözün olmayacak, savaş halinde olsan dahi, onların haklarına saygı göstereceksin.

Devletçi olacaksın. Ancak bu devletçilik anlayışı sonu "izm" ile biten değişik siyasal anlayışlarda olduğu gibi, bireyi yok sayan bir anlayış olmayacaktır. Devletle birey, hasım güçler ve birbirine karşı değil, birbirinin tamamlayıcısı olmalıdır.

Sen vatanın tüm değerlerinin satılmasından, özelleştirilmesinden, hatta yabancılaştırılmasından yana liberal ekonominin uşağısın.

Sen halkçı da olamazsın. Çünkü " Kurtuluş Savaşı, ulusal niteliği gereği, tek bir sınıfa veya, toplumun bir gruba dayanmayıp toplumun tüm kesimlerini içine alan geniş ittifakın ürünü olarak kazanılmıştır."

Bu nedenle, halkçılık kaynağını, geniş birlikteliğin sağlandığı bağımsızlık mücadelesinde bulmuştur.

Sen bir sınıfa, hatta o sınıfı temsil eden zihniyetin başındaki kişiye, "evet efendimci" bir bir zihniyetin köleleştirdiği bir hizmetkârsın.

Sen cumhuriyetçi de değilsin. Cumhuriyetin kazandırdığı yurttaşlık bilincini kavrayamamış, padişah gibi davranan, "Ben yaptım, oldu." gibi diktatörce bir zihniyetin, at uşaklığını yapmaktasın. Cumhuriyet halkın devlet için değil, devletin halk için var olmasıdır. Kısacası Cumhuriyet, Türkiye'nin, Türkler tarafından, Türk budunu için yönetilen bir idare şeklidir.

Ülke yönetilenler tarafından yönetilmemeli ve tam bağımsız olmalıdır. Köleleştirilmiş karakterin, uyuşturulmuş beynin ve teslimiyetçi bakışınla sen, cumhuriyeti algılayamazsın.

Sen devrimci ruhunu bilemezsin. Köhnemiş, kokuşmuş ve eskimiş, millete yarardan çok zarar getiren kurumların kaldırılıp atılarak, yerine aklın ve bilimin egemen olduğu yeni kararların alınmasını ve yeni kurumların inşa edilmesini, senin dedelerinin ördüğü örümcek ağlarının temizlenmesinin ne demek olduğunu ise hiç anlayamazsın.

Sen Ali Kemal ve Sait Mollaların düştüğü ihanet çukurunda debelendikçe, daha çok batıyorsun.

Eğer "Ben Atatürkçüyüm." deseydin, inan çok utanırdım. Anıtkabir'de mozolenin önüne diz çöker, Mustafa Kemal'den binlerce defa özür dilerdim.

Ne ben, ne de benim gibi düşünen milyonlar, senin Atatürkçü düşünceyi kabul ediyor görünmeni asla kabullenemez ve hakaret kabul ederdi.

Sen ancak beyni robotlaştıran, nefes aldığını zanneden, zamanı gelince deliğe süpürülecek sürünün güdülmüş koyunlarından birisin.

Koyunlarda var olan sürü psikolojisinden bile yoksunsun.

Sen zaten istesen bile Atatürkçü olamazsın. Çünkü sen yoksun ve yok olmaya mahkumsun.

Zordur Kemalist olmak... Hem de çok zor. Akıl, ilim, irfan ve cesaret ister. Hangi makam verilirse verilsin, sen kendi yokluğunda yok olacaksın.

Ve belki yarın, belki yarından da yakın güneş zapt edilecek, Kemalist Devrim yeniden inşa edilecek, tam bağımsız Türkiye bayrağı Ankara Kalesi'nde dalganacaktır.

Sen o zaman Hüsnü(yadis) gibi arkana bakmadan kaçacaksın.

Mustafa Kemaller aydınlık ve tam bağımsız Türkiye'de, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğün bayrağını sonsuza dek taşıyacaklar.

Tarih 4 Haziran 2003... TBMM'de "İkiz Yasalar" kabul edildi.

Leyla Zana, "Kürtler referandumla kendi siyasi kaderlerini tayin edeceklerdir." dedi.

İkiz Yasalar, zehirli bölücü tohumlarını saçmak için, "Büyük Abi"nin icazetini beklemekte...

Tarih tekerrür ediyor. Eğer ders alsaydık tekerrür eder miydi?

Figen ÖZEN, 4 Ocak 2012