"Büyük Abi"nin Çocukları! (1) / Figen ÖZEN

"Büyük Abi"nin Çocukları! (1) / Figen ÖZEN

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Ara 07, 2011 15:34

"Büyük Abi"nin Çocukları! (1)

Bir öğretmen, (yazar S. Ali) Atatürk aleyhine taşlama bir şiir yazmıştır. Bu öğretmen Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açığa alınmıştır. Fakat S. Ali son derece inatçıdır. Yeniden göreve başlamak için her yere başvurmakta ve öğretmenliğe başlamak için girişimlerini inatla sürdürmektedir.

S. Ali'nin yazdığı taşlamada Atatürk'le ilgili ifadeleri son derece ağır hakaretler içermektedir. Bir akşam yemeğinde zamanın Milli Eğitim Bakanı öğretmenin durumunu ve çıkan aftan faydalanarak, yeniden göreve isteğini Atatürk'e iletmiştir.

Aralarında geçen konuşmanın ardından, Mustafa Kemal'in Milli Eğitim Bakanı'na verdiği cevap tüm M.M.Ş.lere ders olacak niteliktedir. Öğretmenin yeniden atanması için hiç yasal engel olmadığını öğrenen Mustafa Kemal, Bakan'a şu cevabı vermiştir.

"Aşk olsun sana! Kişisel dargınlığım için yasaların gereğini yerine getirmenizden hoşlanmayacak kadar beni bencil mi sanıyorsunuz? Kendisini ilk açılacak yere tayin ediniz." (Falih Rıfkı Atay- Babanız Atatürk- sayfa 125)

Öğretmenin tayini yapılmıştır.

Atatürk'e hakaretler dolu iletiyi yazan kişi, çok pişman olduğunu, haddini aştığını Türk milletinden ve Atatürk'ten özür dilediğini, tehditler aldığını ifade eden iletileri özel posta kutuma göndermiştir.

Ben Atatürk kadar büyük değilim ve olamam da. Bu mümkün değil.. Bir böceği bile incitmekten arlanan ben, söz konusu söz konusu fikir rehberim, önderim Atatürk olunca, karşıma çıkan babam bile olsa acımam. Dikilirim karşısına... Bu kişinin de özrünü asla kabul etmem.

Ancak, sonradan korku belası özür dileyenlere söyleyecek bir çift sözüm var. Kandıramazsınız, ne beni ne de benim gibi düşünenleri... Hiç olmazsa yalan bile olsa yazdıklarınızın arkasında durun, ama yapamazsınız, gücünüz yetmez buna. Çünkü cesaret bile insanlara özgü bir erdemdir.

Dört bir yanımız "Büyük Abi"nin çocukları ile çevrilmiş... "Büyük Abi"nin çocukları TBMM'de, siyasi partilerde, sendika sivil toplum örgütlerinde iş başında ...

Hani imkânımız olsa da sorabilsek Gazi Paşa'ya, ne yapalım diye. O, bize "Biz işimize bakalım." derdi.

Biz de işimize bakalım. İşimize bakalım bakmasına da Atatürk'e, Cumhuriyet'e, bu devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne saldıranların tümünün görevli taşeronlar olduğunu da asla unutmayalım.

Hüseyin Aygün.. Avukat Hüseyin Aygün "Dersim mağdurları" adına 2010 yılında, devlet aleyhine üç dava açmıştır. Aygün'e göre, "Dersim, Birleşmiş Milletler tarifine göre soykırımdır." Bununla yetinmeyen bu zat-ı muhterem (!) ABD'li avukatlarla birlikte, davayı AİHM'ne taşıyacağını ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin mağdur(!) ailelere tazminat ödemeye mahkum olacağını da dile getirmiştir.

Bu çabalar, bir başka Dersim mağduru bir siyasi parti genel başkanının dikkatini çekmiş ve bu değerli hemşehrisini derhal partiye üye yapmıştır.
Daha sonra bu zat-ı muhterem çabalarının karşılığını almış ve genel başkanın kontenjanından milletvekili seçilmiştir.

Genel başkanın eşi, "Dersim'in acısıyla yaşadıklarını, eşinin ailesinden 40 kişinin öldürüldüğünü, öfkelendiklerini" de ifade etmiştir.

Ben de olsam öfkelenirdim. Ama neye öfkelenirdim? Eşimin sülalesinden 40 kişinin, İngiliz emperyalizmine kulluk edip, Cumhuriyet'e isyan ettikleri için öfkelenir ve onların adını ağzıma bile almazdım. Asla almazdım.

Kendi söylemiyle "canavar gibi" betimlemesiyle takdirlerini ifade ettiği BDP'li kadın milletvekillerinin bile beceremedikleri bir suçlamayla, Reis-i Cumhur Atatürk'ün devrinde bastırılan bir isyana, Cumhuriyet'in kendi kendini savunmasına "öfkeli" olduğunu ifade etmektedir.

Ama Sevim Hanım bir şeyin farkında olmak zorundadır. Biat kültüründen arınmış, bağımsızlıkçı, antiemperyalist, gerçek Atatürkçü bir çok CHP'li de öfke ve hayal kırıklığı içindedir. Onların durduğu noktada sadece imamın daveti beklenmektedir.

"Buyrun cenaze namazına." Kimin cenazesi mi?

CHP 10 Kasım'da " Dersim katliamının sorumlusu devlet ve CHP'dir. Atatürk'ün katliamdan haberdar olmaması mümkün değildir" derken, Kılıçdaroğlu'da, Dersim dosyasını parti programına koymuştur.

Y-CHP'nin halen doğru yerde durmasını beceren milletvekilleri, parti meclisi üyeleri, tüm il, ilçe ve belde teşkilatları ve hatta üyeler bu sorumsuzluğun da çok ötesindeki davranışa karşı, tepki koymaz ve tavır almazlarsa, imamın daveti gerçekleşecek ve Atatürk'ün kurduğu CHP'nin cenaze namazı kılınacaktır.

Her ne kadar 12 yürekli CHP milletvekili bu duruma isyan etmiş ve adeta muhtıra nitelendiğinde bir bildiri yayımlamışlarsa da bu ne kadar yeterlidir veya yeterli midir sorusu, gözlerimizin önünde durmaktadır.

Şimdi;

"İngiliz ulusuna karşı beslediğim sevgi ve hayranlık duygularımı babam Sultan Abdülmecit'ten miras aldım. Ümidimi, Allah'tan sonra İngiltere'ye bağladım."

Bu sözler, 17 Kasım 1922'de, gece yarısından sonra İngiliz zırhlı Malaya gemisi ile Malta'ya kaçan Vahdettin'e aittir. Vahdettin işgal yıllarında Osmanlı'nın idaresini 15 yıllığına İngiltere'ye devretmeyi düşünmüş ve bunu gerçekleştirmek için de Londra'ya görevliler göndermiştir. Zat-ı şahaneleri, halis, muhlis İngiliz mandacısıdır. Vahdettin, Nemrut Kürt Mustafa Divanı'nda Mustafa Kemal'in "vatan haini ilan edilip, idam hükmünün alınması" kararının altına imzasını atmıştır.

Vahdettin kaçarken sadece yanına 50.000 Osmanlı altını değerinde para ve kağıt bono almıştır. Neden, çok tok gözlü veya dürüst müdür son Padişah?

Elbette değildir. Vahdettin bu kaçışını Hz. Muhammed'in "Hicret"ine benzetmiş, hep geri döneceği ve tahtına oturacağı günleri beklemiştir.

ABD Ulusal Arşivi
'nde bir belge mevcuttur. Bu belge 86700/178 nolu belgedir ve Vahdettin'in zamanın ABD Başkanı Calvin Coolidge'ye yazdığı mektuptur. Bu mektup, 13 Mart 1922 tarihinde ABD'nin Paris Büyük Elçiliği'ne teslim edilmiş ve 15 Nisan 1922'de ilgili adrese ulaştırılmıştır.

Bu mektupta yazılanlara göre Vahdettin;

    * Durumu geçici olarak görmekte,
    * Saltanat ve hilafet makamının gasp edildiğini ve bu makamların kendisine ait olduğunu iddia etmekte,
    * TBMM üyelerini isyancı, fitne çıkarıcı, dini kökeni ve vatanı belli olmayan askerler olarak görmekte,
    * Ulus egemenliğine dayalı bir bir devleti kabul etmemekte,
    * Saltanat ve Hilafet makamının yanı sıra mal varlığının da iadesini istemekte ve kısacası geleceğin emperyal patronundan yardım talep etmektedir. Çünkü son Padişah'ı Malta'ya bırakan İngilizler, bu sığınmacı vatansıza "Bizden bu kadar." demişlerdir.

Abdülmeced'in oğlu yaşadığı müddetçe hep saltanat ama bir "Büyük Abi"nin gölgesinde saltanat özlemini duymuştur.

Bugün "Büyük Açılımcı"nın takipçileri Abdülmecid'in ölüm yıl dönümünde, Bağımsızlık İhtilâli, antiemperyalist direniş ve vatan savunması temelleri üzerinde var olan Gazi Meclis'te bir anma programı düzenlemektedirler.

Bundan 172 yıl önce, Atatürk'ün "Batı'nın baskısına boyun eğdi" dediği Abdülmecid yaptığı ıslahatlarla "Memleket içindeki bütün Hristiyan unsurları, esas unsurun çok üstünde istisna ve imtiyazlara" kavuşturmuştur.

Bugün Vakıflar Yasası ile yapılan Halife-i Müslimin Aldülmecid Han Hazretleri'inin (?) yaptıklarının devamıdır.

Bugün de esas unsur, Türk yok edilmek istenmektedir.

"Büyük Abi"nin çocukları dün ne iseler, bugün odurlar.

Ancak mesele bir anma töreninden ibaret değildir. Bu tören ne bir gaflettir, ne de bir delâlettir. Açıkça Türk ulusuna ihanettir. Atatürk'ü anlamadan devleti idare etmeye kalkanların içine düştüğü akıl almaz durumdur.

Bu ıslahatçı Padişahı, Paris Antlaşması'nı ve bugün o teslimiyetçi adamın ruh ikizlerinin yaptıkları yolculuğu sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.

Tanzimat'ı "Garp medeniyetinin zaferi" olarak tanımlayan Batı'nın kapı kullarına Mustafa Kemal'in şu söylemini hatırlatmak yerinde olur kanısındayım.

Ey "Büyük Abi"nin çocukları Mustafa Kemal diyorki; "Hangi istiklâl vardır ki ecnebilerin nasihatları ile ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih, böyle bir hadise kaydetmemiştir." (6 Mart 1922)

Başka söze gerek var mı?

Figen ÖZEN, 17 Kasım 2011
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: "Büyük Abi"nin Çocukları!

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x